Makale Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Hemşirelik öğrencilerinin ruh sağlığı okuryazarlığı düzeyi ile ruhsal hastalıklara yönelik inançları(Necmettin Erbakan Üniversitesi Yayınları, 2025) Karaca, Hatice; Yüksel, ArzuAraştırma, hemşirelik öğrencilerinin ruh sağlığı okuryazarlığı düzeyi ile ruhsal hastalıklara yönelik inançları arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla yapılmıştır. Tanımlayıcı ve kesitsel türde yapılan araştırmaya 310 hemşirelik öğrencisi katılmıştır. Araştırmada “Öğrenci Bilgi Formu, Ruh Sağlığı Okuryazarlığı Ölçeği (RSOÖ) ve Ruhsal Hastalığa Yönelik İnançlar Ölçeği (RHYİÖ)” kullanılarak google forms üzerinden online olarak araştırmanın verileri toplanmıştır. Araştırma için üniversitenin etik kurulundan ve hemşirelik bölümü dekanlığından izin alınmıştır. Bireysel özelliklerin analizinde tanımlayıcı testler, Mann-Whitney U test, Kruskal Wallis-H testi ve değişken arasındaki ilişkinin belirlenmesinde Spearman korelasyon testi kullanılmıştır. RSO ölçeğinin toplam puan ortalaması 110.44±11.09, RHYİ ölçeğinin puan ortalaması 50.08±15.36’dır. Öğrencilerin yaşları ile RSOÖ toplam puanı arasında istatistiksel olarak anlamlı derecede bir farklılık bulunmuştur (p<0.05). Yakın çevrelerinde ruhsal hastalığı olan birey durumu ile RHYİÖ toplam puanı arasında istatistiksel olarak anlamlı derecede bir farklılık bulunmuştur (p<0.05). RSOÖ ile RHYİÖ arasında negatif yönde anlamlı bir ilişki vardır (r=-0.204, p<0.01). Öğrencilerin ruh sağlığı okuryazarlık puanı arttıkça ruhsal hastalıklara yönelik olumsuz inançlarının azaldığı belirlendi. Öğrencilere ruh sağlığı ile ilgili eğitim programlarının verilmesi önerilebilir.Öğe Covid-19 salgını sırasında yaşlı bireylerde uyum güçlüğü ile spiritüel iyi oluş arasındaki ilişki(Aile Hekimliği Akademisi Derneği, 2022) Kasar Sayın, Kadriye; Yüksel, ArzuBu çalışma, COVID-19 salgını sırasında yaşlı bireylerde uyum güçlüğü ile spiritüel iyi oluş düzeyleri arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Tanımlayıcı tipteki bu çalışmanın örneklemini, Mayıs-Ağustos 2021 tarihleri arasında online olarak çalışmaya katılım sağlayan 214 yaşlı birey oluşturmuştur. Verilerin toplanmasında, “Birey Tanıtım Formu” “Yaşlılarda Uyum Güçlüğünü Değerlendirme Ölçeği (YUGDÖ)” ve “Spiritüel İyi Oluş Ölçeği (SİOÖ)” kullanılmıştır. Veriler Pearson korelasyon testi ve Multiple linear regresyon analizi ile değerlendirilmiştir. Bulgular: Çalışmaya katılan yaşlı bireylerin %41.2'si 65-69 yaş grubunda olup, yarıdan fazlası kadındır (%57.9). Katılımcıların “Yaşlılarda Uyum Güçlüğünü Değerlendirme Ölçeği” (YUDDÖ) toplam puan ortalaması 0.83±0.63 iken, “Spiritüel İyi Oluş Ölçeği” (SİOÖ) toplam puan ortalaması 118.78±16.37’dir. Katılımcıların YUDDÖ ve SİOÖ puan ortalamaları arasında negatif yönde orta düzeyde ilişki bulunmuştur (r = -0.463, p = 0.000). “Yaşlılarda Uyum Güçlüğünü Değerlendirme Ölçeği”’nin, “Spiritüel İyi Oluş Ölçeği” toplam puanı (β = -0.014), yaş (65-69 aralığı) (β = 0.094), sigara kullanma (β = 0.220) ve genel sağlık durumunu değerlendirmesi (iyi) (β = 0.456) tarafından yordandığı bulunmuştur (p < 0.05). Sonuç: Sonuç olarak, yaşlı bireylerin yaşlılığa uyum düzeyi arttıkça, spiritüel iyi oluş düzeylerinin de arttığı bulunmuştur. Bununla birlikte, yaşlılarda görülen uyum güçlüğünün bazı sosyo-demografik ve bireysel özelliklerden etkilendiği görülmektedir.