Tez Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Seçmen tercihlerine etki eden faktörler: Aksaray ili örneği(Aksaray Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Polat, Adil GökhanGünümüzde artık tartışmasız olarak kabul edilen demokratik yönetimlerde yönetilenlerin tercihleri en önemli unsurdur. Siyaset dünyasında varlığını göstermeye çalışan bütün siyasi partiler ve adaylar maksimum düzeyde oy oranına ulaşarak başarı elde etmek istemekteler. Siyasi partilerin ve adayların başarılı olabilmeleri seçmenlerin beklentilerini iyi analiz ederek beklentiler doğrultusunda seçmen odaklı yeni politikalar üretmesi ile mümkündür. Seçmenlerin oy verme davranışlarının anlaşılması ve bu davranışlara etki eden faktörlerin bilinmesi, siyasal partilerin ve adayların önemle üzerinde durması gereken olgulardan birisidir. Seçmen davranışlarını açıklamaya yönelik yapılan bilimsel araştırmalar, siyaset sosyolojisi içerisinde geniş alan haline gelmiş olsa da araştırmacılar küresel ve ulusal yeni gelişmeler karşısında seçmen tercihi üzerine etki eden faktörlerin neler olduğu konusu halen tartışılmaktadır. Bu tez çalışmasında, Aksaray ili merkezine kayıtlı ve oy verme yetisi olan (18 yaş üstü) 403 bireyin seçmen davranışlarını anlamaya yönelik 30 sorudan oluşan anket uygulanmış ve verilen cevapların istatistiksel analizleri yapılmıştır. Bu tez çalışmasında Aksaray'daki seçmenler üzerinde etkili olan demografik, ekonomik sosyolojik ve sosyo politik etmenler incelenmiştir. Sonuç olarak, Aksaray ilinde yaşayan seçmelerin siyasal tercihinde en önemli parametrelerin refah-beka, göçmen politikaları ve yeni bir lider arayışı olduğu görülmektedir.Öğe Türkiye çevre sorunları ve öncelikleri değerlendirme raporlarında yer alan çevre sorunları ile ilgili kavramlara yönelik bir inceleme(Aksaray Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Maraş, SezgiGünümüzde sanayileşmenin bir sonucu olarak insanlar daha çok şehirlerde yaşamaya başlamış, bu durum hava, su ve topraktaki kirleticilerin artmasına, iklim değişikliğine, sağlıksız kentleşmeye ve ormanların yok olmasına neden olmuştur. Bu çevre sorunlarının çözümü için uluslararası alanda birçok ülke birlikte hareket etmektedir. Türkiye'de de çevre sorunlarının önlenmesine yönelik ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından yasalar çıkarılmış, planlar yapılmış, politikalar uygulanmış ve raporlar hazırlanmıştır. 2008 yılında ilki, 2023 yılında ise sonuncusu olmak üzere toplam 10 adet yayımlanan Türkiye Çevre Sorunları ve Öncelikleri Değerlendirme Raporları, çevre sorunlarının çözümünde önemli bir kaynak niteliğindedir. Bu raporlar Türkiye Cumhuriyeti Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı bünyesinde, Çevresel Etki Değerlendirmesi İzin ve Denetim Genel Müdürlüğünün katkılarıyla hazırlanmıştır. Raporlar, çevresel sorunların nedenlerini, önerilen çözümleri ve ilgili kavramları ele almaktadır. Kavramların iyi bilinmesi ve kavramsal analizlerin yapılması, ilerideki raporlarda çevre sorunlarının çözümüne katkı sağlayacaktır. Bu kapsamda çalışmanın temel amacı, Türkiye Çevre Sorunları ve Öncelikleri Değerlendirme Raporlarında yer alan çevre sorunlarına ilişkin kavramların sayısal verilerle karşılaştırmalı olarak incelenmesidir. Bu çalışmada içerik analizi yöntemi kullanılmıştır. Bu yöntemde, araştırma alanı içindeki konular hakkında bilgi edinmek için kelime ve kelime gruplarının birlikte bulunma sıklıkları belirlenmektedir. Çalışmada 9 ana çevre sorunu başlığı altında 105 alt kavram analiz edilmiştir. Kelimelerin sayısal analizinde ve kelime bulutları oluşturmasında Maxqda programından faydalanılmıştır. 9 ana çevre sorunu arasında su kirliliği 936 tekrar ile en yüksek sayıya sahiptir. Ayrıca 105 alt kavram arasında en çok kullanılan kelime 5338 tekrarla su kelimesidir. Türkiye Çevre Sorunları ve Öncelikleri Değerlendirme Raporlarında gıda kirliliği, radyoaktif kirlilik, ışık kirliliği ve elektromanyetik dalga kirliliğine yer verilmemiştir. Önümüzdeki yıllarda raporlarda bu çevre sorunlarına yer verilerek yeni kavram araştırmaları yapılabilir. Ayrıca ülkeler, kamu ve özel sektör tarafından hazırlanan raporlarda çevre sorunlarına ilişkin kavramların karşılaştırılması ile literatüre katkı sağlanacağı düşünülmektedir.Öğe Postmodernizm ve feminizm: Seyla Benhabib fikirleri üzerinden bir inceleme(Aksaray Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Kurt, AsiyePostmodernizm kavramı birçok farklı şekilde tanımlanmaktadır. Bazıları, postmodernizmi modernizmin bir devamı olarak görürken, diğerleri onu moderniteden bir kopuş olarak değerlendirmektedir. Bu dönemde farklılık ve çoğulculuk ön plana çıkmaktadır. Postmodern dönemin popüler kavramlarından biri olarak feminizm ise, kadınlar ve erkekler arasında eşit haklar ve fırsatların sağlanmasını savunur. Bununla birlikte, kadın ve erkeklerin farklı özelliklere sahip olduğunu ve bu farklılıkların dikkate alınması gerektiğini de ifade eder. Postmodern feminizm ise her bir cinsiyetin kendine özgü farklılıklarını vurgulamaktadır. Bu yaklaşım, tek bir kadın ya da erkek figürü anlayışına eleştiriler getirerek, evrensellik adı altında dayatılan cinsiyet kalıplarını reddetmektedir. Bu çalışmada, postmodernizm kavramı çerçevesinde feminist yaklaşımın gelişimi ele alınırken, bu iki