Makale Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 42
  • Öğe
    Dinî gruplarda hegemonik işleyiş mekanizması
    (Ankara Üniversitesi, 2022) Sarmış, Mustafa
    Bu makalenin amacı; dinî grupların sosyal yapısal temel unsurlarının üyeler üzerindeki etkilerini, üyelerin dinî gruplara yönelmelerini sağlayan güdüleri, grupla bütünleşmelerini sağlayan ögeleri ortaya çıkarmak ve söz konusu faktörlerin üyelerde bir hegemonyaya yol açıp açmadığını belirleyerek bu hegemonik unsurların bir işleyiş mekanizması üzerinden üyeleri yönlendirip yönlendirmediğini inceleme altına almaktır. Makalede grupların yapısal özellikleri ve üyelerin gruplara yönelik tutum ve davranışları teorik açıdan sosyal psikolojik bir yaklaşımla ele alınmaktadır. Bu kapsamda sosyal etki ve uyma konusu başta olmak üzere itaat, boyun eğme, özdeşleşme ve benimseme olguları, grup-üye arasındaki etkileşimler ve gruplar arası ilişki biçimleri hegemonya kavramıyla bağlantılı olarak araştırılmaktadır. Makalede yorumlayıcı sosyal bilimsel yaklaşım çerçevesinde ideal tip yöntemi kullanılmıştır. Bu bağlamda Türkiye’deki tarikat ve cemaatlere yönelik gerçekleştirilmiş çalışmalar doküman analizi yöntemiyle incelenmiş, aynı zamanda araştırmacının çeşitli gözlemleri dikkate alınarak hegemonyaya yol açabilecek özellikler on başlık altında toplanmıştır.
  • Öğe
    Kavramsal bilgiye ulaşma yolu olarak tanım: iskilipli âtıf efendi de tanım teorisi
    (Yasemin ÖZCAN, 2022) Evmeş, Adem
    Bu makalede İskilipli Âtıf Efendi’nin tanım konusuyla ilgili görüşlerini inceleyeceğiz. Tarihsel süreçte mantık ilmi çeşitli evrelerden geçmiş ve günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Tanzimattan sonra da Türkiye’de eski mantık anlayışına bağlı olarak tercüme, telif vb. tarzında mantık kitapları telif edilmiştir. Bu eserler pedagojik amaçlar güdülerek, medrese ve mekteplerde okutulmak için yazılmıştır. Öğrenciye kolaylık sağlaması için soru- cevap veya manzum şeklinde yazılan bu eserler Ebherî’nin (öl. 663/1265) Îsâgûcî adlı eserinin planı göz önünde bulundurularak öğretimsel amaçlarla yazılmıştır. Osmanlı devletinin son dönemlerinde yaşamış olan İskilipli Âtıf Efendi de (öl. 1926) öğretimsel amaçlar güderek Mu’înü’t-Talebe adlı eserini soru cevap şeklinde kaleme almıştır. Söz konusu çalışmada mezkûr eserin mukaddimesiyle tasavvurât konuları içerisinde yer alan beş tümel ve tanım konusunu inceledik. Öncelikli olarak eserin yazılış amacı, mantığın tarifi konularını ele aldıktan sonra tanım konusuyla ilgili görüşlerine değindik. Bu şekilde mantık ilminin Tanzimattan sonra nasıl ele alındığını ve medreselerde okutulan eserler hakkında ön bilgi vermeye çalıştık.
  • Öğe
    Modern devletin açmazı: dindar topluma seküler sosyal yapı: 'Türkiye örneği'
    (Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, 2021) Baş, Fatih
    Bu makalede; modern siyasi, hukuki, kültürel araçlarla donatılan devlet aygıtının, toplumların dindarlığı karşısında yaşadığı ikilemler din ve sekülerleşme dinamikleri çerçevesinde Türkiye örneği üzerinden analiz edilmektedir. Sosyal ve siyasal yapının seküler sistemle tanzim edilmesine karşın, toplumun baskın dini ve manevi yönünün olması devlet aygıtının sosyal ve siyasal kontrol gücünü etkilemektedir. Devlet ve toplumun bütünlük arz etmediği bir yapıda özgürlükleri gözeterek kamu düzenini sağlamak, dini farklılıkları tolere etmek ve eşit vatandaş temelinde bir araya gelebilmek zorlaşmaktadır. Böylece siyasal, sosyolojik ve kültürel temelde bir devlet-millet birlikteliği sağlanamamaktadır. Bu doğrultuda makalede öncelikle kısa bir literatür taraması yapılmaktadır. Akabinde din, devlet, sekülerleşme üzerine kavramsal bir çerçeve çizilmekte ve sosyal yapının seküler boyutu ele alınmaktadır. Türk toplumunda bir sabite olarak dinin yeri ve modern dönemde dinin konumlanma sorunu incelenmektedir. Nihai olarak Türkiye’de sosyal yapının mı toplumun mu seküler olduğu tartışılarak makale tamamlanmaktadır. Makalede sosyal yapının sekülerliği ile toplum arasındaki ilişki merkeze alınmaktadır. Klasik yaklaşımlarda dindar toplumun sekülerleşmesi esas alınarak değerlendirmeler yapılırken, bu çalışmada sosyal yapıdaki sekülerliğin dindarlar üzerinde tezahürleri analiz edilmektedir. Bu perspektif çalışmaya özgün bir yön katmakta ve yeni açılımlar sunmaktadır.
