Makale Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 32
  • Öğe
    Üniversite öğrencilerinin sosyal medya kullanım pratikleri ve sosyal Medyanın etkilerine yönelik görüşleri: ASÜ örneğinde bir araştırma
    (Gümüşhane Üniversitesi, 2024) Baş, Fatih
    Bu makale küreselleşme ürünü olarak son yıllarda bireysel ve toplumsal alanda belirgin bir etkisi olan sosyal medyaya ve onun üniversite gençliği üzerindeki yansımalarına odaklanmaktadır. Sosyal medya, küreselleşme ve tüketim olgusunun toplumlara sunduğu yeni nesil iletişim ve sosyalleşme biçimidir. Dahası sosyal medya geleneksel medyadan farklı bir formata sahip olup, bireyin tutum ve davranışlarını etkilemede aktüel bir yönlendirici araç konumundadır. Geleneksel medyaya karşı sadece prosumer konumunda olan birey, sosyal medyada bir taraftan tüketici diğer taraftan da kendi düşüncelerini aktararak üretici konumunda bulunmaktadır. Bu bağlamda makalede ilk olarak kavramsal çerçeve çizilmektedir. Akabinde küreselleşme ve medya ilişkisi ele alınmakta, sosyal medyanın öğrenciler tarafından alımlanması Aksaray Üniversitesi örneği üzerinden analiz edilmektedir. Makalede teorik arka planın yanında nicel araştırma yöntemlerinden birisi olan ‘anket tekniği’ kullanılmaktadır. Aksaray Üniversitesinde eğitim gören öğrencilerle gerçekleştirilen anket sonuçları analiz edilmektedir. Böylece sosyal medya kullanımının üniversite öğrencileri üzerinde olumlu/olumsuz etkiler yaratıp yaratmadığı test edilmektedir. Elde edilen bulgular sosyal medyanın öğrenciler tarafından bağımlılık düzeyinde kullanıldığını ve kültür, inanç, değer, iletişim, tüketim gibi birçok alanı etkilediğini göstermektedir.
  • Öğe
    Çağrı (1976) filminde Hristiyan ve Yahudiler: İnşa edilen anlamlar ve dinler arası diyaloğun izleri
    (Trabzon Üniversitesi, 2023) Sarmış, Mustafa; Kuşcalı, Ali
    Bu makalede, Mustafa Akkad’ın yönetmenliğini üstlendiği orijinal adı The Message olan Çağrı (1976) filminde Hristiyan ve Yahudilerin ele alınış biçimi, İslam tarihi kaynaklarıyla ayrıntılı bir şekilde karşılaştırma yapılarak analiz edilmektedir. Bu amaca uygun olarak makalede tarihsel film eleştirisi yöntemi üzerinden sorgulamalarda bulunulmaktadır. Bu çerçevede makalede üçlü bir sırayla konular araştırılmaktadır: İlk olarak, Müslüman-Hristiyan ve Müslüman-Yahudi ilişkilerinin İslam tarihi kaynaklarında nasıl geçtiği genel olarak ortaya çıkarılmaktadır. İkinci olarak, Hristiyan ve Yahudilerin filmde nasıl gösterildiği içerik analizi yapılarak betimlenmektedir. Daha sonra bu iki durum arasında karşılaştırmalar yapılarak tarihi kaynaklar ile film arasındaki uyum analiz edilmektedir. Son olarak tarihi gerçeklikler ile film arasındaki farklılıklar tespit edilerek bu farklılıklar söylem analizi ve göstergebilimsel yöntemler üzerinden değerlendirilmektedir. Böylece filmde ne tür anlamların inşa edildiği irdelenmeye çalışılmaktadır. Bu kapsama bağlı olarak sorgulanan konular neticesinde, Çağrı filminde Hristiyan ve Yahudilerin İslam tarihi kaynaklarıyla uyuşmayan bir içerikle sunulduğu görülmektedir. Dikkatli bir şekilde incelendiğinde söz konusu bu farklılıkların dinler arası diyalog yaklaşımını destekleyen bir içerikle seyirciye sunulduğu anlaşılmaktadır. Bu şekilde bir yaklaşım sunulmasının sebebini ise Yahudi lobisinin ve Hristiyan çevrenin ağır bastığı Hollywood sinema endüstrisine ve filmi izleyecek Batılı seyircilerin tepkilerine bağlamak mümkün görünmektedir.
  • Öğe
    Zihin Felsefesi Bağlamında Ruh Kavramının Bilinç Kavramına Dönüşümü
    (Aksaray Üniversitesi, 2023) Tülüce, Hüseyin Adem
    Bilinç, modern zamanların en temel ve zor problemleri arasında yer alır. Bilince kaynaklık ettiğini düşündüğümüz ruh kavramı için de benzer şeyleri söylemek mümkündür. Çalışmada günümüz filozof ve nörobilimcilerinin ana uğraş alanlarından biri haline gelen bu problem, ruh kavramından bilinç kavramına doğru gerçekleşen dönüşüm çerçevesinde incelendi. Bu dönüşümün gerçekleşmesi insanın kendini ve evreni anlamaya ve açıklamaya çalışmasıyla mümkün olabilmiştir. Bu anlamlandırma ruh ve bilinç ile doğrudan ilgilidir. İnsan, varoluş tarihi boyunca doğaötesi bir arayışın içinde olmuştur. Bu arayışın birinci basamağında ruh, son basamağında ise bilinç vardır. İnsan, tarım toplumundan sibernetik topluma doğru büyük bir dönüşüm yaşamıştır. Tarım toplumunda, dini anlamda ruhu merkeze alan insan, sibernetik toplumda bilimsel anlamda bilinci merkeze almıştır. Makalede, yaşanan dönüşümü göstermek açısından ruh ve bilinç kavramları hem tarihi gelişim süreçleri itibariyle hem de zaman içinde geçirdikleri anlam dönüşümü açısından tasvir edildi. Makalede ruh sözcüğünün yerine geçebilecek şekilde bilinç sözcüğünün kullanımının tarihi, felsefî ve bilimsel zemini açıklanmıştır. Bu bağlamda da bilimsel dünya görüşü arttıkça ruh yerine bilincin kullanılmaya başlandığı meselesi üzerinde durulmuştur.
  • Öğe
    Şehrezûrî’nin Tarif Konusundaki Görüşleri
    (Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi, 2023) Evmeş, Adem
    Doğru düşünmenin kurallarını koyan mantık, tasavvur ve tasdik olarak iki kısma ayrılır. Tasavvur bölümünün amacı, tasavvurî bilinenlerden tasavvurî bilinmeyenlere ulaşmaktır. Dolayısıyla tasavvurî bilinmeyenlere ulaşmak için tariflere ihtiyaç duyarız. Bu makalede İşrâk felsefesinin önemli temsilcilerinden biri olan Şemsüddîn Şehrez?rî’nin (öl. 687/1288’den sonra) tarif hakkındaki görüşleri, problemleri ele alış şekli ve bunlara verdiği cevaplar incelenmektedir. Şehrezûrî, müstakil felsefe ansiklopedisi olarak ifade edilebilecek olan Resâ’ilü’ş-Şecereti’l-ilâhiyye eserinin yanı sıra Sühreverdî’nin (öl. 587/1191) Hikmetü’l-işrâk ve et-Telvîhât eserlerine şerh yazmıştır. Şehrezûrî’nin tarif konusundaki görüşlerini Resâ’ilü’ş-Şecereti’l-ilâhiyye eseri başta olmak üzere Hikmetü’l-işrâk ve et-Telvîhât’a yazdığı şerhler esas alınarak incelenmiştir. Şehrezûrî, Resâ’ilü’ş-Şecereti’l-ilâhiyye ve et-Telvîhât şerhinde tarif konusunu Meşşâî tarzda ele alırken, Hikmetü’l-işrâk şerhinde ise Sühreverdî’yi takip ederek İbn Sînâcı tarif teorisine yönelik eleştirilerini incelemektedir. Şehrezûrî, Resâ’ilü’ş-Şecereti’l-ilâhiyye’de tarif konusunu tarif eden-tarif edilen ilişkisi bağlamında ele almaktadır. Tarifte meydana gelebilecek hataları ise Sühreverdî’nin et-Telvîhât’ını esas alarak ortaya koymaktadır. Hikmetü’l-işrâk şerhinde ise İbn Sînâ’nın (öl. 428/1037) el-İşârât’ta ortaya koyduğu tarif teorisini eleştirerek, tarifin zorluğuna dikkat çekmektedir. Özellikle tarifin cins ve ayrımdan meydana geldiği iddiası Şehrezûrî tarafından ciddi bir şekilde eleştiriye tabi tutulmuştur. Çalışmamızda ilk olarak tarifin, kendisinin hakikatinin belirlenmesi yani doğru bir şekilde nasıl tarif edileceği ele alınmakta ve Şehrezûrî’nin bu konu hakkındaki görüşleri incelenmektedir. Daha sonra beş tümele dayanarak ortaya çıkan tarif çeşitleri, misal ve kavram yoluyla tarif; tarifte dikkate alınması gereken şartlar Şehrezûrî’nin görüşleri çerçevesinden bakılarak ele alınmaktadır. Son olarak ise Şehrezûrî’nin, Fahreddin Râzî’nin (öl. 606/1210) ileri sürdüğü tarifin imkânına yönelik itirazlarını nasıl ele aldığı ve ne şekilde çözüm sunduğu incelenmektedir. Ayrıca onun İslâm mantık geleneğindeki yeri, önemi ve katkıları belirlenmeye çalışılacaktır.
  • Öğe
    Şehrezûrî’de İlimler Tasnifi
    (Trabzon İlahiyat Dergisi, 2023) Evmeş, Adem
    İşrâkî felsefe geleneğinin önemli temsilcilerinden olan Şemsüddîn Muhammed b. Mahmûd eş-Şehrezûrî (ö. 687/1288’den sonra), Erbil ve Hemedan arasında yer alan Şehrezûr’da dünyaya gelmiştir. Hayatı hakkında sınırlı bilgilere sahip olduğumuz Şehrezûrî, Şihâbüddîn es-Sühreverdî el-Maktûl’ün (ö. 587/1191) eserlerine şerh yazmasının yanında müstakil eserler de kaleme almıştır. Eserlerinde mantık, fizik, metafizik konularına yer veren Şehrezûrî, ilimler tasnifini de ele almıştır. Felsefeyi varlık ve fiillere (eylem) bağlı olarak varlık felsefesi (ontoloji) üzerinden temellendiren Şehrezûrî’nin yapmış olduğu tasnifte İbn Sînâ başta olmak üzere Sühreverdî’nin etkileri de görülmektedir. Özellikle İbn Sînâ’nın (öl.428/1037) felsefî ve aklî ilimlere ilişkin yazdığı Risâle fî a?sâmi’l-‘ulûmi’l-‘a?liyye adıyla bilinen risâlesinin etkileri açıkça görülmektedir. İslâm düşüncesinde ilimler tasnifi geleneği içinde “ilahi ağaç motifini” kullanan Şehrezûrî’nin ilimler tasnifi ile ilgili şimdiye kadar bir çalışma yapılmamıştır. Bu makale İslâm düşüncesinde önemli bir yere sahip olan Şehrezûrî’nin ilimler tasnifiyle ilgili görşlerini incelemeyi ve değerlendirmeyi amaçlamaktadır.
  • Öğe
    Modern Batı Düşüncesi Bağlamında Ş. Teoman Duralı’nın İnsan Tasavvuru Anlayışına Eleştirel Bir Bakış
    (Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, 2023) Çaylı, Zafer; Tülüce, Hüseyin Adem
    Bu çalışmada çağdaş Türk düşünürlerinden Ş. Teoman Duralı’nın Descartes sonrası Batı düşüncesindeki bilimsel gelişmelerin din ve ahlâk anlayışında meydana getirdiği değişimlerin bir sonucu olarak ortaya çıkan insan tasavvuru eleştirisi kritik edilecektir. Batı’daki bilimsel gelişmeler düşünürlerin dine bakış açısını değiştirdiği gibi felsefî anlamda insana yüklenen anlamın da değişimine zemin hazırlamıştır. Batı düşüncesindeki bilim, felsefe ve ahlâk ilişkisi zemininde oluşan insan algısı, XVII. yüzyıl sonrasında Batı coğrafyasında gelişen emperyalizm ve kapitalizm ideolojisinin etkisiyle XIX. yüzyıldan itibaren İslam coğrafyasında düşünce ve yaşam şekline etkide bulunmuş; böylece olumlu veya olumsuz birçok değişimlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu değişimlerden hareketle Duralı, Aristoteles (MÖ 384-322)’ten itibaren “canlı” üzerine inşa edilen bilimsel düşüncenin yerine Descartes (1596-1650) sonrası “canlı olmayan” varlıklar üzerine kurulan bilim anlayışının hakim olmasının getirdiği problemlerden bahsetmekte; diğer bilimlerle birlikte biyolojideki gelişmelerle entegrasyon içerisinde insan “ben”inin direnç kaynaklarının yıkıma uğramasını ve ahlâk problemini eleştirmektedir. Bu durum insanın biyolojik bir varlığa indirgenmesine ve böylece manevî yapısının ihmal edilmesi problemine sebep olmuştur. İşte bu problemler karşısında Duralı’nın ortaya koyduğu çözüm önerilerinin temelinde İslam coğrafyası ve düşünce geleneğinin olması ve bu minvalde düşünceler üretmesi önemlidir. Bu durum Duralı’nın kendi coğrafyasının problemlerini oryantalist bir bakış açısıyla değil kendi öz kaynaklarıyla yüzleşerek çözmeye çalışmanın yolunu açmıştır.
  • Öğe
    Asabiye ve Sosyal Çevre/Dayanışma İlişkisinin Modern Metropoldeki İzdüşümü: Ser-dem Kafe Örneği
    (Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, 2023) Baş, Fatih
    Bu makalede İbn Haldun sosyolojisinde önemli bir yer tutan asabiye kavramı ile insanların ortak fiziksel ve toplumsal ortamını ifade eden sosyal çevre/dayanışma arasındaki ilişki ‘Ser-dem kafe’ örneği üzerinden analiz edilmektedir. Asabiye kavramı insanları bir arada tutan kan ve akrabalık bağı ile kavmiyet ve milliyet gibi bağlara dayanmaktadır. Bu bağlamda insanlar; bölge, şehir, mahalle, köy, komşuluk, akrabalık vb. birçok faktöre dayalı olarak büyükşehirlerde sosyal çevrelerini ve ilişkilerini kurmaktadırlar. Dolayısıyla asabiye kavramı modern hayatta sadece bir kan ve akrabalığa dayalı bağ olmanın ötesinde daha geniş bir anlam kazanarak; aynı bölge, il, ilçe bazlı bir toplumsal dayanışma ve güçlü olma ruhu halini almaktadır. Makale doğrultusunda Ankara’nın Emek semtinde bulunan Ser-dem kafenin asabiye ve sosyal çevre/dayanışma kapsamında nasıl bir işlevselliğe sahip olduğu ortaya konulmaktadır. Makalede metodolojik olarak nitel araştırma yöntemi olan yarı yapılandırılmış mülakat tekniğinden faydalanılmaktadır. Ser-dem kafeye düzenli olarak giden 11 katılımcı ile mülakat gerçekleştirilerek, bulgular asabiye ve sosyal çevre/dayanışma bağlamında analiz edilmektedir. Elde edilen sonuçlar insanların Ser-dem kafeyi tercih etmesindeki esas sebebin hemşeriliğe (aynı memleketten olma) dayalı asabiye olduğunu ve metropoldeki sosyal çevrelerini ve dayanışmalarını bu asabiye doğrultusunda oluşturduklarını göstermektedir.
  • Öğe
    Kutbuddin eş-Şirâzî’nin Akılcı Felsefeye ve Meşşâî Tanım Teorisine Eleştirileri: Şerhu Hikmetü’l-İşrâk’ı Bağlamında Bir Tahlil
    (Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, 2023) Evmeş, Adem
    Bu çalışmanın amacı, Kutbuddin eş-Şirâzî’nin akılcı felsefeye ve Meşşâî tanım teorisine yönelik eleştirileri incelemektir. İşrâk felsefesi söz konusu olduğunda akla gelen ilk isimlerden biri Kutbuddin eş-Şirâzî’dir. Bu bağlamda 14. yüzyılda yaşamış olan Şirâzî, hem Sühreverdî’nin eserine şerh yazarak hem de müstakil eserler kaleme alarak İşrâkî tavrıyla dikkat çekmektedir. Bu anlamda İşrâkî tavırla ilgili en açık ifadeleri Hikmetü’l-işrâk’a yazdığı şerhte rastlamak mümkündür. Şirâzî, İbn Sînâ’nın tarif teorisine eleştiriler yönelterek tanımın; ortak kurucu unsurlardan yani cins ve ayırt edici kurucu unsurların toplamından meydana gelmesinin zor olduğunu belirtir. Biz bu çalışmada öncelikle Şirâzî’nin Hikmetü’l-işrâk’a yazdığı şerhinin “mukaddimesinde” yer alan İbn Sînâ’ya yönelik eleştirilerini, bahsî hikmete zarar verdikleri görüşünü ve İşrâk felsefesinin kaynaklarını ele almaya çalışacağız. Daha sonra Şirâzî’nin tarif konusunda İbn Sînâcı tarif teorisine yönelik eleştirilerin inceleyeceğiz. Elde ettiğimiz bilgilerden hareketle de, Şirâzî’nin İşrâkîlik tasavvurunu ortaya koymaya, eleştirilerinin kaynağını ve getirdiği çözüm önerileri ele alınacaktır.
  • Öğe
    Hegemonic mechanism in religious groups
    (Ankara University, Journal of the Faculty of Divinity, 2022) Sarmış, Mustafa
    The purpose of this article is to reveal the effects of the social structural basic elements of religious groups on the members, the motives that enable the members to lead to religious groups, the elements that enable them to integrate with the group and to determine whether these factors cause to hegemony in the members and to examine whether these hegemonic elements direct the members through a functioning mechanism. In the article, the structural features of the groups and the attitudes and behaviors of the members towards the groups are discussed theoretically by using the social-psychological approach. In this context, especially along with the concepts of social influence and compliance, some terms such as obedience, submission, identification and adoption, interactions between group and members, and forms of relations between groups are investigated in relation to the concept of hegemony. In the article, the ideal type method was used within the interpretive social scientific approach framework. In this context, the studies carried out for orders and communities in Turkey were examined by the document analysis method. At the same time, the features that could lead to hegemony were organized under ten headings by taking into account the various observations of the researcher.
