Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Soofizadeh, Abdolvahid" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Büyük Selçuklular Döneminde Azerbaycan
    (Selçuk Üniversitesi, 2023) Soofizadeh, Abdolvahid
    Orta Çağ ana kaynaklarında, özellikle Selçuklu Devleti dönemini araştırdığımızda, Azerbaycan bölgesinin Türkmenler için ne kadar önemli olduğunu görmekteyiz. XI. yüzyılın başlarından itibaren Oğuzların (Türkmenlerin) nüfusunun artması ile sadece İran coğrafyası değil Anadolu toprakları da bu iskân edilecek bölgelerden biri haline gelmişti. Bu yüzden bu bölgelere kalabalık göç dalgalarını zaman içerisinde görebiliyoruz. Aslında Anadolu topraklarına iskân edebilmek ve şayet o dönemin düşüncesinde Bizanslarla mücadele edebilmek için, Azerbaycan bölgesini bir askeri üst bölgesi haline getirebilmenin ne kadar önemli olduğu, daha sonraki süreçlerde etkilerini gösterecekti. Azerbaycan bölgesinin coğrafi ve siyasi bakımından özelliklerini göz önünde bulundurduğumuzda Selçuklu Devleti hükümdarları için bu bölgenin ne kadar önemli olduğunu görebiliyoruz. Bu araştırmada dönemin ana kaynaklarını da inceleyerek Selçuklu hükümdarlarının hem göç politikasında Türkmenleri yerleştirebilmek için, hem de Anadolu topraklarına geçebilmek için Azerbaycan bölgesini nasıl değerlendirdiklerini inceleyeceğiz.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Gürcistan'ın Rus himayesine girmesi ve sonuçları: Georgiyevsk Antlaşması'ndan Ağa Muhammed Han'ın Tiflis seferi'ne
    (History Studies, 2015) Türker, Özgür; Soofizadeh, Abdolvahid
    Bu çalışma XVIII. asrın son çeyreğinde Osmanlı ve İran devletlerinin siyasi baskılarından kurtularak Gürcistan Krallığı'nı yeniden birleştirmek gayesiyle Rusya'nın eksenine giren Kartli ve Kaheti Kralı II. İrakli'nin İran hükümdarı Ağa Muhammed Han tarafından şiddetli bir biçimde cezalandırılması irdelenerek, Ağa Muhammed Han'ın Tiflis Seferi'nin ardından tamamen savunmasız kalan Gürcistan'ın, Rus İmparatorluğu tarafından kolaylıkla ilhak edildiği tespit edilmektedir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    İran Türkmenleri
    (Aksaray Üniversitesi, 2015) Soofizadeh, Abdolvahid
    Uluslararası kamuoyunda İran Türkmenleri hakkında pek fazla bilgi yoktur. Hatta İran ile ortak bir coğrafyayı paylaşan Türkiye’de bile bu toplum hakkında yapılan akademik çalışmalar henüz yeterli düzeyde değildir. İran Türkmenlerinin yurdu olan “Türkmensahra”yı tanımlayan belli bir coğrafi sınır yoktur. Ancak bu bölgenin sınırlarını doğal coğrafi engeller olan ormanlar, nehirler ve dağlar belirlemiştir. Şöyle ki, kuzeyde bulunan ve İran-Türkmenistan sınırını oluşturan Etrek Nehri, güneyde Elborz Dağları, doğuda Horasan, batı tarafında ise Hazar Denizi’nin güneydoğu sahilleri içinde kalan bölge, Türkmenlerin yaşam alanı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir başka deyişle Türkmen sahra, coğrafi olarak Hazar Denizi’nin güneydoğu sahilleri ile Ceyhun (Amuderya) Nehri’nin arasında kalan ve büyük bir kısmını Karakum Çölü’nün oluşturduğu bölgede yer almaktadır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Kaçar ve Osmanlı Devletleri arasında belirsiz sınır meseleleri
    (Selçuk Üniversitesi, 2017) Soofizadeh, Abdolvahid
    Yaklaşık yedi asır boyunca müşterek bir coğrafyayı paylaşan İran ve Osmanlı devletleri mezhep, siyasi ve içtimai farklılıkların gölgesinde bir türlü sağlam temellere oturtulamayan siyasi münasebetlerini, bir takım antlaşmalarla canlı tutmaya gayret gösterseler de, iki taraf arasında oluşturulmaya çalışılan ittifak, mezhepsel farklılığın pragmatik politikaların önüne set çekmesi ve bu ayrışmanın küresel güçler tarafından istismar malzemesi haline getirilmesi nedeniyle bir türlü istenilen düzeye ulaşamamıştır. İki taraf arasında meydana gelen anlaşmazlıkların önemli bir nedeni de uzun yıllar boyunca birbirine komşu olan bu iki kadim devlet arasındaki siyasi sınırların muayyen bir statüye kavuşturulamamış olmasıdır. Bu durum sınır bölgelerinde ve bilhassa da konargöçer aşiretlerin yarattığı ihlaller neticesinde küçük çaplı çatışmalara neden olmakta ve asıl zararı bölgede faaliyet gösteren tüccarlar ve zairler görmekteydi. Bu makalede birinci elden kaynaklar ve belgeler ışığında İran ve Osmanlı devletlerinin sınır meseleleri irdelenecek ve bu anlaşmazlıkların sebebiyet verdiği siyasi ve diplomatik krizlerin iki ülke üzerindeki olumsuz yansımalarına dikkat çekilecektir. Zira iki taraf arasında bir türlü önü alınamayan sınır anlaşmazlıkları savaş nedeni olmaktan ziyade, 19. yüzyılın siyasi konjonktüründe küresel güçlerin kıskacına alınan İran ve Osmanlı devletlerinin dayanışma ve ittifak içine girmesine engel teşkil etmiş ve netice itibariyle bu husumetten faydalanan yine batılı emperyalist devletler olmuştur.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Kaçarlar devrinde meclis’in topa tutulması hadisesi (1908)
    (Özgür TÜRKER, 2023) Soofizadeh, Abdolvahid
    XVIII. ve XIX. yüzyıllar dünya tarihinin en çalkantılı dönemlerinden biridir. Bu yüzyıllarda, İran’da, çağdaş ülkenin, İran’ın yapısını temelden değiştiren, Kaçar hanedanı hüküm sürdü ve bu dönemde çeşitli siyasi-sosyal gelişimler meydana geldi. Feth Ali Şah döneminde, Kaçarlar ile Çarlık Rusya arasında meydana gelen savaşlarda Kaçar Devleti’nin başarısızlıkları, devlet adamlarının eksikliğini ortaya çıkardı. Meydana gelen değişimler geleneksel yaşam tarzını sürdüren Kaçarlar ve komşusu durumda bulunan Osmanlı Devleti’ni modernleşmeye zorladı. Hatta siyasi, sosyal ve ekonomik alanda gerçekleşen bu değişimler iki devleti dönemin büyük güçleri ile ilişkilerini geliştirmeye mecbur bıraktı. Kaçar ve Osmanlı Devleti tarihleri, muhtelif etkenlerden dolayı iç meselelerde hemen hemen aynı kaderi paylaşmışlardı. İki devletin yaşadığı benzer süreçlerden birisi de meşrutiyetin ilanıdır. Kaçar Devleti’nin başına geçen Muzaffereddin Şah, istemeyerek de olsa meşrutiyet fermanını imzalamıştı. Yeni düzende halk, milletvekillerini seçebilecek ve meclis faaliyette bulunabilecekti. Ancak meşrutiyet fermanının imzalanmasından birkaç gün sonra vefat eden Muzaffereddin Şah’ın yerine geçen Muhammed Ali Şah, iktidarının sınırlanmasını kabul etmeyerek meşruti yönetime cephe almış ve daha da ileri giderek Rus General Liakhov’un desteğiyle meclisi topa tutmuştu. Bu olaylar yaşanırken meşrutiyete karşı Çarlık Rusya’sının gizli çabaları gözden uzak düşünülmemelidir. Bu açıdan İran’da yaşanan hadiseler Osmanlı’daki süreç ile benzerlik göstermektedir. 1876’da meşrutiyeti ilan eden II. Abdülhamit, iktidarına gölge düşürdüğü gerekçesi ile kısa bir süre sonra süreci askıya almıştır. Ancak askıya aldığı meşrutiyeti 33 yıl sonra artan muhalefet nedeniyle tekrar yürürlüğe koymak mecburiyetinde kalmıştır. Halk üzerinde oldukça etkili olan ulemanın Kaçarlarda meşrutiyetin ilan edilmesinde büyük rolü söz konusudur. Meşrutiyetin ilanı sonrası meşrutiyet yanlıları kendi aralarında ikiye ayrıldılar. Bir kısmı meşrutiyet ve yeniliklerin taraftarı iken bir kısım da din etkisi altında bir meşrutiyet talep ediyorlardı. Bunlar daha sonra “Meşruacılar” olarak meşrutiyet tarihinde yerlerini alacaklardı. Hatta ilk mecliste partiler gurupların etkisi altında kalarak birbirinden ayrıldılar. Meclisi ortadan kaldırmaya karar veren Muhammed Ali Şah, dış güçlerin desteğiyle 23 Haziran 1908’de meclisi topa tutma fırsatını elde etmiş oldu.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Rusya-İran (Kaçar) ilişkileri adına dehşet verici bir hadise: Rusya’nın Tahran Başkonsolosluğu baskını ve büyükelçi Aleksandr Griboyedov ve maiyetinin katledilmesi (11 şubat 1829)
    (Türk Tarih Kurumu, 2018) Soofizadeh, Abdolvahid; Türker, Özgür
    Diplomasi tarihinin en elim vakıalarından biri 11 Şubat 1829 tarihinde Tahran’da meydana gelmiştir. Rusya ve İran (Kaçar) devletleri arasında iki yıl süren savaşın ardından imzalanan Türkmençay Antlaşması, iki ülke arasında diplomatik misyonların oluşturulmasını gündeme getirmekle birlikte, antlaşma maddelerinin uygulanması konusunda ortaya çıkabilecek sıkıntıların büyükelçilik nezdinde çözüme kavuşturulmasını da öngörmekteydi. Ancak savaşın geride bıraktığı husumetler, ilk kez böyle bir görev ifa eden Rus Büyükelçi Griboedov’un hataları, bölgede söz sahibi olmak isteyen diğer aktörler, dini fanatizm boyutunda yaşayan halkın inancını istismar eden provokatörler ve birtakım talihsizlikler bir araya gelince, iki ülke diplomasisi adına eşine benzerine rastlanılamayacak derecede büyük bir trajedi ortaya çıktı. Rus Büyükelçilik delegasyonunun neredeyse tamamının katledildiği 11 Şubat’taki baskının ardından kopması beklenen fırtına ise Rusya’nın içinde bulunduğu siyasi konjonktür sebebiyle akim kalmıştır. Bu çalışmada, dönemin ana kaynakları ışığında 11 Şubat 1829 tarihli Rus Büyükelçiliği baskını mercek altına alınacak, nedenleri ve sonuçları üzerinde bir takım tespitlerde bulunulacaktır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Selçuklu Devleti Döneminde Horasan'ın önemi
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2023) Soofizadeh, Abdolvahid
    Horasan bölgesi Orta Çağ'da İslâmiyet'in yayıldığı bir coğrafya olarak önem arz etmektedir. Özellikle X. asırdan itibaren Hazar Denizi çevresi ve Mâverâünnehir dolaylarında yaşamakta olan Oğuz/Türkmenlerin İslâmiyet ile tanışmalarının ardından eski Horasan bölgesine doğru yoğun bir göç hareketi başlamıştır. Bu bölgeler o sırada Gazneli Devleti'nin etki sahasında idi. Bir yandan Karahanlılar, Sâmânoğulları (Sâmânîler), diğer yandan Gazneliler ve Selçuklu Devleti'nin kurucusu olan Oğuz Türkmenleri farklı stratejiler izleyerek Horasan bölgesine hâkim olmaya çalışmışlardır. Abbâsîler döneminde İslâm'ın bölgeye gelmesinin ardından Horasan bölgesi içerisinde yer alan Merv, Herat, Nîşâbur gibi şehirler neredeyse Bağdat kadar önemli birer Orta Çağ İslâm kentine dönüşmüşlerdi. Özellikle Büyük Selçuklu Devleti'nin kuruluş sürecinde Horasan bölgesi ekonomik, kültürel ve siyasi açıdan önemli bir ağırlık merkezi hâline geldi. Daha önceden yerleşik hayata geçmiş olan Horasan halkı İslâm'ın gelmesiyle birlikte temelde sosyal bir değişim yaşadı. Horasan bölgesi halkı sosyo-kültürel bakımdan ikinci bir değişim dalgasını Oğuzların (Türkmenlerin) bu bölgeyi ele geçirmesiyle yaşadı. Horasan bölgesinin siyasi açıdan ne derece önemli olduğu, bu bölgeye Çağrı Bey, Alparslan ve Sencer gibi önemli hanedan üyelerinin atanmasından anlaşılmaktadır. Coğra? olarak bakıldığında Nîşâbur başta olmak üzere Merv, Tûs gibi bilim dünyasının önemli şehirlerini bünyesinde bulunduran Horasan bu bakımdan da ayrı bir öneme sahipti. Ekonomik olarak bakıldığında ise İpek Yolu'nun bir kısmının da bu bölgeden geçmesi Horasan'a yine önemli bir nitelik katmıştır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Selçuklu mimarisi üzerine bir inceleme
    (Selçuklu Üniversitesi, 2021) Soofizadeh, Abdolvahid
    X. yüzyılın sonlarında ve XI. yüzyılların başlarında Oğuzlar önce eski Horasan bölgesine oradan da İran’ın merkezine doğru ilerlemişlerdir. Selçuklu Devleti’nin kurucusu olan Türkmenler, hâkim oldukları bölgelerde siyasi ve ekonomi açıdan güven ve başarı sağladıkları için İslam din, ilim, mimari, sanat gibi konularda zirveye ulaşmıştır. Selçuklu Devleti döneminde camiler, medreseler, kütüphaneler, darü’ş-şifa ve kervansaraylar gibi çok sayıda mimari eser inşa edilmiştir. İslam öncesi İran sanatı ve İslam sanatının birleşmesiyle Selçuklu Devleti döneminde farklı özelliklere sahip bir mimari tarz ortaya çıkmıştır. Geniş bir coğrafyaya sahip olan Büyük Selçuklu Devleti, Anadolu topraklarında da benzer mimari eserler ortaya koymuştur. Selçuklu Devleti döneminde var olan ve daha sonra da Osmanlı Devleti’ne geçen mimari yapılardan birisi eyvandır. Genelde avlu ve bina içinin dış kısmının yarı kapalı olarak görüldüğü yerler bu dönem özelliklerinden sayılmaktadır. İklim şartları doğrultusunda eyvan her zaman binanın dış kısmında bulunur ve avluya göre yılın farklı mevsimlerinde daha çok kullanışlıdır. Bu döneme ait bir diğer özellik ise dönemin mimari eserlerinde tıraş yapılan tuğlaların bulunmasıdır. Özellikle Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu Devletlerinin kurulduğu topraklar deprem alanları olduğu için yapılan mimari eserlerde kullanılan malzemeler ona göre ayarlanmıştır. Oğuzların, Horasan bölgelerine gelmeden önce yarı göçebe hayat tarzında yaşamalarından dolayı şekil ve iç mimari olarak çadır içerisinde kullanılan malzemelerden etkilendiğini söylemek mümkündür. Selçuklu dönemi mimari eserlerinin bir diğer özelliği ise minare kullanımıdır. Selçuklu Devleti döneminde yapılan camilerde çok sayıda minare bulunmaktadır. Farklı mezhep çekişmelerine sahne olan bu dönemde cami ve medrese yapımı daha fazladır. Nedeni ise halk arasında diğer ideolojilere göre daha çok göze gelme çabasıdır. Selçuklu Devleti’nin yarattığı güven ortamı neticesinde ticari yolların daha güvenli hale gelmesi ve bunun neticesinde inşa edilen kervansaraylar, bu dönemin mimari eserlerinde ortaya çıkaran bir özelliktir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Tarih'te Horasan'ın yeri (İslamiyet Dönemi)
    (Ankara Üniversitesi, 2018) Soofizadeh, Abdolvahid
    Horasan, tarihte ayrı bir yere ve öneme sahiptir. Geniş bir coğrafyaya sahip olan büyük Horasan'ın, Ceyhun bölgesinden başlayan, Rey civarına kadar süren, İran'ın diğer yerlerine göre farklılıklar ve değişikler gösteren bir durumu vardır. Horasan'ın farklı ve kendine münhasır bir diğer özelliği de; buraların geniş ve düz bir coğrafyaya ve stratejik bir öneme sahip olması; şehirler, köyler ve ticari bölgeleri kapsamasıdır. Bu durum, özellikle İslâm sonrası İran tarihini ve kültürünü derinden etkilemiştir. Bu coğrafyada ilk olarak İranlı unsurların hilafete karşı isyanı gerçekleşti ve mezheple ilgili ayaklanmalar baş gösterdi. Bu nedenlerden dolayı her tarihçi, İslâm sonrası Horasan bölgesini dikkate almak durumundadır. İslam'ın kabulünden hemen sonra Horasan ve civarı sakinlerinin yaşam tarzlarında radikal değişiklikler yaşanmış; yeni bir ekonomik sınıf doğmuş ve Arapların bölgeye yerleşimi, Horasan bölgesinde yaşayan halkın, Araplık ve Perslik kültürü etkisinde kalmaları gibi sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Böylesi bir ortamda ilmi araştırmaların, edebi ve kültürel eserlerin ortaya çıkışı da bir rastlantı değildir. Ancak, Horasan'da yaşayan insanlar gelenek, kültür ve dillerini korumaya çalışmışlardır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    XIX. yüzyılda avrupalı seyyahların gözünden Tebriz
    (Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, 2024) Bal, Gülten; Soofizadeh, Abdolvahid
    In the XIXth century, the Iranian lands under the rule of the Qajar State, and thus the Azerbaijan Province, attracted the attention of Russia and Europe due to political, military and economic developments. The city of Tabriz, which was located on the route of the historical Silk Road and was a stop on the road that carried commercial goods between Asia, Ottoman lands and Europe, was also a political center due to its position as the office of the crown prince. In this century, many foreigners traveled to Iranian lands for political, economic, military, commercial, etc. reasons and conveyed the impressions they gained as a result. In our study, it is aimed to draw the profile of Tabriz, one of the metropolises of Iran, in the narratives of some foreign travelers who visited Iran and Azerbaijan for various reasons in the XIXth century and wrote about what they saw and experienced during these trips.

| Aksaray Üniversitesi | Kütüphane | Açık Bilim Politikası | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Aksaray Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı, Aksaray, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim