Makale Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Hubâb b. Münzir’in hayatı, islâm tarihindeki yeri ve önemi(Yediveren Kitap, 2024) Kuşçalı, AliSahâbîler Hz. Peygamber’in hayatında, vahiy sürecinden itibaren siyasî ve sosyal olaylara kadar çeşitli noktalarda önemli katkılarda bulunmuşlardır. Özellikle Medine’de devletin kurulması sürecinde ve devletin kurulmasının ardından gerçekleşen savaşlarda sahâbîler, gösterdikleri fedakarlıklarla Müslüman toplumun güvenliğini sağlamak ve devletin sınırlarını genişleterek İslam’ın güçlenmesine destek olmak amacıyla sorumluluk almışlardır. Ayrıca tüm bu süreçlerde bazı sahâbîler, sahip oldukları kişilik özellikleri ve karakter yapıları doğrultusunda Hz. Peygamber’in onayıyla olaylara müdahil olmuş ve İslam tarihinin şekillenmesinde kritik roller üstlenmişlerdir. Bu nokta itibariyle Hubâb b. Münzir, Hz. Peygamber’in katıldığı tüm savaşlarda yer almış, bu mücadelelerde çeşitli görevleri üstlenmiş ve sunduğu önerilerle olayların seyrine ve sonuçlarına etki etmiş bir sahâbî olarak öne çıkmıştır. Araştırmada, Hubâb b. Münzir’in hayatıyla alakalı geniş bir perspektif sunabilmek amacıyla, başta temel İslam tarihi kaynakları olmak üzere yerli ve yabancı literatürde bulunan kaynaklar detaylı bir şekilde incelenerek ilgili bilgilere ulaşılmaya çalışılmıştır. Hz. Peygamber’in düşünce özgürlüğüne ve istişareye verdiği önemi vurgulamak, aynı zamanda Hz. Peygamber’in vefatının ardından halife seçimi konusundaki görüşmelerin gerçekleştiği Sakîfe toplantısındaki tartışmalara odaklanmak amacıyla yapılan araştırmalarda, Hubâb b. Münzir ile alakalı bazı bilgilerin bulunduğu gözlemlenmiştir. Ancak Hubâb b. Münzir’in hayatını inceleyen müstakil bir araştırmaya rastlanılmamıştır. Oysaki Hubâb b. Münzir’in, Hz. Peygamber'in hicretinden sonraki olaylarda sorumluluk alarak önemli görevler üstlendiği açıkça görülmektedir. Hubâb b. Münzir, Bedir Savaşı öncesinde Hz. Peygamber’in belirlediği karargâh yerinin stratejik açıdan uygun olmadığını düşünerek sunduğu öneri ile karargâhın yerinin değiştirilmesini sağlamıştır. Hubâb b. Münzir’in önerisinin hayata geçirilmesiyle Müslümanlar, savaşın başında su kaynaklarını kontrol altına alarak hem lojistik hem de psikolojik anlamda Mekkelilere karşı bir üstünlük elde etmişlerdir. Hz. Peygamber, Uhud Savaşı öncesinde gizli bir görevle Hubâb b. Münzir’i vazifelendirmiş ve o, Mekkelilerin arasına sızarak gerekli istihbaratı toplamış ve bunları Hz. Peygamber’e aktarmıştır. Benî Kurayza kuşatması öncesinde gerçekleşen istişare toplantısında Hubâb b. Münzir, kuşatmanın hızlı bir şekilde sona ermesi için ordunun Yahudi kaleleri arasına yerleştirilerek iletişimin kesilmesi önerisinde bulunmuştur. Hayber Savaşı’nda Müslüman askerlerinin konumunu savaş taktiği açısından uygun bulmayan Hubâb b. Münzir, Hz. Peygamber’e gelerek bulundukları yerin kaleden atılacak okların menzilinde olduğunu ve ayrıca bu yerin bataklık olması nedeniyle hastalıklara sebep olabileceğini ifade etmiştir. Bunlardan dolayı, orduyu daha güvenli bir yere taşıma önerisini sunmuş ve bu önerisi de Hz. Peygamber tarafından kabul edilmiştir. Hz. Peygamber ile katıldığı gazvelerin yanı sıra Hubâb b. Münzir, Hz. Ali ile birlikte Füls Seriyyesi’ne de iştirak etmiş ve onun tarafından istihbarat toplamakla vazifelendirilmiştir. Hubâb b. Münzir, gözcülük sırasında ele geçirdikleri bir köleden elde ettikleri bilgiler sayesinde, Tayy kabilesinin olası bir pususunu da engellemişlerdir. Hz. Peygamber’in vefatının ardından Ensârın düzenlediği Sakîfe toplantısında, halifeliğin en çok Ensâr tarafından hak edildiğine inanmış ve bu görüşünü toplantının sonuna kadar sürdürmüştür. Ancak süreç istediği gibi gelişmemiş, halifelik konusunda Muhâcilerin talepleri ağır basmaya başlayınca bir çözüm olarak Ensâr ve Muhâcirlerden birer halife olması önerisinde bulunmuştur. Netice olarak, Hubâb b. Münzir’in Hz. Peygamber’e savaş öncesinde ve savaş sürecinde sunduğu önerilerin genellikle kabul gördüğü ve bu önerilerin uygulamaya konularak savaşın sonucunu etkilediği gözlemlenmiştir. Bu bağlamda, Hubâb b. Münzir’in özgüveni yüksek, kararlı, cesur ve savaş stratejilerine hâkim bir kişiliğe sahip olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Bu araştırma, Hubâb b. Münzir’in hayatını ve yaşadığı dönemin olaylarındaki etkisini incelemeyi hedeflemektedir.Öğe Mustafa Reşit Paşa ve Tanzimat(Mustapha Rashid Pasha and administrative reforms, 2014) Ata, Ramazan; Çifçi, Osman ZahidBir tarihçinin dediği gibi; Gerçeklik ressam için neyse tarihçi için de odur. Nasıl ki tek bir manzara yoksa tek bir tarih de yoktur. Geçmiş herkese farklı bir ışık altında görülür. Mustafa Reşit Paşa’nın yaşadığı ve en önemli aktörlerinden birisi olduğu Tanzimat dönemi bakış açısına göre değişen böyle bir dönemdir. Kimine göre Osmanlı Devleti’ni yıkımın eşiğine getiren sürecin başlangıcıyken, kimine göreyse bu devletin yaşam süresini uzatan ve aydınlarını modernleştirerek getirdiği Liberal ve Batıcı medeniyet düşüncesi ile Cumhuriyet’e giden yolu açan bir süreçtir. Tanzimat nasıl bakış açısına göre değişiyorsa, Mustafa Reşit Paşa da değişir. Mustafa Reşit Paşa; hürriyet kahramanlığından vatan hainliğine çok geniş bir çizgide değerlendirilmektedir. Biz onu, dönemin Osmanlı belgeleri ışığında Mısır meselesinin halledilmesi ve Tanzimat’ın ilanındaki rolüyle ele alacağız.Öğe Anadolu Türk-İslam medeniyeti ve dayandığı temeller(Tarihin Peşinde Uluslararası Tarih ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2016) Ata, RamazanAnadolu Türk?İslam Medeniyeti olarak özel bir vurgulama yapıldığı zaman, dört evren? sel değerin sentezini ifade edilmektedir ki bunlar; din, adalet, barış ve insan haklarıdır. Selçuklular, Anadolu’ya geldikleri andan itibaren bu değerlerin temsilcisi olmuşlardır. Selçuklu Türkleri ve Osmanlılar, Müslüman olmalarına ve bu dinin koruyuculuğunu yapmalarına rağmen, Anadolu’daki diğer dinlere karşı adil bir muamele göstermişlerdir. Herinanç sahibi dinini yaşamada, devlete itaat etmesi ve vergilerini ödemesi karşılığında serbest bırakılmıştır. İnsanlarinançlarını değiştirmeye zorlanmamıştır. İslam kelimesinin bizzat barış manasına gelen ifadesi Anadolu’da asırlarca yaşanmıştır. Anadolu’da yaşa? yan değişik inançtan insanların din, dil, ırk, mezhep ayrımına tabi tutulmadan barış içinde yaşadıkları tarihi bir gerçektir. Dönemin şartları içinde değerlendirildiği zaman bu medeniyet, insan haklarına en fazla riayet eden medeniyet olmuştur denilebilir. Bunun görülebilmesi için aynı çağın medeniyetleriyle karşılaştırma yapılması yeterlidir. Bu medeniyetin kaynağı; Türk tarihi, İslam dini ve Anadolu kültürlerinde aranmalıdır.Öğe Osman Turan'a göre Anadolu Selçuklu Devleti zamanında Aksaray(Özel Akademi, 2016) Ata, RamazanAksaray eski ticaret yolları üzerinde bulunan tarihin kadim şehirlerinden birisidir. Dönem içinde yükselişler ve düşüşler yaşamıştır. Yeni bir medeniyet sentezine Anadolu Selçuklu Devleti zamanında doğudan ve batıdan gelen parlak zekâlarla ulaşmıştır. Özellikle II. Kılıçarslan döneminde maddi ve manevi alanda yapılan imar faaliyetleri ile Dâr-ı Sulehâ ve Dâr-ı Zafer sıfatlarını hak etmiştir. Aksaray Belediyesi tarafından 2014 yılında kendisine amblem olarak seçilen Alayhan kervansarayındaki tek başlı çift gövdeli aslan figürü bize Anadolu Selçuklu medeniyetinin kuruluş felsefesini hatırlatmıştır. Horasan’dan yola çıkan Mevlana, ?ran, Irak, Hicaz ve Suriye yoluyla işlediği düşünce ve tasavvufunu Anadolu’ya getirirken; Endülüs’den yola çıkan Muhyiddin Arabî, ?spanya, Mağrip, Mısır, Hicaz, Irak ve Suriye yoluyla işlediği düşünce ve tasavvufunu Anadolu’ya getirmiştir. Doğu ve batının düşünce ve tasavvufu, Aksaray’ın da içinde bulunduğu Anadolu medeniyet havzasının kadim kültürleri ile harmanlanarak hoşgörüye dayalı Anadolu ?slam medeniyetini ortaya çıkarmıştır.Öğe Osmanlı devletinde cemalîler okulu: Cemal Halvetî ve Zenbilli Ali Cemalî Efendi(Fırat Üniversitesi, 2015) Ata, RamazanXV-XVI. asırlarda Osmanlı Devleti'nde her alanda olduğu gibi ilim, fikir ve tasavvuf alanında da zirve dönemi yaşanmıştır. Biz bu çalışmamızda dönemin iki köşetaşı diyebileceğimiz, Halvetîliğin Cemalî kolunun kurucusu ve Anadolu'yu Şiileşmekten kurtaran en önemli şahsiyetlerden olan Cemal Halvetî'nin Tefsir Risalesi ile amcazâdesi olan dönemin şeyhülislamı ve Kanunî dönemi kanunnamelerinin düzenleyicisi Zenbilli Ali Cemalî Efendi'nin Nasihat Risalesi'nin bir karşılaştırmasını yapmaya çalışacağız. Böylece bu zirve dönemde ilimle tasavvufun elele vererek ideal insanı nasıl yetiştirdiğini ortaya koymak için gayret göstereceğiz. Osmanlı Devleti yükselme ve zirve döneminde, pek az istisnalar hariç, insanların maddi ve manevi yönden eğitimi için medrese ile tekkeler arasında uyumlu bir birliktelik kurmuştu. İnsan-ı Kamil olmanın yollarını ortaya koymaya çalışan her iki âlim de farklı yöntemlerle aynı sonuca varmışlardır. Değerler eğitimi bakımından baktığımızda, medrese-tekke-zaviye bağlantısı koptuğu andan itibaren Osmanlı Devleti gerilemeye başlamıştır.