Tez Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Yoğun bakım hastalarında terapötik dokunmanın ağrı, deliryum, uyku ve fizyolojik parametrelerine etkisinin değerlendirilmesi(Aksaray Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2025) Öksüz, SibelAraştırma yoğun bakım hastalarına uygulanan terapötik dokunmanın ağrı, deliryum, uyku ve fizyolojik parametrelere etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Araştırmanın örneklemi Aralık 2024 - Şubat 2025 tarihinde Aksaray Üniversitesi Cerrahi Yoğun Bakım Ünitesinde yatan, araştırmaya dahil edilme kriterlerine uyan ve araştırmaya katılmaya gönüllü olan kişilerden (Müdahale grubu 42, kontrol grubunu 38) oluşmuştur. Müdahale grubundaki hastalara yoğun bakımda kaldığı 72 saat boyunca günde bir kez (24., 48. ve 72. saatlerde) 15 dk terapötik dokunma ve anket formları uygulanmış, kontrol grubundaki hastalara rutin hemşirelik bakımı uygulanıp anket formları uygulanmıştır. Verilerin toplanmasında sosyo-demografik özellikler formu, Vizüel Analog Skalası (VAS), Richmond Ajitasyon ve Sedasyon Skalası (RASS), Richards-Campbell Uyku Ölçeği ve Fizyolojik parametreler formu kullanılmıştır. Verilerin analizinde SPSS 26.0 programı kullanılmış ve %95 güven düzeyinde çalışılmıştır. Terapötik dokunma sonrası müdahale ve kontrol grubundaki hastaların ağrı skorunda 24. 48. 72 saat ıugulama sonrası puan ortalamalarında istatistiksel olarak anlamlı azalma (p =0,000), uyku skorunda istatiksel olarak anlamlı derecede artma (p =0,000) saptanırken RASS puan ortalamalrı değerlendirmesinde 24. saat uygulama sonrası gruplar arasında istatsitiksel olarak anlamlı fark varken (p=0,044) 48. 72 saat uygulama sonrası ölçümlerde istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır (p>0,05). Hastaların fizyolojik değerlerinde vücut ısısı ve diastolik kan basıncı değerinde istatistiksel olarak anlamlı farklılık yok iken (p>0,05) diğer parametrelerde anlamlı farklılık vardır (p<0,05). Sonuç olarak uygulanan girişim sonrasında müdahale grubundaki hastaların ağrı skorunda azalma uyku skorunda artma; deliryum, diastolik kan basıncı ve vücut ısısı parametresinde herhangi bir değişiklik olmadığı belirlenmiştir.Öğe Total diz protezi sonrası sanal gerçeklik tabanlı gevşeme egzersizinin ameliyat sonrası ağrı ve kinezyofobiye etkisi: Randomize kontrollü çalışma(Aksaray Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2025) Menteş, ZeynepBu araştırma, total diz protezi operasyonu sonrası sanal gerçeklik tabanlı progresif gevşeme egzersizinin ameliyat sonrası ağrı ve kinezyofobiye etkisini incelemek amacıyla yapıldı. Randomize kontrollü deneysel çalışmanın verileri Aksaray Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği'nde Ocak-Ekim 2024 tarihleri arasında toplandı. Araştırma örneklemini 40 deney ve 40 kontrol grubu olmak üzere toplamda 80 birey oluşturdu. Kontrol grubundaki hastalara total diz protezi ameliyatı sonrası birinci, ikinci ve üçüncü gün olmak üzere toplamda üç gün sürekli pasif hareket cihazı uygulandı. Deney grubundaki hastalara ise kontrol grubuna benzer olarak toplamda üç gün sürekli pasif haraket cihazı uygulanırken bireylere sanal gerçeklik temelli progresif gevşeme egzersizi uygulandı. Verileri toplamada; Hasta Tanıtım Formu, Vizüel Analog Skalası (VAS) ve Tampa Kinezyofobi Ölçeği kullanıldı. Deney ve kontrol grubunda yer alan bireylerin beden kitle indeksi hariç tüm kontrol değişkenleri bakımından benzer özelliklere sahip olduğu belirlendi (p>0.05). Deney ve kontrol grubunda her üç günde de deney grubunun VAS skoru kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede daha düşük bulundu (p<0,001). Tampa skorları incelendiğinde VAS skoruna benzer şekilde her üç günde de deney grubunun Tampa skoru kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük bulundu (p<0,001). Bireylerin yapılan müdahale sonrası ağrı ve hareket etme korkusunda azalma olduğu belirlendi. Elde edilen bulgular sonucunda total diz protezi operasyonu sonrası sürekli pasif hareket cihazı uygulanırken sanal gerçeklik gözlüğü ile uygulaması yapılan progresif gevşeme egzersizinin ağrı ve kinezyofobiyi azalttığı sonucuna ulaşıldı.Öğe Total diz artroplastisi sonrası erken postoperatif dönem konfor seviyesinin değerlendirilmesi(Aksaray Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2025) Köksaldı, SevdenurAraştırmanın amacı total diz artroplastisi operasyonu geçirmiş bireylerde postoperatif dönem konfor düzeyini belirlemek ve buna etki edebilecek parametreleri değerlendirmek, parametrelere dair çıkarımlar yaparak preoperatif ve erken postoperatif dönemde yaşam standartlarının yükseltilmesi ve iyilik halinin sürdürülmesi amacıyla hemşirelik hizmetlerinin optimize edilmesi için öneriler oluşturulması amacı ile yapılmıştır. Araştırmanın örneklemini 15.03.2024 - 15.07.2024 tarihleri arasında Aksaray Eğitim Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji bölümünde diz artroplastisi operasyonu geçiren 50 gönüllü katılımcı oluşturmaktadır. Araştırmanın verileri araştırmacılar tarafından oluşturulmuş, hastalara ait demografik verilere ek olarak literatürde araştırılmış ve perioperatif konfor ile olası ilişkisi bulunabilecek parametreleri içeren bir tanımlayıcı form ve Türkçe geçerlik ve güvenirliği yapılmış ve kullanım izni alınmış olan Perianestezi Konfor Ölçeği ile toplanmıştır. Araştırmada elde edilen bulgular, total diz artroplastisi olan bireylerin postoperatif dönem konfor düzeyinin; demografik özelliklerinden farklı olarak, cerrahi süreç deneyimleri, postoperatif ağrı düzeyi ve bireysel yaşam alışkanlıkları ile daha yakından ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. Özellikle ağrı şiddetinin, ayılma alanı deneyiminin ve operasyon sırasında yaşanan fiziksel şikayetlerinin, hasta konforu üzerinde anlamlı farklılık yarattığı görülmüştür. Bu sonuçlar, operasyon sonrası bakımda bireysel deneyimlerin dikkate alınması ve hasta merkezli yaklaşımların önemli olduğunu bildirmektedir.Öğe Toplum Ruh Sağlığı Merkezine kayıtlı hastaların umut, psikolojik iyi oluş ve algılanan sosyal destek düzeylerinin incelenmesi(Aksaray Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2025) Bozbuğa, ElifBu araştırma, Toplum Ruh Sağlığı Merkezine kayıtlı hastaların umut, psikolojik iyi oluş ve algılanan sosyal destek düzeylerinin incelenmesi amacıyla tanımlayıcı türde yapılmıştır. Araştırmanın örneklemini Niğde ilinde bulunan Toplum Ruh Sağlığı Merkezinde takip edilen, araştırma kriterlerini karşılayan ve çalışmaya katılmaya kabul eden 223 şizofreni veya bipolar bozukluk tanısına sahip bireyler oluşturmuştur. Verilerin analizi IBM SPSS V24 programı kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Hastaların yaş ortalaması 42,18±14,73, %58,3'ü kadın, %74,0'ü bekar, %29,6'sı ilkokul mezunu, %44,4'ü il merkezinde yaşamakta ve %84,8'inin herhangi bir işte çalışmadığı bulunmuştur. Araştırmada, hastaların orta düzeyde umut ve psikolojik iyi oluş algısına, yüksek düzeyde sosyal destek algısına sahip oldukları saptanmıştır. Cinsiyeti kadın olan, yalnız yaşamayan, düzenli bir gelir kaynağı olan, bipolar bozukluk tanısına sahip olan ve ailesinde yatkınlığı bulunmayan hastaların daha yüksek umut, psikolojik iyi oluş ve sosyal desteğe sahip oldukları belirlenmiştir. Yaş, medeni durum, hastalığın başlangıç yaşı, alkol kullanımı ve ilaçların düzenli kullanımı ölçek puanları açısından anlamlı fark oluşturmamıştır. Umut ile psikolojik iyi oluş arasında pozitif yönlü yüksek düzeyde, algılanan sosyal destek ile arasında pozitif yönlü orta düzey ilişki saptanmıştır. Psikolojik iyi oluş ile algılanan sosyal destek arasında pozitif yönlü yüksek düzeyde ilişki saptanmıştır. Tüm bu veriler TRSM'lerin önemini ortaya koymaktadır. TRSM'de takip edilen hastalarının tıbbi tedavi ve rehabilitasyonunda, umut, psikolojik iyi oluş ve sosyal destek algılarını yükseltecek yaklaşımların ve müdahalelerin geliştirilmesi, hastaların ve aile üyelerinin dahil olabileceği destek programlarının oluşturularak uygulanması, toplum içinde sosyal desteğin geliştirilmesi amacıyla çalışmaların yapılması önerilmektedir.Öğe Tip 2 diyabetli bireylerde diyabete ilişkin yaşanan güçlüklerin ve öz yönetim düzeyinin incelenmesi(Aksaray Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2025) Bila, Sultan FatmaBu çalışma tip 2 diyabeti olan bireylerin diyabete ilişkin yaşadığı güçlüklerin ve öz yönetim düzeyinin incelenmesi amacıyla tanımlayıcı ve ilişki arayıcı türde yapılmıştır. Araştırma Aralık 2023 - Aralık 2024 tarihleri arasında Aksaray Eğitim ve Araştırma Hastanesinin dahiliye kilinik ve polikliniklerine başvuran tip 2 diyabet tanılı 418 birey ile yürütülmüştür. Araştırmanın verileri "Tanıtıcı Bilgi Formu", "Diyabette Güçler ve Güçlükler Ölçeği" ile "Kapsamlı Diyabet Öz Yönetim Ölçeği" kullanılarak yüz yüze görüşme yöntemiyle toplanmıştır. Verilerin normal dağılıma uygunluğunun değerlendirilmesinde histogram ve olasılık grafikleri ile Kolmogorov Smirnow testi kullanılmıştır. Katılımcıların %52,4'ünü kadın, %55'i evli, %19,6'sı ortaokul mezunu, %44,3'ü çalışmıyor, %55'inin gelir durumu gider durumuna eşit, %33,7'si sigara ve %11'i alkol kullanmaktadır. Katılımcıların %46,2'sinin genel sağlık algısı orta düzeyde, %55,5'inin birinci derece akrabalarında diyabet hastalığı mevcut, %61,7'sinin tip 2 DM nedeni ile hastaneye yatışı yapılmış, %63,2'si diyabete ilişkin eğitim aldığı, %54,8'i sağlık kontrollerini düzenli yaptırmadığı, %74,9'unun düzenli egzersiz yapmadığı, %67,9'u ilaçlarını düzenli kullandığını ve %67,5'i kan şekeri ölçümünü bazen yaptığı saptanmıştır. Katılımcıların Diyabette Güçler ve Güçlükler Ölçeği toplam puan ortalaması 98,70 ± 27,10, bilgi eksiliği ile ilgili güçlükler, bireysel güçlükler ve psikososyal güçlükler alt boyut puan ortalamaları sırasıyla 25,48 ± 9,14, 24,90 ± 9,04 ve 48,30 ± 13,30'dur. Kapsamlı Diyabet Öz Yönetim Ölçeği puan ortalaması 30,5 ± 6,0'dır. Katılımcıların yaş ortalaması 59,41±11.91 olup, %67,7'si 65 yaş altı bireylerden oluşmaktadır. Çalışmada Diyabette Güçler ve Güçlükler Ölçeği toplam puanı ile Kapsamlı Diyabet Öz Yönetim Ölçeği puanı arasında istatistiksel olarak anlamlı pozitif yönlü ancak zayıf düzeyde bir ilişki olduğu saptanmıştır. Diyabete ilişkin yaşanan güçlükler arttıkça öz yönetim düzeyinin arttığı saptanmıştır. Diyabetli bireylerde yaşanan güçlüklerin belirlenip bu güçlüklerle baş etme yöntemlerinin belirlenmesine yönelik eğitimlerin yapılması önerilmektedir.Öğe Hemşirelerin merhamet yorgunluğu, psikolojik sağlamlıkları, iş doyumu ve işten ayrılma niyetleri arasındaki ilişkinin belirlenmesi(Aksaray Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2025) Kazan, AyşeBu araştırma, hemşirelerin; merhamet yorgunluğu, psikolojik sağlamlıkları, iş doyumu ve işten ayrılma niyetleri arasındaki ilişkinin belirlenmesi amacıyla tanımlayıcı kesitsel türde gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın örneklemini Nevşehir Devlet Hastanesinde görev yapmakta olan ve araştırmaya dahil edilme kriterlerini karşılayan 246 hemşire oluşturmuştur. Araştırma verileri; Sosyodemografik Tanıtıcı Bilgi Formu, Merhamet Yorgunluğu-Kısa Ölçeği, Kısa Psikolojik Sağlamlık Ölçeği, Hemşire İş Doyum Ölçeği ve İşten Ayrılma Niyeti Ölçeği kullanılarak toplanmıştır. Araştırma verilerinin değerlendirilmesinde; Bağımsız Örneklem T-testi, Kruskal-Wallis-H testi, Pearson korelasyon ve doğrusal regresyon analizleri kullanılmıştır. Merhamet yorgunluğu ile psikolojik sağlamlık, iş doyumu ve alt boyutları arasında negatif yönlü, işten ayrılma niyetleri arasında pozitif yönlü anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Psikolojik sağlamlık ile iş doyumu ve alt boyutları arasında pozitif yönlü, işten ayrılma niyetleri arasında negatif yönlü anlamlı bir ilişki saptanmıştır. İş doyumu ve alt boyutları ile işten ayrılma niyetleri arasında negatif yönlü anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Ayrıca, merhamet yorgunluğu, psikolojik sağlamlık ve iş doyumunun işten ayrılma niyetleri anlamlı ve negatif yönde yordadığı ve varyansın %51,9'unu açıkladığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu sonuçlara istinaden; hemşirelerinin psikolojik sağlamlık ve iş doyumunu arttırılması, merhamet yorgunluğu azaltılması işten ayrılma niyetlerinin azalmasına katkı sağlayacaktır. Bu doğrultuda, hemşirelerinin psikolojik sağlamlık ve iş doyumu arttırılması, merhamet yorgunluğunu azaltılmasına yönelik programların geliştirilmesi gerektiği düşünülmektedir.Öğe Evli bireylerin algıladıkları ebeveyn ilişkileri ile romantik ilişkide akılcı olmayan inançları ve evlilik doyumları arasındaki ilişkinin belirlenmesi(Aksaray Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2025) Yılmaz, TubaBu araştırma; evli bireylerin algıladıkları ebeveyn ilişkileri, romantik ilişkide akılcı olmayan inançları ve evlilik doyumları arasındaki ilişkinin belirlenmesi amacıyla tanımlayıcı ve ilişki arayıcı bir çalıma olarak yapılmıştır. Araştırmanın örneklemini Aksaray İli Merkez İlçesinde yaşayan ve araştırmaya dâhil edilme kriterlerini sağlayan 300 evli birey oluşturmuştur. Araştırma verileri SPSS-27 programı ile değerlendirilmiştir. AEİÖ-Anne Formunun alt boyutlarından İlgisiz Tutum ile RAİNÖ toplam ve Farklı Düşünmek, Cinsiyet Farklılıkları ve Sosyal Zaman Kullanımı puan ortalamaları arasında pozitif yönde ilişki saptanmıştır. Bağımlı Tutum alt boyut puan ortalaması ile RAİNÖ toplam ve Fiziksel Yakınlık ve Sosyal Zaman Kullanımı arasında pozitif yönlü ilişki olduğu belirlenmiştir. AEİÖ-Baba formu alt boyutlarından İlgisiz Tutum alt boyut puan ortalaması ile RAİNÖ toplam puan ve alt boyutlarından olan Farklı Düşünmek arasında pozitif yönlü ilişki belirlenmiştir. AEİÖ-Anne Formu alt boyutlarından İlgisiz Tutum puan ortalaması EYÖ toplam puan ortalamaları arasında negatif yönlü, Koruyucu ve Demokratik Tutum puan ortalamaları arasında pozitif yönlü ilişki bulunmuştur. AEİÖ-Baba Formu alt boyutlarından İlgisiz Tutum puan ortalaması ile EYÖ toplam puan ortalamaları arasında negatif yönlü, Koruyucu, Demokratik ve Bağımlı Tutum puan ortalamaları arasında pozitif yönlü ilişki bulunmuştur. EYÖ üzerinde RAİNÖ alt boyutlarından Farklı Düşünmek, Cinsiyet Farklılıkları ve Fiziksel Yakınlık puanlarının negatif yönde, Aşırı Beklentilerin ise pozitif yönde yordadığı ve bağımsız değişkenlerin EYÖ puan ortalamasının %26'sını açıkladığı saptanmıştır. Bu çalışma sonucuna göre, evlenecek olan bireylere yönelik aile danışmanlığı uygulamalarının yaygınlaştırılması ve ruh sağlığı hemşirelerinin aile danışmanlığı becerilerinin artırılmasının önemli olduğu düşünülmektedir.Öğe Hipertansiyonu olan bireylerde sağlık okuryazarlığı ve öz bakım düzeyi arasındaki ilişkinin incelenmesi(Aksaray Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2025) Kayabaşı, GülerBu çalışma hipertansiyonu olan bireylerde sağlık okuryazarlığı ile öz bakım düzeyi arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla yapılmıştır. Tanımlayıcı ve ilişki arayıcı tipteki bu araştırma Ocak- Eylül 2024 tarihleri arasında Aksaray Üniversitesi Eğitim Araştırma Hastanesinin dahiliye servisinde yatan ve dahiliye polikliniklerine başvuran 522 hipertansiyonu olan bireyle yürütülmüştür. Çalışmanın verileri "Tanıtıcı Bilgi Formu", "Sağlık Okuryazarlığı Ölçeği (SOYÖ)'' ve "Hipertansiyon Öz Bakım Profili (HBP SCP-Tr)" kullanılarak yüz yüze görüşme yöntemi ile toplanmıştır. Araştırma verilerinden ordinal veriler aritmetik ortalama, standart sapma, minimum, maksimum değerlerle hesaplanmış, nominal veriler ise frekans ve yüzde olarak değerlendirilmiştir. Normal dağılım gösteren değişkenlerde parametrik normal dağılım göstermeyen değişkenlerde ise non-parametrik (bağımsız gruplarda Mann-Whitney U ile Kruskal-Wallis testleri vb) kullanılmıştır. Ölçekler arası ilişki katsayılarının belirlenmesinde pearson korelasyon analizi kullanılmıştır. Katılımcıların Sağlık Okuryazarlığı Ölçeği toplam puan ortalamasının 62,16±11,64 olduğu bulunmuştur. Katılımcıların Hipertansiyon Öz Bakım Profili davranış ölçeği, motivasyon ölçeği ve öz yeterlik ölçeğine ilişkin puan ortalamaları ise sırasıyla 31,19±6,37, 46,86±8,27 ve 36,85±7,17 olarak tespit edilmiştir. Yapılan korelasyon analizinde katılımcıların sağlık okuryazarlık düzeyi toplam puanı ile hipertansiyon öz bakım profili davranış (r=0,169, p<0,01), motivasyon (r=0,222, p<0,01) ve öz yeterlik (r=0,173, p<0,01) ölçekleri arasındaki pozitif yönlü orta düzeye yakın ilişkinin olduğu bulunmuştur. Çalışma sonucunda hipertansiyonu olan bireylerin sağlık okuryazarlık düzeyi arttıkça hipertansiyon öz bakım davranışının, öz bakım motivasyonunun ve öz yeterlik düzeylerinin arttığı söylenebilir. Bu bulgular doğrultusunda, hipertansiyonu olan bireylerde sağlığı iyileştirmek, yaşam kalitesini arttırmak ve sağlıklı toplumlar oluşturmak amacıyla sağlık okuryazarlık düzeyinin değerlendirilmesi ve geliştirmeye yönelik eğitim ve danışmanlıklar verilmesi aynı zamanda bireylerin öz bakım düzeylerini de olumlu yönde iyileştirebileceği düşünülmektedir.Öğe Problem çözmeye dayalı psikoeğitim programının kadınlarda problem çözme ve öfke düzeylerine etkinliğinin değerlendirilmesi(Aksaray Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2025) Karaca, HaticeBu çalışma kadınlara verilen problem çözmeye dayalı psikoeğitimin, problem çözme ve öfke yönetimine etkisini incelemek amacıyla yarı deneysel olarak ön test-son test desen kullanılarak yapılmıştır. Çalışmanın örneklemini Şubat-Nisan 2024 tarihleri arasında Aksaray Belediyesi Kadın Aktivite Merkezi'ne gelen 56 kadın oluşturmuştur. Deney grubundaki kadınlara haftada bir kez 90 dakika ve 8 hafta boyunca grup oturumları yapılmıştır. Kontrol grubundaki katılımcılara herhangi bir uygulama yapılmamıştır. Araştırmanın verileri "Kişisel Bilgi Formu", "Problem Çözme Envanteri" ve "Sürekli Öfke ve Öfke İfade Tarzı Ölçeği" kullanılarak toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistikler Ki-kare testi, Mann-Whitney U Testi ve Wilcoxon İşaretli Sıralar Testi kullanılmıştır. Analiz sonuçlarında deney grubu Problem Çözme Envanteri toplam puan, Yaklaşma Kaçınma ve Kişisel Kontrol alt ölçeklerinden alınan puan ortalamalarında eğitim sonrasında azalma bulunmuştur. Deney grubundaki kadınlarda Öfke Kontrolü puan ortalamalarında artış bulunmuştur. Kontrol grubunda Problem Çözme Envanteri, Sürekli Öfke ve Öfke İfade Tarzı Ölçeği puan ortalamalarında fark bulunmamıştır. Çalışma sonuçları psikoeğitimin kadınların problem çözme beceri algılarını geliştirmeye ve öfkelerini kontrol edebilmeye katkı sağladığını ortaya koymaktadır.Öğe Gebelerin e-sağlık okuryazarlığı, psikolojik sağlamlık ve prenatal stres düzeylerinin belirlenmesi(Aksaray Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2025) Aktaş, TuğbaAraştırma gebelerin e-sağlık okuryazarlığı, psikolojik sağlamlık ve prenatal stres düzeylerinin belirlenmesi amacıyla yapılan tanımlayıcı kesitsel bir çalışmadır. Araştırmanın örneklemini Aksaray Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları Doğum Klinik ve Polikliniklerine Ocak 2024-Haziran 2024 tarihleri arasında başvuran 264 gebe oluşturmuştur. Elde edilen verilerin değerlendirilmesi SPSS 24.0 programında yapılmıştır. Tanımlayıcı istatistikler ortalama (±), standart sapma, ortanca (min-maks), sayı ve yüzde olarak sunulmuştur. Veriler bağımsız iki örneklem t testi ve tek yönlü varyans analizi ile değerlendirilmiştir. Değişkenler arasındaki ilişkinin belirlenmesinde Spearman korelasyon testi kullanılmıştır. İstatistiksel anlamlılık düzeyi p<0,05 olarak kabul edilmiştir. Gebelerin yaşının 18 ile 47 arasında değiştiği bulunmuştur. Gebelerin e-sağlık okuryazarlık puan ortalaması 29,04±5,84, psikolojik sağlamlık puan ortalaması 19,24±3,94 ve prenatal stres düzeyi toplam puan ortalaması 11,18±6,07 olarak belirlenmiştir. Gebelerin e-sağlık okuryazarlığı ölçeği ile kısa psikolojik sağlamlık ölçeği arasında istatistiksel olarak anlamlı ve pozitif yönlü (r=0,290, p<0,01), kısa psikolojik sağlamlık ölçeği ile prenatal distress ölçeği arasında istatistiksel olarak anlamlı ve negatif yönlü (r=-0,322, p<0,01) ilişki saptanmıştır. Araştırmaya göre gebelerin yarıya yakınının sağlık okuryazarlığının yetersiz düzeyde olduğu ve prenatal distres yaşadığı ancak prenatal distreslerinin düşük olduğu bulunmuştur. Yetersiz sağlık okuryazarlığı, annenin stres yaşamasına neden olabileceği, kendisi ve bebeğinin sağlığını koruma davranışlarını kazanmasını engelleyebileceğinden dolayı annenin sağlık okuryazarlık düzeyinin artırılması için eğitimler verilmesi önerilmektedir.