Makale Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 27
  • Öğe
    Savaşın değişen doğası ve Clausewitz: “savaş üzerine” eleştiriler
    (Muş Alparslan Üniversitesi, 2020) Öztürk, Mehmet
    Sosyal bir olgu olan savaş, tarihin her döneminde kendine bir alan bulmayı başarmıştır. Buna kayıtsız kalamayan pek çok filozof, bu realite ile yakından ilgilenmiş ve kendi tezlerini ortaya koymuştur. Bunlardan birisi, Savaş Üzerine isimli eserinde ortaya koyduğu fikirlerle Prusyalı asker ve teorisyen Carl von Clausewitz (1780-1831) olmuştur. Onun eseri ve felsefesi, savaşla ilgilenen kesimlerin yakın ilgisini çekmiş ve kendinden sonra çok sayıda çalışmanın odağını oluşturmuştur. Bununla birlikte yapılan çalışmalarda “savaş üzerine” eleştiriler sınırlı kalmıştır. Bu çalışma; yeni ve postmodern savaş olgularından yola çıkıldığında savaşın değişen doğası karşısında Clausewitz’in görüşlerinin konumunu incelemeyi amaçlamıştır. Yapılan analizde özellikle mutlak savaş, üçleme, savaş-politika ilişkisi ve rasyonellik üzerinden Clausewitz’e eleştiriler yöneltebilmenin mümkün olduğu görülmüştür.
  • Öğe
    Airports as heterotopias: politıcs and resistance under discıplinary power
    (Musa Yavuz Alptekin, 2020) Yıldız, Uğur
    The private/public space dichotomy still holds a significant place in the Western political thought tradition. Hannah Arendt’s idealization of the distinction of the private and public realms in the Ancient Greek polis is no doubt one which essentializes the location with a strict division providing the possibility of the politics and resistance. However, there are certain spaces such as airports moving beyond the classical distinction. Then this paper modifies Arendt’s strict distinction of private/public by focusing on airports as heterotopias. The article admits international airports as heterotopic spaces by following Foucault’s heterotopia and his insight of modern power under the discussion of disciplinary society. This Foucauldian modification of space is presented with the Scene I within the framework of disciplinary power. Even though the Foucauldian insight of power illustrates how it functions by producing and shaping subjects through the assemblage of strategies and techniques, it is limited in terms of the emergence of resistance and politics. By reading the Scene II from Bakhtin’s carnival notion, the article with the argues that there are other spaces beyond private and public spaces in which politics as well as resistance can occur spaces beyond public by benefiting Jacques Rancière’s notion of politics as the disruption of the order.
  • Öğe
    Kıbrıs cumhuriyeti’ne gidilen süreçte nihat erim ve Kıbrıs (1956-1960)
    (Mustafa Süleyman Özcan, 2019) Duman, Melih
    Bu çalışma İngiltere’nin 1950’li yıllarda Kıbrıs’tan çekilmek üzere aldığı karar sonrasında Nihat Erim’in Türkiye’nin Kıbrıs politikası konusunda yürüttüğü çalışmaları ele almaktadır. Nihat Erim, CHP’li bir siyasetçi olmasına rağmen Demokrat Parti’nin Türkiye’nin Kıbrıs politikasının oluşmasında aktif olarak görev almıştır. Nihat Erim’in Demokrat Parti iktidarı yönetiminde Kıbrıs konusundaki temel görevi, Türkiye’nin hukuki ve siyasi tezini oluşturmak ve oluşturulan bu tezi İngiltere ve Yunanistan’a karşı savunmak olmuştur. Bu doğrultuda Nihat Erim, 1956 yılında Başbakan Adnan Menderes’in görevlendirmesi doğrultusunda Türkiye’nin Kıbrıs’a yönelik tüm seçeneklerini içeren bir rapor hazırlayarak Türkiye’nin Kıbrıs konusundaki çizgilerinin belirlenmesine yardımcı olmuştur. Sonraki süreçte ise Nihat Erim, Türkiye’nin tezini Kıbrıs konusunun taraflarına anlatarak savunmuştur. Kıbrıs’ta bağımsız bir cumhuriyet idaresinin kurulması ile Nihat Erim’in Kıbrıs konusundaki en önemli görevi, Ada’daki Türklerin haklarını korumak üzere Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nı hazırlamak olmuştur. Bu çerçevede çalışma, elde edilen veri ve belgeler ışığında, Nihat Erim’in 1956-1960 yılları arasında Türkiye’nin Kıbrıs politikasının kurumsallaşmasında üstlendiği misyonu ortaya koymaya çalışmaktadır.
