Makale Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Bizans coğrafyası(Murat Serdar, 2021) Bayram, MehmetBu bölüm, Erken Bizans dönemindeki Yunan coğrafi yazımı ve coğrafya algısının çeşitli biçimlerini ve yöntemlerini ortaya koymaktadır. Bizans için coğrafya, eski Yunanlıların birikimlerinin belirli dönem yazarları tarafından aktarılması ve bu bilgi birikiminin, el yazmalarının birebir kopyalanarak, eski yazılardan alıntılar yapılarak veya müstakil izahlar eklenerek kullanılması anlamına geliyordu. Bizanslıların coğrafya bilgilerini ve algılarını en çok etkileyen iki antik dönem yazarı Strabon ve Ptolemaios idi. Ayrıca Marcianus, Protagoras, Hierocles ve Stephanos tarafından yazılanlar gibi coğrafi incelemelerin yanı sıra, birçok tarihi kaynak coğrafya ile ilgili kapsamlı ilaveler (örneğin Philostorgius) içeriyordu. Elçilerin raporları da genellikle ziyaret ettikleri bölgelerin coğrafi bir analizini ihtiva ediyordu. Antakya okulunun Hıristiyanları (Antakyalı Theophilus, Tarsuslu Diodorus, Misisli (Mopsuestia) Theodorus, İskenderiyeli Kosmas) dünyanın yuvarlak olduğu teorisini reddetme eğilimindeydiler. Seyahatnameler ve seyyahların raporları, insanların nasıl seyahat ettiğine dair fikirler vermektedir. Tabula Peutingeriana, M.S. 435 civarında Roma yollarını gösterir.Öğe Tarih derslerinde tarihsel film uygulaması hakkında öğrenci düşünceleri(Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi, 2020) Okumuş, OsmanTarih dersleri insanlık tarihinin geçmiş dönemlerine ilişkin önemli bilgiler sunmaktadır. Geçmişteki olay ve olguların sunumu sırasında da pek çok tarih, isim, yer vb. bilgi ortaya çıkmaktadır. İnsanlar geçmişte olup bitenleri merak etmekte; fakat, tarihin soyut ve ezbere dönük doğası öğrenmede bir engel teşkil etmektedir. Bu anlamda, insanların tarihi eğlenceli, somut ve akılda kalacak şekilde öğretecek yöntemler üzerinde çalışılmaktadır. Görsel ve işitsel anlamda zengin bir sunum içeriğine sahip filmler, son dönem çalışmalarında popüler bir konu haline gelmiş ve tarih öğretimine katkısı bakımından dikkatleri üzerine çekmiştir. Konu hakkında yapılan çalışmaların görece teorik ve nicel olarak yoğunluk kazandığı, konuyu derinlemesine incelemeye fırsat veren nitel araştırmaların ise konunun önemine göre yeterli sayıda olmadığı görülmektedir. Bu bakımdan çalışmadaki temel amaç, bir tarihsel film uygulaması üzerinden uygulama öncesinde ve uygulama sonrasında katılımcıların tarihsel filmlerin tarih öğretiminde kullanılmasına yönelik düşünce ve deneyimlerini tespit etmektir. Bu anlamda çalışma nitel araştırma yaklaşımı esas alınarak yürütülmüş ve durum araştırması olarak desenlenmiştir. Katılımcılar, Aksaray Üniversitesi’nin farklı bölüm ve fakültelerinde okuyan ve Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi dersini alan öğrencilerden 71 birinci sınıf öğrencisi gönüllülük esasına göre belirlenmiştir. Katılımcılara 5 ders saati boyunca 120 filmi izlettirilmiş ve filmle ilgili etkinlikler yapılmıştır. Uygulamanın ardından yarı yapılandırılmış görüşme formu aracılığıyla katılımcıların düşünce ve deneyimleri tespit edilmeye çalışılmıştır. Sonuç olarak, tarih derslerinde tarihsel film uygulamasının bazı sorunları (kötüye kullanım, içeriğin sıkıcı olması vs.) beraberinde getirse de dersi görsel ve somut hale getirerek kalıcılığı sağlaması, geçmişi daya iyi anlamayı sağlaması, derse yönelik olumlu duyguları geliştirmesi, derse katılımı sağlaması, zevkli ve etkileyici olması gibi nedenlerle katılımcılar tarafından beğenilmiş ve daha çok olumlu düşünce ve deneyimler paylaşılmıştır.