  • Öğe
    Necati Öner'in dil hassasiyeti
    (Yusuf Aydoğdu, 2019) Adsoy, Şerefettin
    Kendi başına yaşama imkânına sahip olmayan insan toplum içerisindeyaşamak durumundadır. Bu yüzden insan için sosyal bir varlıktır ifadesikullanılmaktadır. Toplum içerisinde toplumla beraber sosyalleşen birey, busosyalleşme süreci içerisinde gerek kendisine gerekse topluma yönelik birçokönemli etken işlevsel durumdadır. Bu önemli etkenlerden biri de dildir. Oluşantoplumun birlik ve beraberliğiyle beraber devamının sağlanmasında önemli birfonksiyona sahip olan iletişimin gerçekleşmesi dille sağlandığı gibi topluma dâhilolan bireyin kendi varlığını ortaya koyup ifade etmesi de dil vasıtasıylagerçekleşmektedir. Ayrıca gerek toplumun gerekse bireyin sahip olduğuimkânların sağlıklı bir şekilde geliştirilerek değerlendirilmesi de büyük orandadile dayanmaktadır. Zira düşünsel, bilimsel ve kültürel gibi konularda yapılacakher türlü etkinlik bir şekilde dile dokunmak durumundadır. Dolayısıyla taraflarınherhangi birinde meydana gelen değişiklik diğerini de bir şekilde etkilediğindengerçekleşecek bu farklılıkta aralarında bir paralellik söz konusudur. Bu yüzdendil, düşünce, kültür ve bilimsel gelişmeleri tam anlamıyla birbirinden ayırmak yada birbirinden bağımsız bir şekilde ele alarak değerlendirmek sağlıklı bir durumarz etmeyecektir. Dil, zihnin aynası olarak kabul edildiği gibi dil ile düşünceadeta bir kâğıdın iki yüzü gibidir. Biri diğerinden ayrılamadığı gibi ikisinibirbirinden ayrı ele almak da mümkün değildir. Dil ve düşünceye bağlı olarakortaya çıkan kültürü de bunlar olmaksızın temellendirmek mümkün değildir.
  • Öğe
    Çağrı (1976) Filmi Örneğinde Tarihî Gerçekliklerin Sinemada Dönüşümü
    (Afyon Kocatepe Üniversitesi, 2024) Sarmış, Mustafa
    Bu makalede, tarihi olaylar sinemaya aktarılırken gerçeklik açısından ortaya çıkabilecek sorunlar Çağrı (1976) filmi örneğinde sorgulama altına alınmıştır. Böylece filmde yer alan söz konusu sorunların hem Müslümanların hem de diğer din mensuplarının İslam dinine yönelik algılarını nasıl yönlendirebileceği araştırılmıştır. Bu amaca bağlı olarak dokümantasyon yöntemiyle hem sinema ve tarih ilişkisi incelenmiş hem de Çağrı filmine yönelik yapılan sorgulayıcı çalışmalardan faydalanılmıştır. Ayrıca tarihsel film eleştirisi yöntemi üzerinden farklı açılardan karşılaştırmalar yapılmıştır. Çağrı filminde tarihi gerçekliklerden uzaklaşılmasına yol açan faktörler, bu filme yönelik yapılan diğer çalışmalardan farklı olarak sinema sosyolojisi, sinemasal yöntem ve perspektifler açısından irdelenmiş ve bu konular din sosyolojisi açısından değerlendirilmiştir. Sinema sosyolojisi açısından; yönetmenin istediği şekilde hareket etmesine engel olan konjonktürel şartlar, Hollywood endüstrisinden kaynaklanan doğrudan ve dolaylı baskı unsurları sebebiyle filmin içeriğinde karşılaşılan sınırlamalar, filmin Batılı ve Müslüman toplumlarda gösterime sokulabilmesi için mutlaka dikkate alınması gereken hassasiyetler Çağrı filmine yansıyan yönleriyle ele alınmıştır. Sinemasal yöntem ve perspektifler açısından; Hollywood anlatı sisteminin belirli kalıplar üzerinden inşa olması nedeniyle tarihi olayların aktarılmasında gerçeklikten uzak kurgusallıklara başvurulması, senaristlerin kişisel ve ideolojik yaklaşımlarının tarihi olayların belli bir perspektifle aktarılmasına yol açması, filmsel formatın tarihi olayları kesin bir bilgi olarak tek yönlü bir şekilde seyirciye sunması, film süresinin kısıtlı olmasına bağlı olarak filmin anlatısında tarihi olayların tüm yönleriyle gösterilememesi ve çeşitli çekim zorluklarına bağlı olarak karşılaşılan sınırlılıklar gibi birbiriyle ilişkili olan farklı konular Çağrı filmi üzerinden incelenmiştir. Bu kapsamda Çağrı filminde Hz. Muhammed’in gösterilmemesi nedeniyle kamerasal bakışın ortaya çıkardığı sorunlar, filmde Hz. Peygamber yerine yalnızca birkaç sahâbînin ön plana çıkması, İslam mücadelesinde öne çıkan Aşere-i mübeşşere’nin gösterilmemesi ve Ehl-i beyt’in kendisine yer bulamaması gibi önemli meselelerin tarihi gerçeklikleri nasıl değiştirebileceği ve seyircileri nasıl yönlendirebileceğine dair değerlendirmeler yapılmıştır. Sonuç olarak, Çağrı filminde bazı yönlerden tarihi gerçekliklerden uzaklaşılmasına yol açan belirli bir içeriğin söz konusu olduğu ve bu içeriğin bireyleri farklı bir İslam imajıyla buluşturabileceği anlaşılmaktadır.
  • Öğe
    Tehânevî’nin Keşşâfü Istılâhâti’l-Fünûn ve’l-Ulûm Adlı Eserinde Yer Alan Tasavvurât ile İlgili Maddeler Üzerine Bir İnceleme
    (Trabzon Üniversitesi, 2024) Evmeş, Adem; Akbay, Yunus Emre
    Tehânevî’nin (öl. 1158/1745’ten sonra)Keşşâfü Istılâhâti’l-Fünûn ve’l-Ulûm adlı eseri, İslam dünyasında bilimsel ve felsefi terminolojiyi detaylı bir şekilde açıklayan önemli bir kaynaktır. 18. yüzyıl Hindistan'ında yazılmış olan bu eser hem bilimsel hem de kültürel bağlamda geniş bir yelpazede terimlerin tanımlarını sunar. Tasavvurât bölümü ile ilgili kavramlar, bu eser içinde önemli bir yer tutar ve felsefi anlamda zihinsel kavrayış ve algı süreçleriyle ilgilidir. Bu makalede, eserdeki “tasavvurât” ile ilgili maddeler ele alınarak, bu kavramların anlamları ve tarihsel bağlamları araştırılmıştır. Araştırmanın temel amacı, Tehânevî’nin bu kavramları nasıl tanımladığını ve bu tanımların İslam düşüncesi içindeki yerini ve etkisini ortaya koymaktır. Bu bağlamda, “tasavvurât” teriminin nasıl ele alındığı, hangi felsefi geleneklere dayandığı ve Tehânevî'nin mantığın tasavvurât bölümünde yer alan kavramlara ilişkin yorumlarının hangi açılardan yenilikçi olduğu sorularına yanıt aranmaktadır. İncelemede, eserin ilgili bölümleri detaylı bir metin analizi yöntemiyle değerlendirilmiş ve literatürdeki kaynaklarla karşılaştırılmıştır. Eserde “tasavvurât” maddelerinin ele alındığı bölümde Tehânevî’nin, kavramların zihinsel temsillerini ayrıntılı bir şekilde açıklarken, İslam felsefesinin klasik kaynaklarından yoğun bir şekilde faydalanması dikkat çekicidir. Ayrıca o, bu kavramların farklı bilim ve felsefe dallarındaki kullanım biçimlerini de incelemiştir. Tehânevî’nin yaklaşımı, “tasavvurât” kavramını sadece felsefî değil, aynı zamanda bilimsel bir anlayışla ele alarak geniş bir perspektif sunmaktadır. Sonuç olarak, Tehânevî’nin Keşşâfü Istılâhâti’l-Fünûn ve’l-Ulûm eseri, İslam düşüncesinde terminoloji ve kavramların nasıl şekillendiğini anlamak için kritik bir kaynaktır. Bu çalışma hem İslam felsefesi ile mantık hem de genel terminoloji tarihi açısından bu kavramların önemini vurgulamakta ve Tehânevî’nin yapmış olduğu tanımların izlerini sürmeyi amaçlamaktadır.
  • Öğe
    İbn Tumlûs'un kategori anlayışı ve fârâbî etkiler
    (Aksaray Üniversitesi, 2025) Evmeş, Adem
    En genel yüklemler olarak ifade edilen kategoriler, ilk defa Aristoteles tarafından mantıksal bir kuram haline getirilmiştir. Aristoteles’ten sonra gelen İslâm mantıkçıları bu geleneği devam ettirmişlerdir. Bağdat Okulunun önemli temsilcilerden olan Fârâbî, Aristoteles’i takip ederek kategoriler konusunu Kitâbu’l-makûlât ve Kitâbu’l-Hurûf gibi eserlerinde çeşitli yönleriyle ele almıştır. Benzer isimde kitaplar Ebü’l-Ferec İbnü’t-Tayyib, İbn Sînâ ve İbn Rüşd vb. düşünürler tarafından da kaleme alınmıştır. Endülüs’teki düşünce hayatının önemli temsilcilerinden olan İbn Tumlûs, el-Muhtasar fi’l-mantık’ta Organon’u örnek alarak mantığın bütün konularını kısa bir şekilde incelemiştir. Bu çalışmada İbn Tumlûs’un kategori anlayışı ve Fârâbî’nin muhtemel etkileri ele alınmaktadır. Daha önce İbn Tumlûs’un kategori anlayışını Fârâbî’nin etkileri bağlamında ele alan çalışmanın olmaması bu alandaki önemli bir eksikliği gidermeyi amaçlayarak özgün katkılar sunmaktadır. Çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden doküman incelemesiyle veriler toplanmış, elde edilen veriler karşılaştırılarak analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda İbn Tumlûs’un kategori anlayışının meydana gelişinde Fârâbî’nin önemli bir etkiye sahip olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
  • Öğe
    Bir aydınlanma biçimi olarak “çıkış” kavramı
    (Aksaray Üniversitesi, 2025) Tülüce, Hüseyin Adem
    Bu çalışma, Platon’un metafiziksel düşüncesi ve Kant’ın eleştirel felsefesi ışığında çıkış kavramını felsefi bir perspektifle tartışmayı amaçlamaktadır. Bu tartışmayı yaparken Platon’un Devlet adlı eserinde yer alan anabasis ile Kant’ın Aydınlanma Nedir? Sorusuna Yanıt başlıklı makalesinde kullandığı ausgang kavramları temel referans noktaları olarak ele alınacaktır. Her iki filozofun eserlerinde kullandıkları anabasis ve ausgang sözcükleri kavramsal ve tarihsel bağlamları doğrultusunda analiz edilerek aralarındaki farklılar ve benzerlikler incelenecektir. Daha önce literatürde çıkış kavramı bağlamında her iki kavramı karşılaştıran bir çalışma yapılmamıştır. Çıkış kavramı, hem ontolojik ve epistemolojik bir yükselişi (aşağıdan yukarı doğru hareket) hem de toplumsallıktan bir kopuşu (içerden dışarı doğru hareket) içermektedir. Platon ve Kant bağlamında çıkış, zaman zaman bu iki anlamı bir araya getirse de aralarında kavrama verdikleri anlam açısından farklılıklar bulunmaktadır. Ancak her iki filozofta çıkışı bireyin ergin olmaya doğru yönelmesi olarak ifade et
  • Öğe
    The Dawn Of History: Perspectives From Classical Muslim Scholars
    (Aksaray Üniversitesi, 2025) Gökalp, Hüseyin; Kuşcalı, Ali
    Historians have proposed various perspectives on the beginning of history, a debate closely related to the definition of history itself. Some historians identify the emergence of written records as the beginning of history and refer to earlier periods as prehistory. Thus, lengthy periods without written records whether there wasn’t any at all or simply has not survived are considered outside of the historical studies. Another group challenges this categorical distinction by regarding oral traditions as part of historiography. However, this approach blurs the boundaries of concrete evidence, expanding the role of imagination for historians and archaeologists significantly. This discussion engages not only historiography but also intersects with philosophy and theology. This article aims to contribute to the discussions about the origins of history by examining perspectives from classical Muslim historians. The scope of this research includes accounts from classical Islamic historians regarding the starting points of history. The study employs document analysis methodology, examining seminal texts from classical Muslim historians to highlight how they approached the inception of history and their contributions to historiography. The significance of this research lies in providing a new and original perspective by comparatively analyzing theological perspectives of classical Islamic historians with modern historiographical methods. The key finding of this study is that classical Muslim historians associated the beginning of history with divine creation, thus interpreting the meaning of history and human existence within a broader co
  • Öğe
    Transformation of Historical Realities in Cinema in the Case of the Film The Message (1976)
    (Afyon Kocatepe Üniversitesi, 2024) Sarmış, Mustafa
    Bu makalede, tarihî olaylar sinemaya aktarılırken gerçeklik açısından ortaya çıkabilecek sorunlar Çağrı (1976) filmi örneğinde sorgulama altına alınmıştır. Böylece filmde yer alan söz konusu sorunların, hem Müslümanların hem de diğer din mensuplarının İslâm dinine yönelik algılarını nasıl yönlendirebileceği araştırılmıştır. Bu amaca bağlı olarak dokümantasyon yöntemiyle hem sinema ve tarih ilişkisi incelenmiş hem de Çağrı filmine yönelik yapılan sorgulayıcı çalışmalardan faydalanılmıştır. Ayrıca tarihsel film eleştirisi yöntemi üzerinden farklı açılardan karşılaştırmalar yapılmıştır. Çağrı filminde tarihî gerçekliklerden uzaklaşılmasına yol açan faktörler, bu filme yönelik yapılan diğer çalışmalardan farklı olarak sinema sosyolojisi, sinemasal yöntem ve perspektifler açısından irdelenmiş ve bu konular Din Sosyolojisi açısından değerlendirilmiştir. Sinema sosyolojisi açısından; yönetmenin istediği şekilde hareket etmesine engel olan konjonktürel şartlar, Hollywood endüstrisinden kaynaklanan doğrudan ve dolaylı baskı unsurları sebebiyle filmin içeriğinde karşılaşılan sınırlamalar, filmin Batılı ve Müslüman toplumlarda gösterime sokulabilmesi için mutlaka dikkate alınması gereken hassasiyetler Çağrı filmine yansıyan yönleriyle ele alınmıştır. Sinemasal yöntem ve perspektifler açısından; Hollywood anlatı sisteminin belirli kalıplar üzerinden inşa olması nedeniyle tarihî olayların aktarılmasında gerçeklikten uzak kurgusallıklara başvurulması, senaristlerin kişisel ve ideolojik yaklaşımlarının tarihî olayların belli bir perspektifle aktarılmasına yol açması, filmsel formatın tarihî olayları kesin bir bilgi olarak tek yönlü bir şekilde seyirciye sunması, film süresinin kısıtlı olmasına bağlı olarak filmin anlatısında tarihî olayların tüm yönleriyle gösterilememesi ve çeşitli çekim zorluklarına bağlı olarak karşılaşılan sınırlılıklar gibi birbiriyle ilişkili olan farklı konular Çağrı filmi üzerinden incelenmiştir. Bu kapsamda Çağrı filminde Hz. Muhammed’in gösterilmemesi nedeniyle kamerasal bakışın ortaya çıkardığı sorunlar, filmde Hz. Peygamber yerine yalnızca birkaç sahâbînin ön plana çıkması, İslâm mücadelesinde öne çıkan aşere-i mübeşşerenin gösterilmemesi ve Ehl-i Beyt’in kendisine yer bulamaması gibi önemli meselelerin tarihî gerçeklikleri nasıl değiştirebileceği ve seyircileri nasıl yönlendirebileceğine dair değerlendirmeler yapılmıştır. Sonuç olarak; Çağrı filminde bazı yönlerden tarihî gerçekliklerden uzaklaşılmasına yol açan belirli bir içeriğin söz konusu olduğu ve bu içeriğin bireyleri farklı bir İslâm imajıyla buluşturabileceği anlaşılmaktadır.
  • Öğe
    Üniversite öğrencilerinin sosyal medya kullanım pratikleri ve sosyal Medyanın etkilerine yönelik görüşleri: ASÜ örneğinde bir araştırma
    (Gümüşhane Üniversitesi, 2024) Baş, Fatih
    Bu makale küreselleşme ürünü olarak son yıllarda bireysel ve toplumsal alanda belirgin bir etkisi olan sosyal medyaya ve onun üniversite gençliği üzerindeki yansımalarına odaklanmaktadır. Sosyal medya, küreselleşme ve tüketim olgusunun toplumlara sunduğu yeni nesil iletişim ve sosyalleşme biçimidir. Dahası sosyal medya geleneksel medyadan farklı bir formata sahip olup, bireyin tutum ve davranışlarını etkilemede aktüel bir yönlendirici araç konumundadır. Geleneksel medyaya karşı sadece prosumer konumunda olan birey, sosyal medyada bir taraftan tüketici diğer taraftan da kendi düşüncelerini aktararak üretici konumunda bulunmaktadır. Bu bağlamda makalede ilk olarak kavramsal çerçeve çizilmektedir. Akabinde küreselleşme ve medya ilişkisi ele alınmakta, sosyal medyanın öğrenciler tarafından alımlanması Aksaray Üniversitesi örneği üzerinden analiz edilmektedir. Makalede teorik arka planın yanında nicel araştırma yöntemlerinden birisi olan ‘anket tekniği’ kullanılmaktadır. Aksaray Üniversitesinde eğitim gören öğrencilerle gerçekleştirilen anket sonuçları analiz edilmektedir. Böylece sosyal medya kullanımının üniversite öğrencileri üzerinde olumlu/olumsuz etkiler yaratıp yaratmadığı test edilmektedir. Elde edilen bulgular sosyal medyanın öğrenciler tarafından bağımlılık düzeyinde kullanıldığını ve kültür, inanç, değer, iletişim, tüketim gibi birçok alanı etkilediğini göstermektedir.
  • Öğe
    Çağrı (1976) filminde Hristiyan ve Yahudiler: İnşa edilen anlamlar ve dinler arası diyaloğun izleri
    (Trabzon Üniversitesi, 2023) Sarmış, Mustafa; Kuşcalı, Ali
    Bu makalede, Mustafa Akkad’ın yönetmenliğini üstlendiği orijinal adı The Message olan Çağrı (1976) filminde Hristiyan ve Yahudilerin ele alınış biçimi, İslam tarihi kaynaklarıyla ayrıntılı bir şekilde karşılaştırma yapılarak analiz edilmektedir. Bu amaca uygun olarak makalede tarihsel film eleştirisi yöntemi üzerinden sorgulamalarda bulunulmaktadır. Bu çerçevede makalede üçlü bir sırayla konular araştırılmaktadır: İlk olarak, Müslüman-Hristiyan ve Müslüman-Yahudi ilişkilerinin İslam tarihi kaynaklarında nasıl geçtiği genel olarak ortaya çıkarılmaktadır. İkinci olarak, Hristiyan ve Yahudilerin filmde nasıl gösterildiği içerik analizi yapılarak betimlenmektedir. Daha sonra bu iki durum arasında karşılaştırmalar yapılarak tarihi kaynaklar ile film arasındaki uyum analiz edilmektedir. Son olarak tarihi gerçeklikler ile film arasındaki farklılıklar tespit edilerek bu farklılıklar söylem analizi ve göstergebilimsel yöntemler üzerinden değerlendirilmektedir. Böylece filmde ne tür anlamların inşa edildiği irdelenmeye çalışılmaktadır. Bu kapsama bağlı olarak sorgulanan konular neticesinde, Çağrı filminde Hristiyan ve Yahudilerin İslam tarihi kaynaklarıyla uyuşmayan bir içerikle sunulduğu görülmektedir. Dikkatli bir şekilde incelendiğinde söz konusu bu farklılıkların dinler arası diyalog yaklaşımını destekleyen bir içerikle seyirciye sunulduğu anlaşılmaktadır. Bu şekilde bir yaklaşım sunulmasının sebebini ise Yahudi lobisinin ve Hristiyan çevrenin ağır bastığı Hollywood sinema endüstrisine ve filmi izleyecek Batılı seyircilerin tepkilerine bağlamak mümkün görünmektedir.