  • Öğe
    Trump’ın Kudüs kararının bir analizi
    (Mustafa Süleymen Özcan, 2019) Öztürk, Mehmet
    ABD, 14 Mayıs 2018’de büyükelçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşımıştır. Bu hadise, ABD Başkanı Donald Trump’ın, 6 Aralık 2017 tarihinde Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdığını ve Tel-Aviv’deki Amerikan büyükelçiliğinin de Kudüs’e taşınmasına karar verdiğini açıklamasının ardından gelişmiştir. Trump, bu kararı alırken Amerikan Kongresi’nden 1995’tegeçen yasanın gereğini yerine getirdiğini ifade etmiştir. Ancak söz konusu yasa, altı ayda bir, önceki ABD Başkanlarınca ertelenmesine rağmen, Trump tarafından imzalanmasının nedeninin ne olabileceği zihinlerde beliren ilk soru olmaktadır. Ortadoğu’nun ihtilaflı yapısına yeni bir boyut kazandıran ve Dünya kamuoyundan büyük ölçüde tepki gören bu kararın verilmesinin arkasındaki nedenlerin araştırılması, bu çalışmanın temel amacını oluşturmaktadır. Çalışmada öncelikle bu kararla ilişkili görülen Kudüs’ün önemine ve İsrail-Filistin sorununa kısaca yer verilmiştir. Karara ilişkin yapılan analizde ise Evanjelizmin ve diğer grupların, Trump’ın liderlik profili ve Amerikan iç politikasındaki gelişmelerin ve ABD’nin bölgedeki politikalarının etkileri belirgin olarak gözlenmiştir.
  • Öğe
    BMİDÇS’den paris anlaşması’na: birleşmiş milletler’in iklim değişikliğiyle mücadele çabaları
    (Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi, 2019) Öztürk, Mehmet; Öztürk, Arzu
    Sınıraşan niteliğe haiz çevre sorunlarına uluslararası düzeyde çözüm arama uğraşlarının giderek önemkazanmaya başladığı bir süreçte, Birleşmiş Milletler’in, İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi/BMİDÇS (UnitedNations Framework Convention on Climate Change/UNFCCC) ile bu konuda önemli bir adım attığı görülmüştür.BM’nin 1992’de Rio’daki Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda imzaya açtığı bu sözleşme, ülkelerin onaylaması ile21 Mart 1994’te yürürlüğe girmiştir. BMİDÇS’nin yürürlüğe girmesinden itibaren ise her yıl “taraflar konferansı(COP)” düzenlenmeye başlanmış ve 2018 yılının sonuna kadar dünyanın farklı kentlerinde 24 “taraflarkonferansı” gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmanın amacı, iklim değişikliği sorununa ilişkin BM dâhilinde ne türgelişmeler yaşandığını ve ne kadar yol alınabildiğini belirleyebilmektir. Bunun için özellikle BM GüvenlikKonseyi’nin (BMGK) iklim değişikliği sorununa yaklaşımına ve BM bünyesinde gerçekleştirilen konferans,sözleşme, protokol ve anlaşmalara başvurulacaktır. Bu kapsamda BMİDÇS önemli bir başlangıç kabul edilipincelenecek, ayrıca, önemlerine binaen iki ayrı taraflar konferansının ürünü olan Kyoto Protokolü’ne ve ParisAnlaşması’na daha detaylı yaklaşılacaktır.
  • Öğe
    Bir kamu diplomasisi uygulaması olarak Aksaray Üniversitesi örneğinde türkiye’nin uluslararası öğrenci kabulü
    (Abant İzzet Baysal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019) Öztürk, Mehmet
    Küreselleşmenin ve yükseköğretimde uluslararasılaşmanın günümüzde en önemli göstergelerinden birisi uluslararası öğrenci hareketliliğidir. Dünyanın farklı ülkelerinde eğitim görmek ve deneyim kazanmak isteyen öğrenciler ile bunların oluşturduğu “hareketlilikten” kültürel, akademik ve ekonomik anlamda fayda sağlamak isteyen ülkelerin varlığının birbiriyle örtüşmesi, uluslararası öğrenci sayısının giderek artmasını beraberinde getirmektedir. Bu çalışma; kamu diplomasisinin önemli bir aracı olarak da değerlendirilen uluslararası öğrencika bulüne ilişkin Türkiye’deki mevcut durumu ve yaşanan gelişmeleri sistematik bir şekilde incelemeyi amaçlamıştır. Çalışmaya örnek teşkil etmesi için Aksaray Üniversitesi’ndeki uluslararası öğrencilerin sayısal verilerinden de yararlanılmıştır. Çalışmada ayrıca Türkiye’nin uluslararası öğrenci hareketliliğindeki yerine, tarihi tecrübesine, ne tür politikalar izlediğine ve özellikle Büyük Öğrenci Projesi ve Türkiye Bursları gibi programların muhtevasına ve önemine ilişkin değerlendirmeler yapılmıştır. Sonuçta, kamu diplomasisi kapsamında yapılan uygulamanın etkinliğini artırıcı önerilerde bulunulmuştur.
  • Öğe
    İngiliz Yazılı Basınına Göre Bab-ı Ali Baskını ve Uluslararası Sonuçları
    (ADAMOR Toplum Araştırmaları Merkezi, 2019) Özgür, Çınarlı; Safi, İsmail
    23 Ocak 1913 tarihinde, İttihat ve Terakki Partisi, iktidardaki Kamil Paşa Hükümetine karşı bir darbe yaparak iktidarı ele geçirmiştir. Bu darbe tarihe Bab-ı Ali Baskını olarak geçmiştir. Darbenin nedeni 1. Balkan Savaşında Osmanlı Devletinin uğradığı yenilgi sonucunda, Büyük Güçlerin Osmanlı Devletine Ege’deki adaların ve eski başkentlerden biri olan Edirne şehrinin teslim edilmesi yönündeki Notasına Kamil Paşa Hükümetinin olumlu yanıt vermek üzere oluşudur.İttihat ve Terakki’nin amacı ise eldeki tüm olanakları kullanarak bu bölgelerin elde tutulmasıdır. Ancak bu amacı gerçekleştirebilmesi mümkün olmamıştır. Enver Paşa öncülüğünde gerçekleşen ve Türk siyasi hayatında önemli bir kırılma noktası olan Bab-ı Ali Baskını önemli bir yer teşkil eder. Demokrasi tarihimizdeki ilk darbelerden biri olarak niteleyebileceğimiz bıu olayla birlikte İttihat ve Terakki’nin tek başına yönetimi ele geçirmesi sonucu ortaya çıkar. Bu çalışmada Bab-ı Ali Baskını, İngiliz yazılı basın kaynaklarına dayanarak, süreç ve sonuçlarıyla incelenirken, Ege’deki adaların ve Edirne’nin elde tutulması konusunda başarılı olunamaması, iç ve dış nedenleriyle ele alınmaktadır.
  • Öğe
    An Assessment of Türkiye's Public Diplomacy Activities after the Johnson Letter: Are Cultural Relations an Investment
    (Ege University, 2025) Baritci, Fatih; Duman, Melih
    ForT & uuml;rkiye, the year 1964 witnessed a significant break in its long-standing foreign policy approach. During this period, Turkish foreign policy, which was shaped around the Cyprus Issue, sought alternatives after the Johnson Letter. This study aims to examine various cultural activities carried out by T & uuml;rkiye in 1964 and evaluate them in the context of public diplomacy. In this direction, firstly, the international political atmosphere of the 1960s was evaluated from the perspective ofT & uuml;rkiye. Later, sections ofT & uuml;rkiye's important public diplomacy activities in different fields in the period from 1920s to the Johnson Letter were revealed. Finally, the report on cultural relations published by the Ministry of Foreign Affairs in 1964 was examined by documentary scanning method, and in this context, various public diplomacy initiatives were put forward in which the Cyprus Issue was at the center. As a result of the study, it has been understood that T & uuml;rkiye invests in cultural and artistic activities in accordance with its political objectives within the scope of the maximum benefit strategy with minimum cost and makes positive contributions to the image of the country.
  • Öğe
    Bosna-Hersek’in bölgesel sorunlarının çözümü: iskandinav modeli
    (Kenan ÇELİK, 2025) Tekin, Cemile
    Eski Yugoslavya topraklarında 1990’lı yıllarda meydana gelen çatışmaların son zamanlarındaki zorlu dönem, ilerleyen yıllarda çözülmesi gereken pek çok sorunu da günümüze miras olarak bıraktığı bilinmektedir. Şu anda Bosna-Hersek, çok uluslu yapıya sahip olmasından dolayı çıkmaza girmiş durumdadır. Bu çalışmanın amacı, Bosna-Hersek’in refah seviyesi yüksek bir ülke haline gelmesinin nasıl mümkün olabileceği hususunda ana hatlarıyla görüşleri bilimsel metotlarla ortaya koymaktır. Öncelikle bu makale kapsamında kısaca “İskandinav Modeli”nin işlevi incelenerek özellikle “Dayton Dörtlü" ülkeleri olarak adlandırılan Bosna-Hersek, Hırvatistan, Karadağ ve Sırbistan arasında daha yakın bir bölgesel iş birliğinin nasıl kurulabileceğinin analizi yöntem olarak kullanılmıştır. Diğer taraftan yakın geçmişte yaşanan sorunlar çözümlenmeden işaret edilen bölgede İskandinav modelinin hayata geçirilip geçirilmeyeceği, geçmişin çözülmemiş sorunlarının üstesinden gelinip gelinmeyeceği hususu incelendikten sonra bu konuda yapılabilecek iyileştirilmiş ekonominin ne olabileceğine dair çözüm aranmıştır. Bu çalışmanın sonucunda, İskandinav modelinin ilkeleri incelendiğinde bunun için güçlü bir siyasi istikrar değil, doğru yönde gelişen bir ekonominin olması gerektiği tespit edilmiştir.
  • Öğe
    The Right Kind of Suffering: Gender, Sexuality and Arab Asylum Seekers in America.
    (Wiley, 2024) Yıldız, Uğur
    Rhoda Kanaaneh's book ‘The Right Kind of Suffering’ examines the asylum narratives of Arab asylum applicants who seek a safe haven in the United States. It focuses on applicants claiming asylum based on their gender or sexuality, or what the UNHCR document refers to as fear of persecution due to membership in a particular social group. The book recounts the struggle, but strategic asylum experiences of a few Arab men and women from different backgrounds and countries of origin. The asylum experiences presented in the book are strategic in a sense that each applicant memorizes what to say and learns how to behave so as to be granted refugee in this bureaucratic asylum game. Using an ethnographic approach, Kanaaneh's book unveils the ebbs and flows of asylum processes and hardships experienced during the process. Kanaaneh's voluntary job as an Arabic interpreter when she was an anthropology graduate student created a path for her to meet with both Arab asylum applicants and the structures of the immigration–asylum system. Based on over a decade of research and meetings with hundreds of asylum seekers, Kanaaneh narrates the experiences of four Arab asylum seekers—Suad from Sudan, Fadi from Jordan, Fatima from Egypt and Marwa from Lebanon. The selection of these four applicants represents ‘luckier asylum applicants’ who ‘are eligible for asylum’ following their arrival in the USA with their tourist visa (p. 2). The author emphasizes the urgent need to ‘humanize asylum seekers’ from the Middle East and explains the reason of focusing on these lucky four applicants (p. 3). Accordingly, as the author highlights, even applicants who are eligible for asylum have had difficult and suffering bureaucratic experiences prior to the Trump administration's downturn, which worsens the conditions of asylum applicants in particular and demonizes immigrants from the Middle East region in general (p. 3).
  • Öğe
    A Founding Role in Türkiye’s Africa Policy: The Action Plan for Opening to Africa
    (SETA Foundation, 2023) Öztürk, Mehmet; Duman, Melih
    In direct proportion to the development of Türkiye’s relations with Africa, the number of studies on bilateral relations is also increasing. How-ever, the Action Plan for Opening to Africa, which was prepared in 1998, is a milestone in Türkiye’s relations with Africa and has not been examined specifically and in-depth. This study aims to examine all aspects of the Action Plan for Opening to Africa, which plays a founding role in Türkiye’s Africa policy. In this context, the focus is on the content of the plan, the internal and external developments that brought it about, and the role of foreign policymakers who put these developments through the filter of their perception. To guide the analysis of these issues focused on in the study, role theory and documentary source screening based on Ministry of Foreign Affairs sources were used to examine the Action Plan. As a result of the study, it has been observed that the systemic conditions affecting Turkish foreign policy after the Cold War and the Action Plan put forward as a visionary foreign policy step by İsmail Cem, who served as the foreign minister, especially under the conditions of coalition governments, played a founding role in Türkiye’s relations with the continent.
  • Öğe
    Türkiye’nin İlk Çin Elçisi Emin Âli Sipahi’nin Çin İzlenimleri ve Türkiye-Çin İlişkileri
    (Türk Tarih Kurumu, 2023) Duman, Melih
    Tarihsel süreçte çok uzun bir geçmişe sahip olmasına rağmen Türk-Çin ilişkileri, modern dönemde ancak XIX. yüzyılda dolaylı bir biçimde gelişmiştir. Her iki ulusun da yaşadığı tecrübeler, dönüşen dünyada varoluş mücadelesi hâlini alırken ilk resmî diplomatik ilişkiler, XX. yüzyılda Türkiye Cumhuriyeti döneminde başlamıştır. Çin’in SSCB ve daha sonra Japonya ile yaşadığı sorunlar iki dünya savaşı arası dönemde Türk dış politikası açısından yakından takip edilen bir konu olmuştur. Bu doğrultuda Türkiye’nin Çin’de açılan ilk diplomatik misyonu maslahatgüzarlık olurken, kısa süre sonra maslahatgüzarlık ekonomik gerekçelerle kapatılmış (1931) ve mütekabiliyet esasınca 1939 yılında elçilik olarak açılmıştır. Çin’de ilk Türk Elçiliğinin açılması ile birlikte Emin Âli Sipahi de orta elçi olarak Türkiye’nin ilk Çin elçisi olmuştur.Çalışma bu doğrultuda Türkiye’nin Çin’deki “ilk Türk elçisi” olan Emin Âli Sipahi’nin raporları doğrultusunda, Çin’de geçirdiği ilk zamanlarında yaşadığı gelişmeleri ele almakta ve bu dönemdeki Türkiye-Çin ilişkilerini değerlendirmektedir. Sipahi’nin adeta sefaretname geleneğinin takipçisi olarak kaleme aldığı raporlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin erken döneminde Çin’e, Çin kültürüne, Çin’deki Türklere ve Müslümanlara dair önemli veriler sunmuştur. Emin Âli Sipahi’nin Çin izlenimleri, siyasi-kültürel temaslar ve Çin’deki Türk imgesi üzerinden ele alınarak Türkiye-Çin ilişkileri kapsamında analiz edilmiştir. Çalışma, belgesel kaynak tarama metoduyla elde edilen arşiv belgeleri ve diğer kaynaklar doğrultusunda değerlendirilmiştir.
  • Öğe
    Turkey-Spain Relations in the Period Between the Two World Wars (1923-1939)
    (Mustafa Süleyman ÖZCAN, 2023) Duman, Melih; Çaylı, Şahin
    The period of World War I and World War II is a very important period of time for Turkey and Spain, where the struggle for existence and survival is experienced. The relationship between the states of Türkiye and Spain, which are located at two different ends of the Mediterranean, goes back a long way in terms of historical process. The study dealt with the relations between the Republic of Türkiye and Spain from a political and economic point of view between the years 1923-1939 and tried to analyze how cyclical developments affect bilateral relations. The main question sought to be answered in the study was how the relations of Türkiye and Spain, which lived through the periods of the Kingdom, the Republic and the Civil War from 1923 to 1939, developed politically and economically in all three phases. The study evaluates Türkiye-Spain relations from the perspective of Türkiye with the method of document analysis between the years 1923-1939 and evaluates them from the perspective of Turkish foreign policy. In the study, which was handled in terms of archival sources, official and periodicals and secondary sources of the Republic of Türkiye, the phases of Türkiye-Spain relations between the years 1923-1939, which can be considered as early, were discussed in terms of Türkiye and evaluated in terms of historical perspective. The study is expected to be a source of literature on the relations between Spain and Türkiye with its original sources, broad perspective, analysis and originality. Considering the Türkiye-Spain relations between 1923-1939, it was seen that the will of the two countries to realize bilateral relations was not at the desired level due to the unstable political developments in Spain.
  • Öğe
    İnsan Merkezci Batılı Çevre Etiğine Karşı Afrika Çevre Etiği: Postkolonyal Bir Eleştiri
    (Muş Alparslan Üniversitesi, 2023) Öztürk, Mehmet; Şahin, Yusuf
    Dünyada çevre sorunları hızla artarken, bu sorunlardan sadece gelişmiş Batılı devletler değil, Afrika gibi sömürgeciliğe maruz kalmış coğrafyalar da nasibini almıştır. Dünyayı böylesine geniş ölçüde etkileyen çevre sorunları, özünde insan ile doğa arasındaki ilişkinin nasıl olması gerektiği üzerine eğilen çevre etiğinin başlıca ilgi alanı olmuştur. Söz konusu çevre etiği ise dünyanın farklı bölgelerinden çok sayıda görüş ve yaklaşımı içerir. Bu çalışmanın amacı; Afrika çevre etiğinin insan merkezci Batılı çevre etiği yaklaşımından farkını ortaya koymaktır. Bunun için öncelikle Batılı çevre etiğinin ve daha geniş bağlamda Afrika çevre etiğinin muhtevasına, daha sonrasında ise Afrika’dan Batıya ve insan merkezci Batılı çevre etiğine yönelik eleştirilere yer verilecektir. Söz konusu eleştiriler ise bunları daha uygun ifade etme olanağı sunan postkolonyal eleştiri çerçevesinde sunulacaktır. Çalışma sonucunda; kendi içerisinde daha yerel ve toplulukçu şekillerde bir çeşitlilik ve zenginlik barındırsa da belli ortak özelliklere dayanan Afrika çevre etiğinin, Batıda egemen olan insan merkezci çevre etiğinden farklı olduğu görülmüş ve ayrıca gelecek çalışmalar için önerilerde de bulunulmuştur.
  • Öğe
    Alman Siyasi Birliğine Giden Süreçte Prusya’nın, Zollverein’ın ve Bismarck’ın Rolü
    (Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Öztürk, Mehmet
    Tarihi süreçte Avusturya gibi Kutsal Roma Germen İmparatorluğu ve Alman Konfederasyonu bünyesinde yer alan Prusya, Bismarck önderliğinde 1871’de Alman İmparatorluğu’nu ilan etmiştir. Alman siyasi birliğinin de sağlandığı bu aşamaya ise kolay gelinmemiştir. Bu aşamaya nasıl gelindiğine dair sorudan yola çıkan bu çalışmada, Alman siyasi birliğinin sağlanmasında Prusya’nın, Zollverein’ın ve Bismarck’ın rolü araştırılmıştır. Prusya perspektifinden 18 ve 19. yüzyıl Avrupa tarihindeki temel kritik dönemeçlere temas eden araştırma aynı zamanda siyasi birlik sürecinin nasıl işlediğine ve bunun nasıl başarıldığına cevap aramaktadır. Güç dengesi ve güvenlik toplulukları yaklaşımlarının katkılarıyla yürütülen araştırma, tarihsel kurumsalcılıktan da izler taşımaktadır. Güç dengesi yaklaşımı, 18. ve 19. yüzyıllardaki Avrupa ve Alman coğrafyasındaki güç ilişkilerini göstermeye yönelik alt zemin oluşturmada, güvenlik toplulukları yaklaşımı ise fonksiyonelden genel amalgama (birliğe) dönüşümü açıklamada tercih edilmiştir. Yapılan araştırma neticesinde, Alman siyasi birliğinin sağlanmasında, Prusya’nın, Zollverein’ın ve Bismarck’ın oldukça önemli rol oynadıkları görülmüştür. Siyasi birliği sağlama yönünde Prusya bir taraftan Avrupa güç dengesi koşullarında Fransa ile diğer taraftan da Alman devletleri arasında Avusturya ile uzun süre mücadele etmek durumunda kalmıştır. Hatta Bismarck liderliğinde izlenen strateji doğrultusunda bu devletlerle savaşılmış ve galip gelinmiştir. Bunların yanı sıra Alman siyasi birliğin sağlanması yönünde atılan stratejik bir bütünleşme hamlesi de Zollverein adı verilen Alman Gümrük Birliği’nin inşası olmuştur.
  • Öğe
    Iranians as real estate purchasers and international students: Transformation of Turkish-Iranian migration corridor
    (Routledge, 2024) Yıldız, Uğur
    In case of migration of Iranian nationals, while Mediterranean countries are hesitant to accept Iranian undergraduate students and do not admit applications from Iranian citizens due to sanctions, Turkey has increasingly been preferred by Iranian students and individuals who purchase real estate in Turkey in return of residency permit in the last decade. By revealing the South-South migration in context of capital intensified migration in Turkey, the article argues that the introduction of citizenship-by-investment category in 2016 regulating the exceptional acquisition of Turkish citizenship and increasing quotas for international students have motivated more Iranian students to apply undergraduate programs in Turkey and Iranian nationals to buy real estate in Turkey. This transformation in Turkish migration domain isin line with the neoliberal logic and demands of market by commodifying both citizenship and education. In unfolding motivations of Iranians, the research utilizes qualitative data collection technique in which I conduct twenty-five semi-structured interviews with Iranian undergraduate students and real estate purchasers. Interviews suggest that the mobility of Iranian students and investors offers a unique example in the Mediterranean region as Turkey has become a plausible option for Iranian nationals who can obtain an alternative way to exit from Iran.
  • Öğe
    Mahalle Baskısının Sosyolojik Tahayyülünde Kentsel Güvenlik
    (Gümüşhane Üniversitesi, 2023) Aslantürk, Oğuzhan; Yılmaz Aslantürk, Arzu
    Kentin kültürel zemini üzerine inşa edilen mahalle, toplumsal bütünleşme aracıdır. Toplumsal bütünleşmenin kentsel boyutta sürekliliğinin sağlanması için ise sosyal düzen kurallarına gereksinim duyulmaktadır. Yüz yüze ve kişisel ilişkilerin modern toplumlara göre daha fazla ön planda tutulduğu Osmanlı şehir toplumunda, mahallenin adeta bir toplumsal denetim misyonu üstlendiği anlaşılmaktadır. Bu bağlamda, Osmanlı döneminde mahallede toplumsal duyarlılığın izdüşümü olduğu ve toplumsal denetimi sağladığı iddiasıyla ortaya çıkan mahalle baskısı kavramı tercih edilmiştir. Şerif Mardin tarafından kullanılan mahalle baskısı kavramına siyaset bilimi literatüründe sıkça yer verilmesine karşın, sosyoloji ve kentsel güvenlik bağlamında yer verilmediği görülmektedir. Literatür taramasına dayanan bu çalışmanın amacı, mahalle baskısının sosyolojik tahayyülü üzerinden kentsel güvenliğe olan etkisini geleneksellik ve modernite ekseninde değerlendirmektir. Dolayısıyla çalışmanın savı, kentsel güvenliğin sağlanmasında mahalle baskısının etkili olduğudur. Bu sebeple çalışmada, geleneksellikten moderniteye dönüşüm sürecinde mahalle baskısına, mahalle baskısının ve kentsel güvenliğin kesişim mekânı olan çıkmaz sokağa yer verilecektir. Buna ek olarak, mahalle baskısının sosyolojik etki alanları kentsel güvenlik çerçevesinde değerlendirilecektir. Çalışma sonucunda elde edilen bulgulara göre, mahalle baskısı mekanik dayanışmacı toplumlarda kentsel güvenlik gibi olumlu etkiye sahipken; organik dayanışmacı toplumlarda politik içeriğe sahip olumsuz bir anlam ihtiva etmektedir.
  • Öğe
    70. yılında Türkiye-Nato ilişkilerinin tarihsel boyutu
    (A Kitap, 2023) Duman, Melih
    Türkiye için coğrafi bir manadan çok daha fazlasını ifade eden Batı kavramı, son iki yüzyılda ulaşılmak istenen modernleşme sürecinin hedefi olmuştur. Osmanlı Devleti’nin yaşadığı kayıpları gidermek üzere başlattığı süreç, nihayetinde Devletin tasfiyesini engellemek üzere kullanılan bir enstrüman haline gelmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ile temin edilen güvenlik, Batılılaşmanın gerekçesini ortadan kaldırmamış aksine yeni ve en önemli hedefi haline getirmiştir. Türkiye’nin Soğuk Savaş döneminde NATO’ya üye olması ise SSCB karşısında emniyet ihtiyacının giderilmesinin yanında aynı zamanda uzunca bir dönemdir sürdürülen modernleşme maratonunda Batılı olma statüsü sağlamıştır. Bu kapsamda çalışma Türkiye-NATO ilişkilerini 70 yıllık perspektif içerisinde ele almakta Türkiye’nin Batı ile ilişkilerindeki dönüşümü, yaşanan tartışmalar içerisinde ortaya koymaktadır. Türkiye’nin NATO üyeliğinin 70 yılı değerlendirildiğinde Türkiye, NATO üyeliği ile birlikte tüm istediklerine sahip olmamış, üstelik NATO üyesi ülkelerle dönem dönem ciddi görüş, fikir ayrılıkları yaşamıştır ve hala yaşamaktadır. Tüm bu fikir ayrılıklarına ve olumsuzluklara karşın Türkiye, 70 yıldır NATO’nun uyumlu bir üyesi olarak NATO politikalarına destek vermektedir. Çalışma bu çerçevede Türkiye’nin üyeliği ve dış politikası kapsamında NATO meselesini çeşitli boyutlarıyla geçmişten bugüne ele almaya çalışmaktadır. Çalışma, belgesel kaynak tarama metoduyla elde edilen arşiv belgeleri ve diğer kaynaklar doğrultusunda değerlendirilmiştir.
  • Öğe
    IŞİD’in Musul işgali ve Türkmenler
    (Iğdır Üniversitesi, 2020) Abbas, Ziya
    Irak Türkmenleri 2003 öncesi Irak yönetimlerinin Araplaş- tırma politikaları, 2003 sonrası Erbil yönetiminin Kürtleştirme politikaları ve IŞİD gibi terör örgütlerinin en büyük mağduru olmuştur. IŞİD tarafından 10 Haziran 2014 yılında başlatılan operasyonlarda Türkmenler, katliamlara, tecavüzlere uğramış, göçe zorlanmıştır. 2003 sonrası Türkmen coğrafyasının tartış- malı bölgeler haline gelmesi ve 10 Haziran 2014’teki gelişmelerle birlikte, Türkmenler, tarafı olmadıkları bir savaş ve çatışma ortamında, iki ateşi arasında kalmıştır. Türkmenlerin büyük bir bölümü ise hayatta kalabilmek adına topraklarını ve evlerini ve her şeylerini terk etmek zorunda kalmıştır. Bu çalışma IŞİD terör örgütünün 10 Haziran 2014’te Irak’ın en büyük şehirlerinden biri olan Musul’u işgal etmesiyle başlayan krizle çatışma ortamında kalan Irak Türkmenlerini ele almaktadır. Çalışmada IŞİD’in Musul işgali öncesi Türkmenlerin genel durumuna de- ğinildikten sonra, işgal ile birlikte Türkmen coğrafyasının çatışma alanına dönüşmesi ve Türkmenlere yansımaları incelenmiştir. Son başlıkta ise Musul’da IŞİD Krizi Türkiye açısından ele alınmıştır. Türkmen bölgeler Araştırma merkezlerinin çalışmalarının yanı sıra, Akademisyenlerin çalışmaları, basın yayın organları ve saha çalışması sırasında bölgeden elde edilen bilgilerden yararlanılmıştır.
  • Öğe
    Irak’ta mezhepsel çekişmelerin boyutları ve sonuçları
    (Aksaray Üniversitesi, 2017) Abbas, Zİya
    Irak tarihi boyunca etnik ve dini çatışmalara sahne olmuş bir ülkedir. İslamiyet’in ilk çağlarından beri siyasî ayrışmaların ve çıkar çatışmalarının yol açtığı mezhepsel gerginliklerin sahnesi olmuştur. ABD’nin 2003’te Sad- dam Hüseyin rejimini devirmesinden sonra oluşturulan yeni siyasi süreç de ülkede etnik- dini gerginlikleri daha da körüklemiştir. Özellikle ABD işgalinden sonra Irak’ın kronik sorunu haline gelen mezhepsel çekişmeler, ülkenin istikrarını ve toplumsal dokusunu tehdit eden unsurların başında gelmektedir. Söz konusu mezhepsel çekişmeler her ne kadar çıkar çatışmalarından meydana gelse de, bu çalışmada ele alındığı gibi tarihsel, siyasî ve toplumsal olarak farklı boyutlarda kendini göstermektedir. Çalışmada Irak’ta mezhepsel çekişmelerin tarihi arka planı ele alınmakta, 2003 yılında ABD işgaliyle birlikte yeniden yapılandırılan Irak’ta siyasi süreç ve bu sürecin etkileriyle tırmanan siyasi Mezhepçilik irdelenmektedir. Irak’ın toplumsal yapısı, tarihi ve siyasi sürecin topluma etkisiyle birlikte toplumsal mezhepçilik ve etkisi analiz edilmektedir. Ayrıca mezhepsel çekişmeleri tırmandıran bölgesel ve küresel faktörlere de ele alınmaktadır.