Öğe The relationship between depression, anxiety, stress levels and coping strategies and self-compassion of healthcare workers during the Covid-19 pandemic(Aile Hekimliği Akademisi Derneği, 2022) Türkoğlu Dikmen, Sema Nur; İlkay, ŞengülPrevious studies have shown that stress, anxiety levels, and depressive symptoms were more common in healthcare workers than in the normal population during the COVID-19 pandemic. The aim of our study was to compare the depression, anxiety and stress levels, coping strategies and self-compassion levels of healthcare workers who had significant anxiety of transmitting the disease to their loved ones and others. Method: Our study was conducted in May 2020. The sample was consisted of 113 healthcare professionals actively working during the COVID-19 pandemic. The research scales were transferred to the electronic environment via the Google Forms program and delivered to the participants. Result: In our study, it was found that the most important reason for the anxiety of healthcare workers was to infect their loved ones. People who had significant anxiety about infecting loved ones used more functional coping strategies, had lower levels of depression, anxiety, and stress, and higher levels of self-compassion than those who did not have significant anxiety about infecting loved ones. Conclusion: It has been observed that this anxiety may have a functional effect rather than a loss of function in healthcare workers who are concerned about transmitting the disease to their loved ones. In order to protect health professionals from depression, anxiety and stress, studies should be carried out for individuals to gain self-compassion skills and functional coping strategies.Öğe Yaşlı bireylerin Covid-19’a ilişkin duygu ve düşüncelerinin incelenmesi(Aile Hekimliği Akademisi Derneği, 2022) Tekin, Hatice; Duru Aşiret, GülerBu çalışmada yaşlı bireylerin COVID-19'a ilişkin duygu ve düşüncelerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Tanımlayıcı nitelikte olan araştırma Mayıs-Ağustos 2021 tarihleri arasında 65 yaş ve üzeri, çalışmaya katılmayı kabul eden 303 birey ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın verileri araştırmacılar tarafından geliştirilen 'Tanıtıcı Bilgi Formu' ve 'Çok Boyutlu COVID-19 Ölçeği' kullanılarak online anket yöntemi ile toplanmıştır. Araştırma verilerinin değerlendirilmesinde ortalama, standart sapma, yüzde, Mann Whitney U testi, Kruskal Wallis testi ve t testi kullanılmıştır. Bulgular: Katılımcıların Çok Boyutlu COVID-19 Ölçeği puan ortalaması 89.47±8.69’dur. Ölçek puanı ile cinsiyet, kronik hastalığı olma durumu, COVID-19 tanısı alan yakını olma durumu, COVID-19 pozitif olan bireylerin hastalığı boyunca evde dinlenme durumu arasında istatiksel olarak anlamlı bir fark bulunmazken (p>0.05), yaş, eğitim durumu, COVID-19 testi yaptırma durumu ve son 6 ay içinde psikiyatrik hastalık tanısı alma durumu arasında istatistiksel olarak anlamlı fark olduğu belirlenmiştir (p<0.05). Sonuç: Çalışmada yaşlı bireylerin COVID-19'a ilişkin duygu ve düşüncelerinin genel olarak olumsuz olduğu saptanmıştır. Çalışma kapsamındaki bireylerin psikolojik belirtiler yaşadıkları, belirsizliğe tahammülsüzlük seviyelerinin arttığını ve psikolojik sağlamlık düzeylerinin azaldığı belirlenmiştir.Öğe Hemşirelik öğrencilerinin çocuk sağlığı hemşireliğine ilişkin algıları: metafor çalış(2022) Turan Gürhopur, Fatma DilekÇocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği dersini alan hemşirelik öğrencilerinin pediatri hemşireliğine ilişkin algılarının belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden olgu bilim desenine dayanan metafor tekniği kullanılmıştır. Araştırmanın örneklemini 2020-2021 Eğitim Öğretim Yılı Bahar Yarıyılında Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği dersini alan hemşirelik üçüncü ve dördüncü sınıfa devam eden 184 öğrenci oluşturmuştur. Veriler Öğrenci Bilgi Formu ve pediatri hemşireliği algılarını sorgulayan, “Pediatri Hemşireliği… gibidir, çünkü…” metafor cümlesi kullanılarak toplanmıştır. Veriler içerik analiz tekniğiyle çözümlenmiştir. Bulgular: Öğrencilerinin %65,76’sı kız, yaş ortalaması 23,27±2,98 yıldır. Öğrenciler “Pediatri hemşireliği” algısına yönelik 24 metafor oluşturmuşlardır. Frekansı en yüksek metaforlar “anne (f=46)”, “süper kahraman (f=27)”, “hayat zorluğunun ta kendisi (f=16)” metaforlarıdır. Tüm metaforlar dört kategoride toplanmıştır. Bu kategoriler; “emek”, “zorluk”, “kolaylık” ve “sorumluluk” kategorileridir. Sonuç: Araştırmanın örneklemini oluşturan öğrencilerin ağırlıklı olarak “pediatri hemşireliği”ne ilişkin olumlu metaforik algılara sahip oldukları, ancak bu hemşirelik alanını zor buldukları belirlenmiştir.Öğe Hemşirelerin yaşam sonu bakıma yönelik tutum ve davranışlarının klinik karar vermeye etkisi(Türk Yoğun Bakım Derneği, 2022) Erzincanlı, Saadet; Sayın Kasar, KadriyeÇalışma, hemşirelerin yaşam sonu bakıma yönelik tutum ve davranışlarının klinik karar vermeye etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı ve kesitsel tipteki bu araştırma Nisan 2019-Ağustos 2019 tarihleri arasında, bir eğitim ve araştırma hastanesinin yoğun bakım ünitelerinde çalışan 84 hemşire ile gerçekleştirilmiştir. Verilerin toplanmasında “Birey Tanıtım Formu", "Yoğun Bakım Hemşirelerinin Yaşam Sonu Bakıma Yönelik Tutum ve Davranışları ölçeği” ile “Hemşirelikte Klinik Karar Verme ölçeği” kullanılmıştır. Bulgular: Araştırmaya katılan yoğun bakım hemşirelerinin yaş ortalaması 33,13±5,79 yıl olup, %89,3’ü kadın, %64,3’ü lisans mezunu idi. Yoğun Bakım Hemşirelerinin Yaşam Sonu Bakıma Yönelik Tutum ve Davranışları ölçeği toplam puan ortalaması 57,91±10,53, Hemşirelikte Klinik Karar Verme ölçeği toplam puan ortalaması 140,64±23,52 olarak belirlendi. Yüksek lisans eğitim düzeyine sahip hemşirelerin Yoğun Bakım Hemşirelerinin Yaşam Sonu Bakıma Yönelik Tutum ve Davranışları ölçeği toplam puan ortalamasının istatistiksel olarak anlamlı şekilde daha yüksek olduğu bulundu. Ayrıca yaşam sonu bakıma yönelik eğitim alan hemşirelerin Hemşirelikte Klinik Karar Verme ölçeği toplam puan ortalamasının daha yüksek olduğu saptandı. Yoğun bakım hemşirelerinin Yoğun Bakım Hemşirelerinin Yaşam Sonu Bakıma Yönelik Tutum ve Davranışları ölçeği puan ortalaması ile Hemşirelikte Klinik Karar Verme ölçeği puan ortalaması arasında pozitif yönde düşük düzeyde bir ilişki olduğu saptandı. Sonuç: Hemşirelerin yaşam sonu bakıma yönelik tutum ve davranışları ile klinik karar verme düzeyi arasında düşük düzeyde ilişki olduğu ve hemşirelerin yaşam sonu bakıma yönelik tutum ve davranışlarının klinik karar verme düzeyini etkilediği söylenebilir.Öğe Yetişkin bireylerin yaşlanma ile ilgili beklentileri ile yaşlı ayrımcılığına ilişkin tutumları arasındaki ilişki(Aile Hekimliği Akademisi Derneği, 2022) Tetik, Feride Rabia; Kütmeç Yılmaz, CemileBu çalışmada, toplumdaki yetişkin bireylerin yaşlanma ile ilgili beklentileri ile yaşlı ayrımcılığına ilişkin tutumları arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Tanımlayıcı-ilişki arayıcı nitelikte olan bu araştırma, Mayıs–Aralık 2021 tarihleri arasında araştırmaya katılmayı kabul eden 425 yetişkin birey ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın verileri 'Tanıtıcı Bilgi Formu', 'Yaşlanma İle İlgili Beklentiler Ölçeği (YBÖ)' ve 'Yaşlı Ayrımcılığı Tutum Ölçeği (YATÖ)' kullanılarak online anket yöntemi ile toplanmıştır. Veriler Kruskal Wallis testi, Mann-Whitney U testi, bağımsız gruplarda t testi, One-way ANOVA testi ve spearman korelasyon testi ile analiz edilmiştir. Bulgular: Çalışmaya katılan bireylerin%71.1’i kadın, %62.10’u evli ve %70.8’i lisans ve üstü eğitim düzeyine sahiptir. Çalışmaya katılan bireylerin 'Yaşlanma ile İlgili Beklentiler Ölçeği' toplam puan ortalamasının 34.58±16.58ve 'Yaşlı Ayrımcılığı Tutum Ölçeği'puan ortalamasının 86.67±9.02 olduğu saptanmıştır. Katılımcıların YATÖ toplam puan ortalamasının yüksek, YBÖ puan ortalamasının ise ortalamanın altında olduğu belirlenmiştir. Çalışmaya katılan bireylerin YBÖ ve YAÖ toplam puan ortalamaları arasındaki ilişki incelendiğinde; iki ölçek toplam puan ortalaması arasında pozitif yönde istatistiksel olarak anlamlı zayıf bir ilişki olduğu belirlenmiştir (r=0.228, p=0.000). Sonuç: Bireylerin yaşlı ayrımcılığına ilişkin olumlu tutuma sahip olduğu, buna karşılık başarılı yaşlanmaya ilişkin beklentilerinin düşük düzeyde olduğu belirlenmiştir. Bireylerin başarılı yaşlanmaya ilişkin beklentileri arttıkça yaşlı ayrımcılığına ilişkin olumlu tutum düzeyinin arttığı görülmektedir.Öğe Hemşirelikte etik dersini alan hemşirelik öğrencilerinin etik kavramına ilişkin algıları: bir metafor çalışması(NÜLÜFER ERBİL, 2022) Turan Gürhopur, Fatma DilekAraştırma ile “Hemşirelikte Etik” dersini alan hemşirelik öğrencilerinin etik kavramına ilişkin algılarının metafor aracılığıyla ortaya çıkarılması amaçlanmıştır. Yöntem: Araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden olgu bilim deseni kullanılmıştır. Araştırmanın veri toplama aşaması, Nisan-Mayıs 2021 tarihlerinde bir devlet üniversitesinin hemşirelik bölümü öğrencilerinden, hemşirelik bölümü sekizinci dönem dersi olan “Hemşirelikte Etik” dersini alan 39 öğrencinin katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Veriler Öğrenci Bilgi Formu ile Etik algılarını sorgulayan, “Etik … gibidir, çünkü…” metafor cümlesi kullanılarak toplanmıştır. Veri toplama aşaması online olarak gerçekleştirilmiştir. Bulgular: Araştırmaya katılan öğrenciler arasında cevabı metafor içermeyen öğrenci bulunmadığından, araştırma 39 hemşirelik öğrencisi ile tamamlanmıştır. “Etik” algısına yönelik üretilen metaforlar; Yol Gösterme, Parçalardan Oluşan Bütün, Bireye Özgülük ve Hassasiyet/Güçlülük olmak üzere toplam dört kategoride toplanmıştır. Sonuç: Hemşirelik öğrencilerinin “etik” algısına yönelik ağırlıklı olarak olumlu metaforlara sahip oldukları belirlenmiştir. Öğrencilerin etik kavramına ilişkin metaforlarının çeşitlilik göstermesi ise bu dersin öğrencilerin eleştirel düşünmelerine katkısını net olarak yansıtmaktadır.