Makale Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

https://hdl.handle.net/20.500.12451/260

Listeleniyor 1 - 20 / 224

The importance of smart campuses in the context of boyd cohen wheel and sustainable environmental dimension
(Süleyman Demirel Üniversitesi Mühendislik Fakültesi, 2020) Çelebi, Hakan; Bahadır, Tolga; Şimşek, İbrahim; Tulun, Şevket
The global climate change and the elements of the increasing consumption have ledto the risk of emerging environmental deformation in cities. In light of theseparameters, it is the matter that campuses, which are a core component of cities, arealso affected. Today, universities prefer to use the Boyd Cohen Wheel to developtheir campuses in terms of the sustainable environment as in cities. Becausecampuses are small-scale cities in terms of many ways, studies to be conducted inthese areas can set a model for smart cities as well. There are also severalapproaches in literature and practice related to the process of conversion to smartcampuses. This study aims to examine the idea of 'smart campus' and itsrelationship with 'smart city' by focusing on examples from Aksaray University. Inthis context, approaches to a sustainable environment in university campuses arediscussed.
Doğal kabak çekirdeği kabuğunun bor adsorpsiyon kapasitesi
(Bitlis Eren Üniversitesi Rektörlüğü, 2020) Çelebi, Hakan
Endüstriyel gelişmelere bağlı olarak birçok sanayide ve yüzey sularında kullanılan bor bileşiklerinin konsantrasyonu artmaktadır. Bu nedenle bor giderimi hem insan sağlığı hem de sağlıklı tarım ürünü yetiştirilebilmesi açısından oldukça önemlidir. Bu çalışmada, doğal kabak çekirdeği kabuğunun adsorpsiyon kapasitesi araştırılmıştır. Çalışma için, çözeltinin pH‘sının, kabak çekirdeği kabuğu konsantrasyonlarının ve temas süresinin adsorpsiyon sürecine etkisi sabit bir karıştırma hızı (150 rpm) ve sıcaklığı (20 0C) altında değerlendirilmiştir. Ayrıca, kabak çekirdeği kabuğu, taramalı elektron mikroskobu, X ışını floresansı ve Fourier dönüşümü kızılötesi teknikleri kullanılarak tanımlanmıştır. Elde edilen deneysel veriler kesikli proseste farklı izoterm ve kinetik modelleri kullanılarak analiz edilmiştir. Adsorpsiyon işlemi için optimum koşullar adsorbent dozu = 2 g/L, pH = 5.13 ve temas süresi = 5 dakika olarak belirlenmiştir. Kabak çekirdeği kabuğunun maksimum bor arıtma verimi, ideal şartlarda yaklaşık %88 olarak elde edilmiştir. Langmuir izotermine dayalı maksimum adsorpsiyon kapasitesi 12.61 mg/g şeklinde olup bor elementinin kabak çekirdeği kabuğu üzerine adsorpsiyonu yalancı ikinci derece kinetik ile tanımlanmıştır. Sonuç olarak, bor elementinin, kabak çekirdeği kabuğu kullanılarak sulu çözeltiden etkili bir şekilde çıkarılabileceği kaydedilmiştir.Anahtar kelimeler: Adsorpsiyon, bor, kabak çekirdeği kabuğu.
The removal of nickel ions with walnut shell
(Mersin Uüniversitesi, 2019) Tulun, Şevket; Bahadır, Tolga; Şimşek, İsmail; Karataş, Mustafa
The present study was aimed at determining whether walnut shell would have acceptable adsorption efficiency for removing Ni (II) and thereby offer an effective and economical alternative to more expensive treatments. This paper describes the removal of Ni (II) ions from aqueous solutions containing 100 mg L-1of nickel using walnut shell. The effects of various parameters such as optimum adsorbent mass, contact time, pH of the medium were investigated. The maximum removal efficiency of 43.23% was obtained at a pH of 5.85 with a 5-min contact time for a 5 mg L-1solid-to-liquid ratio and an initial heavy metal concentration of 100 mg L-1. it can be concluded that walnut shell could be used as a low-cost and abundant source for the removal of Ni (II), and as an alternative to more costly materials such as ion-exchange resins and activated carbon. It is thought that it will be possible to make walnut shell modification studies in order to obtain higher increases in recovery efficiency.
Antibiotic applications in fish farms and environmental problems
(Mersin Uüniversitesi, 2019) Bahadır, Tolga; Çelebi, Hakan; Şimşek, İsmail; Tulun, Şevket
Today, fish farming creates significant impacts on water resources and food chain from a global perspective, as compared to those of the other agricultural activities. Some methods and chemicals heavily using production and consumption periods in fish farming are related to the environmentaldamages. Chemicals have a common usage in both the world and our country to protect the products from the negative effects of diseases. They are also imposed to increase the production. As Turkey has significant potential in fish farming in comparison to many other countries in the world, there is a wide use of antibiotics in production. This research examines the use of antibiotics in fish farming to shed light on the effects of chemicals on the production and human health.
Melendiz Nehri su kalitesinin farklı kullanım amaçlarına göre değerlendirilmesi
(Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi, 2019) Baştürk, Emine; Alver, Alper
Bu çalışmada Aksaray İli Melendiz Nehri’nin su kalitesi, Aralık 2015 ile Kasım 2016 tarihleri arasında 9örnekleme noktasında izlenilmiş ve analiz sonuçları su kalite indeksleri (SKİ) vasıtasıyla modellenerek farklı kullanım amaçlarına göre değerlendirilmiştir. Yönetmeliklerimize göre alkalinite, sertlik, renk, klorür, nitrat, fosfat, iletkenlik parametrelerinin içme suyu kalitesi açısından iyi kalitede olduğu belirlenmiştir. Bunun aksine biyolojik oksijen ihtiyacı, pH, toplam çözünmüş madde, çözünmüş oksijen ve bulanıklık değerlerinin zaman zaman sınır değerleri aştığı görülmüştür. Ayrıca su kaynağında tüm mevsimlerde mikrobiyal kirlenme olduğu tespit edilmiştir. Tüm bu parametreler açısından su kaynağının konvansiyonel proseslerle arıtımı sonrasındakullanma/içme suyu temini amacıyla kullanılabileceği sonucuna varılmıştır. Fiziko-kimyasal ve mikrobiyolojik parametreler Ulusal Sanitasyon Vakfı ve Dinius Su Kalite İndekslerine göre değerlendirildiğinde ise su kaynağının durumunun “orta (63,834)” ve “kötü (55,223)” seviyede olduğu tespit edilmiştir. SKİ’lere göre su kaynağının mevcut haliyle sulama ve endüstriyel amaçlı olarak, arıtılması sonrasında ise içme suyu olarak kullanılabileceği sonucuna varılmıştır.
Karasu Nehri Su Kalitesinin Farklı Su Kalite İndeksleri Açısından Değerlendirilmesi
(Süleyman Demirel Üniversites, 2019) Alver, Alper; Baştürk, Emine
Yağışların azaldığı, tarımsal ve endüstriyel faaliyetlerin giderek arttığıİç Anadolu bölgesinde, su kaynaklarının üzerindeki baskıda her geçen günartmaktadır. Biyolojik ihtiyaçlar, entegre çevre yönetimi ve sürdürülebilirkalkınma hedefleri için su kaynaklarının kalitesi ve miktarı önemlidir. Sukalitesini etkileyen birçok parametrenin aynı anda yorumlanarak sukalitesinin belirlenmesi hem karmaşık hem maliyetli hem de uzun zamanalmaktadır. Bu sebeple su kalitesinin daha anlaşılabilir bir şekildeyorumlanmasını sağlayan su kalite indeksi modelleri kullanılmaktadır. Buçalışmada, Aksaray İlinin önemli içme su kaynaklarından biri olan KarasuNehri’nin su kalitesi Aralık 2015 ve Kasım 2016 tarihleri arasında bir yılsüreyle izlenilmiş olup nehrin genel su kalitesi 3 farklı su kalite indeksimodeli ile değerlendirilmiştir. İçme suyu elde edilen veya elde edilmesiplanlanan yüzeysel suların kalitesine dair yönetmeliğe göre NH4-N, BOİ5, Co,fekal koliform, Ba, Cu, Zn ve çözünmüş oksijen parametrelerinin sınırdeğerlerini aştığı ve suyun kalitesini etkileyen ana parametreler olduğusaptanmıştır. Ayrıca su kaynağının yüzey su kalite sınıfının NO2, B, Cd ve Znparametrelerine bağlı olarak “IV” olduğu tespit edilmiştir. Uygulanan modelsonuçlarına göre ise Karasu Nehri’nin su kalitesi, Ulusal Sanitasyon Vakfı SuKalite İndeksine (USV SKİ) göre “orta”, Kanada Çevre Bakanlığı Konseyi SuKalite İndeksine (KÇBK SKİ) göre “kötü” ve Oregon Su Kalite İndeksine (OSKİ) göre de “kötü” seviyede olarak tespit edilmiştir.
Yüzeysel Sularda Pestisit Kalıntısının Araştırılması Çalışma Örneği; Alanya Alara Çayı
(Artvin Çoruh Üniversitesi Doğal Afetler Uygulama ve Araştırma Merkezi, 2019) Koçyiğit, Hasan; Sinanoğlu, Firdevs
Günümüzde sanayileşmenin ve teknolojinin gelişmesi hayatı kolaylaştırırken diğer taraftan çevre kirliliği sebebiyle kullanılabilir su kaynaklarının azalmasına sebep olmaktadır. Sanayileşmenin ve teknolojinin en önemli çevre kirleticilerden biri de tarımsal amaçlı kullanılan pestisitlerdir. Modern tarımın vazgeçilmezi olan pestisitler endüstriyel, evsel vb. olmak üzere birçok alanda kullanılmaktadırlar. Bu çalışmada Alanya ve çevresinin en önemli su kaynağı olan Alara Çayı sularında pestisit kalıntısının araştırılması amaçlanmıştır. Yöredeki tarım faaliyetlerinin yoğunluğu pestisit kalıntısının araştırılması açısından oldukça önemlidir. Bu amaçla Alara Çayı üzerinde 4 adet numune alma noktası belirlenmiştir. Bu noktalardan yağışlı ve kurak mevsimleri temsil edecek şekilde numuneler alınmıştır. Alınan numunelerde 110 çeşit pestisitin kalıntı seviyesi araştırılmıştır. Bu pestisitlerin seçilmesinde bölgede yetiştirilen yaş sebze ve meyvelerin ihracatında istenen parametreler, Yerüstü Su Kalitesi Yönetmeliği Tablo-4 ve Tablo-5dikkate alınarak belirlenmiştir. Alınan numuneler Quechers Metoduna göre ekstrakte edilip, LC-MSMS ve GC-MS cihazlarına enjeksiyon işlemi yapılarak analiz edilmiştir. Analiz çalışmalarında Tespit ve Tayin Limitleri ile Geri Kazanım çalışmaları yapılmıştır. Tespit Limitleri (LOD) 0,23 ile 9,67 ppb arasında değişmektedir. Analiz sonuçlarına göre tespit edilen pestisit değerlerinin Tayin Limitlerinden düşük olduğu gözlemlenmiştir.
Estimation of methane generation and energy potential of Niğde landfill site using first order mathematical modelling approaches
(Süleyman Demirel Üniversitesi Mühendislik Fakültesi, 2019) Gök, Gülden
Methane content of landfill gas is approximately 50%. Methane has a significantcalorific and economic value, rather than its greenhouse effect. Therefore, it isessentially important to estimate future LFG and methane production in terms ofusage and management policies. More than a few models have been used tocomputerize prospective methane trends based on deposited waste characters andclimatic information. This study aims to calculate LFG and methane productionusing different models. The model inputs were adopted from field measurements,waste characterization, meteorological information, and technical papers preparedby Conestoga-Rovers & Associates (CRA), Intergovernmental Panel on ClimateChange (IPCC), and United States Environmental Protection Agency (EPA). Thisstudy indicates that the first order models have different outcomes for NiğdeLandfill Site and the increase in methane generation potential value causes highergeneration volumes of LFGs for the future. The maximum total LFG production isestimated as 600 million m3 with a methane potential of 126 m3/ton and totalmethane yield for the same method was calculated as 312.5 million m3. This studyalso estimates the maximum electricity generation from LFG. The maximumelectricity generation was estimated 6.9 million kWh for 2042.
Bölgesel Doğal Malzeme ile Sulardan Arsenik Giderimi
(Iğdır Üniversitesi, 2019) Eşiz Dereboylu, Aylin; Keskin, Bilal
Yeraltı ve yüzeysel su kaynaklarında arsenik varlığı içme suyu arıtma tesisleri için sorun teşkil etmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Amerika Birleşik Devletleri (USEPA) içme sularında arsenik miktarı ile ilgili sınır değerini 1993 yılında yapmış olduğu düzenlemeyle 50 μg L-1 den 10 μg L-1 yeindirmiştir. Ülkemizde içme ve kullanma sularında arsenik sınır değeri 2005 yılı itibariyle 10 μg L-1 olarak belirlenmiştir. Arsenik limit değerinin 10 μg L-1 olması arsenik arıtımındaki önemi artırmıştır. Bu nedenle yapılan çalışmada arsenik içeren suların doğal bir malzeme kullanılarak arıtımı araştırılmıştır. Arsenik giderimi için deneysel sistemde 120 rpm’de 1 dk hızlı karıştırma, 10 rpm’de 20 dk yavaş karıştırma yapılıp; 30 dk çökelme için beklenmiştir. Yapılan deneysel çalışmalarda 50 μg L-1 başlangıç arsenik konsantrasyonunda, pH 8’de ve 15 g/100 mL doğal malzeme ile %96.2 arsenik giderim verimi elde edilmiştir. Bu sonuçlar doğrultusunda doğal malzemenin arsenik gideriminde etkili bir şekilde kullanılabileceği görülmektedir.
Topraklarda otoyol ve trafik kaynaklı ağır metal kirliliğinin değerlendirilmesi
(Pamukkale Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, 2018) Çelebi, Hakan; Gök, Gülden
Ülkemizde gelişmekte olan illerde nüfus artışına bağlı olarak araçsayısında ve trafikte yoğunluklar her geçen gün artmaktadır. Bu durumsosyo-ekonomik açıdan gelişme olarak değerlendirilse de çevreye(toprak-su-hava) olumsuz ekolojik etkileri olmaktadır. Otoyollar,şehirlerde yapılan önemli ve bir o kadar da gerekli mühendislikyapılarındandırlar. Özellikle şehirleri birbirine bağlayarak sosyo-ekonomik ve diğer alanlarda etkili bir konuma sahiptirler. Günümüzdeartan otoyol taşımacılığı, hızlı şehirleşme ve artan araç sayısı trafiktenkaynaklı ağır metal kirliliğini önemli bir konu haline getirmiştir.Toprakların ağır metaller ile yüksek oranda kirlenmeleri otoyollarayakınlıklarından kaynaklanmaktadır. Bu nedenlerle toprağa ulaşanağır metallerin topraktan uzaklaştırılmasının zor olması nedeniyletoprak kirliliği önemli bir çevre sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır.Bu çalışmada otoyol kenarlarında yer alan toprakların kirlilik durumuüzerine yapılan çalışmalar, kirleticilerin kaynakları ve dağılımıincelenmiştir.
Metilen mavisi boyar maddesinin sentetik atıksulardan cu-alg hidrojel boncuklar kullanılarak uzaklaştırılması
(Süleyman Demirel Üniversitesi Mühendislik Fakültesi, 2024) Akyüz, Lalehan; Sönmez, Gamze
Son zamanlarda su kirliliğinde meydana gelen artış, artan çevresel endişeleri de beraberinde getirmektedir. Bu nedenle kirleticilerin sulardan uzaklaştırılması hem çevresel hem de insan sağlığı açısından gün geçtikçe önem kazanmaktadır. Kirleticilerin sulardan uzaklaştırılması için uygulaması kolay ve düşük maliyetli bir yöntem olan adsorpsiyon prosesi yoğun olarak kullanılmaktadır. Adsorpsiyon prosesinde kullanılacak adsorbanların tasarımı ve geliştirilmesi ise araştırmacılar arasında büyük ilgi görmektedir. Bu adsorbanlardan biri de aljinat bazlı hidrojel boncuklardır. Bu çalışmada bakır (II) iyonları ile çapraz bağlanarak elde edilen aljinat hidrojel boncuklar metilen mavisinin sudan uzaklaştırılması için kullanılmıştır. Sodyum aljinat ile bakır (II) iyonları çapraz bağlanarak Cu-Alg adı verilen aljinat hidrojel boncuklar sentezlenmiş ve FTIR ile karakterize edilmiştir. Cu-Alg adsorban olarak kullanılarak kesikli adsorpsiyon prosesi ile metilen mavisinin sudan uzaklaştırılmasına adsorban dozu, pH, sıcaklık, temas süresi ve boya konsantrasyonunun etkisi araştırılmıştır. Denemeler sonucunda 0,1 g/50 mL adsorban dozu, 12 pH seviyesi, 30°C sıcaklık, 120 dakika temas süresi ve 10 mg/L metilen mavisi konsantrasyonu optimum koşullar olarak belirlenmiştir. Bu koşullarda, maksimum metilen mavisi giderimi %90,07 olmuştur. Ek olarak, çeşitli kinetik izoterm modelleri kullanılarak Cu-Alg hidrojel boncuklar üzerine metilen mavisi adsorpsiyonunun kemisorpsiyon ve fizisorpsiyon yoluyla gerçekleştiği gösterilmiştir. Termodinamik analiz ile adsorpsiyon sürecinin ekzotermik ve spontan bir yapı sergilediği ortaya konulmuştur.
Sızıntı suyundaki bazı ağır metallerin mevsimsel değişimi ve olası çevresel etkilerinin araştırılması
(Süleyman Demirel Üniversitesi Mühendislik Fakültesi, 2024) Gök, Gülden; Özel Gürbüz, Oya
Düzenli depolama sahası sızıntı suları toprak sağlığı için önemli tehdit altındadır. Sızıntı suyunda bulunan ağır metaller hem insanlar üzerinde hem de kara ekosistemi üzerinde negatif etkiler yaratmaktadır. Sızıntı sularının kirlilik konsantrasyonu çevresel ve depolanan atık içeriği gibi faktörler ile değişebilmektedir. Bu çalışma kapsamında, Niğde ili katı atık düzenli depolama alanı sızıntı sularından bir yıl boyunca (Kasım 2022-Ekim 2023) haftalık olarak numune alınarak, içerisindeki Fe, Pb, Zn ağır metallerin oluşumunu ve mevsimsel değişimini trend analiziyle inceleyerek, çevre sağlığı açısından değerlendirilmesi yapılmıştır. Trend analizini yapmak amacıyla parametrik olmayan Mann-Kendall testi (MKT) ve Spearman’ın Rho testi (SRT) kullanılmıştır. Kirleticilerin trend analizini yapmak için kullanılacak bilgisayar yazılımı “Trend Analysis for Windows”, Delphi 7.0 programlama dilinden yararlanılmıştır. Kirletici parametrelere MK ve SR Testi ve Sen’in Trend Eğim metodu %95 güven seviyesinde uygulanmıştır. Kirleticilerin polinomsal lineer regresyon analizi yapılarak R2 sırasıyla 0.93, 0.89 ve 0.33 hesaplanmıştır. Sızıntı suyundaki bu ağır metaller mevsimsel olarak farklılık göstermişlerdir. Analizler sonucu genç-orta yaş aralığında bulunan bir deponi alanı için ağır metal konsantrasyonları normal değerlerde olduğu tespit edilmiştir. Deponi alanında sızıntı su havuzundan suların atıksu kanalizasyon aracılığıyla ildeki ileri biyolojik atıksu arıtma tesisine gönderilmekte olduğu için olası bir çevre sağlığı riski taşımamaktadır.
Environmental Problems in Mining Quarries and Theoretical and Practical Comparison of Dust Emissions
(Bitlis Eren Üniversitesi Rektörlüğü, 2024) Seren, Volkan; Kılıç, Ahmet
This study reveals that the development of the country is only possible through meticulous analysis of regional potentials and sustainable use of natural resources. The aim of this study is to evaluate the environmental impacts arising from the site selection of mining operations and to put forward the necessary measures for the efficient and controlled use of natural resources within the scope of sustainable development. In this context, the importance of factors such as expropriation, topography, environmental conditions and energy and water access in the site selection of mines is emphasized. In the study, the AERMOD model developed by the United States Environmental Protection Agency for air quality modeling was used to estimate the environmental impacts of dust emissions that may occur during mining activities. In the modeling process, data on pollutant sources such as mass flow rate, source height and gas outflow rate were combined with meteorological data and calculated according to the Regulation on the Control of Industrial Air Pollution. In addition, in-plant PM10 measurements were performed and analyzed by gravimetric method. As a result, the modeling studies and the data obtained serve as a basis for the environmental permitting process of the facilities that will be put into operation and provide guidance to decision makers for air quality management. The study also emphasizes the importance of assessing the cumulative air quality impacts of existing facilities and demonstrates that verifying these impacts with reliable laboratory studies will contribute to sustainable development targets.
Multi-group organic pollutants in urban and suburban atmospheric particulate matter (PM2.5): Temporal variation, meteorological impact, and sources
(Springer, 2025) Koçak, Ebru; Aslan, Seda; İmamoğlu, İpek; Tuncel, Gürdal
Several adverse health impacts have been attributed to particulate matter-PM2.5, defined as having a diameter of less than 2.5 mu m. The World Health Organization has determined that 5 mu g m-3 is the 24-h limit threshold. PM2.5 comes from various primary sources and is also created by secondary atmospheric processes. Finding responsible sources can help regulate by focusing on the biological processes that underlie the observed health impacts. Determining the chemical composition of PM2.5 is the first phase in allocating PM2.5 to various sources. This study outlines the procedure for organic speciation of PM2.5-solvent-extractable polycyclic aromatic hydrocarbons (PAHs), n-alkanes, n-alkanoic acids, and levoglucosan. Daily PM2.5 aerosol samples were collected between July 2014 and September 2015 in Ankara, Turkey. Seasonal average concentrations of measured species ranged from 13.51 to 65.04 ng m-3 for PAHs, 36 to 150 ng m-3 for n-alkanes, 24 to 47 ng m-3 for n-alkanoic acids, 0.44 to 3.6 ng m-3 for levoglucosan. n-Alkanes are the most abundant group at both urban and suburban sites. Concentrations of all groups were higher during winter, which is associated with emissions from space heating and lower mixing height in winter months. The diagnostic ratios between specific atmospheric concentrations of tracers depicted that the particulate organic compounds are mainly from anthropogenic sources like vehicular emission, biogenic combustion, and food cooking.
Waste collection and transport optimization in accordance with zero waste principles of Karaman province in Türkiye
(Mehmet Sinan Bilgili, 2025) Argun, Yusuf Alparslan; Bilgin, Melayib
The zero waste approach introduces a novel perspective on waste management, allowing for the categorization of waste at its origin. This enables each identified waste group to be assessed and optimized individually. One of these optimization studies focuses on the optimization of waste collection and transportation. The placement and number of containers, as well as the collection routes of vehicles, are crucial for optimizing these processes. In this study, the number of containers placed in Karaman, their placement, the distance between the containers, and the vehicle route optimization were analyzed. The results show that the current number of containers is not used efficiently, with an average distance of only 33 meters between them. Moreover, optimizing routes in five pilot areas resulted in an average efficiency gain of 32%, which saved 17 kilometers, 50 minutes, and 8 liters of fuel per route. Based on these findings, a 32% improvement is anticipated not only in economic and time efficiency but also in reducing the carbon footprint during the collection and transportation stages.
Synthesis of copper oxide nanoparticles obtained from blackberry (rubus fructicous) leaves and their use in environmental samples
(Gheorghe Asachi Technical University of Iasi, Romania, 2025) Yakut, Şennur Merve; Karataş, Mustafa
The efficacy of an environmentally friendly synthesis method for the removal of paracetamol residue from wild blackberry leaves was investigated in the context of this study. The synthesis involved the formation of copper oxide (CuO) nanoparticles. The dimensions of the nanoparticles were determined to be between 11 and 26 nanometers, with a spherical and crystalline structure. The elemental analysis revealed that the material contained 95% CuO. The pharmaceutical active ingredient paracetamol was removed from wastewater using copper oxide nanoparticles (CuONPs). The advanced oxidation process (UV/H2O2) was employed to remove the target pharmaceutical substance, which was analyzed using HPLC (high performance liquid chromatography device). The results demonstrated that the UV/H2O2 process achieved a 97% removal rate. Furthermore, the copper ion remaining in the environment after paracetamol removal was quantified and found to be 419.6 µg L-1. A kinetic model study was conducted, and it was determined that the method was suitable for the pseudo-second-order kinetic model. In addition to being environmentally friendly, this method is also economical and easy to implement.
Predictive insights into arsenic remediation: Advancing electro and chemical coagulation through machine learning models
(Elsevier Ltd, 2025) Dönmez Öztel, Merve; Alver, Alper; Akbal, Feryal; Altaş, Levent; Kuleyin, Ayşe
Arsenic contamination in water sources remains a critical environmental and public health challenge, mainly due to the toxicity of its trivalent (As(III)) and pentavalent (As(V)) forms. This study compares advanced predictive modeling to enhance arsenic remediation, comparing electrocoagulation (EC) and chemical coagulation (CC) processes for their efficiency and cost-effectiveness. Higher As(III) removal rates were achieved using iron and aluminum electrodes in EC (up to 99 % in 5 min using Fe electrodes) compared to CC (up to 90 % using Fe(II) coagulant). The study's results highlight the operational advantages of EC, including a 40 % cost reduction due to lower chemical usage and sludge production. Machine learning models, including Support Vector Machines (SVM), Regression Trees, Random Forest, and Gradient Boosting, were developed to predict removal efficiencies under diverse operational conditions. SVM exhibited the highest predictive accuracy for As(III) removal in EC with Fe electrodes (MSE = 0.340, R2 = 0.954). At the same time, Regression Trees outperformed other models for As(V) removal in CC with Fe(III) coagulants (MSE = 0.371, R2 = 0.997). These techniques are highly effective in optimizing arsenic removal processes, allowing for precise regulation of treatment parameters and reducing dependence on trial-and-error methods. The findings highlight electrocoagulation with iron electrodes as a sustainable and cost-effective approach to arsenic remediation, particularly for As(III), while underscoring the transformative role of predictive modeling in water treatment. This study successfully integrates experimental insights with machine learning, driving improvements in the efficiency and adaptability of arsenic removal technologies.
Impact of seasonal variations and water quality parameters on the formation of trihalomethanes and haloacetic acids in drinking water treatment processes
(Academic Press, 2025) Alver, Alper; Baştürk, Emine; Kılıç, Ahmet
n this study, the combined effects of seasonal variations and water treatment processes on the formation of disinfection by-products (DBPs), focusing on trihalomethanes (THMs) and haloacetic acids (HAAs) within a full-scale conventional drinking water treatment plant, were investigated. The seasonal analysis revealed that autumn exhibited the highest levels of disinfection by-product formation potential (DBPFP), with trihalomethane formation potential (THMFP) and halo acetic acid formation potential (HAAFP) reaching 255 μg/L and 241 μg/L, respectively, likely due to increased organic matter from leaf fall and runoff. In contrast, winter exhibited the lowest concentrations, with THMFP at 150 μg/L and HAAFP at 56 μg/L. It is attributed to lower temperatures that limit organic matter reactivity. Correlations between 24 water quality parameters and DBPFP types were also examined, identifying critical parameters with the highest correlations. These parameters, including UV254 absorbance and total organic carbon, were used to develop regression models sensitive to seasonal changes and treatment stages. Among the treatment units, the coagulation and aeration stages achieved notable reductions in THM precursors, whereas HAA precursors were less effectively removed, persisting into secondary treatment stages. Chloroform was the predominant THM species, with a peak concentration of 100 μg/L in autumn, decreasing to 76 μg/L in summer, possibly due to increased volatilization in warmer months. For HAAs, dichloroacetic acid displayed the highest seasonal variability, peaking in autumn at 28 μg/L. These findings highlight the need for seasonally adaptive treatment strategies, particularly during high-risk autumn periods when DBPFP levels are elevated. This study provides actionable insights into optimizing treatment protocols to improve DBP control, emphasizing seasonal adjustments’ critical role in ensuring compliance with water quality standards.
Seasonal dynamics and pre-treatment influences on NOM fractions and THM formation potential in a drinking water reservoir: A case study in Aksaray, Turkey
(Elsevier Ltd, 2025) Alver, Alper; Baştürk, Emine; Kılıç, Ahmet
In this study, the seasonal variations of natural organic matter (NOM) and the effects of pre-chlorination and pre-ozonation on disinfection by-product (DBP) formation in Mamasın Dam were investigated. NOM was classified into hydrophilic acids (HIA), hydrophobic neutrals (HON), and other fractions to assess their contributions to trihalomethanes (THMs). Seasonal differences were significant, with total organic carbon (TOC) peaking at 6.564 mg/L in summer due to increased biological activity and dropping to 3.173 mg/L in winter. Pretreatment influenced NOM distribution, with pre-ozonation effectively reducing reactive HON and HIN fractions, leading to a decrease in THM formation potential (THMFP) from 292.5 μg/L in raw summer water to 247.9 μg/L. Regression models (R2 > 0.999) confirmed that HIA and HIN were the dominant THM precursors across all THM species. Model performance was further validated using 10-fold cross-validation, yielding high predictive accuracy across all THM species and confirming the absence of overfitting. Pre-ozonation was more effective than pre-chlorination in lowering THMFP, particularly chloroform, highlighting its superior potential for DBP control. These findings emphasize the critical role of seasonal changes and treatment strategies in NOM reactivity and DBP mitigation. This study provides a framework for fraction-specific and adaptive treatment approaches to improve drinking water safety.
From garbage to biosorbent: overview raw and hexane purified almond shells for nickel (II) ions removal
(Springer Science and Business Media Deutschland GmbH, 2025) Koçyiğit, Hasan; Gök, Gülden; Çelebi, Hakan
The main purpose of the experimental study is to examine Ni(II) biosorption capacities of raw (RAS) and hexane pretreated (HPAS) almond shells by applying them to wastewater. In the context of the study, batch experiments were conducted to investigate the influence of various parameters, including temperature, RAS and HPAS dosages, pH, and contact time, on the removal efficiency of Ni(II). FTIR and SEM–EDX analyses were performed to determine the functional groups and surface morphology of RAS and HPAS. Adsorption capacities were calculated using different isotherm and kinetic models with the obtained experimental data. It was determined that under optimum conditions (2 g RAS/HPAS, pH 5.87, 10 min, 20 °C), maximum removal efficiencies of Ni(II) for RAS and HPAS were 72% and 81.25%, respectively. The equilibrium adsorption fitted the Langmuir isotherm and pseudo-second-order kinetic. The optimum adsorption capacities for RAS and HPAS were found to be 3.60 and 5.67 mg/g, respectively. Four separate error functions were used to evaluate the suitability of isotherm and kinetic models under equilibrium conditions: MPSD, HYBRID, NSD, and ARE. The findings of the error analysis showed that the HYBRID functions were the smallest in all models. The thermodynamic parameters showed that the process was feasible and exothermic. Experimental results demonstrate that RAS and HPAS are economical and readily available adsorbents for the removal of Ni(II) from aqueous solution. It was also found to give satisfactory results for the removal of Ni(II) without the need for rather expensive modified methods.

Güncel Gönderiler