Aksaray Üniversitesi Kurumsal Akademik Arşivi
DSpace@Aksaray, Aksaray Üniversitesi tarafından doğrudan ve dolaylı olarak yayınlanan; kitap, makale, tez, bildiri, rapor, araştırma verisi gibi tüm akademik kaynakları uluslararası standartlarda dijital ortamda depolar, Üniversitenin akademik performansını izlemeye aracılık eder, kaynakları uzun süreli saklar ve telif haklarına uygun olarak Açık Erişime sunar.

Güncel Gönderiler
Osmanlı idadilerindeki ders dağılımlarına göre muhasebenin bir matematiksel alt disiplin olduğu varsayımının araştırılması (1890-1915)
(İstanbul Üniversitesi, 2025) Yazan, Ömer
Muhasebe, defter tutma sanatı olarak başlayıp bağımsız bir bilimsel nitelik kazandığı dönemlere kadar uzun süre mate- matikle yakın ilişkide görülmüştür. Hatta bu ilişki muhasebenin daha çok bir matematiksel alt disiplin olduğu varsayımı üzerinden kurgulanmıştır. Yirminci yüzyıl başlarına kadar görülebilen bu ilişkinin takibi muhasebenin bilimsel birikimi ve niteliğini değerlendirmek için önemlidir. Bu doğrultuda çalışmada Osmanlı okullarında muhasebe eğitimi kronolojik olarak ele alınmış, ilgili okullar arasında ortaöğretim seviyesinde en yaygın olan ve bünyesinde muhasebe eğitimi verildiği bilinen idadiler ayrıca incelenmiştir. Muhasebenin bir matematiksel alt disiplin olarak kabul edildiğine dair tarihi örnekler sunulmuş, muhasebe ve matematik eğitiminin ne ölçüde aynı öğretmenler tarafından verildiğinin tespit edilmesi için idadilerde 1890-1915 dönemini kapsayan bir araştırma yapılmıştır. Bu kapsamda idadilerde muhasebe dersi veren öğret- menlerin bu ders dışında anlattıkları diğer dersler arşiv belgeleri üzerinden belirlenerek, ders türü ve ders gruplarına göre sayısal dağılımları yapılmıştır. Araştırmanın bulguları idadilerde muhasebe dersini anlatan öğretmenlerin diğer derslere oranla matematik derslerini daha fazla yürüttüklerini göstermiştir. Bu yönüyle çalışma muhasebenin matematikle olan tarihsel ilişkisini ortak eğitimciler üzerinden destekleyerek literatüre katkı sağlamayı hedeflemiştir. Takip eden çalışmalarda, muhasebe ve matematik eğitimlerinin bir arada verilmesine yönelik alternatif tarihi eserlerin tahlili, ilgili dönemlerde muhasebe eğitiminin ekseriyetle matematik eğitimcileri tarafından verildiğine dair alternatif eğitim kurumlarında araştır- malar ve ortak branşlaşmaya dair örnekler ele alınabilir.
Cumhuriyetin ilk kadın kimyacılarından Remziye Reşid’in (Remziye Hisar) Paris Sorbonne Üniversitesindeki lisans dönemi (1925-1928)
(İstanbul Üniversitesi, 2025) Şimşek, Şerife
Remziye Hisar, Cumhuriyetin ilanından sonra lisans ve doktorasını Avrupa’da yapan ilk kadınlardandır. Öğrenci olarak yurt- dışındaki ilk deneyimi Paris Sorbonne Üniversitesi Fen Fakültesi’nde tamamladığı kimya lisansıdır. 1924’te Paris’e gelişinden itibaren fen bilimleri için gerekli matematik alt yapısını edinmeye ve Fen Fakültesindeki dersleri takip etmeye çalışmıştır. O zamanki tam adıyla Emine Remziye Reşid bir Avrupa üniversitesinde bilim okumayı öğretmenlik yaptığı günlerden beri istemekteydi. Bu yöndeki girişimleri Paris’e geldikten bir süre sonra sonuç vermiş ve 1925 senesi başında Maarif Vekâletinin yarım tahsisatla desteklediği talebelerinden olmuştur. Aynı senenin Ekim ayında ise tam tahsisatlı asıl talebelik hakkını kazanmıştır. Remziye Reşid 1925-1928 arasında aldığı tatbiki kimya, umumi kimya ve biyokimya sertifikaları ile lisansını tamamlamıştır. 1928’den itibaren doktora hedefiyle genel fizik sertifikası için hazırlanmaya başlamış, ancak doktorayı tamamlayamadan 1929/1930’da yurda dönmüştür. Eşi Ahmed Reşid Süreyya (Gürsey) 1925’te İstanbul’a döndükten sonra Remziye Reşid öğrenciliğinin büyük kısmında orada doğan kızı Deha, 1925’te Paris’e gelen kız kardeşi Fatma Güzide ve oğlu Feza ile birlikte yaşamıştır. Bu yazı, onun Paris’e ilk gelişinden 1928 sonuna kadar olan süredeki akademik, kişisel ve ailevi yaşamını yeni bulgular ışığında açıklamaya çalışmaktadır. Çalışmanın ana kaynağı Cumhuriyet Arşivindeki evraklardır.
Tyana Geç Antik Sur duvarında ele geçen bir define hakkında ilk değerlendirmeler
(Ayşen Boylu, 2025) Şener, Hüsamettin Hayri
Bu çalışmada Tyana Antik Kenti’nin kurulu olduğu yerleşmenin kuzeydoğu kısmında yer alan Geç Antik sur duvarı içinde ele geçen bir define değerlendirilmektedir. Defineyi oluşturan sikkeler antik kentte kazı öncesi gerçekleştirilen temizlik çalışmaları sırasında toplu halde sur duvarında kullanılan harcın içerisinde ele geçmiştir. Tamamı bronz olan 108 adet sikkeden konservasyon çalışmaları sonrasında sadece 7 tanesinin tanımlaması yapılabilmiştir. Geri kalan sikkeler, korozyona bağlı olarak sikke metalinde ortaya çıkan bozulmalardan dolayı herhangi bir tanımlama yapmak için elverişli değildir. Tanımlaması yapılan sikkelerden en erkeni Valens Dönemi’ne (MS 364-367), en geç tarihlisi ise II. Theodosius Dönemi’ne (MS 408-450) aittir. Bununla birlikte tanımlanan sikkelerin definenin toplamına oranının az olmasından dolayı definenin hangi dönem aralığını kapsadığı ile ilgili kesin bir şey söylemek güçtür. Ancak tanımlanamayan sikkelerin çap ve ağırlıkları göz önüne alındığında bunların da yine Geç Roma sikkelerinden oluştuğunu söyleyebiliriz. Define her şeyden önce Geç Antik Dönem’de Tyana’yı çevreleyen sur duvarlarında gerçekleşen onarıma işaret etmesi açısından kayda değerdir. Aynı şekilde sur duvarının inşasında kullanılan harcın içerisine bilinçli olarak bırakılması da defineyi oldukça dikkat çekici kılmaktadır. Tanımlanabilen en geç tarihli sikkeler gömünün MS 450’den önce duvara bırakılamayacağına işaret etmektedir.
Systemic ınflammatory markers (NLR/PLR) and climatic factors as predictors of severity in pediatric carbon monoxide poisoning
(Effect Publishing Agency ( EPA ), 2025) Memiş, Sebahattin; Demirtaş, Mehmet Semih; Erdal, Hüseyin; Sorkulu Memiş, Gizem; Tuşat, Mustafa; Özdemir Kaçer, Emine
Carbon monoxide (CO) poisoning remains a global health challenge, particularly in developing nations. This study evaluates the prognostic role of neutrophil-to-lymphocyte ratio (NLR), platelet-to-lymphocyte ratio (PLR), and climatic parameters in pediatric CO poisoning severity. Material and Method: In this retrospective cohort study, 132 pediatric patients admitted to a tertiary emergency department were stratified by carboxyhemoglobin (COHb) levels (mild: <5%; moderate: 5–25%; severe: >25%). Associations between NLR/PLR, meteorological data (temperature, wind speed, air pressure), and clinical outcomes were analyzed. Results: Severe cases exhibited significantly elevated NLR (2.09 [IQR 1.24-3.54]; p=0.019) and PLR (106.2 [80.6-164.4]; p=0.032) compared to others, alongside higher COHb (31.45 [27.25-34.2]; p<0.001) and lactate (2.7 [1.8-3.45] mmol/L; p=0.07). Central nervous system symptoms (CNS) predominated in severe poisoning (28.6%, p=0.014). Maximum temperature was inversely correlated with severity (p=0.032). Conclusion: NLR and PLR serve as early indicators of CO poisoning severity, while higher air temperatures reduce risk. These findings support using routine hemogram indices for risk stratification and underscore the need for climate-aware public health interventions.
Systemic inflammatory indices in preterm preeclampsia versus term preeclampsia and healthy pregnancies: a retrospective case-control study
(Effect Publishing Agency ( EPA ), 2025) Aslan, İlke Özer; Erdal, Hüseyin
This study aimed to investigate whether systemic inflammatory indices derived from first-trimester complete blood counts— namely the neutrophil-to-lymphocyte ratio (NLR), platelet-to-lymphocyte ratio (PLR), systemic immune-inflammation index (SII), systemic inflammation response index (SIRI), and pan-immune-inflammation value (PIV)—differ among women with preterm preeclampsia, term preeclampsia, and healthy pregnancies. Material and Method: In this retrospective case–control study, 197 pregnant women were evaluated and categorized into three groups: preterm preeclampsia (n=39), term preeclampsia (n=59), and healthy controls (n=99). Demographic, perinatal, and hematological data were retrieved from medical records. Inflammatory indices were calculated from complete blood count parameters obtained during the first trimester. Statistical comparisons across groups were performed using one-way ANOVA or Kruskal–Wallis test, with a significance threshold of p<0.05. Results: While neutrophil counts and hemoglobin levels were significantly higher in preeclampsia groups compared to controls (p=0.001 and p<0.001, respectively), there were no statistically significant differences among groups in terms of NLR (p=0.063), PLR (p=0.750), SII (p=0.100), SIRI (p=0.110), or PIV (p=0.091). Birth weight, birth length, and Apgar scores were significantly lower in the preterm preeclampsia group (p<0.001 for all), reflecting more severe neonatal outcomes. Conclusion: Despite differences in neutrophil count and hemoglobin concentration, systemic inflammatory indices derived from first-trimester blood counts did not significantly differentiate preterm preeclampsia from term preeclampsia or healthy pregnancies. These findings suggest limited utility of these indices as standalone diagnostic markers in early pregnancy. Future prospective studies incorporating serial measurements and multimodal predictive models are warranted.