Cilt 12, Sayı 23, Makale Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 11 / 11
  • Öğe
    The relationship between psychological health and spiritual well-being in the old age
    (Aksaray Üniversitesi, 2025) Ay, Yaşar; Gürsu, Orhan
    The physical and psychosocial changes that occur in old age can negatively affect individuals' psychological health. In old age, the level of spiritual well-being can be an important factor in improving psychological health. However, studies investigating the relationship between psychological health and spiritual well-being in the elderly population in our country are quite limited. Therefore, this study aims to explore the relationship between the spiritual well-being levels of elderly individuals and their psychological health status. This quantitative study includes 400 individuals aged 60 and over living in Istanbul. Data were collected from 400 participants determined by the quota sampling method using the Brief Symptom Inventory and the Spiritual Well-Being Scale. When examining the demographic characteristics of the participants, it was found that age, income, and perceived religiosity level created significant differences in psychological health and spiritual well-being. At the same time, a significant positive correlation was found between depression, negative self-concept, somatization, and spiritual well-being. While the literature widely supports findings that spirituality improves psychological health, this study found that spiritual well-being negatively affects psychological health in elderly individuals. This suggests that spiritual well-being and psychological health in old age are influenced by different variables. Therefore, it is recommended to investigate age-specific variables that influence psychological health and spiritual well-being.
  • Öğe
    Dijital çağda kuran öğretimi: teknoloji ve sosyal medyanın kuran eğitimindeki yeri
    (Aksaray Üniversitesi, 2025) Genç, Hayri; Yılmaz, Ali
    Bu çalışma, COVID-19 pandemisiyle hız kazanan dijitalleşme sürecinin Kur’an eğitimi üzerindeki etkilerini incelemektedir. Araştırma, çeşitli sosyal medya platformları (YouTube, Instagram, Zoom ve WhatsApp gibi) ve uzaktan eğitim sistemleri üzerinden verilen Kur’an derslerini kapsamaktadır. Bu bağlamda, dijital Kur’an eğitiminin sunduğu avantajlar (erişilebilirlik, esneklik, bireyselleştirilmiş öğrenme gibi) ve sınırlılıklar (yüz yüze etkileşimin azlığı, teknik altyapı eksiklikleri, telaffuz ve kıraat becerilerinin gelişimindeki zorluklar) çoklu veri kaynakları üzerinden değerlendirilmiştir. Çalışmanın amacı, dijital araçların Kur’an eğitimine dâhil edilmesiyle karşılaşılan fırsat ve sorunları tespit ederek, geleneksel ve dijital yöntemlerin sentezlenebileceği etkili bir model önerisi sunmaktır. Bu doğrultuda, dijital Kur’an eğitimi sunan kişi ve kurumlardan elde edilen anket verileri ile literatür ve sosyal medya içeriklerine dayalı olarak doküman analizi yöntemiyle nitel bir araştırma gerçekleştirilmiştir. Anketler, hem eğitim alan hem de verenlerin dijital eğitime ilişkin deneyim ve görüşlerini yansıtmaktadır. Literatür taraması sonucunda, mevcut çalışmalarda teknolojinin Kur’an eğitimindeki potansiyel katkılarına yeterince odaklanılmadığı, özellikle sosyal medya temelli öğretim araçlarının pedagojik etkilerinin derinlemesine analiz edilmediği tespit edilmiştir. Bulgular, özellikle kıraat ve telaffuz becerilerinde yüz yüze eğitimin önemini vurgulamış bununla beraber dijital ortamların sürekli erişim, bireysel tempo ve zamandan bağımsız öğrenme gibi avantajlarını öne çıkarmıştır. Sonuç olarak, dijital eğitimin geleneksel Kur’an öğretimini tamamen ikame edemeyeceğine; ancak onu tamamlayıcı biçimde destekleyebileceğine varılmıştır. Bunun için de sürdürülebilir ve nitelikli bir dijital Kur’an eğitimi gerçekleştirilebilmesi adına teknik altyapının güçlendirilmesi, eğitimcilerin dijital pedagojik becerilerinin artırılması ve karma (hibrit) modellerin geliştirilmesi gerekmektedir.