  • Öğe
    Zihin Felsefesi Bağlamında Ruh Kavramının Bilinç Kavramına Dönüşümü
    (Aksaray Üniversitesi, 2023) Tülüce, Hüseyin Adem
    Bilinç, modern zamanların en temel ve zor problemleri arasında yer alır. Bilince kaynaklık ettiğini düşündüğümüz ruh kavramı için de benzer şeyleri söylemek mümkündür. Çalışmada günümüz filozof ve nörobilimcilerinin ana uğraş alanlarından biri haline gelen bu problem, ruh kavramından bilinç kavramına doğru gerçekleşen dönüşüm çerçevesinde incelendi. Bu dönüşümün gerçekleşmesi insanın kendini ve evreni anlamaya ve açıklamaya çalışmasıyla mümkün olabilmiştir. Bu anlamlandırma ruh ve bilinç ile doğrudan ilgilidir. İnsan, varoluş tarihi boyunca doğaötesi bir arayışın içinde olmuştur. Bu arayışın birinci basamağında ruh, son basamağında ise bilinç vardır. İnsan, tarım toplumundan sibernetik topluma doğru büyük bir dönüşüm yaşamıştır. Tarım toplumunda, dini anlamda ruhu merkeze alan insan, sibernetik toplumda bilimsel anlamda bilinci merkeze almıştır. Makalede, yaşanan dönüşümü göstermek açısından ruh ve bilinç kavramları hem tarihi gelişim süreçleri itibariyle hem de zaman içinde geçirdikleri anlam dönüşümü açısından tasvir edildi. Makalede ruh sözcüğünün yerine geçebilecek şekilde bilinç sözcüğünün kullanımının tarihi, felsefî ve bilimsel zemini açıklanmıştır. Bu bağlamda da bilimsel dünya görüşü arttıkça ruh yerine bilincin kullanılmaya başlandığı meselesi üzerinde durulmuştur.
  • Öğe
    Şehrezûrî’nin Tarif Konusundaki Görüşleri
    (Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi, 2023) Evmeş, Adem
    Doğru düşünmenin kurallarını koyan mantık, tasavvur ve tasdik olarak iki kısma ayrılır. Tasavvur bölümünün amacı, tasavvurî bilinenlerden tasavvurî bilinmeyenlere ulaşmaktır. Dolayısıyla tasavvurî bilinmeyenlere ulaşmak için tariflere ihtiyaç duyarız. Bu makalede İşrâk felsefesinin önemli temsilcilerinden biri olan Şemsüddîn Şehrez?rî’nin (öl. 687/1288’den sonra) tarif hakkındaki görüşleri, problemleri ele alış şekli ve bunlara verdiği cevaplar incelenmektedir. Şehrezûrî, müstakil felsefe ansiklopedisi olarak ifade edilebilecek olan Resâ’ilü’ş-Şecereti’l-ilâhiyye eserinin yanı sıra Sühreverdî’nin (öl. 587/1191) Hikmetü’l-işrâk ve et-Telvîhât eserlerine şerh yazmıştır. Şehrezûrî’nin tarif konusundaki görüşlerini Resâ’ilü’ş-Şecereti’l-ilâhiyye eseri başta olmak üzere Hikmetü’l-işrâk ve et-Telvîhât’a yazdığı şerhler esas alınarak incelenmiştir. Şehrezûrî, Resâ’ilü’ş-Şecereti’l-ilâhiyye ve et-Telvîhât şerhinde tarif konusunu Meşşâî tarzda ele alırken, Hikmetü’l-işrâk şerhinde ise Sühreverdî’yi takip ederek İbn Sînâcı tarif teorisine yönelik eleştirilerini incelemektedir. Şehrezûrî, Resâ’ilü’ş-Şecereti’l-ilâhiyye’de tarif konusunu tarif eden-tarif edilen ilişkisi bağlamında ele almaktadır. Tarifte meydana gelebilecek hataları ise Sühreverdî’nin et-Telvîhât’ını esas alarak ortaya koymaktadır. Hikmetü’l-işrâk şerhinde ise İbn Sînâ’nın (öl. 428/1037) el-İşârât’ta ortaya koyduğu tarif teorisini eleştirerek, tarifin zorluğuna dikkat çekmektedir. Özellikle tarifin cins ve ayrımdan meydana geldiği iddiası Şehrezûrî tarafından ciddi bir şekilde eleştiriye tabi tutulmuştur. Çalışmamızda ilk olarak tarifin, kendisinin hakikatinin belirlenmesi yani doğru bir şekilde nasıl tarif edileceği ele alınmakta ve Şehrezûrî’nin bu konu hakkındaki görüşleri incelenmektedir. Daha sonra beş tümele dayanarak ortaya çıkan tarif çeşitleri, misal ve kavram yoluyla tarif; tarifte dikkate alınması gereken şartlar Şehrezûrî’nin görüşleri çerçevesinden bakılarak ele alınmaktadır. Son olarak ise Şehrezûrî’nin, Fahreddin Râzî’nin (öl. 606/1210) ileri sürdüğü tarifin imkânına yönelik itirazlarını nasıl ele aldığı ve ne şekilde çözüm sunduğu incelenmektedir. Ayrıca onun İslâm mantık geleneğindeki yeri, önemi ve katkıları belirlenmeye çalışılacaktır.
  • Öğe
    Şehrezûrî’de İlimler Tasnifi
    (Trabzon İlahiyat Dergisi, 2023) Evmeş, Adem
    İşrâkî felsefe geleneğinin önemli temsilcilerinden olan Şemsüddîn Muhammed b. Mahmûd eş-Şehrezûrî (ö. 687/1288’den sonra), Erbil ve Hemedan arasında yer alan Şehrezûr’da dünyaya gelmiştir. Hayatı hakkında sınırlı bilgilere sahip olduğumuz Şehrezûrî, Şihâbüddîn es-Sühreverdî el-Maktûl’ün (ö. 587/1191) eserlerine şerh yazmasının yanında müstakil eserler de kaleme almıştır. Eserlerinde mantık, fizik, metafizik konularına yer veren Şehrezûrî, ilimler tasnifini de ele almıştır. Felsefeyi varlık ve fiillere (eylem) bağlı olarak varlık felsefesi (ontoloji) üzerinden temellendiren Şehrezûrî’nin yapmış olduğu tasnifte İbn Sînâ başta olmak üzere Sühreverdî’nin etkileri de görülmektedir. Özellikle İbn Sînâ’nın (öl.428/1037) felsefî ve aklî ilimlere ilişkin yazdığı Risâle fî a?sâmi’l-‘ulûmi’l-‘a?liyye adıyla bilinen risâlesinin etkileri açıkça görülmektedir. İslâm düşüncesinde ilimler tasnifi geleneği içinde “ilahi ağaç motifini” kullanan Şehrezûrî’nin ilimler tasnifi ile ilgili şimdiye kadar bir çalışma yapılmamıştır. Bu makale İslâm düşüncesinde önemli bir yere sahip olan Şehrezûrî’nin ilimler tasnifiyle ilgili görşlerini incelemeyi ve değerlendirmeyi amaçlamaktadır.
  • Öğe
    Modern Batı Düşüncesi Bağlamında Ş. Teoman Duralı’nın İnsan Tasavvuru Anlayışına Eleştirel Bir Bakış
    (Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, 2023) Çaylı, Zafer; Tülüce, Hüseyin Adem
    Bu çalışmada çağdaş Türk düşünürlerinden Ş. Teoman Duralı’nın Descartes sonrası Batı düşüncesindeki bilimsel gelişmelerin din ve ahlâk anlayışında meydana getirdiği değişimlerin bir sonucu olarak ortaya çıkan insan tasavvuru eleştirisi kritik edilecektir. Batı’daki bilimsel gelişmeler düşünürlerin dine bakış açısını değiştirdiği gibi felsefî anlamda insana yüklenen anlamın da değişimine zemin hazırlamıştır. Batı düşüncesindeki bilim, felsefe ve ahlâk ilişkisi zemininde oluşan insan algısı, XVII. yüzyıl sonrasında Batı coğrafyasında gelişen emperyalizm ve kapitalizm ideolojisinin etkisiyle XIX. yüzyıldan itibaren İslam coğrafyasında düşünce ve yaşam şekline etkide bulunmuş; böylece olumlu veya olumsuz birçok değişimlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu değişimlerden hareketle Duralı, Aristoteles (MÖ 384-322)’ten itibaren “canlı” üzerine inşa edilen bilimsel düşüncenin yerine Descartes (1596-1650) sonrası “canlı olmayan” varlıklar üzerine kurulan bilim anlayışının hakim olmasının getirdiği problemlerden bahsetmekte; diğer bilimlerle birlikte biyolojideki gelişmelerle entegrasyon içerisinde insan “ben”inin direnç kaynaklarının yıkıma uğramasını ve ahlâk problemini eleştirmektedir. Bu durum insanın biyolojik bir varlığa indirgenmesine ve böylece manevî yapısının ihmal edilmesi problemine sebep olmuştur. İşte bu problemler karşısında Duralı’nın ortaya koyduğu çözüm önerilerinin temelinde İslam coğrafyası ve düşünce geleneğinin olması ve bu minvalde düşünceler üretmesi önemlidir. Bu durum Duralı’nın kendi coğrafyasının problemlerini oryantalist bir bakış açısıyla değil kendi öz kaynaklarıyla yüzleşerek çözmeye çalışmanın yolunu açmıştır.
  • Öğe
    Asabiye ve Sosyal Çevre/Dayanışma İlişkisinin Modern Metropoldeki İzdüşümü: Ser-dem Kafe Örneği
    (Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, 2023) Baş, Fatih
    Bu makalede İbn Haldun sosyolojisinde önemli bir yer tutan asabiye kavramı ile insanların ortak fiziksel ve toplumsal ortamını ifade eden sosyal çevre/dayanışma arasındaki ilişki ‘Ser-dem kafe’ örneği üzerinden analiz edilmektedir. Asabiye kavramı insanları bir arada tutan kan ve akrabalık bağı ile kavmiyet ve milliyet gibi bağlara dayanmaktadır. Bu bağlamda insanlar; bölge, şehir, mahalle, köy, komşuluk, akrabalık vb. birçok faktöre dayalı olarak büyükşehirlerde sosyal çevrelerini ve ilişkilerini kurmaktadırlar. Dolayısıyla asabiye kavramı modern hayatta sadece bir kan ve akrabalığa dayalı bağ olmanın ötesinde daha geniş bir anlam kazanarak; aynı bölge, il, ilçe bazlı bir toplumsal dayanışma ve güçlü olma ruhu halini almaktadır. Makale doğrultusunda Ankara’nın Emek semtinde bulunan Ser-dem kafenin asabiye ve sosyal çevre/dayanışma kapsamında nasıl bir işlevselliğe sahip olduğu ortaya konulmaktadır. Makalede metodolojik olarak nitel araştırma yöntemi olan yarı yapılandırılmış mülakat tekniğinden faydalanılmaktadır. Ser-dem kafeye düzenli olarak giden 11 katılımcı ile mülakat gerçekleştirilerek, bulgular asabiye ve sosyal çevre/dayanışma bağlamında analiz edilmektedir. Elde edilen sonuçlar insanların Ser-dem kafeyi tercih etmesindeki esas sebebin hemşeriliğe (aynı memleketten olma) dayalı asabiye olduğunu ve metropoldeki sosyal çevrelerini ve dayanışmalarını bu asabiye doğrultusunda oluşturduklarını göstermektedir.