  • Öğe
    İnsan hakları: kavramları ve sorunları, İoanna Kuçuradi
    (Aksaray Üniversitesi, 2022) Sevgi, Gülender
    İoanna Kuçuradi’nin “İnsan Hakları: Kavramları ve Sorunları” adıyla yayımlanmış bu eseri, 1980 yılından itibaren insan haklarıyla ilgili kaleme aldığı makalelerin ve yaptığı konferansların derlenmesiyle oluşmuştur. Bu makalelerde ve konferanslarda, insan hakları meselelerini üst bir bakış açısıyla kavramsal ve eylemsel bütünlük içinde değerlendirmeleri, insan haklarına ilişkin global olarak içinde bulunduğumuz çıkmazlara rehber olması bakımından dikkate değerdir. Kuçuradi, öncelikle insan onuru/değeri bilgisine dayandırdığı insan hakları fikrini kavramlaştırmayı; ardından insan hakları kavramı ve bu kavrama ilişkin diğer bazı kavramları açıklığa kavuşturmayı ve kavramına ilişkin sorunları ve sorunlara ilişkin önerileri ortaya koymayı hedefler. İnsan hakları kavramlarını tarihsel-olgusal-algısal boyutlarıyla değerlendirmesi bakımdan geçmişe, buna ilişkin sorunları bağlamsal nitelikte ortaya koyması bakımından günümüze ve ilkesel öneriler sunması bakımından geleceğe ışık tutar.
  • Öğe
    Antonio Gramsci’nin ‘Hegemonya’ kavramı çerçevesinde Fetö’nün kültürel faaliyetleri
    (Aksaray Üniversitesi, 2021) Baş, Fatih
    Bu makalede Gramsci’nin ‘hegemonya’ kavramı çerçevesinde Fetö’nün Türkiye’de devlet ve toplum üzerinde tam tahakküm kurabilmek için kültürel sahada yapmış olduğu faaliyetlere odaklanılmaktadır. Gramsci’de sivil toplum alanı üzerinden gerçekleşen hegemonya kültürel ve ideolojik araçlarla kendini var etmektedir. Dahası hegemonya baskı ve dayatmadan ziyade ikna etmeye odaklı bir benimsetme modeline dayanmaktadır. Terör örgütü olarak tanımlanan Fetö’nün faaliyet tarzı ve yapmış olduğu çeşitli organizasyonlar hegemonya kavramı çerçevesinde analiz edilmeye muhtaçtır. Bu doğrultuda öncelikle Gramsci’nin hegemonya kavramı ele alınmakta ve sivil topluma bakışı değerlendirilmektedir. Akabinde tarihsel olarak Fetö yapılanması genel hatlarıyla anlatılmaktadır. Fetö’nün kültürel faaliyetleri çeşitli başlıklar altında sosyolojik perspektifle ortaya konularak, sonuç kısmıyla makale tamamlanmaktadır. Çalışmada kısa bir literatür taraması yapılmakta ve konu ile ilgili varsa daha önceki benzer çalışmalar incelenmektedir. Gülenist hareketin daha çok siyasal, ekonomik ve bürokratik kurumlarla ilişkisinin ön plana çıkartılması, sivil toplum ile kültürel alandaki çalışmaların gözden kaçırılmasına neden olmaktadır. Hegemonya kavramı üzerinden örgütün kültürel bağlamda analiz edilmesi, çalışmaya özgün bir bakış açısı kazandırmaktadır
  • Öğe
    Selefî din anlayışlarının psiko-sosyal olumsuz yansımaları
    (Anadolu İlahiyat Akademisi, 2021) Sarmış, Mustafa
    Bu makalenin temel iddiası, Selefî din anlayışlarının psikolojik ve sosyolojik (psiko-sosyal) açıdan birçok olumsuz sonuca yol açtığı, aynı zamanda bu unsurların sadece Selefîlik ve Selefî gruplarla ilgisi olmadığı, dolayısıyla genel olarak çoğu Müslüman birey ve grubun inanç ögeleriyle ilişkili olduğudur. Bu kapsamda makalenin amacı, Selefî düşünceyi karakterize eden birçok farklı özellik olsa da onun din anlayışlarına yönelik geçmiş dönemde ve günümüzde ortaya çıkmış, aynı zamanda gelecekte de gün yüzüne çıkabilecek karşılıklı olarak birbirini etkileyen psiko-sosyal olumsuz özellikleri açığa çıkarmaktır. Makalede interdisiplinler bir yöntem üzerinden araştırma ve değerlendirme yapılmaktadır. Bu çerçevede farklı disiplinlere ait Selefî din anlayışlarının anlaşılmasını sağlayacak temel bilgiler ve tartışma konuları Din Sosyolojisi’nin araştırma alanlarıyla ilişkili bir biçimde ele alınmaktadır. İlk olarak Selefî din anlayışlarının psiko-sosyal açıdan olumsuz sonuçlar doğurabilecek özellikleri ve temel tutumları betimlenmiş, daha sonra bu tutumlar ayrı maddeler hâlinde sıralanarak onların yol açabileceği olumsuz etkiler zincirleme etki çerçevesinde neden-sonuç ilişkisi sunularak açıklanmaya çalışılmıştır. Araştırma neticesinde Selefî din anlayışlarının olumsuz sonuçlar doğurabilecek özelliklerinin şunlar olduğu görülmüştür: 1-Sosyo-kültürel antropolojik yaklaşımın dikkate alınmaması 2-Temel seviyede sabit bir iman ve din anlayışı 3-Zâhirî/literal yaklaşım 4-İman-amel bütünlüğü 5-Aklın dinî konuları kavrayamayacağı 6-Kur’an’ın mahlûk olmaması 7-Dinî metinler üzerinden hayatı inşa etme 8-Asr-ı saâdet dönemiyle sınırlı kalma 9-Dilin kutsanması 10-Tarih ve geleneğe karşı duruş 11-Post/modern sorunlara geçmiş üzerinden çözüm arama 12-Bid’at karşıtlığı 13-Tek hakikatçi söylem 14-Dinî bilginin mutlaklaştırılması 15-Kültürel inşaya karşı duruş 16-Dinî otoriteleri kutsallaştırma 17-Tebliğ misyonu 18-Ümmetçilik anlayışı 19-Dârülharp söylemi 20-Ataerkil dinî söylem 21-Geleneksel eğitim yöntemleri. Bu özellikler ayrıntılı bir şekilde analiz edildiğinde söz konusu yaklaşımların kişi ve grupları birçok yönden olumsuz etkileyebilecek unsurlara sahip olduğu anlaşılmaktadır. Fakat araştırmalarda çoğunlukla radikal/cihatçı Selefî hareketler dikkate alınarak Selefîliğin olumsuz bir yapılanma olarak ele alınması, söz konusu din anlayışlarının İslâm tarihi içerisinde ve günümüzde ne tür ciddi olumsuz sonuçlara yol açtığını ve gelecekte de ne tür sorunları ortaya çıkarabileceğini görmemize engel olmaktadır. Bundan dolayı bu din anlayışlarının inananlar tarafından dikkatle incelenmesi gerekliliği önemli bir sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır.
  • Öğe
    Beyazperdenin sahte kurgusu: Hollywood dünyasından örneklerle hipergerçekliğin inşası
    (Aksaray Üniversitesi, 2020) Sarmış, Mustafa
    Bu makalede, dinî ve kültürel yönden dönüşüm geçirilmesine neden olan faktörler arasında yer alan Hollywood sinemasının nasıl bir dünya kurduğu ve seyirciyi bu dünyanın içine çekerek nasıl bir hipergerçekliğe yönlendirebileceği araştırılmaktadır. Hollywood dünyasında gerçek hayattan farklı imgeler ve yaşantıların gösterilmesi, sinemanın seküler hipergerçekliğin inşası noktasında çok önemli bir role sahip olduğunu anlatmaktadır. Zira farklı filmlerden az da olsa belirli alımlamalar yapan seyirci, gösterilen anlamları zihninde birleştirerek beyazperdenin sahte kurgusunu içselleştirebilecektir. Bundan dolayı filmlerin insan hayatındaki derin etkilerini dikkate alan bu makalenin temel amacı, doğru bir film eleştirisi ile birlikte içinde yaşadığımız dünyanın çeşitli yönleriyle sorgulanmasına katkı sunabilmektir. Makalede yer alan filmler öncelikle dine yönelik yaklaşımları, çoğunlukla ise popüler olmaları, televizyonlarda gösterilmeleri ve seyircinin ilgisini çekmeleri yönüyle seçilmiş ve değerlendirmeye alınmıştır. Bu filmler söylem analizi başta olmak üzere farklı yöntemler çerçevesinde seyredilmiş ve öne çıkan yönleri göz önünde bulundurularak içlerinden örnekler verilmiştir. Böylece tümevarım yöntemiyle Hollywood’un yönlendirici temel altyapısı genel bir bakış açısıyla ortaya çıkarılmaya çalışılmış ve her filmde farklı yönleri bulunan unsurlar bir araya getirilerek bir zihniyet analizi yapılmıştır. Ayrıca olumsuz etkileri açısından dünya sinemasından öne çıkan bazı filmlerden de örnekler verilmiştir.