  • Öğe
    Bazı Emevî yöneticilerinin namaz vakitleri uygulamalarına dair rivayetlerin değerlendirilmesi
    (Aksaray Üniversitesi, 2025) Karabacak, Mustafa; Tuzcu, Recep
    Araştırma, Muaviye döneminden Ömer b. Abdilaziz dönemine kadar uzanan süreçte, Emevî yöneticilerine isnat edilen vakit dışı namaz uygulamalarının, hadis ilmi bağlamında sistematik bir şekilde değerlendirilmesini konu edinmektedir. Daha önce çalışılan Cuma ve bayram hutbelerinin namazdan önce okunup okunmadığı ve ikindi namazından sonra iki rekât nafile namazın bulunup bulunmadığı meselesi konu kapsamı dışında tutulmuştur. Bu rivayetlerde yer alan tartışmaların mezheplere tesiri ya da güncel tartışmalara dayanak alınması hususu ayrı bir çalışmanın konusudur. Bu rivayetlerin, tarihî bağlamları göz ardı edilerek Hz. Peygamber’e isnatla aktarılması; uzman değerlendirmelerinden yoksun olduğunda tarihî hatalara ve yersiz tartışmalara yol açabilmektedir. Bu açıdan konuyu öncelikle tartışmaları hazırlayan siyasî sebepleri tarihi perspektiften değerlendirilmesi önemlidir. Çalışmada nitel araştırma metotlarından biri olan doküman tarama yöntemi kullanılmıştır. Bu sebeple hadis kitaplarından Emevîlerin cuma ve ikindi namazı vaktini ihlalleri ile ilgili rivayetler muhteva değerlendirmesi çerçevesinde ele alınmıştır. Çalışmanın sonuçlarına göre, Emevî yöneticilerinin namaz vakitlerini ihmal etmeleri ve hutbeleri gereğinden fazla uzatmaları, dönemin fakih ve muhaddisleri tarafından eleştirilmiş ve bu durum, alternatif dinî uygulamaların ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Rivayetlerin farklı tariklerle aktarılması ve siyasal-tarihî bağlamda şekillenmesi, bu hadislerin doğru anlaşılabilmesi için yalnızca tarihî olayların değil, aynı zamanda hadis ilminde uzman kişilerin yorumlarının da dikkate alınmasının gerekliliğini ortaya koymuştur.
  • Öğe
    Modernite bağlamında sokak oyunları ve sosyal benlik ilişkisi üzerine bir değerlendirme
    (Aksaray Üniversitesi, 2025) Özdemir, Mustafa
    Sosyal benlik oluşumu, toplumsallaşma süreçlerinde üzerinde durulan önemli konulardandır. Bireylerin sosyal benliklerini etkileyen her bir etkenin üzerinde durulması önem arz etmektedir. Makalenin amacı, sosyal benliğin oluşmasında büyük bir etkiye sahip olan sokak oyunlarının önemine dikkat çekmek ve günümüz toplumsallığını şekillendiren sokak oyunları ve sosyal benlik ilişkisini modernite bağlamında değerlendirebilmektir. Makalede birçok araştırma ve tartışmaya konu olan modernite olgusunun, şehir mimarisinden sokak oyunlarına kadar uzanan etkileri üzerinde durulmuştur. Ayrıca sosyal benlik oluşumunun sokak oyunlarıyla ilişkisi, somut bazı oyun örnekleri üzerinden açıklanmaya çalışılmıştır. Nitel yöntemin betimleyici ve karşılaştırmalı desenlerinden yararlanılan makale, konusu itibariyle hem teorik hem de pragmatik şeklinde sınıflandırılabilecek çalışmalar arasına girmektedir. Özellikle Türk toplumunun bir takım değer, bilgi ve pratiği aktarmada ve bunların içselleştirilmesinde karşılaştığı sorunlara, sosyal benlik ve sokak oyunları ilişkisi üzerinden dikkat çekmesi, makaleyi alandaki diğer çalışmalardan farklı kılmaktadır. Makalenin kavramsal zemininin oluşturulmasında, özellikle sosyal benlik ve oyun ilişkisinin kurulmasında G. H. Mead ile J. Huizinga’nın oyuncu insan bağlamındaki düşüncelerinden yararlanılmıştır. Makalede geleneksel toplum yapısında sosyal benlik, karakter eğitimi ve değer aktarımı gibi unsurların inşasına katkıda bulunan sokak oyunlarının, modernite ile birlikte yaşanan süreçlerden olumsuz yönde etkilendiği ve etki düzeylerinin de zayıfladığı sonucuna ulaşılmıştır. Günümüz oyunları üzerine yapılan çalışmalarda bu hususların da göz önünde bulundurulması gerektiği vurgulanmıştır.