olgunun tartışmalarına akademik dünyada yer veren Seyla Benhabib'in görüşleri üzerinden bir değerlendirme yapılmaktadır. Seyla Benhabib'in görüşlerinin inceleme konusu yapılma nedeni, bu konuda çalışan diğer düşünürlerden farklı olarak postmodern yaklaşımı; insanın, tarihin ve metafiziğin ölümü olarak gören bakış açısına karşın bu üç kavramı güçlü ve zayıf yönleri bakımından iki ayrı perspektiften ele almasıdır. Benhabib, postmodern feminizmi "huzursuz bir ittifak" olarak nitelendirirken, feministlerin bu güçlü postmodernist tezleri reddedip daha zayıf ve felç edici olmayan yorumları benimsemeleri gerektiğini vurgulamıştır. Benhabib, feminizmin postmodernizmle olan ilişkisine dair olumlu bir tutum sergilememektedir. Bu bağlamda özne meselesi, büyük anlatılar ve rasyonellik gibi konular üzerine yoğunlaşarak, zayıf ve güçlü postmodernist iddialar ile feminist perspektifler arasında diyalog oluşturmaktadır. Ancak bu ilişki, yalnızca stratejik bir dayanışma sunmaktadır. Normatif iddiaların baskısına karşı kurumsal adalet ve politik mücadelelerin yanında, postmodernizmin kuşkucu ve yıkıcı duruşu, yeni bir enerji sağlarken, bu enerji aynı zamanda olumsuz bir etki de yaratabilmektedir.Öğe Muhalefeti baskılama aracı olarak "Vatan Cephesi"(Aksaray Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Öten, AhmetCumhuriyetin kurulması ile birlikte de birçok kez yeni parti denemeleri olmuş, farklı nedenlerle kurulan partiler kapatılmış veya kendini feshetmiştir. Cumhuriyetle birlikte kurulan bu partiler ülkenin kurucu partisi olarak da nitelendirilebilecek, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) kadrolarından veya bu kadroların yönlendirmesi ile kurulmuştur. Bu nedenle CHP, Türk siyasetinde eğitici ve öğretici misyonu ile önemli bir yere sahiptir. 1945 yılında CHP kadrolarından ayrılan vekiller öncülüğünde Demokrat Parti (DP) kurulmuş ve 1950 seçimleri ile DP, CHP'den hükümeti devralması ile on yıllık DP dönemi başlamıştır. Türk Siyasal Hayatının önemli bir dönüm noktası olan 27 Mayıs 1960 İhtilali öncesinde teşekkül edilen, literatürde üzerinde çok fazla çalışma bulunmadığı değerlendirilen "Vatan Cephesi" örgütlenmesi bu çalışmanın ana konusu olarak ele alınmıştır. Çalışma hazırlanırken çok partili hayata geçiş ve DP dönemi konularında literatür taraması yapılmış, dönem hakkında yazılan hatıratlar, günlük gazeteler, yayınlar, meclis tutanakları ve Yassıada Duruşma tutanakları ile kararları incelenmiş, yargılanan siyasilerin amaç düşünceleri analiz edilmiştir. Çalışmada Vatan Cephesi örgütlenmesine neden ihtiyaç duyulduğu; örgütlenme ile amacın ne olduğu; örgütlenmenin hangi faaliyetler yürüttüğü; örgütlenmenin hangi sonuçlara neden olduğu sorularına yanıtlar aranmıştır. Çalışmada elde edilen başlıca sonuçlar olarak ise, CHP kökenli parti liderlerinin geçmiş CHP tecrübelerinden faydalanarak, bir aracı kurum tarafından toplumu dönüştürmeye çalıştıkları, parti politikaları doğrultusunda başta kendi seçmenleri olmak üzere halkı konsolide etmeye çalıştıklarından bahsedilebilir. Fakat bu düşünce ile yola çıkılmasına rağmen, Vatan Cephesi ile toplumda ayrışma ve cepheleşme derinleşmiş, 27 Mayıs İhtilali ile de süreç kesilmiş, kısa sürede amaçlar konusunda mesafe kat edilemeden bir dönem sona ermiştir. Vatan Cephesi ise 27 Mayıs ihtilaline giden sürecin ve ihtilal sonrası yargılamanın ana konularından birisi olarak Türk siyasal hayatının önemli bir kurumu olarak tarih sahnesinde yerini almıştır.Öğe Geçici koruma kapsamında bulunan suriyelilerin seçili büyükşehir belediyeleri üzerinden yerel yönetim politikalarına etkisi(Aksaray Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Cesur, MelikeGöç, tarih boyunca toplumları derinden etkileyen, siyasi, sosyal ve ekonomik birçok süreci şekillendiren dinamik bir olgudur. Türkiye, özellikle 2011 yılında Suriye'de başlayan iç savaşın ardından yaşanan yoğun göç dalgası ile bu olgunun etkilerini derinlemesine yaşamaktadır. Türkiye'nin coğrafi konumu ve Suriye'ye olan sınır komşuluğu, Suriyeli göçmenlerin önemli bir kısmının Türkiye'ye sığınmasına neden olmuş; bu durum, başta yerel yönetimler olmak üzere birçok kamu kurumunun politika üretme süreçlerinde köklü değişikliklere yol açmıştır. Bu bağlamda çalışmanın amacı, geçici koruma statüsünde bulunan Suriyeli göçmenlerin Türkiye'deki belediyelerin göç politikaları üzerindeki etkilerini ortaya koymak, bu politikaların yeterlilik düzeylerini değerlendirmek ve karşılaşılan sorunlara yönelik geliştirilen çözüm önerilerini analiz etmektir. Araştırmada, Göç İdaresi Başkanlığının 2025 yılı verileri doğrultusunda geçici koruma kapsamındaki Suriyelilerin en yoğun yaşadığı on büyükşehir belediyesi (İstanbul, Gaziantep, Şanlıurfa, Adana, Hatay, Mersin, Bursa, Konya, İzmir ve Ankara) örneklem olarak seçilmiştir. Doküman analizi yöntemi kullanılarak bu belediyelerin 2015 sonrası faaliyet raporları, stratejik planları ve yerel göç projeleri incelenmiş; göçmenlere yönelik geliştirilen politika ve uygulamalar karşılaştırmalı olarak analiz edilmiştir. Çalışma, Suriyeli göçmenlerin barındıkları şehirlerde yarattığı etkilerin yalnızca demografik değil; sosyal uyum, kamu hizmetlerine erişim ve toplumsal bütünleşme açısından da yerel düzeyde çok yönlü sonuçlar doğurduğunu ortaya koymakta; bu çerçevede yerel yönetimlerin politika geliştirme kapasitesinin önemine dikkat çekmektedir. Yapılan analizler sonucunda, her bir büyükşehir belediyesinin göç politikalarının; bulundukları bölgenin demografik yapısı, ekonomik kapasitesi ve göçmen yoğunluğuna bağlı olarak farklılık gösterdiği, bununla birlikte göç olgusunu öncelikli bir mesele olarak ele alan belediyelerin daha aktif ve kapsamlı çalışmalar yürüttüğü tespit edilmiştir.Öğe Distopik romanlarda totalitarizm ve dijital diktatörlük(Aksaray Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Canku, EmineBu tez, distopya türünün siyasal eleştiri yeteneğini, özellikle totalitarizm ve dijital diktatörlük kavramları ekseninde ele alarak incelemektedir. Çalışmada, distopik edebiyatın yalnızca karanlık gelecek tahayyülleri üretmekle kalmadığı, aynı zamanda dönemin siyasal yapılarına eleştirel bir perspektif sunduğu savunulmaktadır. Bu bağlamda George Orwell'in 1984, Aldous Huxley'in Cesur Yeni Dünya, Yevgeni Zamyatin 'in Biz, Ray Bradbury'nin Fahrenheit 451 ve Dave Eggers'ın Çember adlı eserleri analiz edilmiştir. Söz konusu romanlar, gözetim, sansür, bireysellik kaybı ve propaganda gibi temalar üzerinden totaliter rejimlerin işleyişini edebi biçimde görünür kılmaktadır. Çalışmada bu metinler, totaliter sistemlerin yapısı ve dijital diktatörlük kavramları üzerinden analiz edilmiş, teknolojinin yeni gözetleme aracı olduğu teorisi doğrultusunda değerlendirilmiştir. Ayrıca dijitalleşmenin otoriter pratiklere kazandırdığı yeni boyutlar, özellikle Çember romanı üzerinden tartışılmıştır. Araştırma nitel bir yöntemle yürütülmüş; kuramsal literatür taraması ve metin çözümlemesi yoluyla distopya ile totaliter rejimler ve dijital otoriterlik biçimleri arasındaki benzerlikler ortaya konmuştur. Elde edilen bulgular, distopik anlatıların yalnızca birer kurgu değil, aynı zamanda dijital çağın siyasal eğilimlerine dair güçlü birer uyarı olduğunu göstermektedir. Çalışmada, mevcut hâkimin, toplumu dönüştürmede artık zor kullanma gücü yerine; dijital alana kayan baskı ve kontrol mekanizmaları üzerinden, bireylerin düşünsel ve yaşamsal alanlarının dijital diktatörler tarafından kısıtlanması vurgulanmıştır. Değişen ve gelişen dünyada iktidarlar, artık sınırlamaları ve yasakları sokaklara kolluk kuvvetlerini yönlendirmek, şiddet uygulamak yerine ceplerimizde taşıdığımız telefonlarla, neredeyse her evde mevcut olan bilgisayarlarla bir ağ yumağına dönmüş sosyal ve dijital hayatımızın içinde bulanan şeffaf zincirlerle bireyleri kontrol etmektedir. Bu yönüyle tez, distopya edebiyatı aracılığıyla dijital diktatörlük tartışmalarına kuramsal ve eleştirel bir katkı sunmayı amaçlamaktadır.Öğe Niğde ili merkez ilçesi ilkokul müdürlerinin sorunları ve zorlukları(Aksaray Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2021) Bozoğlu, KerimBu araştırmada, Niğde ili merkez ilçesindeki resmî ilkokullarda görev yapan müdürlerin sorunları ve zorluklarının neler olduğu belirlenmeye ve bunlarla ilgili öneriler geliştirilme amaçlanmıştır. Araştırmada ilkokul müdürlerinin sorun ve zorluk olgularının birbirinden farklı olduğu konusunda farkındalık oluşturmak istenmiştir. Bu sorunları çözümleme ve zorlukları aşma önerileri sunulmaya çalışılmıştır. Araştırma nitel araştırma yöntemiyle yapılmıştır. Veri toplamak için gözlem, görüşme ve doküman incelemesi araçları kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu 2020-2021 eğitim öğretim döneminde, Niğde ili merkez ilçesinde ilkokullarda görev yapan 63(altmış üç) ilkokul müdürüne yapılandırılmış görüşme formu uygulaması yapılmıştır. Araştırma soruları yapılandırılmış olarak görüşme kâğıdı olarak hazırlanmıştır. Araştırma tamamen gönüllülük esasına göre gerçekleştirilmiştir. Araştırmada, ilkokul müdürlerinin karşılaştığı sorunların ve yaşadığı zorlukların, okulun fiziki yapısı, örgüt yapısı, müdür yardımcıları, öğretmenler, diğer personel, öğrenciler, veliler, okul aile birliği ve okulun diğer paydaşlarıyla ilgili olduğu saptanmıştır.Öğe 2019-2024 yerel seçimlerinin seçmen ve belediye başkan adayları üzerinden incelenmesi: Aksaray Merkez İlçesi örneği(Aksaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Kılıç, Büşra; Öcal, AysunYerel yönetimler, mahalli alanda yaşayan sakinlerin yerel nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere varlık bulmuş idari yapılardır. Belediyeler, sorumluluk alanı ve görevleri açısından diğer yerel birimlerden daha geniş bir hizmet alanına ve türüne sahiptir. Belediye başkan adayları da seçim çalışmaları ile halkın dikkatini çekmeye ve oy oranını arttırarak seçimi kazanmaya çalışmaktadır. Bu çalışma, 2019 ve 2024 yerel seçimleri kapsamında Aksaray ili merkez ilçesindeki belediye başkan adaylarının ve seçmenlerin davranışları arasında nasıl bir ilişkinin olduğunun incelenmesi amacıyla gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın evrenini, Aksaray merkez ilçesinde bulunan ve her iki seçimde de oy kullanan seçmenler oluşturmaktadır. Örneklem olarak ise, aday ve seçmen kavramı çerçevesinde Aksaray merkez ilçesi belediye başkan adayları ve evren içerinden kartopu örnekleme yöntemi ile belirlenmiş 60 seçmen seçilmiştir. İki farklı örneklem için iki farklı mülakat formu hazırlanmıştır. Elde edilen bulgular doğrultusunda, Aksaray'da 2019 ve 2024 seçim dönemleri karşılaştırıldığında, AKP'nin kalesi konumunda bulunan Aksaray ilinde seçmenin oy verme davranışında değişiklikler yaşandığı ve bu değişikliklerin aday tercihi ve ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşulların iktidar partisi üzerinden yerele yansıdığı görüşünün hâkim olduğu sonucunu göstermektedir.Öğe Gümrük yönetim mevzuatının uygulanmasında taşra teşkilatında karşılaşılan sorunlar ve çözüm önerileri(Aksaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Aslan, Esra; Alkuş, OktayBu araştırma, gümrük idareleri taşra teşkilatı içerisinde görev yapan personelin mevzuat hükümleri çerçevesinde yaşadığı sorunlar ve bu sorunların çözümü için yapılması gerekenleri önermeyi amaçlamıştır. Bu sayede mevzuat hükümleri çerçevesinde oluşan boşluklar doldurularak, yaşanan sorunlara farkındalık oluşturmak istenmiştir. Araştırma, nitel araştırma yöntemi durum deseni görüşmeyle doküman incelemesi veri toplama araçlarıyla yürütülmüştür. Bu bağlamda rastlantısal olmayan uygun örneklem seçimi ile Ticaret Bakanlığı bünyesinde 2023-2024 yıllarında görev yapan farklı ünvanlara sahip 40 (kırk) personelin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırmada, yarı yapılandırılmış yazılı görüşme soruları kullanılmak suretiyle katılımcılara 10 (on) soru yöneltilmiştir. Katılımcılara gerekli serbestlik ve esneklik sağlanmak suretiyle belirttikleri görüşler ve yargılar derinlemesine irdelenmeye çalışılmıştır. Araştırmada, verilerin analizi yazılı olarak alınan cevaplar doğrultusunda hazırlanmıştır. Yapılan araştırma sonunda Gümrük İdareleri Taşra Teşkilatı içerisinde görev yapan personelin yaşadığı sorunlar ve zorlukların; mevzuat, yönetici ile personel ilişkisi, personel ile hizmet talep eden vatandaş ilişkisi, teknolojik alt yapı ile materyal yetersizliği, gümrüklü sahanın fiziki yapısı, sunulan hizmet ile mesleki gelişim ile olan ilişkileri ortaya çıkarılmıştır.Öğe Sosyal hizmet merkezlerinde çalışan meslek elemanlarının tükenmişlik seviyelerinin tanımlayıcı özelliklerine göre değerlendirilmesi(Aksaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Demir, Mehmet Sedat; Alkuş, OktayYönetim, insan topluluklarının ekonomik ve sosyal bağlamda yönetimini ifade etmektedir. Sosyal hizmet yönetimi ise sosyal hizmet uygulamalarının gerçekleştirildiği kurumlardaki işleyişin sağlanması için idarenin sağlanmasıdır. Sosyal hizmet yönetiminin içerisinde yer alan kurumlardan biri olan Sosyal Hizmet Merkezleri, sosyal çalışmacıların sosyal hizmet uygulamalarını gerçekleştirdikleri kurumlardan biridir. Bu alanda çalışan sosyal çalışmacılar, çalıştıkları vakalardan dolayı tükenmişlik yaşayabilmektedirler. Bu çalışmada sosyal çalışmacıların tükenmişlik düzeylerinin tanımlayıcı değişkenlere göre değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu kapsamda sosyal çalışmacıların öğrenim durumu, cinsiyet, çalışma süresi, çalışma statüsü, çalışılan birim, iş yoğunluğu, tükenmişlik yoğunluğu konusunda tükenmişlik seviyelerinin farklılaştığı tespit edilmiştir. Bu doğrultuda gerekli öneriler getirilmiştir.Öğe Türk siyasal hayatının önemli bir figürü olarak Osman Bölükbaşı(Aksaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Karabacak, Sinan; Korkmaz, TuğrulÇok partili sisteme geçiş, Türk siyasal hayatına yön verecek yeni ve önemli aktörleri ortaya çıkarmıştır. Osman Bölükbaşı, vermiş olduğu mücadeleler ile bu aktörlerin başını çeken isimlerden olmuştur. Demokrat Parti (DP)'ye girerek siyasete adım atan Bölükbaşı, tek parti dönemine ve İsmet İnönü'ye yaptığı sert eleştirilerle öne çıkmıştır. Eleştiri oklarının hedefi, zamanla Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) iktidarına sert bir muhalefet yapamamakla eleştirdiği DP'ye de yönelmiştir. 1948 yılına gelindiğinde ise Bölükbaşı ve arkadaşları tarafından Millet Partisi (MP) kurulmuştur. 1950 genel seçimlerinde partisinin tek milletvekili olarak seçilen Bölükbaşı, CHP ile danışıklı dövüş yaptığını ileri sürdüğü ve muvazaa partisi olarak değerlendirdiği DP'nin giderek CHP'ye benzediğini iddia etmiştir. Yaptığı ''ısmarlamacı muhalefet'' eleştirileri ve hükümete karşı olan tavrı 1954'te Ocak ayında MP'nin laikliğe aykırılık suçlamasından dolayı kapatılmasıyla sonuçlanmıştır. MP'nin kapatılması üzerine Bölükbaşı aynı yıl Şubat ayında Cumhuriyetçi Millet Partisi (CMP)'yi kurmuştur. Çoğunluk seçim sisteminin de sağladığı avantaj ile girilen 1954 genel seçiminde Bölükbaşı, memleketi olan Kırşehir'den 5 milletvekili çıkarmıştır. Bu durum üzerine Kırşehir, DP iktidarı tarafından cezalandırılarak ilçe yapılmıştır ve bu olay Türk siyasal hayatında adeta bir geryymandering örneği olarak yerini almıştır. DP'nin özellikle basın ve muhalefete uyguladığı baskıcı politikaları sürekli eleştiren Bölükbaşı, Menderes ve ekibini tasfiye eden 27 Mayıs 1960 darbesini meşru bir ihtilal olarak değerlendirmiş ve darbe sonrası kurulmak istenen yeni düzeni savunmuştur. 1961'de CHP-AP koalisyonunun kurulması üzerine ve parti içi tartışmalar sonucu Bölükbaşı, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'nden (CKMP) istifa etmiş ve 1962 yılında Millet Partisi'ni yeniden kurmuştur. Ancak bu dönemden sonra MP seçimlerdeki gücünü giderek kaybetmeye başlamış ve aynı siyasal tabana seslenen Demirel'in daha fazla oy alması sonucu parti giderek küçülmeye başlamıştır. 1969 yılında genel başkanlık görevinden, 1973 yılında ise milletvekilliği ile partiden ayrılan Bölükbaşı, siyasetten çekilmiştir ve 2002'de Şubat ayında Ankara'da vefat etmiştir. Osman Bölükbaşı 'nı incelemek, yalnızca bir siyasi lider kişiliğini belirlemekte kullanılabilecek bir biyografi örneği değildir. Ölümünün 21. yılında onun hayatının incelenmesi, dönemin iktidar muhalefet, ordu ve siyaset ilişkilerine ve Türk siyasal hayatının önemli bir dönemine ışık tutacaktır. Bu çalışma ile Bölükbaşı'nın Türk siyasal hayatındaki mücadeleleri ve bu mücadelelerin arkasında yatan fikirleri değerlendirmek amaçlanmaktadır. Bu amaçla, literatür taramasına dayalı olarak parti programları, meclis tutanakları, yerli ve yabancı yayın organları incelenerek Osman Bölükbaşı'nın siyasal hayatı ortaya konulacaktır.Öğe Türkiye'de kalkınma planlarında yer alan çevre sorunları ile ilgili kavramlara yönelik bir araştırma(Aksaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Sivri, Ender; Eskin, BülentGünümüzde iklim değişiklikleri, doğal bitki örtüsündeki değişiklikler, sağlıksız kentleşme, nükleer denemeler, pestisit, suni gübre ve deterjan gibi kimyasalların kullanımı çevre sorunlarına neden olmaktadır. Uluslararası alanda birçok ülke çevre sorunlarının çözümü için birlikte hareket etmektedir. Türkiye'de de çevre sorunlarının çözümü için kurumlar oluşturulmuş, yasalar çıkarılmış, planlar gerçekleştirilmiş ve akademik alanda çalışmalar yapılmıştır. 1963 yılından bu yana oluşturulan 11 kalkınma planında da çevre sorunları kapsamlı bir şekilde incelenmiştir. Çevre sorunlarına yönelik kavramlar, çözüm yöntemleri ve faaliyetler bu kalkınma planlarında yer almaktadır. Kavramları iyi bilmek ve kavramsal analizler yapmak gelecekteki çevre sorunlarının çözümü için önemlidir. Bu kapsamda, çalışmanın temel amacı, Türkiye'de hazırlanan 11 kalkınma planında yer alan çevre sorunlarına ilişkin kavramları sayısal verilerle karşılaştırmalı olarak incelemektir. Bu araştırmada içerik analizi kapsamında kelimelerin veya kelime gruplarının bir arada bulunma sıklıkları belirlenmekte ve araştırma alanındaki konulara ilişkin bilgi edinilmektedir. Çalışmada 10 ana çevre sorunu kavramı altında 137 alt kavram incelenmiştir. Kelimelerin sayısal analizinde ve kelime bulutu oluşturulmasında Maxqda programı kullanılmıştır. 10 ana çevre sorunu arasında çevre kirliliği 14 tekrar ile en yüksek sayıya sahiptir. Ayrıca çevre kelimesi 137 alt kavram içerisinde 1024 defa ile en çok tekrarlanan kelimedir. İlerleyen yıllarda Türkiye'de kalkınma planlarında çevre sorunları kavramlarının yanı sıra sürdürülebilir çevre, yaşanabilir kentler, kentleşme ve ekonomi kavramları da araştırılabilir. Ayrıca ülkeler, kamu ve özel sektör tarafından yapılan planlarda kavram karşılaştırmalarının yapılması literatüre katkı sağlaması açısından faydalı olacaktır.Öğe Meslek lisesi personelinin zorlukları ve sorunları(Aksaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Karakaya, Yener; Alkuş, OktayBu araştırma; meslek lisesinde görev yapan personelin karşılaştığı zorlukları ve sorunları keşfederek bu zorlukları aşmak ve sorunları çözmek için öneriler sunmayı amaçlamıştır. Bu sayede literatürdeki boşluk doldurulmak ve yaşanan zorluklar ve sorunlar konusunda farkındalık oluşturulmak istenmiştir. Araştırma, amaçlı örneklem maksimum çeşitlilik örneklemesi ile Ankara ili Şereflikoçhisar ilçesindeki meslek liselerinde 2022-2023 eğitim-öğretim yılında görev yapan on personelin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırma, nitel araştırma yöntemlerinden durum deseniyle gözlem, görüşme ve doküman incelemesi şeklinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmada, yarı yapılandırılmış görüşme soruları kullanılmıştır. Araştırmanın alt problemlerine ilişkin katılımcılara on soru yöneltilmiştir. Yarı yapılandırılmış görüşme soruları ile katılımcılara esneklik ve serbestlik sağlanarak, katılımcıların görüşleri ve yargıları derinlemesine alınmaya çalışılmıştır. Katılımcıların görüşleri betimsel analiz yöntemiyle çözümlenmiştir. Araştırma sonunda meslek lisesi personelinin yaşadığı sorunlar ve zorlukların; mevzuat, diğer paydaşlar, okulun fiziki yapısı, yönetim, ders materyali, okulun teknolojik altyapısı, öğrenciler, veliler, sunulan hizmet, diğer personel, öğretmenler ve mesleki gelişimle ilgili olduğu ortaya çıkarılmıştır.Öğe Güney Azerbaycan Milli Hükümeti(Aksaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2021) Genç, Ali Selim; Oral, MustafaOrtadoğu denkleminin en büyük bilinmezlerinden biri olan İran, siyasi dalgalanmaları, zengin petrol yatakları ve jeopolitik konumuyla son iki yüz yıldır dünya kamuoyunun gündeminde kendine yer bulmaktadır. Çok uluslu multi-etnik bir yapıdan oluşan İran muhafazakâr kabuğunun altında modernleşme çabalarını da sürdürmektedir. İranlılık kimliği altında sert bir merkezileştirme olgusuna yönelen siyaseti, Batı dünyası ve ABD'ye karşı kullandığı retoriğiyle dikkatleri üzerine çekmektedir. Satranç tahtasına dönen bölgede özellikle Rusya'nın varlığı ve onun izlemiş olduğu siyaseti, bu coğrafyada çıkarları olan devletleri yeni politikalar üretmeye sevk etmektedir. Özellikle Soğuk Savaş döneminde zirveye ulaşan İran-Rusya-Batı ilişkileri son derece kırılgan bir yapıya ulaşmıştır. Tüm bu yaşananlar sırasında, İran etnik yapısının büyük çoğunluğunu oluşturan Türklerin özgürlük mücadeleleri ele alınmıştır. Bu tez çalışmasında, İran etnik yapısının büyük çoğunluğunu oluşturan Azerbaycan Türklerin (soğuk savaş döneminde) ortaya koydukları özgürlük mücadeleleri ele alınmıştır. Alan yazında konunun uzmanları tarafından kaleme alınmış eserler, makaleler, gazeteler ve dergiler titizlikle incelenmiş, yine o yazarların ulaşmış oldukları sonuçların doğruluğu irdelenmiştir. İran coğrafyasının var olduğu zamanlardan beri bölge de varlığını sürdüren Türk'ler, taraflı birçok yazıda istilacı olarak gösterilmektedir. Genetik kodu farklı birçok etnik yapıya yurt sahipliği yapan bölgede özellikle Azerbaycan Türkleri, sistematik bir şekilde asimileye uğramakta, kimlikleri bilerek değiştirilmektedir. Dünya var olduğu günden beri hüküm sürdüğü bütün topraklarda ilk amacı adaleti sağlamak olan Türk milleti, bölgede neden istenmemektedir? Güney Azerbaycanlı Türklerin başlatmış olduğu bağımsızlık hareketleri niçin başarıya ulaşamamıştır? Bu özgürlük mücadelesinde Türkiye'nin tutumu nedir? Güney Azerbaycan Türklerine yardım eden Sovyetler, gerçek bir dost mu, sinsi bir düşman mı? Tezimiz de bütün bu sorulara belgeler eşliğinde cevaplar aranacaktır. Beş ana başlıktan oluşan tezin ilk bölümü İran tarihi, İran'ın etnik yapısı ve ikili ilişkilerini anlatmaktadır. Tezin ikinci bölümünde, Güney Azerbaycanlı Türklerin bu bölgedeki var oluş yılları ele alınacaktır. Yabancı yazarların dediği gibi Türk'ler bölgeyi istila eden bir millet midir? Tezin üçüncü bölümünü Güney Azerbaycan Türklerinin İran'da başlatmış olduğu ilk meşrutiyet hareketleri ve Azadistan Devleti oluşturmaktadır. Dördüncü bölümde Güney Azerbaycan Milli Hükümetinin kuruluş süreci ve beşinci bölümde Güney Azerbaycan Milli Hükümeti ele alınmıştır. Sonuç bölümünde ise aradığımız soruların cevapları yer almaktadır. Güney Azerbaycan Hükümeti, Sovyetlerin kurmuş olduğu kukla bir yapımı, yoksa özgürlük uğruna canlarını hiçe sayan bir milletin onurlu hikâyesi mi olduğudur.Öğe Türkiye'de göçmenlerin entegrasyonu: Belediyelerin ve göçmen derneklerinin rolü(Aksaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Arslan, Abdurrahim Erkam; Tok, NafizTarihin bilinen en eski dönemlerinden günümüze gelen süreçte insanların devamlı olarak göç ettiklerini görmekteyiz. Özellikle günümüzde dünya genelinde göçmen nüfusu artmaya devam etmektedir. Yoğun göç alan ülkelerden biri olan Türkiye için de göçmen konusu önem teşkil etmektedir. Türkiye, özellikle komşu ülkelerden gelen kitlesel göçler karşısında oluşabilecek problemlerin önüne geçmek için önlemler almış ve politikalar uygulamıştır. Bu politikalardan özellikle uygulamada entegrasyonu ön plana çıkarmıştır. Ancak kanunlarda göçmen entegrasyonu doğrudan bir kurumun görevine verilmemiştir. Buna karşın Türkiye'de yerel yönetimler ve göçmen dernekleri, göçmenlere yönelik faaliyetlerinde entegrasyonu benimsemiştir. İki ana bölümden oluşan çalışmamızda, Türkiye'de belediyelerin ve göçmen derneklerinin göçmenlerin entegrasyonunda nasıl bir rol üstlendiği açıklanmaya çalışılmıştır. Geniş bir literatür taraması ile örnek kurumlar belirlenmiş ve yaptıkları çalışmalara ulaşılarak araştırma sorusu açıklanmaya çalışılmıştır. Değerlendirmeler sonucunda bu kurumların Avrupa Birliği ülkelerindeki kurumlarla yapılan iş birlikleri ile AB ilkelerinden etkilendikleri ve entegrasyonu kendilerine görev edindikleri sonucuna varılmıştır.Öğe Aksaray ilinde yetişen ve geleneksel tıpta kullanılan bitkilerin ekonomik açıdan medikal değerinin belirlenmesi(Aksaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Polatman, Selçuk; Demir, AynurBu araştırmada Aksaray ilinde yetişen tıbbi bitkiler belirlenerek, bu bitkilerin geleneksel tıpta kullanım olanakları araştırılmış ve ekonomik açıdan medikal değeri ortaya konmuştur. Aksaray ili bulunduğu coğrafi konum, sosyo-ekonomik yapısı ve iklim özellikleriyle bitki çeşitliliği bakımından son derece önemli bir yerdedir. Bölge özellikle tuzcul bitkiler açısından da oldukça zengin bir floraya sahiptir. Aksaray ilinin zengin bitki çeşitliliği halkın bu bitkileri tedavi amaçlı kullanım çeşitliliğine de yansımıştır. Bitkilerin tedavi amaçlı çeşitli şekillerde kullanımı geleneksel tıpta kullanılan bitkilerin ekonomik açıdan gittikçe önem kazanmasına neden olmuştur. Bu durum bitkilerin ekonomik açıdan medikal değerinin belirlemesine yönelik çalışmaların da önemini artırmıştır. Bu noktadan hareketle araştırmada öncelikle Aksaray ve çevresinde yetişen ve geleneksel tıpta kullanılan bitki türleri(70 tür) tespit edilmiştir. Bu bitki türlerinin belirlenmesinde bölgede daha öncesinde yapılmış detaylı flora çalışmaları temel alınmıştır. Araştırmanın ikinci aşamasında belirlenen örneklem alanlarda (1 ilçe merkezi ile 25 köy ve 3 kasabada) yaşayan yerel halkla(N:565) ve aktarlarla(N:15) yüz yüze görüşmeler yapılmıştır. Bu görüşmelerde bitki türlerinin yöresel adları, kullanım amaçları, hangi tedavi için ne şekilde kullanıldığı, hangi kısımlarının kullanıldığı, satış şekli, satış miktarı ve satış fiyatına ilişkin veriler elde edilmiştir. Üçüncü aşamada ise elde edilen bu veriler SPSS(26) ve ANOVA paket programı kullanılarak analiz edilmiştir. Elde ettiğimiz sonuçlar etnobotanik indeksler(ICF, RFC, UV ve RI) kullanılarak kantitatif olarak değerlendirilmiştir. Bu yolla bölgede tespit edilen tıbbi bitki türleri için kullanım değeri ve önem değeri belirlenmiştir. Son aşamada ise tüm veriler kullanılarak seçilen bitki türleri için ekonomik açıdan medikal değer analizi yapılmış olup ortalama bir medikal değer hesaplaması yapılmıştır. Araştırmada gerek yerel halk gerekse aktarlarla yapılan görüşmelerde Aksaray ilinde yetişen ve geleneksel tıpta kullanılan 30 familya, 61 cins ve 70 taksona ait veriler elde edilmiştir. Bu familyalar içerisinde en çok taksona sahip familyaların sırasıyla %16 ile Asteraceae, %13 ile Rosaceae, %9 ile Lamiaceae, %6 ile Malvaceae, %4 ile Apiaceae, % 4 ile Fabaceae, % 4 ile Salicaceae olduğu tespit edilmiştir. Bu bitki türlerinin en çok satılan kısımlarının sırasıyla %28 ile çiçek, %27.7 ile yaprak, %15.7 ile meyve %9.9 ile tohum, %4.5 ile topraküstü kısımlarının olduğu saptanmıştır. Tedavi amaçlı kullanılan taksonların da en çok %37.14 ile gastroenterolojik hastalıklarda, %24.29 ile bağışıklık sistemini güçlendirmede, %22 ile solunum sistemi hastalıklarında, %21.43 ile gıdada, %15.71 ile dolaşım sistemi hastalıklarında kullanıldığı tespit edilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre tespit edilen bitki türlerini kullanım değerlerine göre sıraladığımızda ceviz(Juglans regia), sarımsak(Allium sativum), üzüm(Vitis vinifera), ıhlamur(Tiliato mentosa), ayva(Cydonia oblonga), kıvırcık nane(Mentha spicata), soğan(Allium cepa), kekik(Thymus sipyleus), mısır(Zea mays), çörek otu(Nigella arvensis), kuşburnu(Rosa canina) ve mayıs papatyası(Matricaria chamomilla) gibi türlerin UV değerlerinin yüksek olduğu, hem gıda hem de tedavi amaçlı yoğun olarak kullanıldığı saptanmıştır. Bu bitki türlerini önem derecelerine göre sıraladığımızda ise mayıs papatyası(Matricaria chamomilla), ısırgan otu(Urtica dioica), çörek otu(Nigella arvensis), sarımsak(Allium sativum), altın otu(Helichrysum plicatum), kuşburnu(Rosa canina), hünnap(Ziziphus jujuba) gibi türlerin RI değerlerinin yüksek düzeyde olduğu, bu türlerin diğer türlere oranla göreceli önem değerinin fazla olduğu tespit edilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre geleneksel tıpta kullanılan bu bitki türlerinin ortalama medikal değeri 380 TL/yıl, her bir bitki türünün üretiminden hane halkı gelirine sağlanacak katma değer ise kg başına ortalama 40 TL olarak hesaplanmıştır. Herhangi bir maliyeti olmayan bu bitkilerin medikal değerinin yüksek olması, yerel halk tarafından bu bitkilerin üretiminin veya toplamasının yapılmasıyla hane halkı gelirine pozitif yönde bir katma değer sağlayacağı tespit edilmiştir. Özellikle son yıllarda doğal bitki türlerinde ve bu bitkilerle olan tedavi yöntemlerinde yaşanan ilgi artışının medikal değer üzerinde ekonomik açıdan bir proksi etkisi yaratacağı ve buna bağlı olarak da şuan ortaya konmuş olan ortalama medikal değerin sürekli artış eğilimi göstereceği tahmin edilmektedir. Araştırma sonuçları Aksarayda yetişen ve geleneksel tıpta yaygın olarak kullanılan bu türlerin yerel halk için ekonomik açıdan medikal değerinin ve sürdürülebilir kullanım değerinin oldukça yüksek olduğunu göstermiştir. Bu nedenle bu türlerin korunması ve sürdürülebilir kullanımının sağlanmasında yerel halkın katılımı sağlanmalı ve teşvik edilmelidir. Bu geleneksel bilginin korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması açısından da son derece önemlidir.Öğe Vladimir V. Putin dönemi Rus milliyetçiliği (2000-2018)(Aksaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Mustafalı, Abdulvahab; Akıncı, MehmetBu çalışmanın konusu, Rusya V. Putin döneminde yürütülen milliyetçilik anlayışıdır. Çalışmada, Putin dönemi milliyetçilik anlayışını milliyetçilik kuramları ve Rusya tarihi dikkate alınarak incelemek amaçlanmıştır. Rus milliyetçiliği ile ilgili ayrı ayrı dönemlere ait yapılmış çok az sayıda araştırmanın bulunduğu ve genel olarak birincil kaynağa başvuru sayısının azlığı da göz önünde bulundurularak, bu araştırmada genel olarak birincil Rusça olan kaynaklarla çalışma yöntemine özen gösterilerek Rus milliyetçiliği meselesi anlaşılmaya çalışılmıştır. Milliyetçilik ideolojisinin kendine özgü olan "bukalemunvarelik" özelliği, sonuç olarak Putin döneminin modern Rusya`sında da oluştuğu/oluşturulduğu gözlemlenmiştir. Bu çalışmada genel olarak Putin`in bir kimlik inşası olarak sivil bir milliyetçilik anlayışına sahip olduğu belirtilmiştir. Bu anlayışı hayata geçirirken hem muhalif milliyetçileri bir şekilde yönetmeye/yönlendirmeye çalıştığı, diğer taraftan kendisine yakın/bağlı farklı örgütlenmeler düzeyinde etnik milliyetçilik vurgusu olan örgütleri de kontrol altında tutmaya çalıştığı iddia edilmiştir. Dolayısıyla Putin, koca bir Rusya devletini yönetirken hem kendisi bir milliyetçilik inşa ediyor hem de bu milliyetçiliği kendi çıkarları doğrultusunda kullanamaya çalışmıştır.Öğe Mobbingin örgüt iklimi üzerindeki etkisi: Belediye çalışanlarına yönelik bir uygulama(Aksaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Ekinci, Ferdi; Özçınar, Mehmet FarukLatince "mobile vurgus (istikrarsız kalabalık)" ifadesindeki "mob" sözcüğünden türemiş olan ve bir psikolojik taciz ve baskı formu olan mobbing, günümüz örgütleri ve örgütlerde çalışanlar açısından büyük bir tehlike arz etmektedir. İlk olarak, 20. yüzyılın ikinci yarısının başlarında İngiliz biyologlar tarafından kullanılmaya başlanan mobbing sözcüğü, günümüzde daha çok bir takım bireyler tarafından örgüt içindeki başka bir kişi ya da kişilere psikolojik olarak çeşitli baskılar yapılarak hedef kişilerin ruh sağlıklarının bozulmasına ve hatta işten ayrılmasına sebep olan bir duruma gönderme yapmaktadır. Mobbing girişimleri, örgütün yapısını, işleyiş tarzını ve örgüt içindeki ilişkileri baltalayarak örgütün psikolojik görüntüsü olan örgüt iklimini de etkileyebilmektedir. Bu çalışmada mobbingin örgüt iklimine olan etkisi araştırılmıştır. Araştırmada örgüt iklimi; literatürdeki genel eğilime uygun bir şekilde tek bir boyut olarak değil iklimi belirleyen alt boyutlar olan ekip çalışması, insan ilişkileri, olumsuz etkileşim ve iletişim boyutlarıyla ele alınırken mobbing tek boyutta ele alınmıştır. Çalışmanın birinci ve ikinci bölümlerinde, mobbing kavramı ve örgüt iklimi kavramı alanyazından faydalanılarak incelenmiş, üçüncü ve son bölümde de Orta Anadolu'daki dört ilçe belediyesinde yapılan anket uygulaması yoluyla bu iki kavram arasındaki ilişki ortaya konularak mobbingin örgüt iklimi üzerindeki etkisi ve bu kavramların demografik özelliklikler bakımından farklılık gösterip göstermediği araştırılmıştır. Bu belediyelerde yapılan anket sonucunda maruz kalınan mobbing düzeyi arttıkça ekip çalışması, insan ilişkileri ve iletişim algı düzeyleri azalmakta, olumsuz etkileşim algı düzeyi ise artmaktadır. Sonuç olarak, mobbingin örgüt iklimi üzerinde güçlü bir etkiye sahip olduğunu ifade etmek mümkündür. Ayrıca yapılan ''Bağımsız Örneklem t-Testi'' ve ''Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) testi''ne göre mobbing ve örgüt iklimi algı düzeylerinin bireylerin cinsiyetlerine, yaşlarına, eğitim düzeylerine, medeni durumlarına, işletme veya kurumdaki pozisyonlarına, kurumdaki çalışma sürelerine ve toplam görev sürelerine bağlı olarak farklılık gösterdiği sonucuna da ulaşılmıştır.Öğe Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne yönelik bir içerik analizi(Aksaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020) Kalkar, Ömer Şafak; Öcal, AysunHükümet sistemleri ülkelerin demokratik bir şekilde yönetilmesinde önemli bir göreve sahiptir. Özellikle yasama ve yürütme organları arasındaki ilişkinin boyutu bu noktada belirleyici olmaktadır. Türkiye'de de bu kapsamda yıllardır uygulanan parlamenter sistemden vazgeçilerek 1982 Anayasası'nda 6771 Sayılı Kanun ile yasama ve yürütme ilişkilerinin yeniden düzenlendiği değişiklikler yapılmıştır. Bu değişikliğin içerdiği düzenlemeler 'Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi' olarak ifade edilmiştir. Türkiye'de yeni hükümet sisteminin halka sunulduğu 16 Nisan 2017 referandumu sürecinde önemli tartışmalara şahit olunmuştur. Bu tartışmalar, seçmenin yönlendirilmesinde önemli bir rol oynamıştır. Ulusal basın organları da bu tartışmaların seçmene iletilmesinde önemli bir araç olmuşlardır. Bu çerçevede, çalışmada ulusal boyutta okunan ve belirli siyasi çizgilere sahip olan Star, Yeni Şafak, Yeni Akit, Sabah, Yeniçağ, Sözcü, Cumhuriyet, Milli Gazete, Habertürk ve Hürriyet gazeteleri üzerinden içerik analizi çalışması yapılmıştır. İçerik analizi çalışması 01 Ocak 2017-15 Nisan 2017 ve 18 Nisan 2018-23 Haziran 2018 tarih aralıkları seçilerek yapılmıştır. Bu sayede hem referandum hem de sistemin uygulanmaya başlanacağı 24 Haziran seçimleri sürecinde sistem tartışmalarının sağlıklı bir şekilde yapılıp yapılmadığının, ulusal basın organlarının bu süreçte nasıl bir rol oynadıklarının tespiti yapılabilmiştir.Öğe 90'lı yıllardan günümüze Rusya ve Türkiye örneğinde toplumsal cinsiyet eşitsizliği(Aksaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2021) Bakhshiyeva, Dinara; Tok, NafızCinsiyet kavramı kadın ve erkek arasındaki biyolojik farklılıkları ifade ederken toplumsal cinsiyet ise her iki cins arasındaki biyolojik farklılıkların ötesinde bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Eşitsizlik olgusu geçmişte var olduğu gibi, günümüzde de halen varlığını devam ettirmektedir. Bu bağlamda toplumsal düzlemde cinsiyet eşitsizliğinin de neredeyse tüm dünyada rastlanabilir bir olgusallığa sahip olması olağan görünmektedir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, litertüre bakıldığında genellikle kadınların dezavantajlı olduğu bir durumu ifade etmekle birlikte kimi durumlarda erkeklerinde kadınlarda olduğu gibi toplumsal cinsiyetlerinden dolayı ekonomik, sosyo-kültürel, siyasal haklara, hizmetlere ve kaynaklara eşit bir biçimde sahip olmamalarına neden olmaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırılması ve cinsiyetler arası eşitliğin sağlanması doğrultusunda Dünya'da ve Türkiye'de yapılan girişimlere rağmen henüz istenilen düzeye ulaşılamamıştır. Çalışmamızda bu duruma işaret ederek 90'lı yıllardan günümüze Türkiye ve Rusya örneğinde toplumsal cinsiyet eşitsizliği ele alınacaktır. Bu tez çalışmasında toplumsal cinsiyet eşitsizliği bağlamında bu iki ülkede istihdam, eğitim ve şiddet ile ilişkili olarak ne gibi sorunlar olduğunu, iki ülkede bu konu bağlamındaki farkları ve son olarak bu sorunlarda ne gibi çözümler getirebileceğimiz tartışılmaktadır.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »