Tez Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe 1402'likler meselesi bağlamında Türkiye'de akademinin dönüşümü (1980-1994)(Aksaray Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Telli Dursun, Özlem; Oral, MustafaOrtaçağ'da kendini göstermeye başlayan üniversiteler, Türkiye'de Osmanlı Dönemi'nden başlayarak günümüze kadar pek çok reformlara, yeniliklere, değişikliklere sahne olmuştur. Özellikle, 1980 askeri darbesinin sonucunda yükseköğretim önemli ölçüde etkilenmiştir. Bu çerçevede, üniversitenin yönetiminden sorumlu, geniş yetkiler verilen yeni bir kurum (Yükseköğretim Kurulu) oluşturulmuştur. Sıkıyönetimin olduğu bir dönemde ve öğretim üyelerinin kariyerlerine yönelik önemli kararlar alma yetkisine sahip bir kurum olan Yükseköğretim Kurulu'nun kurulması sonrasında birçok akademisyenin görevine son verilmiştir. Bu çalışmada, 6 Kasım 1981 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nu ile yükseköğretimin yeniden yapılandırılması, sevk ve idaresi için YÖK'ün kurulmasının ardından çalışmaları sakıncalı olarak görülen ve bu nedenle görevlerinden alınanların, istifa edenlerin, görev yerleri değiştirilenlerin, görevlerinden alınıp tekrar görevine geri dönenlerin, kısaca 1402'lik olarak adlandırılan akademisyenlerin yaşadıkları süreçlerin gözler önüne serilmesi, döneme ışık tutulması ve bu bağlamda Türkiye'deki yükseköğretimin nasıl bir dönüşüm geçirdiğinin ortaya konulması hedeflenmektedir. Çalışmada, nitel araştırma yaklaşımı benimsenmiş olup, yarı yapılandırılmış görüşme formu aracılığıyla veriler toplanmış, söz konusu dönemde görevinden uzaklaştırılan akademisyenler, o dönemde konu ile yakından ilgilenen basın mensupları ve eğitimlerine devam eden üniversite öğrencileri ile görüşmeler gerçekleştirilmiştir. 1980 sonrası Türkiye'de üniversitelerde 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu'na bağlı olarak yaşanan birçok gelişmenin ve özellikle de akademisyen tasfiyelerinin genel olarak bir hukuk ve hukuk devleti sorunu olarak algılandığı görülmekle birlikte, yapılan görüşmeler ve incelenen kaynakların analizi, tüm bu yaşananların bütün dünyada devletlerin ve kamu yönetiminin genel işleyişi ile ilgili büyük bir anlayış değişikliğinin Türkiye'ye yansımaları şeklinde değerlendirilmesinin daha doğru olacağını göstermektedir.Öğe AB üyesi üniter, bölgeli ve federal devletler ile Türkiye'de yerel özerkliğin yönetişim üzerine etkisi: Karşılaştırmalı bir analiz(Aksaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Karademir, Alper; Tok, NafizToplumsal refahı arttırıcı devlet anlayışı yerini 1980 sonrası dönemde daha görünür hale gelen yerelleşme, yeni sağ, yeni kamu yönetimi, yönetişim gibi olgular etrafında, açıklık, hesap verebilirlik, katılımcılık, etkinlik, etkililik ve verimlilik gibi kavramlar ekseninde kurgulanmış daha çok denetleyicilik ve düzenleyicilik işlevlerine odaklanan sınırlı bir devlet anlayışına bırakmıştır. Bu dönüşüm, halka en yakın hizmet birimleri olarak kabul edilen yerel yönetimlerin, merkezi hükümetler karşısında özellikle idari ve hukuki anlamda daha güçlü hale getirilmesi yönünde bir eğilimin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesiyle diğer bir ifadeyle daha özerk hale getirilmesi özellikle halkın ihtiyaç duyduğu hizmetlerin daha etkin ve etkili sunulmasına olumlu katkılar sağlayacağı düşüncesi Avrupa Birliği, Dünya Bankası, Birleşmiş Milletler gibi kurumlar tarafından büyük ölçüde kabul görmektedir. Yapılan bu çalışmada, önemi her geçen gün artan yerel yönetimlerin güçlendirilmesini amaçlayan yerel özerkliğin kavramsal çerçevesi, uluslararası bir belge olan Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı bağlamında ele alınmış ve analiz edilmiştir. Öte yandan kamusal hizmetlerin etkin, etkili ve verimli sunulabilmesinde kritik önemi olduğu düşünülen yönetişim olgusu ise hizmetlerin belirlenmesi ve sunulması sürecine özel sektör, birey ve sivil toplum yapılarının da katıldığı bir sürece işaret etmektedir. Yönetişimin aynı zamanda merkeze ait yetkinin merkez dışında yer alan yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri gibi yapılara yetki devrini içeren çok boyutlu bir yönetim stratejisi olarak sınırlı bir devlet aygıtına giden yolda önemli bir role sahip olduğu düşünülmektedir. Ayrıca yönetişim, merkeziyetçi devlet yapısını, yetki paylaşımı yoluyla zayıflatarak ya da daha yumuşak bir ifadeyle güç dengesini yerel yönetimler ve devlet dışı aktörlere doğru kaydırarak neolibereal anlayışa uygun olarak daha demokratik, etkin ve verimli bir yönetsel yapıyı amaçlamaktadır. Amaçları doğrultusunda yönetişim ve yerel özerklik olguları birlikte değerlendirildiğinde, bu iki olgu arasında hizmet sunumunda etkinlik, ekonomiklik, verimlilik, demokratik bir yönetsel yapı gibi benzerliklerin varlığı göze çarpmaktadır. Bu bağlamda, çalışmanın amacı, idari yapılarına göre kategorize edilen AB'ye üye (Fransa, Bulgaristan, Almanya, Belçika, İtalya ve İspanya) ve aday (Türkiye) ülkelerde 2008-2020 dönemi için yerel özerkliğin yönetişim üzerine etkisini panel veri analiz yöntemiyle incelemektir. Ayrıca çalışma kapsamında gerçekleştirilecek veriye dayalı analiz ile yerel özerkliğin uygulanma derecesinin ülkelerin idari yapılarına göre değişip değişmediğini de inceleyerek, literatüre ampirik bir katkı sunulması amaçlanmaktadır. Bu doğrultuda, ilk olarak Avrupa Konseyi tarafından yayınlanan Yerel Özerklik Endeksi'nden elde edilen verilerden faydalanılarak kurulan ampirik modelde yerel özerkliğe bağımsız değişken olarak yer verilmiştir. Ardından, kamusal alanda hizmet sunumunda etkinliğin, verimliliğin ve etkililiğin ne derece sağlandığını ölçümleyebilmek için Dünya Bankası tarafından 1999 yılından itibaren yayımlanan Dünya Yönetişim Göstergeleri'nden elde edilen veriler de modelde bağımlı değişken olarak kullanılarak analizler gerçekleştirilmiştir. Bu şekilde çalışmanın amacı olan yerel özerkliğin yönetişim üzerine etkilerini anlamaya yönelik bulgular elde edilmeye çalışılmıştır. Elde edilen bulgular genel olarak değerlendirildiğinde incelenen literatürle de uyumlu olarak, yerel özerkliğin yönetişim süreçlerini olumlu yönde etkilediği tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra çalışma, taranan literatür dahilinde daha önce ampirik olarak analiz edilmediği görülen, yerel özerkliğin yönetişim üzerine etkilerinin ülkelerin idari yapılarına göre şekillenmediğini göstermektedir.Öğe Siyasi liderlikte algı ve imaj yönetimi(Aksaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Aytay, Tuğba; Tok, Nafizİnsanoğlunun tarihine bakıldığında, bir arada yaşamaya başladıkları günden itibaren grupları yöneten liderler olduğu görülmektedir. Demokrasi altında yönetilen bütün ülkelerde siyasi partiler bulunmakta, her partinin de bir lideri olmaktadır. Seçim süreçlerinde liderin çizdiği imaj, partisinin aldığı oyları doğrudan ve büyük oranda etkilemektedir. Bu bağlamda siyasi parti liderlerinin halkın algısında oluşturacakları imaj çalışmaları, bilimsel araştırmaların konusu haline gelmiştir. Bu araştırmanın temel amacı siyasi liderlikte algı ve imaj oluşturma süreçlerini incelemek, seçmenlerin gözünde lider/parti bağımlılığının boyutlarını belirlemektir. Bu amaç doğrultusunda yapılan çalışmada nicel ve nitel araştırma yöntemleri birlikte kullanılmıştır. Literatür taraması ile ana konulara açıklık getirildikten sonra 480 kişilik bir örneklem grubundan internet aracılığı ile elde edilen veriler analiz edilmiştir. Çalışmanın yapıldığı dönem itibarı ile küresel Covid salgınını önlemek adına yürürlükteki güvenlik önlemleri nedeniyle verilerin internet aracılığı ile toplanmasına karar verilmiştir. Çalışmada kullanılan anket formları Temizel (2012), Tatar (2007) ve Kaleli (2014) tarafından yapılan Doktora Tezi çalışmalarından derlenmiş, seçilen sorularla ilgili uzman görüşü alınarak uygulamaya konulmuştur. Google Forms üzerinden toplanan verilerin analizinde SPSS istatistik programı kullanılmıştır. Toplanan verilerin güvenirlik analizi sonucunda Cronbach's Alpha değeri 0,889 bulunmuş ve verilerin yüksek güvenirlik düzeyinde olduğu kabul edilmiştir. Yapılan analizler sonucunda siyasi liderlikte imajın seçmenlerin gözünde oldukça önemli olduğu, seçmenlerin parti liderlerine yüksek düzeyde bağlılık duydukları gibi sonuçlara ulaşılmıştır.Öğe Hukuk devleti bağlamında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin kuvvetler ayrılığı açısından bir değerlendirmesi(Aksaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) İşık, Mustafa; Oral, Mustafaİnsanlık tarihinin en eski ve kompleks organizasyonu olan devlet tüzel kişiliğinin hukuksal fonksiyonlarını yerine getiren organlar arasındaki ilişki ve roller kapsamında bir çerçeve oluşturan anayasalar, genel olarak yasama, yürütme ve yargı erkleri kapsamında formüle edilmekte ve siyasal iktidarın kullanımını kristalize eden kuvvetlerin fonksiyonları da yine bu çerçevede ele alınmaktadır. Yargı erkinin özel durumu bir tarafa olmak üzere, yasama ve yürütme güçlerinin kullanımı, bunlar arasındaki ilişkiler ve üstlendikleri roller, genel yaklaşım olarak hükümet modellerinin kategorize edilmesine temel teşkil etmekte, aynı zamanda ilgili tasniflerde bir kriter işlevi görmektedir. Konuya Türkiye tecrübesi bağlamında bakıldığında ise, ilk Türk Anayasası olan 1876 Kanun-u Esasi ve daha sonrasında 1921, 1924, 1961 ve nihayetinde farklı tarihlerde önemli değişikliklere uğrayan ve şu an yürürlükte bulunan 1982 Anayasası ile tecrübe edilen 150 yıla yakın bir hikâye karşımızda durmaktadır. Bu dönem; 1982 Anayasası ile getirilen hükümet sistemlerinin farklı görünümleri ve temel özellikleri/nitelikleri ile mevcut Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne gelinceye kadarki süreci de içermektedir. Türk anayasa tarihi açısından geçmişteki anayasa deneyimleri çerçevesinde güçlerin birbirinden oldukça farklı biçimlerde konumlandırıldığı açık bir şekilde görülebilmektedir. Başkanlık sistemine giden bu süreç içerisinde dikkat çeken bir nokta ise hukuk devleti bağlamında ve kuvvetler ayrılığı çerçevesinde sistemin mütemadiyen yürütme erkinin güçlendirilmesi yönünde değişikliklere uğramasıdır. Bu Doktora tezinin temel amacı; 2017 tarihli anayasa değişikliği kapsamında parlamenter sistemin terkedilmesi suretiyle tesis edilen ve hala yeni bir sistem olması hasebiyle eksiklikleri ve uygulaması bağlamında tartışılan, eleştiriler ve önerilerle inşası/gelişimi devam etmekte olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin Kuvvetler ayrılığı bağlamında bir değerlendirmesini yapıp eleştirilen noktalar itibariyle somut öneriler ortaya koyabilmektir.Öğe Türkiye'de mülki idare sisteminin oluşumunun politika transferi perspektifinden analizi(Aksaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) İlhan, Mustafa; Tok, NafizTürkiye'de mülki idare sisteminin teşekkülüne ilişkin görüşler idari reform ve modernleşme çalışmalarında sıkça dile getirilmektedir. Bu görüşler çoğunlukla Türkiye'de mülki idare sisteminin dış baskılar sonucunda 19. yüzyıl ortalarında yapılan reformlarla Fransa'dan iktibas edilerek tesis edildiği söylemi etrafında şekillenmiştir. Ancak artık ikna ediciliğini yitirmekte olan gerileme paradigmasından doğmaları ve mülki idare sisteminin kökenine dönük araştırmalara dayanmamaları, günümüzde bu tür geleneksel söylemlerin sorgulanması ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Bu çalışma mülki idare sisteminin teşekkül sürecini karşılaştırmalı kamu yönetimi disiplini içinde gelişen politika transferi kavramının sorularıyla analiz etmektedir. Politika transferinin yeni politikaların benimsenmesinde aktörlere, nedenlere ve transfer konularına odaklanan soruları sayesinde, çalışmada, mülki idare sisteminin kökeni ve teşekkülü konusunda daha açıklayıcı sonuçların elde edilmesi amaçlanmıştır. Dolayısıyla çalışma, son dönem araştırmalarda olduğu gibi gerileme paradigmasının indirgemeci çıkarımlarını sorgulamakta ve taşra yönetim reformlarında toplumsal ve ekonomik faktörlerin varlığını, devlet içi ve devlet dışı birçok aktörün oynadığı rolü, reformların temelinde yatan yönetim ilkelerini ve anlayışını politika transferi kavramı zemininde incelemektedir. Bu bağlamda öncelikle Osmanlı taşra yönetim kültürü ve düşüncesi ile taşra örgütlenmesi arasındaki ilişki ortaya konmuştur. 17. ve 18. yüzyılları kapsayan erken modern dönemde yaşanan iktisadi, içtimai, idari ve askeri gelişmelere bağlı olarak taşra yönetim sisteminde yaşanan dönüşüm etraflıca ele alınmıştır. Bu dönemde gerek merkez-taşra arasında gerekse taşrada çeşitli statü grupları arasında gerçekleşen rekabet, pazarlık, müzakere ve uzlaşı süreciyle taşra kentlerine yerleşen oligarşik yönetim yapısı ve kültürü araştırılmıştır. Ayanların etkinliği nedeniyle gerileme paradigmasının siyasi parçalanma olarak gördüğü ademimerkezileşme döneminde taşrada merkezi idarenin nihai meşruiyetini iltizam ve malikane gibi mali-idari uygulamalarla tahkim etmesi vurgulanmıştır. Bu bakımdan erken modern dönemde ortaya çıkan ve 19. yüzyıl reformlarına hazırlık oluşturan taşra yönetim ilkeleri saptanmaya çalışılmıştır. 19. yüzyıl ortalarında Tanzimat döneminin başlamasıyla ivme kazanan reform sürecinde mülki idare sisteminin inşasını sağlayan reformlar politika transferinin soruları çerçevesinde detaylı olarak analiz edilmiştir. Bu analizle halen Türkiye'de mülki idare sisteminin temeli olan 5442 sayılı kanunun çıkarıldığı 1949 yılına kadar geçen dönemde gerçekleşen reformların sosyoekonomik, zihinsel ve kültürel temelleri anlaşılmaya çalışılmıştır. Yapılan reformlarda geçmiş tecrübelerin, yerleşik örfün ve yerel idare uygulamalarının etkisi incelenmiştir. Modernleşme dönemi reformlarında gerçekleşen politika transferlerine konu olan çeşitli Batılı yönetim teknikleri, fikir, ideoloji, tutum ve kavramlardan nasıl esinlenildiği üzerinde durulmuştur. Politika transferi sürecinin iki transfer tipi (gönüllülük ve zorunluluk) arasında nereye tekabül ettiği, aktörlerin dış baskıyla mı yoksa rasyonel mi hareket ettikleri açıklığa kavuşturulmaya çalışılmıştır. Böylece mülki idare sisteminin teşekkülünde çok katmanlı nedenlerin, çok taraflı aktör ilişkilerinin ve birbirinden farklı transfer konularının belirleyiciliği ortaya konulmuştur.Öğe Ak Parti'nin milliyetçilik anlayışı ve yürüttüğü politikalara yansımaları(Aksaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Turan, Abdullah; Akıncı, MehmetMilliyetçilik, var olduğu günden bugüne dünyanın değişimine yön vermiş olmakla birlikte, birçok ideoloji ile birlikte hareket ederek siyasi manevralara bir kanal olabilme özelliğini bünyesinde barındırmıştır. Kimilerine göre bir doktrinden öte bir anlam ifade etmeyen bu ideoloji, bazen birlik için bir iksirken bazen de ayrışmalara ortam sağlayan bir zehir işlevini üstlenmekte ve geçen yüzyıllar içerisinde çeşitli sıfatlarda "siyasal iktidarlarca ya da başka çıkar gruplarınca" kullanılagelmektedir. AK Parti, neredeyse yirmi yıla varan bir süre boyunca Türkiye'de siyasi faaliyetlere yön vermiş ve birçok dönüşümü gerçekleştirmiştir. Çıkarılan kanunlar ve yürütülen politikalar elbette AK Parti'nin siyasi görüşünün dayanağı olan ideolojisinin etkisinde şekillenmiştir. AK Parti, ideolojisini "muhafazakâr demokrat" olarak kamuoyuna sunmuş olsa da bu kimliğin çeşitli çevrelerce tartışılması söz konusudur. Muhafazakârlığın bünyesinde İslamcılık ve milliyetçiliği de barındırması bir yana, özellikle 2015 sonrası süreçte, ülkenin beka kaygısı yaşaması söylemi ile milliyetçilik vurgusunun artması ve MHP ile ittifakın da gerçekleşmesi ile birlikte başkanlık sisteminin gelmesi, son olarak yerli ve milliliğin her alanda işlevsel kılınmak istenmesi bu konuda AK Parti'nin 2002'den bu yana olan milliyetçi bakışının sorgulanmasını önemli hâle getirmiştir. Bu konuda milliyetçiliğin iç ve dış politikalar üzerindeki yansımalarının gerekçeleriyle birlikte ortaya konulması önemli hâle gelmiştir. Ayrıca bu çalışma için diğer önemli bir husus, milliyetçiliğin Yeni Osmanlıcı bir bakışla sergilenmesine rağmen gerek iç gerekse de dış politikaların uygulanmasında bu duruştan zaman zaman sapmaların olmasıdır. Böyle bir durumda pragmatizm ve popülizmin devreye girmesi de çalışma için ayrıca önemli olmuştur. Ayrıca Yeni Osmanlıcılık çerçevesinde atılan adımlar hem iç hem de dış koşullarda/politikalarda sivil bir milliyetçilik temelinde işletilirken İslam'ın önemli bir toparlayıcı olarak vazifelendirildiği bir kimlik tanımını da beraberinde getirmiştir. Bu süreçte seçilmişlik mitinin devreye girmesi ise halkın gözünde politikaların meşruluğunun artması açısından önemlidir. Çalışma, kamuoyu nezdinde dikkat uyandırmış olan AK Parti'nin iç ve dış politikalarının milliyetçilik perspektifinde icraata/fiile yansıyan durumunun değişen yönlerini de açığa çıkararak değerlendirilmesini kapsamaktadır. Çalışmanın gerçekleştirilebilmesi için literatür taraması ve kaynak taraması yapılmış ve bu şekilde birincil ve ikincil kaynaklardan veriler toplanmıştır. Bu hususta siyasi metinlerden ve siyasetçi söylemlerinden çokça yararlanılmakla birlikte, politikaların fiile/icraata yansıyan hâli üzerinden bir milliyetçilik çıkarımı yapılması hedeflenmiş ve mevcut politikalar incelenerek bu politikaların yürütülmesinde görünmeyen yönlerin de ortaya çıkarılmasına dönük yorumsamacı (hermönitik) bir siyasi analiz yönteminin kullanılması ile yazım gerçekleştirilmiştir.Öğe Başkanlıkla yönetilen üniter devletlerde yerel yönetimler: Peru, Filipinler, Güney Kore, Kenya ve Türkiye(Aksaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018) Erdoğan, Oğuzhan; Şahin, YusufYerel yönetimler, yerel kamu hizmetlerinin sunumunda çok önemli bir yere sahiptir. Bu, yerel yönetimleri Türkiye'de başkanlık sistemi genelinde yapılan tartışmaların merkezine oturtmaktadır. Bu çalışmada, başkanlık sistemi ile yönetilen seçilmiş dört (Filipinler, Peru, Güney Kore ve Kenya) üniter devlette yerel yönetimlerin yeri ve gücü, yerel yönetimlerin devlet sistemi içerisindeki biçimlenişi, bu ülkelerdeki yerel yönetimlerin merkezi yönetimlerle ilişkisi ile bu ilişkinin hangi mekanizmalarla işletildiği, bu ülkelerde nasıl bir yerel yönetim modelinin olduğu ve son olarak da Türkiye'de "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi"ne geçilmesiyle birlikte yerel yönetimlerinin durumunun ne olacağı/olabileceği, belirlenen dört ülkeyle kıyaslanarak yerel yönetim ile üniter devlet ilişkisi açıklanmaya çalışılmıştır. Başkanlık sistemi ile yönetilen üniter devletlerde, yerel yönetimlerde farklılaşan ve benzeşen yönler, belirtilen ülke örnekleri üzerinden de ele alınmıştır. Öncelikle çalışmada, başkanlıkla yönetilen üniter devletlerde yerel yönetimlerin durumunu ele almada temel teşkil etmesi için devlet ve devlet yapılanmaları ve özelde de üniter devlet kavramları ve bu kavramların arka planları irdelenmiştir. İkinci aşamada üniter devleti anlamak için merkezi yönetim, yerinden yönetim, yerel özerklik, yerel demokrasi, idari vesayet ve yetki genişliği gibi kavramsal tanımlamalar yapılmıştır. Çalışmada daha sonra başkanlık sistemi ile yönetilen üniter devletlerde yerel yönetimlerin konumu konusu ele alınmış ve çalışma ile başkanlık sistemlerine sahip üniter devletlerde yerel yönetimlerin nasıl düzenlendiği, yedi kriter bağlamında seçilen ülke örnekleri üzerinden incelenerek karşılaştırmalı bir yöntem ortaya konulmuştur. Sonuç kısmında ise ülke örneklerinden hareketle karşılaştırma yapılarak; Türkiye için de özel bir takım çıkarsamalar yapılmıştır. "Başkanlık sistemi beraberinde federalizmi de getirir" yanılgısı etrafında şekillenen bu çalışmada ortaya çıkan temel sonuç ise şudur. Başkanlık sistemi ile yönetilen üniter devletlerde yerel yönetimlerin türleri, büyüklükleri, örgütlenmesi, görev ve yetkileri, denetimleri, özerklik seviyeleri ve yerel demokrasi uygulamaları ülkeden-ülkeye o ülkelerin tarihsel geçmişi, nüfusu ve toplumsal yapısı gibi bir takım kriterlere göre değişmektedir. Başka bir ifadeyle başkanlık sistemine sahip ülkelerde tek bir yerel yönetim modeli de yoktur. Bir ülkede federal devlet yapısının uygulanması o ülkedeki var olan hükümet sistemi ile ilgili de değildir. Başkanlık sistemi ile yönetilen ülkelerde hem üniter devlet hem de federal devlet yapısı uygulanmaktadır.