  • Öğe
    İbn Tumlûs'un kategori anlayışı ve fârâbî etkiler
    (Aksaray Üniversitesi, 2025) Evmeş, Adem
    En genel yüklemler olarak ifade edilen kategoriler, ilk defa Aristoteles tarafından mantıksal bir kuram haline getirilmiştir. Aristoteles’ten sonra gelen İslâm mantıkçıları bu geleneği devam ettirmişlerdir. Bağdat Okulunun önemli temsilcilerden olan Fârâbî, Aristoteles’i takip ederek kategoriler konusunu Kitâbu’l-makûlât ve Kitâbu’l-Hurûf gibi eserlerinde çeşitli yönleriyle ele almıştır. Benzer isimde kitaplar Ebü’l-Ferec İbnü’t-Tayyib, İbn Sînâ ve İbn Rüşd vb. düşünürler tarafından da kaleme alınmıştır. Endülüs’teki düşünce hayatının önemli temsilcilerinden olan İbn Tumlûs, el-Muhtasar fi’l-mantık’ta Organon’u örnek alarak mantığın bütün konularını kısa bir şekilde incelemiştir. Bu çalışmada İbn Tumlûs’un kategori anlayışı ve Fârâbî’nin muhtemel etkileri ele alınmaktadır. Daha önce İbn Tumlûs’un kategori anlayışını Fârâbî’nin etkileri bağlamında ele alan çalışmanın olmaması bu alandaki önemli bir eksikliği gidermeyi amaçlayarak özgün katkılar sunmaktadır. Çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden doküman incelemesiyle veriler toplanmış, elde edilen veriler karşılaştırılarak analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda İbn Tumlûs’un kategori anlayışının meydana gelişinde Fârâbî’nin önemli bir etkiye sahip olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
  • Öğe
    Arap edebiyatında bir ilk: Hüdâ Berakât’ın romanlarında Queer karakterler
    (Aksaray Üniversitesi, 2025) Akay, Seyit Ahmet; Uçar, Hasan
    Hüdâ Berakât, post modern Arap romanının önde gelen yazarlarındandır. Üslubu, tekniği ve coğrafyasının yabancı olduğu queer karakterlere ilk kez temas eden yazar olması; onu farklı kılmaktadır. Yazar, heteroseksüel olmayan bireylerin geneli için kullanılan queer tanımlaması kapsamında karakterlerinin eşcinsel yönlerine her ne kadar ürkek bir şekilde temas etse de cinsel sorunlarına cesurca eğilmiştir. Queer temanın, popülizmin etkisi altına aldığı bir yazarın kaleminden dökülen ifadelere mi ait olduğu sorusuna cevap arayan bu çalışma ile cinsel problemlerin; yazar tarafından, doğduğu coğrafyanın on yıllardır değişmeyen gerçeği olan savaşların yol açtığı psikolojik bir hastalık olarak görüldüğünü söylemek mümkündür. Booker ödüllü yazar ve eserleri hakkında ülkemizde yeterince çalışma olmadığı, her geçen gün yaygınlık kazanan ve birer küresel tuzak olan queer konuların yazarlara ödüller getirdiği düşünüldüğünde eşcinselliğin bir hastalık olduğunun vurgulanması; çalışmada ele alınan konunun önemini ortaya koymaktadır. Çalışmanın kapsamını ise yazarın queer karakterleri işlediği üç romanı belirlemektedir. İlk romanı Hacerü’d-dahik’te queer tema, kadınsı eğilimleri olan Halil ile sunulmaktadır. Nitekim Halil, romanın sonunda erkeklerin cinsel ilgilerini ifade ettikleri bir karaktere dönüşmektedir. Ehlü’l-hevâ’da ise âşık olduğu kadına kıyan hastalıklı roman kahramanının ikincil kadınsı kimliği, karısına ait erkeksi kimlikle örtüşmektedir. Berîdü’lleyl adlı eserinde ise yazar, bir kadının yaşlanınca tahmin edilemeyecek kadar babasına benzediğine ve bunun sadece fiziksel düzeyde kalmadığına değinmektedir. Nitel araştırma yöntemine uygun olarak metin analizi tekniği kullanılan bu çalışmada Hüdâ Berakât’ın giderek artan bir açıklıkta ele aldığı queer karakterlerin tesadüf olmadığı incelenmiş; savaşın doğurduğu bu temayı yazarın, iç savaş, göç, travma vb. diğer temalar ile harmanladığı, mağduru olduğu savaşlara dair düşüncelerini ve kendi yaşadığı sorunları karakterleri aracılığı ile yansıttığı ortaya konmuştur.
