Makale Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 146
  • Öğe
    Tarih öğretmen adaylarının “Dursun Dilek Tekniği” ile işlenen bir ders hakkındaki düşünceleri
    (Bayburt Üniversitesi, 2025) Okumuş, Osman
    Öğrenci özellikleri öğrenme-öğretme süreçlerinde dikkate alınması gereken bir konudur. Sınıftaki her bir öğrencinin farklı özelliklere sahip olması daha çok öğrencinin öğrenme sürecine dâhil olduğu süreç tasarımını gerektirmektedir. Bu araştırmada öğrencinin özelliklerini dikkate alan ve işbirlikçi, katılımcı bir teknik olan Dursun Dilek Tekniğinin (Öğrencilerin Yeteneklerine Dayalı Konu Merkezli Öğretim Tekniği) tarih derslerinin öğretiminde kullanımı üzerinde durulmuştur. Temel amaç; tekniğin kullanıldığı örnek bir tarih dersi uygulaması sonrası Dursun Dilek Tekniği hakkında tarih öğretmen adaylarının düşünce ve deneyimlerini tespit etmektir. Nitel araştırmanın doğasıyla ilintili bir şekilde durum araştırması olarak desenlenen araştırmada yarı yapılandırılmış görüşme formu aracılığıyla 25 Tarih öğretmen adayından veri toplanmıştır. Elde edilen veriler içerik analizi ile çözümlenerek sunulmuştur. Sonuç olarak katılımcıların büyük ölçüde olumlu deneyimler ortaya koyduğu ve tekniğin tarih derslerinin öğretiminde önemli katkılar sağlayacağı görülmüştür.
  • Öğe
    İktidar ve mizaç: Memlûk Sultanlarının karakter yapıları üzerine bir değerlendirme
    (Iğdır Üniversitesi, 2025) Gezen, Nihal
    Tarihe konu teşkil eden her bir hadise, kendisine özgü farklı mizaç ve karakter yapılarına sahip birey yahut bireyler tarafından gerçekleştirilmektedir. Elbette ki tarihi olaylar ve bu olayların failleri arasında karakter yapısı gereği benzerlikler bulunsa dahi her bir tarihi olay ve faili, doğrudan kendi benliğine özgü mizaç ve karakter yapısı gereği hareket ederek eşsiz bir şekilde tarihe geçmektedir. Bu sebepten dolayı tarihi olayları anlamak adına öncelikli olarak tarihin öznesi konumunda olan insanı tanımamız/tanımaya çalışmamız önem arz etmektedir. Memlûk sultanlarının karakteristik özellikleri şüphesiz devletin siyasi tarihi üzerine tesir etmekteydi. Başka bir deyişle devletin siyasi, sosyal ve ekonomik politikalarında ve hadiselerinde sultanların karakteristik özelliklerinin imzası görülmektedir. Bu çalışmada kaynaklardan istifade edebildiğimiz ölçüde, insanların asıl tabiatlarını oluşturan mizaç yapıları üzerinden Memlûk sultanlarının karakteristik özelliklerini ve bu özelliklerin, sultanların iktidarları üzerindeki tesirini ele alacağız. Memlûk sultanlarının karakterlerini ele aldığımız bu çalışmada, sultanların karakter ve mizaç yapılarının, sultanların kendi iktidar dönemlerindeki siyasi, askeri ve sosyo-ekonomik yapıya “olumlu” veya “olumsuz” anlamda etki ettiğini görmekteyiz. Çalışmada Bahri ve Burci Memlûk sultanları dönemleri, birbirinden ayırt edilmeksizin çalışmanın konusu bağlamında sultanların iktidarları üzerinden, çalışmanın asıl konusunu oluşturan ilgili kısımlar ele alınarak değerlendirilerektir.
  • Öğe
    Osmanlı Devleti’nde afet yönetimine bir örnek: 1889 ve 1890 malatya yangınları
    (Selim Hilmi Özkan, 2021) Satılmış, Selahattin
    Malatya kenti, 19. yüzyılın son çeyreğinde birçok felaket yaşadı. 3 Mart 1893 depreminde çok büyük tahribat ve can kaybı yaşayan Malatya, aynı yıl kolera salgını nedeniyle yüzlerce nüfusunu kaybetti. Bu afetlerin birkaç yıl öncesinde ise iki büyük yangın felaketine maruz kalarak, büyük miktarda maddi ve manevi zarara uğradı. İlk yangın 1889 yılı sonlarında çıktı ve Malatya Çarşısı’nı küle çevirdi. Aynı çarşı, daha üzerinden bir yıl geçmeden ikinci ve daha büyük bir yangın felaketi yaşadı. Yangınlarda çarşıdaki dükkânların yanı sıra diğer bazı binalar da büyük zarar gördü. Deprem sonrasında olduğu gibi yangınlar sonrasında da afetzedelerin yaraları sarılmaya çalışıldı. Bu hususta hem Malatya livası (sancağı) ve buranın bağlı olduğu Ma‘mûretü’l-‘Azîz vilâyetinin yöneticileri hem de başkent İstanbul’dan devleti yöneten Osmanlı hükümetinin temsilcilerinin gayretleri ile yangınzedelerin yaraları sarılmaya çalışıldı. Maddi yardımlar yapıldığı gibi Malatya halkına bazı kolaylıklar da sağlandı. Bu çalışmada, bahsi geçen yangınların çarşı ve etrafında yol açtığı zararlar, afetler sonrası yaşananlar, afetzedelerin yaralarının sarılması amacıyla yapılan çalışmalar ve alınan tedbirler arşiv belgeleri ve dönemin gazeteleri ışığında ele alınarak, o dönemde Malatya halkının ve bölge idarecilerinin çektiği maddi ve manevi sıkıntılara yer verildi.
  • Öğe
    Delhi Türk Sultanlığı’nda saltanat naipleri vesaltanat naiplerinin iktidar üzerine etkileri
    (Osman KÖSE, 2021) Gezen, Nihal
    Delhi Türk Sultanlığı 1206-1414 yılları arasında Hindistan’daDelhi merkez olmak üzere büyük bir çoğunluğu Türk olanhanedanlar tarafından yönetilmiştir. Delhi TürkSultanlığı’nda, yönetici kesim yerli halktan oluşmayıp devletteşkilatı, memlûk sistemi üzerine gelişme göstermiştir.Belirtilen zaman aralığında Türklerin varlığı, Hindistan’ınsiyasi, askeri, iktisadi ve kültürel hayatı üzerindeazımsanmayacak ölçüde etkili olmuştur. Bu devlettesaltanatın veraset ile intikaline itibar edilmemekteydi.Dolayısıyla kendisinde hükümdar olma arzusu taşıyanemirler/komutanlar için iktidarın yeni sahibi olmak, oldukçacazip idi. Sultanlığın üst pozisyonlarında yer alan veçoğunlukla sultandan sonra en yetkili makam sahibi olansaltanat naipleri için devletin sahip olduğu bu iktidar anlayışı,onları diğer emirlerden farklı olarak iktidar için daha fazlaistekli kılmıştır. Delhi Türk Sultanlığı’nda saltanat naipliğimakamı, kuruluşundan on dördüncü yüzyıl başına kadar yaniTuğluk hanedanlığı dönemine kadar etkili olmuştur. DelhiTürk Sultanlığı’nda saltanat naipleri, makamlarınınkendilerine tanımış olduğu geniş yetkiler ile güçlü bireremirdiler. Ancak onlar bu güçlerini, sadece makamınkendilerine vermiş olduğu güçten almamaktaydılar. Buçalışmada, Delhi Türk Sultanlığı bürokrasisinde yer alansaltanat naiplerinin iktidar üzerinde nasıl ve ne ölçüde etkiliolduklarını veyahut olamadıklarını göstermeye çalışacağız
  • Öğe
    Şehirköy: Osmanlı İmparatorluğu’nda şehirhükmünde köyler
    (Osman KÖSE, 2021) Açık, Turan
    Osmanlıların Anadolu’da ve Balkanlar’da bazıköylerine verdikleri Şehirköy ismi, modern bir zihiniçin tek bir kelime/kavram olarak anlamlandırılmasıgüç bir birlikteliktir. Bugün Sırbistan’da bulunan Pirotşehri, 14. yüzyılın ikinci yarısında fethedildiğinde,buraya Şehirköy/Şarköy adı verilmişti. Vergi esaslıtahrir defterlerinden bakıldığında, 16. yüzyılın ilkyarısında küçük bir şehir olarak görünen Şehirköy’ünböyle isimlendirilmesini tam anlamıyla idrak etmekmümkün değildir. Sadece küçük bir şehir olması ile budurumu izah etmek, Osmanlıların dünya görüşünühafife almak anlamına gelecektir. OsmanlıArşivindeki çeşitli belge serileri ile Anadolu’dan veBalkanlar’dan bulunan örnekler, Osmanlıların şehirve köye hangi ilmî perspektiften yaklaştığının tespiti,bir yerleşim yerini Şehirköy şeklinde isimlendirmeningerekçelerini kısmen ortaya koyma fırsatıvermektedir. İdarî taksimatta karşılığı olmayanşehirleri, fıkhî bir birim olarak anlamlandıranOsmanlılar, Cuma camii olan köyleri şehir hükmündekabul etmişlerdi. Bu noktada şehir ve köyü bir aradavar eden kavram ise “mısır” idi. Bir yerin şehiraddedilmesi için “lâzım/gerek şart” olarak Cumacâmii kabul edilmekte, bunun yanında pazarı, çarşısı,kalesi, mahkemesi olan köyler, tahrir defterlerinde“karye” şeklinde kaydedilmiş olsalar da, fıkhen şehirhükmündeydiler. Böylece şer‘î hukuk itibariyle şehirolan bu yerleşim yerleri, örfî hukuk bakımındanköydüler. Bu durum kimi zaman köylerin isimlerinede “Şehirköy/Şarköy/Şarkarye” şeklinde yansıyordu. Elinizdeki makalede, böyle bir isimlendirmeningerekçeleri fıkhî bir perspektiften izah edilmeye veOsmanlı İmparatorluğu’ndaki şehirköyler tasnifedilmeye çalışılmıştır.
  • Öğe
    Türk kültürü dergisinde tarih eğitimi tartışmaları (1963-1978)
    (Özgür Türker, 2021) Vurgun, Ahmet; Okumuş, Osman
    Tarih disiplini, insanlara geçmişle ilgili bilgi sunmasından kaynaklı hemen her dönem değer gören bir alan olmuştur. Sosyal ve siyasi pek çok konu vasıtasıyla insanlar ve toplumlar, yaşadığı değişimleri görme ve geldikleri durumu değerlendirme fırsatı bulmuşlardır. Bu anlamda toplumlarda tarih öğretimine önem verilmiş ve bu dersten bireysel ve toplumsal birtakım faydalar sağlaması beklenmiştir. Dersin insan ve toplum hayatına katkısının verimli bir şekilde arttırılması konusunda da çeşitli alanlarda (sempozyum, dergi, kitap vs.) görüş ve öneriler sunulmuştur. Bu görüş ve önerilerin incelenmesi; dönemin tarih anlayışı, tarih öğretiminin durumu gibi pek çok önemli konu hakkında bilgi birikimini ortaya çıkarmıştır. Bu kaynaklardan biri dergilerdir. Dergilerin pek çok alanla birlikte tarih araştırmalarında kaynak olarak değeri oldukça önemlidir. Süreli yayınlar kapsamında olan dergilerin yayımlandığı dönemin temel tartışmalarına ışık tuttuğu ve mevcut durumu gözler önüne getirdiği söylenebilir. Tarih eğitimi kapsamında yapılan çalışmaları incelemeye olanak sağlayan dergilerden biri Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü tarafından 1962-1980 yılları arasında yayımlanan Türk Kültürü dergisidir. Türk Kültürü dergisi yayımlandığı dönemde dil, tarih, kültür gibi konularda önemli bilimsel çalışmalar ortaya çıkarmıştır. Ortaya çıkan bu çalışmaların çeşitli alanlara katkı sağlayacak şekilde değerlendirilmesi mümkündür. Bu çalışmada doküman incelemesi yoluyla Türk Kültürü dergisinde yayımlanan tarih eğitimi makaleleri incelenmiş ve bu makalelerdeki temel tartışma alanları tespit edilmeye çalışılmıştır. Böylelikle dergide savunulan ve ortaya konulan düşüncelerin derli toplu bir şekilde sunulması da sağlanmıştır. Dergide tarih eğitimiyle ilgili ilk makalenin 1963 yılında son makalenin ise 1978 yılında kaleme alındığı görülmüştür. Tarih aralığının çok uzun olmaması belirtilen dönemdeki tartışmaların daha açık görülmesini sağlamıştır. İnceleme sonucunda, makaleler ele aldıkları konu bağlamında gruplandırılmış; Atatürk ve tarih, yükseköğretimde tarih araştırmaları ve öğretimi, ortaöğretimde tarih öğretimi başlıklarına ilişkin bilgiler elde edilmiştir. Çalışmalarda özellikle tarihin öneminden hareketle, tarih konularının öğretimi ve içerikle ilgili vurgunun daha yoğun olarak yapıldığı görülmüştür. Özellikle dergi ideolojisi doğrultusunda Atatürk dönemine de atıf yapılarak, millî tarih mevzuu ayrıntılı olarak ortaya konulmuştur. Atatürk’ün millî tarihe verdiği önem, yükseköğretim ve ortaöğretimde akademik usullerle millî tarihin öğretimi vurgusu dikkati çekmektedir. Atatürk ve tarih konusunda; öncelikle Atatürk’ün tarihe olan ilgisinin, tarih görüşünün ve bu dönemde yapılan çalışmaların Cumhuriyet’in tarih anlayışını inşa ettiği belirtilmiştir. Yükseköğretimdeki tarih araştırmaları ve öğretimi konusunda gelişen akademik tarihçiliğe bir metot ve disiplin kazandırılması ve verilen tarih eğitiminin niteliğinin arttırılması düşüncesi vurgulanmıştır. Ortaöğretimdeki tarih öğretimi hakkında da mevcut durum resmedildikten sonra müfredatta ve ders kitaplarında millî tarih anlayışının hâkim olması düşüncesi savunulmuştur. Genel olarak; Atatürk’ün tarih anlayışı ve konu hakkındaki çalışmaları, ortaöğretim ve yükseköğretimde tarihin durumu ve yapılması gerekenler üzerine bilgiler sunularak değerlendirilmiştir.
  • Öğe
    Tarihi ve toplumu yeniden düşünme önerisi olarak ırksal sözleşme
    (Enderun Tanıtım Hiz. Org. Yapım Basın Yayın Medya Turizm İnş. San. Tic. Ltd. Şti, 2021) Şimşek, Şerife
    Jamaikalı felsefeci Charles W. Mills’in ırk kavramını ve çağrıştırdığı ayrımcılık, eşitsizlik, kölelik, özgürlük gibi onunla ilintili konuları mesele edinip eleştirel ırk felsefesi penceresinden ele aldığı ve 1997 senesinde yayınladığı çalışması The Racial Contract, Özgün Aksakal’ın çevirisiyle Irksal Sözleşme adıyla 2020 yılında Patika Kitap tarafından basıldı.Avrupalı siyasal iktidarların sömürge döneminde işgal yoluyla hakimiyet kurduğu yakın-uzak coğrafyalarda uyguladığı politikalar, kitapta ırk kavramından hareketle incelenmektedir. Yazarın iddialarının merkezine yerleştirdiği ve kitap boyunca temellendirmeye çalıştığı şey, ırksal ayrımcılık olgusudur. Irksal Sözleşme burada, belli kesimlerin toplumsal uzlaşısıyla uygulamaya konulduğu kabul edilen bir durumdur. Tarihsel ve toplumsal karşılıklarıyla Irksal Sözleşme, temelde beyazların beyaz olmayanlardan üstün olduğuna dayalı kabuller kümesinin ifadesi olarak, hem bir vakıa hem de tarihe onun aracılığıyla yeniden bakmayı sağlayacak eleştirel kavramsal bir araç olarak görülmektedir.
  • Öğe
    Eski Asurca metinlerde çocuk bakıcılığı
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2021) Kuzuoğlu, Remzi; Kahya, Ömer
    Çoğunlukla ticari içerikli olan Kültepe metinlerinde çocukların bakımı ve yetiştirilmesiyle ilgili kısmi bilgiler de bulunmaktadır. Bu metinlerdeki geçişler, söz konusu dönemde çocuk bakıcısı ve sütannelik gibi kadın mesleklerinin var olduğunu göstermektedir. Burada yayınladığımız iki metin ēmiqtum “bakıcı, ev hizmetçisi” ile ilgilidir ve kelime ile ilgili yeni değerlendirmeler yapmayı sağlayan bilgiler içermektedir. Bu çalışmada çocuk bakımıyla ve yetiştirilmesiyle alakalı kelimeler incelenerek genel bir değerlendirme yapılmıştır.
  • Öğe
    Kırım’ın bağımsızlığına adanmış bir ömür: Osman Karabiber ve siyasî faaliyetleri
    (Kürşat ÖNCÜL, 2021) Derin, Yağmur; Ükten, Selim Serkan
    1552’de Korkunç İvan ile başlayan Rusya’nın Türk topraklarını işgali, sonraki devirlerde hız kesmeden devam etmiştir. Ruslar, Çarlık yönetiminden komünist rejime kadar hâkimiyeti altına aldığı topraklarda zoraki Hristiyanlığa döndürme ve asimilasyon çabaları gibi konularda Türkleri birçok baskıya maruz bırakmış, onların yaşam haklarını neredeyse ellerinden almıştır. Gerek çarlık yönetiminde gerekse imparatorluk yönetiminde Türkler daima baskı altında kaldığı gibi, Sovyetler döneminde de yine aynı durumla karşı karşıya kalmışlardır. Ağır siyaset altında varlığını devam ettirmek isteyen Türkler bu bağlamda birçok zorluk yaşamak zorunda kalmış, ezilmiş ve ses çıkaramaz duruma gelmişti. Sovyetler, en başta Rusya Türklerini kendi taraflarına çekmek için bağımsızlık vaatleri vermiş, Türkler bu durumdan faydalanmak isteyerek çeşitli milli faaliyetlere girişmişti. Fakat çok geçmeden verilen sözlerin hiçbiri yerine getirilmemiş, Rusya Türklerinin, bilhassa Kırım Türklerinin bağımsızlık umutları yok olmuştu. Bu doğrultuda uzun bir süreç boyunca baskı altında kalan Türklerin Rus hakimiyeti altında tutunma çabaları birçok bilimsel araştırmaya konu olmuştur. Makalede bahsi geçen konuya bir örnek olarak Kırım Türkleri ele alınmış ve Sovyetlerin Kırım’ı işgal sürecinde milli bir direnişçi olarak karşımıza çıkan Kırımlı Osman Karabiber’in hayatı incelenerek Rus hâkimiyeti altında biçare bağımsızlık mücadeleleri tespit edilmiştir. Rus hâkimiyeti altında yaşayan bir Türkün gözünden, Rusya’daki mevcut sistem içerisinde Türklerin siyasi durumları değerlendirilerek Osman Karabiber’in mücadele sürecindeki katkıları ve daha sonrasında yaşadıkları incelenmiştir.
  • Öğe
    Bizans coğrafyası
    (Murat Serdar, 2021) Bayram, Mehmet
    Bu bölüm, Erken Bizans dönemindeki Yunan coğrafi yazımı ve coğrafya algısının çeşitli biçimlerini ve yöntemlerini ortaya koymaktadır. Bizans için coğrafya, eski Yunanlıların birikimlerinin belirli dönem yazarları tarafından aktarılması ve bu bilgi birikiminin, el yazmalarının birebir kopyalanarak, eski yazılardan alıntılar yapılarak veya müstakil izahlar eklenerek kullanılması anlamına geliyordu. Bizanslıların coğrafya bilgilerini ve algılarını en çok etkileyen iki antik dönem yazarı Strabon ve Ptolemaios idi. Ayrıca Marcianus, Protagoras, Hierocles ve Stephanos tarafından yazılanlar gibi coğrafi incelemelerin yanı sıra, birçok tarihi kaynak coğrafya ile ilgili kapsamlı ilaveler (örneğin Philostorgius) içeriyordu. Elçilerin raporları da genellikle ziyaret ettikleri bölgelerin coğrafi bir analizini ihtiva ediyordu. Antakya okulunun Hıristiyanları (Antakyalı Theophilus, Tarsuslu Diodorus, Misisli (Mopsuestia) Theodorus, İskenderiyeli Kosmas) dünyanın yuvarlak olduğu teorisini reddetme eğilimindeydiler. Seyahatnameler ve seyyahların raporları, insanların nasıl seyahat ettiğine dair fikirler vermektedir. Tabula Peutingeriana, M.S. 435 civarında Roma yollarını gösterir.
  • Öğe
    Tarih derslerinde tarihsel film uygulaması hakkında öğrenci düşünceleri
    (Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi, 2020) Okumuş, Osman
    Tarih dersleri insanlık tarihinin geçmiş dönemlerine ilişkin önemli bilgiler sunmaktadır. Geçmişteki olay ve olguların sunumu sırasında da pek çok tarih, isim, yer vb. bilgi ortaya çıkmaktadır. İnsanlar geçmişte olup bitenleri merak etmekte; fakat, tarihin soyut ve ezbere dönük doğası öğrenmede bir engel teşkil etmektedir. Bu anlamda, insanların tarihi eğlenceli, somut ve akılda kalacak şekilde öğretecek yöntemler üzerinde çalışılmaktadır. Görsel ve işitsel anlamda zengin bir sunum içeriğine sahip filmler, son dönem çalışmalarında popüler bir konu haline gelmiş ve tarih öğretimine katkısı bakımından dikkatleri üzerine çekmiştir. Konu hakkında yapılan çalışmaların görece teorik ve nicel olarak yoğunluk kazandığı, konuyu derinlemesine incelemeye fırsat veren nitel araştırmaların ise konunun önemine göre yeterli sayıda olmadığı görülmektedir. Bu bakımdan çalışmadaki temel amaç, bir tarihsel film uygulaması üzerinden uygulama öncesinde ve uygulama sonrasında katılımcıların tarihsel filmlerin tarih öğretiminde kullanılmasına yönelik düşünce ve deneyimlerini tespit etmektir. Bu anlamda çalışma nitel araştırma yaklaşımı esas alınarak yürütülmüş ve durum araştırması olarak desenlenmiştir. Katılımcılar, Aksaray Üniversitesi’nin farklı bölüm ve fakültelerinde okuyan ve Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi dersini alan öğrencilerden 71 birinci sınıf öğrencisi gönüllülük esasına göre belirlenmiştir. Katılımcılara 5 ders saati boyunca 120 filmi izlettirilmiş ve filmle ilgili etkinlikler yapılmıştır. Uygulamanın ardından yarı yapılandırılmış görüşme formu aracılığıyla katılımcıların düşünce ve deneyimleri tespit edilmeye çalışılmıştır. Sonuç olarak, tarih derslerinde tarihsel film uygulamasının bazı sorunları (kötüye kullanım, içeriğin sıkıcı olması vs.) beraberinde getirse de dersi görsel ve somut hale getirerek kalıcılığı sağlaması, geçmişi daya iyi anlamayı sağlaması, derse yönelik olumlu duyguları geliştirmesi, derse katılımı sağlaması, zevkli ve etkileyici olması gibi nedenlerle katılımcılar tarafından beğenilmiş ve daha çok olumlu düşünce ve deneyimler paylaşılmıştır.
  • Öğe
    XIX. yüzyılda orta anadolu’da aşiret huzursuzluğu: Türkânlı aşireti örneği
    (Osman KÖSE, 2020) Sarıay, Ercimet
    Osmanlı sosyal yapısında önemli bir yere sahip olan konar-göçer aşiretler, tarihi süreç içerisinde devletin uyguladığı iskân politikası çerçevesinde yerleşik bir düzene sokulmaya çalışılmıştır. Ancak aşiretlerin geleneksel hayat tarzlarının değiştirilmesine yönelik atılan bu adımların zaman zaman bazı dirençlerle karşılaşmış olması uygulamada bu politikanın yürütülmesini zorlaştırmıştır. Uygulamada karşılaşılan zorlukların başında ise, konar-göçer aşiretlere mensup bazı grupların yaylak ve kışlaklara gidiş dönüş esnasında uygunsuz davranışları nedeniyle asayişin bozulmasıdır. Her ne kadar devlet asayiş ve emniyetin sağlanmasına yönelik bazı tedbirler almışsa da, aşiretlerin yol açtığı sorunları tam olarak giderememiştir. Çalışmada üzerinde durulan Türkânlı Aşireti, Orta Anadolu’da özellikle Konya ve Ankara çevresinde dağınık bir biçimde yer alan konar-göçer aşiretlerden biridir. Diğer bazı aşiretler gibi adı geçen aşirete mensup gruplar da asayişi bozucu tutum ve davranışlar içine girmişlerdir. Özellikle aşiret içinden çıkan eşkıya taifesinin uygunsuz hareketleri merkezi hükümeti ve yerel yönetimi bir hayli meşgul etmiştir. Çalışmada, Türkânlı Aşireti bağlamında aşiretin yaylak, kışlak ve iskân konusunda yol açtığı sorunlar, aşiret içinden çıkan eşkıyanın eylemleri ile merkezi ve yerel yönetimin buna ilişkin tutumu, arşiv kayıtları ışığında analiz edilip değerlendirilmiştir.
  • Öğe
    Hamid Paşa’nın van valiliği sırasında ermeni meselesi (1883-1887)
    (Terazi Yayıncılık Basım Dağıtım Danışmanlık Eğitim Organizasyon Matbaacılık Kırtasiye Tic. Ltd. Şti., 2020) Aslan, Taner
    1883-1887 tarihleri arasında Van Valiliği yapan Hamid Paşa, Van’daki Ermeni komitelerinin eylemleriyle ilgili önemli tespitlerde bulunmuş; bu tespitlerini Dâhiliye Nezareti ile paylaşarak, bunlarla ilgili olarak alınması gereken önlemlere dair görüşlerini içeren iki rapor sunmuştur. Hamid Paşa’nın Ermeni komitelerinin faaliyetlerini engellemesinden dolayı söz konusu komiteler, Dâhiliye Nezareti’ne onunla ilgili olarak asılsız ihbarlarda bulunmuşlar, bundan bir sonuç alamayınca da onun zehirlenerek öldürülmesine yol açmışlardır. Bu çalışmada Van Valisi Hamit Paşa’nın Van’daki Ermeni örgütlerinin faaliyetlerine dair tespitleri ve önlemleri ele alınmıştır.
  • Öğe
    Balıkesir ve çevresinin tarihsel depremleri (1850-1900)
    (Pamukkale Üniversitesi, 2020) Satılmış, Selahattin
    Birinci derecede deprem kuşağında yer alan Balıkesir ve çevresi, günümüzde olduğu gibi daha önceki dönemlerde de, çok sayıda depreme maruz kalmıştır. Dönemin arşiv belgeleri ve gazetelerinden elde edilen bilgiler ışığında bölgede XIX. yüzyılın ikinci yarısında 34 defa ana sarsıntının yaşandığı tespit edilebilmiştir. Bunlardan bir kısmı çok şiddetli derecede yaşanmış olup, can kayıplarına ve büyük miktarda hasarların oluşmasına yol açmıştır. Yıkıma sebep olan depremlerin ardından sergilenen afet yönetimi, depremzedelerin yaralarının sarılması açısından büyük önem arz etmiştir. Bu makale çalışması ile hem Balıkesir tarihi hem de Osmanlı doğal afetler tarihi literatürüne katkı sağlanması hedeflenmektedir. Ayrıca birinci el kaynaklardan yararlanılarak tespit edilen tarihsel depremlere dair sayısal veriler, bölgenin depremselliği açısından önem arz etmekte olup, deprem bilimciler için kaynak teşkil etmesi umulmaktadır.
  • Öğe
    Ankara vilayetinde yolsuzluk ve kaçakçılık üzerine bazı tespitler (1908-1918)
    (Serkan Yazıcı, 2020) Sarıay, Ercimet
    Tarihsel süreç içinde her devlette olduğu gibi Osmanlı Devleti’nde de bazı yolsuzluk olaylarına şahit olunmuştur. Devlet her daim yolsuzluğun önüne geçebilmek için bazı yasal düzenlemeler yapmıştır. Özellikle Tanzimat ve Meşrutiyet sürecinde yapılan düzenlemeler yolsuzluğun önlenebilmesi açısından son derece önemlidir. Ancak yapılan bu düzenlemeler yolsuzluk, rüşvet, zimmete para geçirme, irtikâp gibi kamusal ve toplumsal ahlakı zedeleyen olayları engelleyememiştir. Kamu düzenine zarar veren bir başka olgu da kaçakçılıktır. Kaçakçılık ülke genelinde her ne kadar kıyı kesimlerde yoğun olarak görülse de iç kesimler de bundan etkilenmiştir. Anadolu ulaşım ağı içerisinde önemli bir konuma sahip olan Ankara vilayeti, kaçakçılığın geçiş güzergâhlarından biri olmuştur. Bu minvalde, çok yaygın olmamakla birlikte vilayette, kaçakçılık, özellikle de tütün kaçakçılığına ilişkin vakalara şahit olunmuştur. Bununla birlikte Ankara’nın, incelenen dönemde, kaçak tütünün pazarlanması ve tüketilmesi açısından da bir pazar konumunda olduğu söylenebilir. Ekonomik, sosyal ve ahlaki çürümenin bir sonucu olan yolsuzluk ve kaçakçılık olgusu, Osmanlı Devleti’nin dağılma sürecinde hem merkezde hem de taşrada kamu düzeninin sağlıklı şekilde işlemesinin önündeki önemli sorunlardandır. Bu sorunlar zaman zaman Ankara vilayetinde de görülmüş ve toplumsal huzuru olumsuz yönde etkilemiştir. Yolsuzluk ve kaçakçılık vakalarının Ankara vilayetine yansımalarının ele alındığı bu çalışmanın kuramsal çerçevesi, yolsuzluk, rüşvet, zimmetine para geçirme, kaçakçılık (özellikle tütün kaçakçılığı) kavramları üzerine inşa edilmiştir. Çalışmanın temel amacı, incelenen dönemde Ankara vilayetinde meydana gelen yolsuzluk ve kaçakçılık vakalarını, merkezi hükümet ile yerel yönetimin bu konudaki tutumunu ve toplumun bundan nasıl etkilendiğini arşiv belgeleri ışığında ortaya koyabilmektir.
  • Öğe
    Bizans'ın 1403-1419 yıllarındaki son anadolu egemenliği
    (Murat Serdar, 2020) Karagöz, Selim
    Osmanlı Devleti Ankara Savaşından sonra Fetret Devri’ne girince Bizans, özellikle Konstantinopolis’in etrafındaki bazı bölgeleri eline geçirdi. Bizans’ın Mezofinya olarak adlandırdığı Konstantinopolis’in Anadolu yakasından İznik’e kadar olan kıyı bölgesi de Bizans’ın eline geçen topraklardandı. Bu bölgeyi özellikle önemli kılan ise Nikomedya’dan Konstantinopolis’e uzanan askeri güzergâhı içine almasıdır. Savaştan sonraki süreçte Türkler adım adım bu bölgeleri tekrar ele geçirmişlerdir. Dönem tarihçileri ve XVI. yüzyıl tarihçileri bu bölgelere düzenlenen seferler hakkında kısa malumatlar içerirler. Bu kaynaklar bazı noktalarda örtüşmekle birlikte hadisenin farklı anlatım biçimleri mevcuttur. İlginçtir ki günümüz Osmanlı ve Bizans tarihçileri bu dönemde vuku bulan hadiseler hakkında malumat içeren Osmanlı kaynaklarını sıklıkla gözden kaçırıyorlar. Mezofinya’daki Osmanlı faaliyetleri ile ilgili Osmanlı kaynaklarından en detaylı ve ilginç olanlardan biri işbu makalede ele aldığımız Farsça nüshasıdır. Çalışmada İdris-i Bitlisî’nin Farsça nüshasının iki farklı yazması olan Paris ve Petersburg nüshaları tarafımızca kullanılmıştır. Bitlisî’nin bu nadide nüshasını tercümesinin yanında hiç yayımlanmamış aslı ile birlikte aktarıyoruz.
  • Öğe
    19. yüzyılda Karamanoğlu Mehmet Bey Camii ve vakfı
    (Vakıflar Genel Müdürlüğü, 2020) Satılmış, Selahattin; Alp, Sefa
    Vakıf, genel olarak insanların ellerindeki mallarının bir kısmını veya tamamını Allah’ın rızasını kazanmak için hayır amaçlı sarf etmesidir. Bu düşünce ile XIX. yüzyılda Aksaray’da birçok yeni vakıf kurulduğu gibi daha önceki dönemlerde kurulan vakıfların önemli bir kısmı da faaliyetlerini devam ettirmiştir. Bu vakıflardan birisi de“Karamanoğlu Mehmet Bey Camii Vakfı”dır ki, inşa edildiği Anadolu Selçukluları döneminden itibaren Aksaray için tarihi bir öneme sahip olan Karamanoğlu Mehmet Bey Camii’nin giderlerini karşılamak amacıyla kurulmuştur. Arşiv kayıtlarında Karamanoğlu İbrahim Bey Camii, Karamanoğlu Camii ya da Cami-i Kebir (Ulu Camii) şeklinde geçen bu tarihi cami, vakfının sağladığı maddi imkanlarla günümüze kadar ulaşmış olup, halen Aksaray’ın en önemli mabedi olma özelliğini sürdürmektedir. Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinden elde edilen defter ve belgeler ışığında hazırlanan bu çalışmada Karamanoğlu Mehmet Bey Camii’nin tarihi, özellikleri, XIX. yüzyılda geçirdiği tamirler ve masrafları ile caminin bağlı bulunduğu vakfın görevlileri, vakfın gelirleri ve giderleri ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır.
  • Öğe
    Necib Asım (yazıksız)’ın tarihçiliği üzerine bazı tespitler
    (Ankara Üniversitesi, 2019) Sarıay, Ercimet
    Bu çalışmanın amacı, Türk tarihi ve tarihçiliğine önemli katkılar sunan ve Türkçülükfikrinin öncülerinden biri olan Necib Âsım (Yazıksız)’ın, özellikle Türk tarihikonusundaki fikirlerini ve eserlerini ortaya koymaktır. 29 Aralık 1861’de Kilis’tedünyaya gelen Necib Âsım, yaşamı boyunca hiç duraksamadan çalışmış, Türk tarihi,Türk dili ve Türk kültürüne eserleriyle önemli katkılar sağlamış ve 13 Aralık 1935’deİstanbul’da vefat etmiştir. Araştırmada Necib Âsım’ın çok sayıdaki makalesi ilekitapları karşılaştırılmış ve bunların ortak yönleri ve farklılıkları ortaya konulmayaçalışılmıştır. Necib Âsım’ın makale ve kitaplarının büyük bir kısmı OsmanlıTürkçesiyle yazılmıştır. Bunların büyük çoğunluğuna şu ana kadar hemen hemen hiçdeğinilmemiştir. Çalışmada Osmanlı Türkçesiyle yazılmış olan bu makale vekitapların büyük bir kısmı ilk elden kaynak olarak okunmuş ve değerlendirilmiştir.XIX. yüzyılın sonları ile XX. yüzyılın başları, Türk fikir tarihi açısından birlaboratuvar olarak görülebilir. Bu dönemde ortaya çıkan farklı görüşler farklı fikirakımlarını (Osmanlıcılık, İslamcılık, Batıcılık, Türkçülük) doğurmuştur. Bu görüşlerarasındaki tartışmalar, dönemin siyasi, ekonomik ve kültürel değişiminin bir sonucuolarak ortaya çıkmıştır. Türkçülük, zamanla diğer fikir akımlarının önüne geçerek,sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel hayata yön veren bir konuma gelmiştir.Çalışmada, dönemin diğer aydınları kadar üzerinde pek fazla durulmamış olanmütefekkir Necib Âsım’ın tarih konusundaki görüşleri ve eserleri ortaya konmuştur.Öte yandan, Necib Âsım’ın hayatını ele alırken, Bahaî (Veled Çelebi İzbudak)Efendi’nin 1897’de Malumat Mecmuası’nda kaleme aldığı Necib Âsım’la ilgili Teracim-i Ahvâl isimli hacimli makalesinden, yararlanılmıştır. Bunun dışında,Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nden ve Emekli Sandığı’ndan sağlanan kısıtlı birkaçbelge ile bazı araştırma eserlerinden de istifade edilmiştir.