Öğe Evaluating the anxiety and nursing care satisfaction of the patients in internal medicine and surgical services(İnönü Üniversitesi, 2021) Yüksel, Arzu; Ay, Büşra; Bahadır Yılmaz, EmelThis cross-sectional and analytical study was conducted with the aim of evaluating the anxiety and nursing care satisfaction of the patients in internal medicine and surgical services. Materials and Methods: This study was conducted between January and March 2018 in the internal medicine and surgery clinics of a Training and Research Hospital in Turkey. Data were collected using the Patient Information Form, the Beck Anxiety Inventory (BAI) and the Newcastle Satisfaction with Nursing Scale (NSNS). Descriptive statistics, Kolmogorov-Smirnov test, Mann Whitney U test and Kruskal Wallis test were used in data analysis. Results: The mean total NSNS score was 57.06 ± 6.07, and the mean BAI score was 13.00 ± 12.91. The BAI and NSNS scores were negatively correlated (r = -0.239, p < 0.05). It was found that low anxiety scores were associated with being satisfied with patientnurse communication, being satisfied with treatment, and care information and having a nuclear family (p < 0.05). NSNS scores were significantly correlated with family structure, patient-nurse communication, pre-treatment information, and satisfaction level at the time of discharge (p < 0.05). Conclusions: There is a negative correlation between the anxiety and nursing care satisfaction of the patients. This suggests that enhanced communication and attention, especially prior to any medical intervention, provides better feedback and improves patient satisfaction levels.Öğe Kalça veya diz protezi cerrahisi sonrası klinikte bakım verenlerin yükü ve stres düzeyi(2021) Çetinkaya, FundaBu çalışma kalça veya diz protezi ameliyatı olmuş hastaya klinikte bakım veren bireylerin bakım yükü ve stres düzeyini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı ve kesitsel özellikteki araştırma verileri Ocak- Temmuz 2018 tarihleri arasında elde edilmiştir. Araştırmanın örneklemini, bir araştırma hastanesinin ortopedi kliniğinde kalça veya diz protezi ameliyatı olmuş hastaya bakım veren ve örneklem ölçütlerini karşılayan 58 bakım veren birey oluşturdu. Verilerin toplanmasında; “Hasta ve Bakım Veren Tanıtım Formu”, “Bakım Verme Yükü Ölçeği”, “Bakım Veren Stres Ölçeği” ve “Günlük Yaşam Aktiviteleri Ölçeği” kullanıldı. Bulgular: Bakım verenlerin bakım verme yükü ölçeği puan ortalamasının 22.25±11.50 olduğu, bakım veren stres ölçeği puan ortalamasının 4.51±2.74 olduğu saptanmıştır.Öğe Kalp yetersizliği olan hastalarda ilaç uyumunun değerlendirilmesi(Ali Cangül, 2021) Kasar Sayın, Kadriye; Erzincanlı, SaadetAmaç: Kalp yetersizliği (KY) olan bireylerde ilaç tedavisine uyumsuzluk sık görülen bir sorundur. Bu çalışma KY olan hastalarda ilaç uyumu ve etkileyen faktörlerin değerlendirilmesi amacıyla yapılmıştır. Yöntemler: Tanımlayıcı tipteki bu araştırma, Temmuz-Eylül 2019 tarihleri arasında bir eğitim araştırma hastanesinin kardiyoloji kliniğinde tedavi alan ve polikliniklerine başvuran 114 hasta ile yapılmıştır. Çalışma verileri “Hasta Tanıtım Formu” ve “İlaç Uyumunu Bildirim Ölçeği (İUBÖ)” kullanılarak toplanmıştır. Bulgular: Araştırmaya katılan bireylerin yaş ortalaması 66.98±12.23 olup, ortalama ilaç kullanım süresi 12.98±7.66 yıldır. Katılımcıların %52.6’sı kadın, %85.1’i evli ve yaklaşık yarısı (%45.6) ilkokul mezunudur. Hastaların İUBÖ toplam puan ortalaması 21.87±3.06’dır. Bireylerin yaşı ve ilaç kullanım süresi ile İUBÖ puan ortalamaları arasında orta düzeyde ve negatif yönde bir ilişki olduğu bulundu (r:-0.321, p=0.001; r:-0.414, p<0.001). Katılımcılardan yaşı 65 altında, evli, eğitim durumu yüksek, çocuğu olan, çalışan, geliri giderden çok olan, eşiyle ve çocuklarıyla birlikte yaşayan, KY dışında ek hastalığı olmayan, ilaç kullanımı hakkında