  • Öğe
    Bir aydınlanma biçimi olarak “çıkış” kavramı
    (Aksaray Üniversitesi, 2025) Tülüce, Hüseyin Adem
    Bu çalışma, Platon’un metafiziksel düşüncesi ve Kant’ın eleştirel felsefesi ışığında çıkış kavramını felsefi bir perspektifle tartışmayı amaçlamaktadır. Bu tartışmayı yaparken Platon’un Devlet adlı eserinde yer alan anabasis ile Kant’ın Aydınlanma Nedir? Sorusuna Yanıt başlıklı makalesinde kullandığı ausgang kavramları temel referans noktaları olarak ele alınacaktır. Her iki filozofun eserlerinde kullandıkları anabasis ve ausgang sözcükleri kavramsal ve tarihsel bağlamları doğrultusunda analiz edilerek aralarındaki farklılar ve benzerlikler incelenecektir. Daha önce literatürde çıkış kavramı bağlamında her iki kavramı karşılaştıran bir çalışma yapılmamıştır. Çıkış kavramı, hem ontolojik ve epistemolojik bir yükselişi (aşağıdan yukarı doğru hareket) hem de toplumsallıktan bir kopuşu (içerden dışarı doğru hareket) içermektedir. Platon ve Kant bağlamında çıkış, zaman zaman bu iki anlamı bir araya getirse de aralarında kavrama verdikleri anlam açısından farklılıklar bulunmaktadır. Ancak her iki filozofta çıkışı bireyin ergin olmaya doğru yönelmesi olarak ifade et
  • Öğe
    Kudvetü’l-Âmâl’in şekil ve muhteva özellikleri: manzum hadis tercümeleri bağlamında inceleme
    (Aksaray Üniversitesi, 2025) İşler, Necati
    Türk edebiyatında manzum hadis tercümelerine hasredilmiş eserlerin dışında birçok hadisin manzum tercümesine de yer veren eserler kaleme alınmıştır. Bu eserlerden biri de tek nüshası İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde (TY 5742) kayıtlı bulunan Kudvetü’l-âmâl’dir. Bu makale manzum hadis tercümeleri bağlamında Kudvetü’l-âmâl’in şekil ve muhteva özelliklerini betimsel analiz yöntemiyle incelemeyi amaçlamaktadır. Kudvetü’l-âmâl, Gelibolulu Mustafa b. İbrâhîm’in (ö. 1024/1615) Zübdetü’l-emsâl isimli Arapça mensur eserinden nazmen tercüme edilmiştir. Tercümeye kaynaklık eden Zübdetü’l-emsâl, III. Murad (1574-1595) döneminde telif edilmiştir. Müellifi tespit edilemeyen Kudvetü’l-âmâl ise IV. Murad (1623-1640) devrine aittir. Son kısımları eksik olan eser 138 varaktan oluşmaktadır. Eserin mevcut bölümlerinde şairin adı veya mahlası yer almamaktadır. Mesnevi nazım şekliyle yazılan eser, hadislerin ve darb-ı mesellerin tercümelerinden olu
  • Öğe
    Abū Naṣr Al-Fārābī on the self-consciousness of the soul
    (Aksaray Üniversitesi, 2025) Akbay, Yunus Emre
    Questions concerning the nature of self-consciousness, personal identity, and what becomes of these when the soul departs from the body have always been fundamental issues for philosophers. This article investigates whether, according to Abu Nas r al-Fa ra bī , the soul attains self-consciousness directly or indirectly, a distinction among types of selfconsciousness is possible, and the soul maintains its self-consciousness and individual identity after death. The scope of this article extends to the relevant passages from the philosopher’s surviving works and fundamental texts in the secondary literature. The aim of the article is to reveal the philosopher’s contributions to this discussion. Since no study focusing on al-Fa ra bī has yet been encountered among texts written on selfconsciousness, it can be said that the study possesses original value and significance in this respect. The article’s thesis advances that according to al-Fa ra bī , a reading of human souls as possessing self-consciousness that is direct, immediate, and continuous - beginning simultaneously with the soul’s existence together with the body and continuing with the soul’s continued existence- is possible. According to the conclusions reached, alFa ra bī considers that self-consciousness begins with the soul’s existence together with the body, and that this consciousness and individual identity continue with the soul’s persistence of existence after death. In contrast, he argues that the knowledge of selfconsciousness occurs intermittently. The soul must separate itself from materiality, place itself at the centre of its apprehension, and intellectually perfect its secondary consciousness concerning the self to ultimate perfection. For souls that attain ultimate perfection, their self-consciousness and personal identity continue after their separation from the body; these souls are either rewarded with infinite happiness or punished with infinite torment. On the other hand, some souls perish together with the body due to their failure to attain this perfection. These souls lose their self-consciousness and identity.