  • Öğe
    Eski asurca metinlerde geçen bir meslek: Aslaku
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Kuzuoğlu, Remzi
    Eski Asurca metinler MÖ. 2. Binyılın ilk çeyreğinde Asurlu veSuriyeli tüccarların Anadolu’daki ticari faaliyetlerine ışık tutar. Büyükkısmı Kültepe’de ele geçen söz konusu metinlerden; Asur’dan Anadolu’yasevk edilen mallar arasında tekstilin önemli bir yeri olduğu, yaklaşık50’den fazla ürünün (kumaş ve elbiseler) Anadolu’ya ihraç edildiği ve buürünlerin Anadolu pazarlarında oldukça rağbet gördüğü anlaşılmaktadır.Söz konusu metinler, tekstilin çeşitliliğine ve pazara çıktıktan sonrakiticaretine dair detaylı bilgi içermelerine rağmen, tekstilin hammaddedenürüne dönüşünceye kadar geçirdiği süreçler ile bu sektördeki iş kolları vegörevlilerin kimlerden oluştuğu hususunda yetersizdir. Çivi yazılıbelgeler, Asur Ticaret Kolonileri Çağı olarak adlandırılan bu dönemde,Anadolu’da ašlāku olarak ifade edilen bir meslek grubunun varlığınaişaret etmektedir. Metinlerde çok fazla geçmeyen bu kelimenin tekstilsektörüyle ilgili olduğu düşünülmekte ve iş tanımıyla ilgili bazı yorumlaryapılmaktadır. Bu çalışmada, ašlāku’nun geçtiği metinler ele alınarak,konuyla ilgili bazı değerlendirmeler yapılacaktır.
  • Öğe
    Tarih öğretiminde sosyal medya ortamlarının kullanımına ilişkin tarih öğretmenlerinin görüşleri
    (Ahmet Şimşek, 2019) Okumuş, Osman
    Teknolojide yaşanan dönüşüm ve gelişmeler, eğitim-öğretim süreçlerini de etkilemektedir. Özellikle öğrencilerin dersle ilgili süreçlere etkin bir biçimde katılmasına ve derse yönelik olumlu duygular geliştirmesine katkısı olan teknolojik gelişmelerin öğrenme süreçlerine uygun hale getirilerek kullanıldığı görülmektedir. İnternet teknolojilerindeki gelişmelere paralel olarak ortaya çıkan sosyal medya ortamlarının bu türden gelişmelerden biri olduğu söylenebilir. Bireylere duygu ve deneyimlerini paylaşma, iletişim kurma, bilgi edinme gibi olanaklar sunan sosyal medya ortamlarının genç bireyler tarafından yoğun bir biçimde kullanıldığı görülmektedir. Sosyal medyanın öneminin ve popülerliğinin giderek artması bu ortamların ders kapsamında kullanımı konusunu gündeme getirmiştir. Öğrencilerin sosyal medya ortamlarını kullanarak hem eğlenmesi hem öğrenmesi hem de birtakım becerileri kazanması için alanyazında pek çok çalışma yapılmıştır. Bu çalışmada da genelde ezberlenmesi gereken zor bir ders olarak algılanan ve geçmişle ilgili soyut konulardan oluşan tarih derslerinin sosyal medya ortamları aracılığıyla öğretimi konusunda mevcut durumu tarih öğretmenlerinin gözünden değerlendirmek amaçlanmıştır. Bu kapsamda araştırma, nitel araştırma yaklaşımı ve nitel araştırma yaklaşımının doğasına uyumlu biçimde durum araştırması desenine uygun olarak yürütülmüştür. Yarı yapılandırılmış görüşme formu aracılığıyla 32 tarih öğretmeni ile görüşme yapılmıştır. Elde edilen veriler içerik analizi ile çözümlenmiştir. Sonuç olarak; tarih öğretmenleri tarafından sosyal medya ortamlarının sunduğu pek çok avantajla birlikte bazı sınırlılıkları da olduğu bununla birlikte, sosyal medya ortamlarının tarih öğretim faaliyetlerinde kullanımı için önemli bir potansiyel taşıdığı ifade edilmiştir. Katılımcıların ifadelerinden hem sosyal medya okur-yazarlığı hem de sosyal medya ortamlarının eğitim pedagojisine uygun kullanımı için eğitim alınması gerekliliği ön plana çıkmıştır.