  • Öğe
    Kutbuddin eş-Şirâzî’nin Akılcı Felsefeye ve Meşşâî Tanım Teorisine Eleştirileri: Şerhu Hikmetü’l-İşrâk’ı Bağlamında Bir Tahlil
    (Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, 2023) Evmeş, Adem
    Bu çalışmanın amacı, Kutbuddin eş-Şirâzî’nin akılcı felsefeye ve Meşşâî tanım teorisine yönelik eleştirileri incelemektir. İşrâk felsefesi söz konusu olduğunda akla gelen ilk isimlerden biri Kutbuddin eş-Şirâzî’dir. Bu bağlamda 14. yüzyılda yaşamış olan Şirâzî, hem Sühreverdî’nin eserine şerh yazarak hem de müstakil eserler kaleme alarak İşrâkî tavrıyla dikkat çekmektedir. Bu anlamda İşrâkî tavırla ilgili en açık ifadeleri Hikmetü’l-işrâk’a yazdığı şerhte rastlamak mümkündür. Şirâzî, İbn Sînâ’nın tarif teorisine eleştiriler yönelterek tanımın; ortak kurucu unsurlardan yani cins ve ayırt edici kurucu unsurların toplamından meydana gelmesinin zor olduğunu belirtir. Biz bu çalışmada öncelikle Şirâzî’nin Hikmetü’l-işrâk’a yazdığı şerhinin “mukaddimesinde” yer alan İbn Sînâ’ya yönelik eleştirilerini, bahsî hikmete zarar verdikleri görüşünü ve İşrâk felsefesinin kaynaklarını ele almaya çalışacağız. Daha sonra Şirâzî’nin tarif konusunda İbn Sînâcı tarif teorisine yönelik eleştirilerin inceleyeceğiz. Elde ettiğimiz bilgilerden hareketle de, Şirâzî’nin İşrâkîlik tasavvurunu ortaya koymaya, eleştirilerinin kaynağını ve getirdiği çözüm önerileri ele alınacaktır.
  • Öğe
    Hegemonic mechanism in religious groups
    (Ankara University, Journal of the Faculty of Divinity, 2022) Sarmış, Mustafa
    The purpose of this article is to reveal the effects of the social structural basic elements of religious groups on the members, the motives that enable the members to lead to religious groups, the elements that enable them to integrate with the group and to determine whether these factors cause to hegemony in the members and to examine whether these hegemonic elements direct the members through a functioning mechanism. In the article, the structural features of the groups and the attitudes and behaviors of the members towards the groups are discussed theoretically by using the social-psychological approach. In this context, especially along with the concepts of social influence and compliance, some terms such as obedience, submission, identification and adoption, interactions between group and members, and forms of relations between groups are investigated in relation to the concept of hegemony. In the article, the ideal type method was used within the interpretive social scientific approach framework. In this context, the studies carried out for orders and communities in Turkey were examined by the document analysis method. At the same time, the features that could lead to hegemony were organized under ten headings by taking into account the various observations of the researcher.
  • Öğe
    İnsan hakları: kavramları ve sorunları, İoanna Kuçuradi
    (Aksaray Üniversitesi, 2022) Sevgi, Gülender
    İoanna Kuçuradi’nin “İnsan Hakları: Kavramları ve Sorunları” adıyla yayımlanmış bu eseri, 1980 yılından itibaren insan haklarıyla ilgili kaleme aldığı makalelerin ve yaptığı konferansların derlenmesiyle oluşmuştur. Bu makalelerde ve konferanslarda, insan hakları meselelerini üst bir bakış açısıyla kavramsal ve eylemsel bütünlük içinde değerlendirmeleri, insan haklarına ilişkin global olarak içinde bulunduğumuz çıkmazlara rehber olması bakımından dikkate değerdir. Kuçuradi, öncelikle insan onuru/değeri bilgisine dayandırdığı insan hakları fikrini kavramlaştırmayı; ardından insan hakları kavramı ve bu kavrama ilişkin diğer bazı kavramları açıklığa kavuşturmayı ve kavramına ilişkin sorunları ve sorunlara ilişkin önerileri ortaya koymayı hedefler. İnsan hakları kavramlarını tarihsel-olgusal-algısal boyutlarıyla değerlendirmesi bakımdan geçmişe, buna ilişkin sorunları bağlamsal nitelikte ortaya koyması bakımından günümüze ve ilkesel öneriler sunması bakımından geleceğe ışık tutar.