  • Öğe
    İslam siyaset tarihinde Din ve Devlet ilişkisi
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, 2013) Çiftçi, Osman Zahid; Erdem, Hüsamettin
    Din ve devlet anlayışlarına farklı açılardan yaklaştığımız bu çalışmada; İslam Tarihinde, bu kavramların yorumlanış biçimlerine göre, din ile devlet ilişkilerinin şekillendiğini görmekteyiz. Bu çalışma; İslam Tarihi boyunca ortaya çıkan din - devlet ilişkilerinin genel bir değerlendirmesini içermekte ve olanla olması gerekenin mukayesesini amaçlamaktadır. İslamın ana yaklaşımı olan Sunni gelenekte, devletten bağımsız teşkilatlanmış ve egemenlik iddiasında bulunmuş bir din adamları sınıfının olmaması ve din adamları ile devleti temsil eden kişiler arasında hâkimiyet probleminin yaşanmaması nedeniyle İslam Dünyasında, Batı dan farklı bir din -devlet ilişkisi ortaya çıkmıştır.
  • Öğe
    Kalvin’in Enstitüleri’nde negatif tecrübe ve bunun sistematik sonuçları
    (Aksaray Üniversitesi, 2019) Wright, William A.; Topbaş, Mahmut
    Bu makalede John Calvin’in en önemli eseri olan Hristiyan Dininin Enstitüleri temel alınarak Calvin’in teolojisinde negatif tecrübenin yeri ve buna verdiği cevaplar çerçevesinde teolojisinin sisteminde meydana gelen değişimler ele alınmaya çalışılmıştır. İnsanların hayatları süresince yaşadıkları negatif tecrübelerin imanları üzerindeki etkisi ve imanın çeşitleri üzerine de değinilmiş olup, işaret edilen her nokta Calvin’in Enstitüler kitabından alıntılarla desteklenmiş ve ciddi soru işaretleri oluşturmuştur. Sonuç olarak Calvin’in aynı sorunlara hayatının farklı dönemlerinde ya da kitabının farklı bölümlerinde birbiriyle çelişir gibi görünen açıklamalar yaptığı görülmüştür. Negatif tecrübenin teslis inancı ve üçlemedeki kişilerin görevleriyle ilgili bazı çelişkili açıklamalara sebebiyet verdiği de tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Eğitime siyasi ve ideolojik yaklaşımlar bağlamında Köy Enstitüleri ve imam hatip okulları
    (Aksaray Üniversitesi, 2016) Bilecik,Sümeyra
    Eğitimin uzak hedefi olarak belirlenen devletin eğitim politikasını şekillendirdiği esas nokta, devletin ihtiyacı olan nitelik ve donanımlara sahip olan iyi insan iyi vatandaş yetiştirmektir. Bu hedefler doğrultusunda da eğitim uygulamalarının sosyal ve siyasal değişimlerden etkilenmemesi mümkün görünmemektedir. Ancak bu değişimlerin sürekli olması eğitimde istikrarı zedeler. Türk eğitim tarihine baktığımızda Türkiye’deki siyasi dalgalanmalardan etkilenen; halk evleri, köy enstitüleri, Kur’an kursları, İmam Hatip Liseleri gibi kurumlar dikkat çekmektedir. Bu makaleyle ideolojik- siyasi yaklaşımların etkilediği iki kurum olan köy enstitüleri ve imam hatipler bu yönleriyle ele alınacaktır. Yapılan bu çalışmayla ayrıca, köy enstitülerinin kapatılma sebebinin, siyasi kaygılarla ve rejim aleyhtarlığının göstergesi olarak İmam Hatiplerin açıldığı yönündeki iddialar tartışılarak, siyasetin yön değiştiren rüzgârlarından etkilenen bu iki kurum bu açıdan değerlendirilecektir.