  • Öğe
    The Dawn Of History: Perspectives From Classical Muslim Scholars
    (Aksaray Üniversitesi, 2025) Gökalp, Hüseyin; Kuşcalı, Ali
    Historians have proposed various perspectives on the beginning of history, a debate closely related to the definition of history itself. Some historians identify the emergence of written records as the beginning of history and refer to earlier periods as prehistory. Thus, lengthy periods without written records whether there wasn’t any at all or simply has not survived are considered outside of the historical studies. Another group challenges this categorical distinction by regarding oral traditions as part of historiography. However, this approach blurs the boundaries of concrete evidence, expanding the role of imagination for historians and archaeologists significantly. This discussion engages not only historiography but also intersects with philosophy and theology. This article aims to contribute to the discussions about the origins of history by examining perspectives from classical Muslim historians. The scope of this research includes accounts from classical Islamic historians regarding the starting points of history. The study employs document analysis methodology, examining seminal texts from classical Muslim historians to highlight how they approached the inception of history and their contributions to historiography. The significance of this research lies in providing a new and original perspective by comparatively analyzing theological perspectives of classical Islamic historians with modern historiographical methods. The key finding of this study is that classical Muslim historians associated the beginning of history with divine creation, thus interpreting the meaning of history and human existence within a broader co
  • Öğe
    İşaret ve sembol kavramları ekseninde muhkem ve müteşâbih
    (Aksaray Üniversitesi, 2025) Hanay, Necattin
    Bu makale, Kur’an’ın muhkem ve müteşâbih ayrımının mahiyetini felsefî bir zeminde analiz etmeye çalışmakta ve vahyin kullandığı dilin gerçekliği nasıl ifade ediyor olduğu sorusuna odaklanmaktadır. Bu çerçevede makale, insan dilinin sonlu imkânlarıyla fiziksel ve metafiziksel gerçeklikleri ifade etme kapasitesini ve bunun muhkem-müteşâbih ayrımındaki karşılığını literal ve sembolik dil özelinde anlaşılır kılmayı hedeflemektedir. Böylece Kur’an’daki muhkem ve müteşâbih ifadelerin doğasına dair bir açıklık ve teorik bir tutarlılık sağlamayı amaçlamaktadır. Bu sebeple çalışma, Kur’an’ın anlaşılmasında sıkça karşılaşılan muhkem-müteşâbih tartışmalarına dilsel bir netlik kazandırması ve çağdaş yorum ihtiyacına katkı sunması açısından önem arz etmektedir. Bilindiği üzere muhkem ve müteşâbih meselesi klasik literatürde usûl açısından birbirinden farklı açıklama ve değerlendirmelere konu olmuştur. Makalede mevcut görüşler tartışmaya açılmadan yöntem olarak analitik ve kavramsal çözümleme tercih edilmekte; aynı zamanda dilin literal ve sembolik yönlerinin birlikte değerlendirilmesi esas alınmaktadır. Nihayetinde muhkem ve müteşâbihin, vahyin dilinin katmanlı yapısının bir göstergesi olduğu ve böyle bir ayrımın Kur’an’ın hitap biçimindeki derinlikli yapıyı anlamada merkezi bir rol oynadığı sonucuna ulaşılmaktadır.