Öğe XIX. yüzyılda orta anadolu’da aşiret huzursuzluğu: Türkânlı aşireti örneği(Osman KÖSE, 2020) Sarıay, ErcimetOsmanlı sosyal yapısında önemli bir yere sahip olan konar-göçer aşiretler, tarihi süreç içerisinde devletin uyguladığı iskân politikası çerçevesinde yerleşik bir düzene sokulmaya çalışılmıştır. Ancak aşiretlerin geleneksel hayat tarzlarının değiştirilmesine yönelik atılan bu adımların zaman zaman bazı dirençlerle karşılaşmış olması uygulamada bu politikanın yürütülmesini zorlaştırmıştır. Uygulamada karşılaşılan zorlukların başında ise, konar-göçer aşiretlere mensup bazı grupların yaylak ve kışlaklara gidiş dönüş esnasında uygunsuz davranışları nedeniyle asayişin bozulmasıdır. Her ne kadar devlet asayiş ve emniyetin sağlanmasına yönelik bazı tedbirler almışsa da, aşiretlerin yol açtığı sorunları tam olarak giderememiştir. Çalışmada üzerinde durulan Türkânlı Aşireti, Orta Anadolu’da özellikle Konya ve Ankara çevresinde dağınık bir biçimde yer alan konar-göçer aşiretlerden biridir. Diğer bazı aşiretler gibi adı geçen aşirete mensup gruplar da asayişi bozucu tutum ve davranışlar içine girmişlerdir. Özellikle aşiret içinden çıkan eşkıya taifesinin uygunsuz hareketleri merkezi hükümeti ve yerel yönetimi bir hayli meşgul etmiştir. Çalışmada, Türkânlı Aşireti bağlamında aşiretin yaylak, kışlak ve iskân konusunda yol açtığı sorunlar, aşiret içinden çıkan eşkıyanın eylemleri ile merkezi ve yerel yönetimin buna ilişkin tutumu, arşiv kayıtları ışığında analiz edilip değerlendirilmiştir.Öğe Hamid Paşa’nın van valiliği sırasında ermeni meselesi (1883-1887)(Terazi Yayıncılık Basım Dağıtım Danışmanlık Eğitim Organizasyon Matbaacılık Kırtasiye Tic. Ltd. Şti., 2020) Aslan, Taner1883-1887 tarihleri arasında Van Valiliği yapan Hamid Paşa, Van’daki Ermeni komitelerinin eylemleriyle ilgili önemli tespitlerde bulunmuş; bu tespitlerini Dâhiliye Nezareti ile paylaşarak, bunlarla ilgili olarak alınması gereken önlemlere dair görüşlerini içeren iki rapor sunmuştur. Hamid Paşa’nın Ermeni komitelerinin faaliyetlerini engellemesinden dolayı söz konusu komiteler, Dâhiliye Nezareti’ne onunla ilgili olarak asılsız ihbarlarda bulunmuşlar, bundan bir sonuç alamayınca da onun zehirlenerek öldürülmesine yol açmışlardır. Bu çalışmada Van Valisi Hamit Paşa’nın Van’daki Ermeni örgütlerinin faaliyetlerine dair tespitleri ve önlemleri ele alınmıştır.Öğe Balıkesir ve çevresinin tarihsel depremleri (1850-1900)(Pamukkale Üniversitesi, 2020) Satılmış, SelahattinBirinci derecede deprem kuşağında yer alan Balıkesir ve çevresi, günümüzde olduğu gibi daha önceki dönemlerde de, çok sayıda depreme maruz kalmıştır. Dönemin arşiv belgeleri ve gazetelerinden elde edilen bilgiler ışığında bölgede XIX. yüzyılın ikinci yarısında 34 defa ana sarsıntının yaşandığı tespit edilebilmiştir. Bunlardan bir kısmı çok şiddetli derecede yaşanmış olup, can kayıplarına ve büyük miktarda hasarların oluşmasına yol açmıştır. Yıkıma sebep olan depremlerin ardından sergilenen afet yönetimi, depremzedelerin yaralarının sarılması açısından büyük önem arz etmiştir. Bu makale çalışması ile hem Balıkesir tarihi hem de Osmanlı doğal afetler tarihi literatürüne katkı sağlanması hedeflenmektedir. Ayrıca birinci el kaynaklardan yararlanılarak tespit edilen tarihsel depremlere dair sayısal veriler, bölgenin depremselliği açısından önem arz etmekte olup, deprem bilimciler için kaynak teşkil etmesi umulmaktadır.Öğe Ankara vilayetinde yolsuzluk ve kaçakçılık üzerine bazı tespitler (1908-1918)(Serkan Yazıcı, 2020) Sarıay, ErcimetTarihsel süreç içinde her devlette olduğu gibi Osmanlı Devleti’nde de bazı yolsuzluk olaylarına şahit olunmuştur. Devlet her daim yolsuzluğun önüne geçebilmek için bazı yasal düzenlemeler yapmıştır. Özellikle Tanzimat ve Meşrutiyet sürecinde yapılan düzenlemeler yolsuzluğun önlenebilmesi açısından son derece önemlidir. Ancak yapılan bu düzenlemeler yolsuzluk, rüşvet, zimmete para geçirme, irtikâp gibi kamusal ve toplumsal ahlakı zedeleyen olayları engelleyememiştir. Kamu düzenine zarar veren bir başka olgu da kaçakçılıktır. Kaçakçılık ülke genelinde her ne kadar kıyı kesimlerde yoğun olarak görülse de iç kesimler de bundan etkilenmiştir. Anadolu ulaşım ağı içerisinde önemli bir konuma sahip olan Ankara vilayeti, kaçakçılığın geçiş güzergâhlarından biri olmuştur. Bu minvalde, çok yaygın olmamakla birlikte vilayette, kaçakçılık, özellikle de tütün kaçakçılığına ilişkin vakalara şahit olunmuştur. Bununla birlikte Ankara’nın, incelenen dönemde, kaçak tütünün pazarlanması ve tüketilmesi açısından da bir pazar konumunda olduğu söylenebilir. Ekonomik, sosyal ve ahlaki çürümenin bir sonucu olan yolsuzluk ve kaçakçılık olgusu, Osmanlı Devleti’nin dağılma sürecinde hem merkezde hem de taşrada kamu düzeninin sağlıklı şekilde işlemesinin önündeki önemli sorunlardandır. Bu sorunlar zaman zaman Ankara vilayetinde de görülmüş ve toplumsal huzuru olumsuz yönde etkilemiştir. Yolsuzluk ve kaçakçılık vakalarının Ankara vilayetine yansımalarının ele alındığı bu çalışmanın kuramsal çerçevesi, yolsuzluk, rüşvet, zimmetine para geçirme, kaçakçılık (özellikle tütün kaçakçılığı) kavramları üzerine inşa edilmiştir. Çalışmanın temel amacı, incelenen dönemde Ankara vilayetinde meydana gelen yolsuzluk ve kaçakçılık vakalarını, merkezi hükümet ile yerel yönetimin bu konudaki tutumunu ve toplumun bundan nasıl etkilendiğini arşiv belgeleri ışığında ortaya koyabilmektir.Öğe Bizans'ın 1403-1419 yıllarındaki son anadolu egemenliği(Murat Serdar, 2020) Karagöz, SelimOsmanlı Devleti Ankara Savaşından sonra Fetret Devri’ne girince Bizans, özellikle Konstantinopolis’in etrafındaki bazı bölgeleri eline geçirdi. Bizans’ın Mezofinya olarak adlandırdığı Konstantinopolis’in Anadolu yakasından İznik’e kadar olan kıyı bölgesi de Bizans’ın eline geçen topraklardandı. Bu bölgeyi özellikle önemli kılan ise Nikomedya’dan Konstantinopolis’e uzanan askeri güzergâhı içine almasıdır. Savaştan sonraki süreçte Türkler adım adım bu bölgeleri tekrar ele geçirmişlerdir. Dönem tarihçileri ve XVI. yüzyıl tarihçileri bu bölgelere düzenlenen seferler hakkında kısa malumatlar içerirler. Bu kaynaklar bazı noktalarda örtüşmekle birlikte hadisenin farklı anlatım biçimleri mevcuttur. İlginçtir ki günümüz Osmanlı ve Bizans tarihçileri bu dönemde vuku bulan hadiseler hakkında malumat içeren Osmanlı kaynaklarını sıklıkla gözden kaçırıyorlar. Mezofinya’daki Osmanlı faaliyetleri ile ilgili Osmanlı kaynaklarından en detaylı ve ilginç olanlardan biri işbu makalede ele aldığımız Farsça nüshasıdır. Çalışmada İdris-i Bitlisî’nin Farsça nüshasının iki farklı yazması olan Paris ve Petersburg nüshaları tarafımızca kullanılmıştır. Bitlisî’nin bu nadide nüshasını tercümesinin yanında hiç yayımlanmamış aslı ile birlikte aktarıyoruz.Öğe 19. yüzyılda Karamanoğlu Mehmet Bey Camii ve vakfı(Vakıflar Genel Müdürlüğü, 2020) Satılmış, Selahattin; Alp, SefaVakıf, genel olarak insanların ellerindeki mallarının bir kısmını veya tamamını Allah’ın rızasını kazanmak için hayır amaçlı sarf etmesidir. Bu düşünce ile XIX. yüzyılda Aksaray’da birçok yeni vakıf kurulduğu gibi daha önceki dönemlerde kurulan vakıfların önemli bir kısmı da faaliyetlerini devam ettirmiştir. Bu vakıflardan birisi de“Karamanoğlu Mehmet Bey Camii Vakfı”dır ki, inşa edildiği Anadolu Selçukluları döneminden itibaren Aksaray için tarihi bir öneme sahip olan Karamanoğlu Mehmet Bey Camii’nin giderlerini karşılamak amacıyla kurulmuştur. Arşiv kayıtlarında Karamanoğlu İbrahim Bey Camii, Karamanoğlu Camii ya da Cami-i Kebir (Ulu Camii) şeklinde geçen bu tarihi cami, vakfının sağladığı maddi imkanlarla günümüze kadar ulaşmış olup, halen Aksaray’ın en önemli mabedi olma özelliğini sürdürmektedir. Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinden elde edilen defter ve belgeler ışığında hazırlanan bu çalışmada Karamanoğlu Mehmet Bey Camii’nin tarihi, özellikleri, XIX. yüzyılda geçirdiği tamirler ve masrafları ile caminin bağlı bulunduğu vakfın görevlileri, vakfın gelirleri ve giderleri ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır.Öğe Necib Asım (yazıksız)’ın tarihçiliği üzerine bazı tespitler(Ankara Üniversitesi, 2019) Sarıay, ErcimetBu çalışmanın amacı, Türk tarihi ve tarihçiliğine önemli katkılar sunan ve Türkçülükfikrinin öncülerinden biri olan Necib Âsım (Yazıksız)’ın, özellikle Türk tarihikonusundaki fikirlerini ve eserlerini ortaya koymaktır. 29 Aralık 1861’de Kilis’tedünyaya gelen Necib Âsım, yaşamı boyunca hiç duraksamadan çalışmış, Türk tarihi,Türk dili ve Türk kültürüne eserleriyle önemli katkılar sağlamış ve 13 Aralık 1935’deİstanbul’da vefat etmiştir. Araştırmada Necib Âsım’ın çok sayıdaki makalesi ilekitapları karşılaştırılmış ve bunların ortak yönleri ve farklılıkları ortaya konulmayaçalışılmıştır. Necib Âsım’ın makale ve kitaplarının büyük bir kısmı OsmanlıTürkçesiyle yazılmıştır. Bunların büyük çoğunluğuna şu ana kadar hemen hemen hiçdeğinilmemiştir. Çalışmada Osmanlı Türkçesiyle yazılmış olan bu makale vekitapların büyük bir kısmı ilk elden kaynak olarak okunmuş ve değerlendirilmiştir.XIX. yüzyılın sonları ile XX. yüzyılın başları, Türk fikir tarihi açısından birlaboratuvar olarak görülebilir. Bu dönemde ortaya çıkan farklı görüşler farklı fikirakımlarını (Osmanlıcılık, İslamcılık, Batıcılık, Türkçülük) doğurmuştur. Bu görüşlerarasındaki tartışmalar, dönemin siyasi, ekonomik ve kültürel değişiminin bir sonucuolarak ortaya çıkmıştır. Türkçülük, zamanla diğer fikir akımlarının önüne geçerek,sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel hayata yön veren bir konuma gelmiştir.Çalışmada, dönemin diğer aydınları kadar üzerinde pek fazla durulmamış olanmütefekkir Necib Âsım’ın tarih konusundaki görüşleri ve eserleri ortaya konmuştur.Öte yandan, Necib Âsım’ın hayatını ele alırken, Bahaî (Veled Çelebi İzbudak)Efendi’nin 1897’de Malumat Mecmuası’nda kaleme aldığı Necib Âsım’la ilgili Teracim-i Ahvâl isimli hacimli makalesinden, yararlanılmıştır. Bunun dışında,Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nden ve Emekli Sandığı’ndan sağlanan kısıtlı birkaçbelge ile bazı araştırma eserlerinden de istifade edilmiştir.Öğe Eski asurca metinlerde geçen bir meslek: Aslaku(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Kuzuoğlu, RemziEski Asurca metinler MÖ. 2. Binyılın ilk çeyreğinde Asurlu veSuriyeli tüccarların Anadolu’daki ticari faaliyetlerine ışık tutar. Büyükkısmı Kültepe’de ele geçen söz konusu metinlerden; Asur’dan Anadolu’yasevk edilen mallar arasında tekstilin önemli bir yeri olduğu, yaklaşık50’den fazla ürünün (kumaş ve elbiseler) Anadolu’ya ihraç edildiği ve buürünlerin Anadolu pazarlarında oldukça rağbet gördüğü anlaşılmaktadır.Söz konusu metinler, tekstilin çeşitliliğine ve pazara çıktıktan sonrakiticaretine dair detaylı bilgi içermelerine rağmen, tekstilin hammaddedenürüne dönüşünceye kadar geçirdiği süreçler ile bu sektördeki iş kolları vegörevlilerin kimlerden oluştuğu hususunda yetersizdir. Çivi yazılıbelgeler, Asur Ticaret Kolonileri Çağı olarak adlandırılan bu dönemde,Anadolu’da ašlāku olarak ifade edilen bir meslek grubunun varlığınaişaret etmektedir. Metinlerde çok fazla geçmeyen bu kelimenin tekstilsektörüyle ilgili olduğu düşünülmekte ve iş tanımıyla ilgili bazı yorumlaryapılmaktadır. Bu çalışmada, ašlāku’nun geçtiği metinler ele alınarak,konuyla ilgili bazı değerlendirmeler yapılacaktır.Öğe Tarih öğretiminde sosyal medya ortamlarının kullanımına ilişkin tarih öğretmenlerinin görüşleri(Ahmet Şimşek, 2019) Okumuş, OsmanTeknolojide yaşanan dönüşüm ve gelişmeler, eğitim-öğretim süreçlerini de etkilemektedir. Özellikle öğrencilerin dersle ilgili süreçlere etkin bir biçimde katılmasına ve derse yönelik olumlu duygular geliştirmesine katkısı olan teknolojik gelişmelerin öğrenme süreçlerine uygun hale getirilerek kullanıldığı görülmektedir. İnternet teknolojilerindeki gelişmelere paralel olarak ortaya çıkan sosyal medya ortamlarının bu türden gelişmelerden biri olduğu söylenebilir. Bireylere duygu ve deneyimlerini paylaşma, iletişim kurma, bilgi edinme gibi olanaklar sunan sosyal medya ortamlarının genç bireyler tarafından yoğun bir biçimde kullanıldığı görülmektedir. Sosyal medyanın öneminin ve popülerliğinin giderek artması bu ortamların ders kapsamında kullanımı konusunu gündeme getirmiştir. Öğrencilerin sosyal medya ortamlarını kullanarak hem eğlenmesi hem öğrenmesi hem de birtakım becerileri kazanması için alanyazında pek çok çalışma yapılmıştır. Bu çalışmada da genelde ezberlenmesi gereken zor bir ders olarak algılanan ve geçmişle ilgili soyut konulardan oluşan tarih derslerinin sosyal medya ortamları aracılığıyla öğretimi konusunda mevcut durumu tarih öğretmenlerinin gözünden değerlendirmek amaçlanmıştır. Bu kapsamda araştırma, nitel araştırma yaklaşımı ve nitel araştırma yaklaşımının doğasına uyumlu biçimde durum araştırması desenine uygun olarak yürütülmüştür. Yarı yapılandırılmış görüşme formu aracılığıyla 32 tarih öğretmeni ile görüşme yapılmıştır. Elde edilen veriler içerik analizi ile çözümlenmiştir. Sonuç olarak; tarih öğretmenleri tarafından sosyal medya ortamlarının sunduğu pek çok avantajla birlikte bazı sınırlılıkları da olduğu bununla birlikte, sosyal medya ortamlarının tarih öğretim faaliyetlerinde kullanımı için önemli bir potansiyel taşıdığı ifade edilmiştir. Katılımcıların ifadelerinden hem sosyal medya okur-yazarlığı hem de sosyal medya ortamlarının eğitim pedagojisine uygun kullanımı için eğitim alınması gerekliliği ön plana çıkmıştır.Öğe Özbekistan’daki bir kaya resim alanının yeniden yorumlanması(Özgür Türker, 2019) Karagöz, Selim; Maksudov, Farhod A.Bu makale, Güney Özbekistan’da geçen yüzyılın başlarında keşfedilen Zarautsay kaya resimlerinin yeni bir izahını sunmaktadır. Yazar, bölgedeki ilk çiftçiler olduklarını ileri sürdüğü, arazide uçları kıvrık ilkel çapalarla çalışan bir grup antropomorfik figürün üzerinde özellikle durmaktadır. Yeni yorumdan elde edilen sonuçların tartışıldığı makale, bu bölgedeki kaya resimlerinin belki de Orta Asya tarihindeki toplumsal cinsiyete dayanan en eski kıyafet ve işbölümü tasviri olabileceğine dikkat çekmektedir.Öğe Sanal müzelerin tarih derslerinde kullanımının öğrenci görüşlerine göre değerlendirilmesi(Ahmet Şimşek, 2018) Kaya, Ramazan Rüçhan; Okumuş, OsmanBu araştırmanın amacı; öğrenci görüşlerinden hareketle, sanal müzelerin tarih dersinde kullanımını değerlendirmektir. Araştırma nitel araştırma yöntemiyle ve durum çalışması modeliyle yürütülmüştür. Araştırmanın çalışma grubunu; Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki Anadolu Öğretmen Lisesi 10. sınıfında öğrenimlerini sürdüren toplam 27 öğrenci oluşturmaktadır. Çalışma grubu, kolay ulaşılabilir durum örneklemesi yoluyla belirlenmiştir. Öğrencilerin sanal müze uygulamasını değerlendirmeleri için Topkapı Sarayı konusu sanal müze kullanılarak işlenmiştir. Veriler, uygulama öncesi ve uygulama sonrasında uygulanan sanal müze inceleme formu ile toplanmış ve içerik analizi ile analiz edilmiştir. Elde edilen bulgular; araştırmaya katılan öğrencilerin büyük çoğunluğunun daha önce sanal müze deneyimi yaşamadıklarını, sanal müzeyi internet üzerinden yapılan müze gezisi şeklinde nitelendirdiklerini, yapılacak sanal müze uygulamasından bilgi edinmeyi ve yarar görmeyi beklediklerini ortaya koymuştur. Sanal müze uygulaması sonrasında; öğrenciler, sanal müzenin görsel yönüne vurgu yaparak uygulamayı hem faydalı hem de ilgi çekici bulmuşlardır. Öğrenciler uygulama ile yeni bilgiler edindiklerini, kalıcı, kolay ve anlaşılır öğrenmeler sağladıklarını, sarayı gerçekten gezmiş gibi olduklarını dile getirmişlerdir. Sanal müze uygulaması sonrasında öğrencilerden bazıları, Topkapı Sarayı’nı gerçekten gezip görmek istediklerini belirtmişlerdir. Öğrenciler, sanal müze uygulamasının daha etkili olabilmesi için bu etkinliğe daha fazla zaman ayrılmasını, uygulama sırasında ayrıntılı bir anlatım olmasını, bu uygulamanın derslerde daha fazla kullanılmasını, uygulamaya müzik ve bilgi verme amaçlı ses eklenmesini ve yansıtılan görsellerin çözünürlüğünün daha net olmasını önermişlerdir.Öğe Kaçar ve osmanlı devletleri arasında belirsiz sınır meseleleri(Selçuk Üniversitesi, 2016) Soofizadeh, AbdolvahidYaklaşık yedi asır boyunca müşterek bir coğrafyayı paylaşan İran ve Osmanlı devletleri mezhep, siyasi ve içtimai farklılıkların gölgesinde bir türlü sağlam temellere oturtulamayan siyasi münasebetlerini, bir takım antlaşmalarla canlı tutmaya gayret gösterseler de, iki taraf arasında oluşturulmaya çalışılan ittifak, mezhepsel farklılığın pragmatik politikaların önüne set çekmesi ve bu ayrışmanın küresel güçler tarafından istismar malzemesi haline getirilmesi nedeniyle bir türlü istenilen düzeye ulaşamamıştır. İki taraf arasında meydana gelen anlaşmazlıkların önemli bir nedeni de uzun yıllar boyunca birbirine komşu olan bu iki kadim devlet arasındaki siyasi sınırların muayyen bir statüye kavuşturulamamış olmasıdır. Bu durum sınır bölgelerinde ve bilhassa da konargöçer aşiretlerin yarattığı ihlaller neticesinde küçük çaplı çatışmalara neden olmakta ve asıl zararı bölgede faaliyet gösteren tüccarlar ve zairler görmekteydi. Bu makalede birinci elden kaynaklar ve belgeler ışığında İran ve Osmanlı devletlerinin sınır meseleleri irdelenecek ve bu anlaşmazlıkların sebebiyet verdiği siyasi ve diplomatik krizlerin iki ülke üzerindeki olumsuz yansımalarına dikkat çekilecektir. Zira iki taraf arasında bir türlü önü alınamayan sınır anlaşmazlıkları savaş nedeni olmaktan ziyade, 19. yüzyılın siyasi konjonktüründe küresel güçlerin kıskacına alınan İran ve Osmanlı devletlerinin dayanışma ve ittifak içine girmesine engel teşkil etmiş ve netice itibariyle bu husumetten faydalanan yine batılı emperyalist devletler olmuştur.Öğe Ermeni Yardımsever Hayır Cemiyeti (Ermeni Cemiyyet-i Hâyriye-i Umûmiyesi) ve nizamnamesi(Terazi Yayıncılık Basım Dağıtım Danışmanlık Eğitim Organizasyon Matbaacılık Kırtasiye Tic. Ltd. Şti., 2016) Aslan, TanerErmeni Yardımsever Hayır Cemiyeti, Bogos Nubar Paşa tarafından1906 tarihinde Mısır'da kurulmuştur. Cemiyetin amacı, nizamnamesininbirinci maddesinde Ermenilerin maddi ve manevi kalkınmalarını sağlamakşeklinde geçmektedir. Cemiyetin gizli ve açık yürüttükleri faaliyetlerde,gerçek maksadın Osmanlı Devleti'nde isyan ve ihtilaller tertip etmeksuretiyle, Doğu Anadolu'da bağımsız bir Ermenistan devleti vücudagetirmek, hiç olmazsa Avrupa devletlerinin gözetim, denetim, yardım veteşvikleriyle muhtariyet elde etmekti. Çalışmada adı geçen cemiyetinfaaliyetleri ve nizamnamesi ele alınmıştır. Ekte nizamnamenin tam metintranskripsiyonu da yapılmıştır.Öğe İslam Kaynakları Işığında IX-XI. Yüzyıllarda Doğu Avrupa ve Kafkasya’da Siyasi ve Ticari Dinamikler(Serkan Yazıcı, 2024) Yıldırım, Mustafa; Karagöz, Selimİskandinav Rusların doğu seferleri (bugünkü Kuzey Kafkasya da dâhil Rusya’nın batı kısmı, Ukrayna ve Belarus toprakları) ve bölgedeki Türk halklarıyla kurdukları ilişkiler hakkında Rus Yıllıkları (PVL), Bizans Kronikleri, İskandinav Sagaları ve Latince kaynaklar bilgi vermektedir. Ancak, İslam dünyası (Arapça, Farsça ve hatta İbranice) kaynakları, İskandinavların doğudaki faaliyetleri hakkında diğer kaynaklardan farklı bir perspektif sunmaktadır. Arapça ve Farsça kaynaklar, titiz bir inceleme gerektirmekle birlikte, İskandinavların doğuya doğru göçlerinin amaçları, Türk-İskandinav ilişkilerinin başlangıç noktaları, ilişkilerin bölgesel ve küresel tarih üzerindeki yansımaları, Rus kimliğinin oluşumundaki rolleri ve hatta Rusların kökeni ile Ruslar ile Slavlar arasındaki farklılıklar hakkında diğer kaynaklara göre daha detaylı bilgiler sunmaktadır. Bu çalışmada, IX.-XI. yüzyıllarda Doğu Avrupa’da Türk ve İskandinav halkları hakkında geniş ancak bir o kadar da tartışmalı bilgi içeren İslam kaynaklarının kapsamlı bir analizi yapılacak ve bu kaynaklar ışığında ilgili yüzyıllarda Doğu Avrupa ve Kafkasya’daki siyasî ve ticarî dinamikler ele alınacaktır.Öğe İbn Haldun’a göre memlûklerde tasavvuf anlayışı(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2025) Gezen, Nihalİslam dininin anlaşılması ve yaşanılması noktasında tasavvuf, sahip olduğu derin ve ince manasıyla İslam medeniyeti açısından son derece önem arz etmektedir. Türk-İslam devletlerinin bilhassa siyasi ve askerî açıdan kaos yaşadığı zamanlarda tasavvufun bariz bir biçimde devlet ve halk için öneminin arttığı bilinmektedir. Nitekim Memlûk Devleti’nin ortaya çıktığı dönemde, bilindiği üzere İslam dünyası her açıdan zorluklar içerisinde bulunmaktaydı. Çalışma konumuzu oluşturan Memlûk Devleti Dönemi’nde, devletin içerisinde bulunduğu tarihî ve siyasi süreç sebebiyle Mısır ve Suriye topraklarında tasavvuf hem devlet hem de halk yaşamında belirgin bir rol oynamıştır. Bu çalışmada genel tarihî süreç içerisinde gelişen tasavvuf anlayışının Memlûk Devleti’ne kadar uzanan sürecini ve Memlûk Devleti zamanındaki yerini, tarihî önemini ve misyonunu ele alarak değerlendirmelerimizi aktarmayı hedeflemekteyiz. Bu noktada, olayları neden-sonuç ilişkisi bağlamında açıklamaya çalışan İbn Haldun’un (ö. 808/1406) aktardıkları bize ışık tutmaktadır. Çalışmada, dönemin tarihî kaynaklarından ve yakın tarihte konu hakkında yapılmış çalışmalardan istifade edilmiştir.Öğe Safevî devletinin kuruluş sürecinde “Ehl-i İhtisas” ve önemi(Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Türk Kültürü Açısından Hacı Bektaş-ı Veli Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi, 2025) Soofizadeh, AbdolvahidSafevî Devleti, başlangıçta bir tarikat olarak ortaya çıkan ancak zamanla siyasi bir güç haline gelen önemli bir devlettir. Safevî Tarikatı’nın kuruluş sürecinde “Ehl-i İhtisas” olarak bilinen bir grup, tarikatın liderliğini ve stratejik kararlarını yönlendirmede kritik bir rol oynamıştır. Bu grup, özellikle küçük yaşta olan Şah İsmail’in tahta çıkışında etkili olmuş, stratejik kararlar alarak Safevî Devleti’nin kurulmasına zemin hazırlamıştır. 14. ve 15. yüzyıllarda Safevî tarikatı, Akkoyunlu ve Karakoyunlu devletlerinden bazen destek alsa da bazen de baskı görmüştür. Ancak Şeyh Safiyyüddin’in soyundan gelen liderler, tarikatı ayakta tutmayı başarmış ve özellikle Şeyh Cüneyd döneminden Türkmen Kızılbaş aşiretlerinin desteğini kazanmışlardır. Bu aşiretlerin yardımıyla Safevî tarikatı askeri ve siyasi gücünü artırmış ve sonunda Şah İsmail’in tahta çıkmasını sağlayan süreci başlatmıştır. Şah İsmail’in tahta çıkışından sonra Ehl-i İhtisas içerisinden seçilen kişiler “Halîfetü’l-hulefâ” unvanına sahip olmuşlardır. Ancak zamanla bu makamın gücü azalmıştır. Safevî Devleti’nin kuruluş sürecinde Ehl-i İhtisas’ın rolü, tarikatın siyasi bir güç haline gelmesinde ve devletin stratejik yöneliminde kritik bir öneme sahiptir. Bu nedenle, bu grubun faaliyetleri ve tarihsel önemi, özellikle devletin kuruluş sürecinde ele alınmıştır.Öğe Ağalık Devri sona ererken Aksaray’ın idaresine dair 1857 tarihli bir arşiv belgesi ve düşündürdükleri(2022) Aygün, NecmettinOsmanlı Devleti’nin, güvenlik hususu başta olmak üzere tarım üretiminin ve asker temininin bel kemiği olan tımar sistemi, bilhassa mirî (devlete ait) topraklardan elde edilen tarım gelirlerinin devlet tarafından “askerî”lere1 (ehl-i örf mensuplarına) tımar olarak tahsis edilmesine dayanmaktaydı. Tımarlı sipahi köyde yaşar, tarımsal verimi düzenlemeye veya arttırmaya göz-kulak olur, öşür başta olmak üzere köylünün devlete vermesi gereken vergileri toplar, maaşını köy gelirlerinden alır, güvenliği sağlar, kamu yatırımlarına öncülük eder ve savaş zamanı geldiğinde de sefere iştirak ederdi. Böylelikle devlet, hem tarımsal üretimi hem de savaşacak insan gücü (sipahi) ihtiyacını teminat altına almış olurken ilave bir memura ihtiyaç duymadan vergilerini de toplardı. Başta tımar sisteminin hükmünü kaybetmeye başlaması olmak üzere, zamanla değişen şartlara2 bağlı olarak 1600’lü yılların ikinci yarısından 1840’lara kadar sancakbeylerinin yerlerini “mütesellim” denilen kimseler almaya başlamıştır3 . Bu dönem, aynı zamanda taşrada merkezi temsil eden alaybeyi, sancakbeyi ve beylerbeyi (vali) gibi üst düzey ehl-i örf mensuplarının bağımsızlıklarını giderek yitirmeye başlamalarına karşılık gelmektedir. Bu gelişme yereldeki ayan ve eşrafın taşrada yetki sahibi olmalarına imkân vermiştir. Bunlardan biri Ateşoğulları sülalesidir. Sülale, bazen sancakbeyi yerine bakan mütesellim göreviyle, genellikle de ayan statüsü ile 1770’lerden 1860’lara kadar Aksaray’ın yönetiminde doğrudan etkili olmuştur. Ateşoğlu Abdurrahman Ağa 1780’de doğmuş olup, Deveciyan Mahallesi nüfusuna kayıtlıdır. Babası da Aksaray’ın önde gelen idarecilerinden olup 1770’lerde ayanlık görevi bulunan biridir. Aksaray’da, oğul Abdurrahman Ağa’nın etkinliği, 1810’lu yıllarda öne çıkmaya başlamıştır. Aksaray ve çevresinin en etkin yerel şahsiyeti olması nedeniyle, 1828- 29 Osmanlı-Rus Harbine çağrılmıştır.Öğe XIX. yüzyılda avrupalı seyyahların gözünden Tebriz(Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, 2024) Bal, Gülten; Soofizadeh, AbdolvahidIn the XIXth century, the Iranian lands under the rule of the Qajar State, and thus the Azerbaijan Province, attracted the attention of Russia and Europe due to political, military and economic developments. The city of Tabriz, which was located on the route of the historical Silk Road and was a stop on the road that carried commercial goods between Asia, Ottoman lands and Europe, was also a political center due to its position as the office of the crown prince. In this century, many foreigners traveled to Iranian lands for political, economic, military, commercial, etc. reasons and conveyed the impressions they gained as a result. In our study, it is aimed to draw the profile of Tabriz, one of the metropolises of Iran, in the narratives of some foreign travelers who visited Iran and Azerbaijan for various reasons in the XIXth century and wrote about what they saw and experienced during these trips.