  • Öğe
    Cumhuriyet dönemi lise felsefe müfredatlarında din algısı ve ideolojik arka plan
    (Aksaray Üniversitesi, 2015) Çifçi, Osman Zahid; Ovacık, Zübeyir
    Cumhuriyet, eğitim, felsefe ve din kavramlarının bir arada kullanıldıkları bir üst başlık Türkiye‘de çağdaş düşüncenin seyrini açıklamada anahtar kavramlar olarak konuyla ilgili olanlar açısından çok dikkat çekici olsa gerektir. Fakat bu çalışma, Tanzimat döneminde yoğun bir şekilde kendini gösteren materyalist ve idealist akımlar arasındaki tartışmaları veya lise felsefe ders kitaplarında dinin veya metafizik problemlerin nasıl tartışıldığı meselesi üzerinde yoğunlaşmamaktadır. Bu çalışma, kabataslak bir şekilde sadece müfredat üzerine dikkatleri çevirmeyi amaçlamaktadır. Bununla birlikte Cumhuriyet dönemindeki felsefe öğretiminde din problemini merkeze alarak geniş bir müktesebatı tartışmayı en azından gündeme getirmektedir. Ayrıca çalışmanın bir diğer amacı da programları oluşturan ideolojik altyapıyı tespit etmektir. Elbette ki müfredat üzerine kabataslak dikkat çekmek bile batılılaşma, cumhuriyet, metafizik, din, felsefe gibi kavramların ima ettiği ilgi çekici konulara zihni kışkırtmaya yetecektir.
  • Öğe
    Tanrı bir rastlantı mı?
    (Aksaray Üniversitesi, 2015) Bloom, Paul; Çifçi, Osman Zahid
    Oldukça fazla din olmasına rağmen, dünyadaki nerdeyse herkes aynı şeylere inanmaktadır: Ruhun ve ahiretin varlığına, mucizelere ve evrenin ilahi bir güç tarafından yaratıldığına. Son zamanlarda psikologlar, çocukların zihinleri üzerinde araştırma yaparlarken bu durumu açıklayabilecek birbiriyle alakalı iki gerçeği keşfettiler. Birincisi; insan doğaüstü olaylara inanmaya yatkın olarak dünyaya gelmektedir. İkincisi ise; bu yatkınlık, ters giden bilişsel işlevlerin tesadüfî bir yan ürünüdür.
  • Öğe
    Kendimizi tanımak ve öteki: Cemil Meriç'de avrupa medeniyetinin tekelleşmesinin eleştirisi
    (Aksaray Üniversitesi, 2014) Ak, Uğur
    Kendini tanımak, ötekini anlamaktan ve aradaki farkları bilmekten geçer. Batı, kendini tanırken hep bir öteki belirlemiş, onu bir düşman olarak görmüştür ve ötekine göre de konum almıştır. Bu konum, onun kendini sürekli dinamik tutmasını sağlayarak sürekli bir gelişimi de beraberinde getirmiştir. Cemil Meriç, bizim de kendimizi tanımamız gerektiğini ortaya koyar; fakat bu Batı'dan farklı olarak ötekini düşman olarak görmek değildir. Meriç için her medeniyet denktir ve her biri diğerinden faydalanmalıdır; ancak o, Batı medeniyetinin 18. asırdan itibaren elde ettiği teknik, iktisadi, askeri ve siyasi üstünlükle artık tek bir medeniyet algısı oluşturmasına karşı çıkmaktadır. Bu algı, özellikle geri kalmış medeniyetler tarafından da kabul edilen bir algı halini almasıyla sadece Batı değerlerinin kabul edilmesini de beraberinde getirmiştir. Biz bu çalışmada Meriç'in, bu algının yanlışlığını ve yeniden kendimiz olmamız için ortaya koyduğu çözümleri ele almaya çalışacağız.
  • Öğe
    Kur'an'da toplumsal çatışma
    (Aksaray Üniversitesi, 2014) Sarmış, Mustafa
    Kur'an insanların düşüncelerini ve dünya görüşlerini etkilemekte, böylece onların davranışlarını yönlendirmektedir. Kur'an'ın temel amacı, insanı ve toplumu Allah merkezli bir yaşamla tanıştırarak onların değişmelerini sağlamaktır. Kur'an, toplumlardaki haksızlıkların ve eşitsizliklerin önüne geçmekte ve kutsal olanın temel alınarak toplumun adaletli bir yapıya sahip olmasını istemektedir. Kur'an'a inanan mü'minler, bu düşüncelerle toplumun yapısını değiştirmek için çatışmaya girmektedirler. Kur'an, bu anlamda toplumsal çatışmaların mü'minlerin engellenmeleri nedeniyle ortaya çıktığını vurgulamaktadır. Kur'an, toplumsal çatışmalarda yöneticilerin ve gücün önemini belirterek, mü'minlere çatışma sürecinde toplumsal yasalar çerçevesinde belli bir yöntem izlemelerini istemektedir. Kur'an, sınıfsal, ekonomik ve çoğulcu toplumlardaki çatışmaları değerlendirirken toplumsal düzenin sağlanmasının yanında, çatışmaları kutsal bir zemin üzerine oturtmaktadır.