eğitim alan, düzenli sağlık kontrollerine giden, ilaçlarının etkisini ve yan etkisini bilen ve ilaçlarını her gün düzenli olarak alan hastaların İUBÖ toplam puan ortalamalarının diğer hastalara göre anlamlı derecede yüksek olduğu saptandı (p<0.05). Sonuç: KY olan bireylerde ilaç uyumunun yüksek olduğu belirlenmiştir. Bununla birlikte, bazı bireysel ve hastalığa özgü faktörlerin ilaç uyumunu azalttığı görülmektedir. Hemşirelerin risk grubunda olan hastaların farkında olması ve gerekli bireysel müdahalelerde bulunması oldukça önemlidir.Öğe Awareness about potential abuse among parents of children with autism spectrum disorder(Ali Cangül, 2021) Zülkar, Yeşim; Söyünmez, Selin; Turan, Fatma Dilek; İşler Dalgıç, AyşegülThe aim of this study was to determine the abuse awareness level and related characteristics of parents with children aged 4-6 years diagnosed with autism spectrum disorder (ASD). Methods: A total of 74 parents of children with ASD who presented at a university or an educational research hospital, or with children enrolled at 2 special education rehabilitation centers in January 2019–March 2020 were included in the study. The data were collected in face-to-face interviews using a family information form and the Abuse Awareness Scale for Parents. The analysis included t-test comparison of independent groups, calculation of number and percentage distribution, and analysis of variance. Ethics committee and institutional approval, as well as permission from the creator of the scale, were obtained and the parents provided informed consent. Results: The scale scores indicated that the parents' awareness of abuse was high. Of the parents participating in the study, 92.40% were mothers. The mean scale score was 66.114±4.418. Parents identified the following factors most often as a source of risk: substance abuse of an abuser (92.00%), the parents’ lack of information about abuse (88.50%), and the gender of the child (82.20%). They saw strangers (93.60%) as somewhat more threatening than known individuals (90.50%), and indicated that they thought abuse was more likely to occur on the street/in the community (79.60%) than in educational institutions (69.70%). Professionals they deemed most important in the prevention of abuse were the police (81.20%) and psychologists (80.40%); other health professionals received little to no mention. Parents indicated that if they suspected abuse, the most common sources of redress would be prosecutors (94.30%) and the police (92.30%). Conclusion: Although the awareness level of potential abuse of their children was high, the parents interviewed felt that they lacked sufficient information about abuse. It is noteworthy that the parents did not consider healthcare professionals other than psychologists as having a meaningful role in the prevention of abuse. Training and counseling about the prevention of abuse for parents of children with special needs provided by pediatric and community mental health nurses could help raise awareness and knowledge of the community resources available to parents, as well as supplement a sense of caring and security.Öğe Bir eğitim ve araştırma hastanesinde yaşanan şiddete ilişkin beyaz kod verilerinin retrospektif olarak değerlendirilmesi: kesitsel bir çalışma(Türkiye Klinikleri Yayınevi, 2021) Mutlu, Hüseyin; Yılmaz, Emel Bahadır; Yüksel, ArzuSon yıllarda sağlık çalışanlarına yönelik şiddet artmıştır. Yaşanan şiddet, sağlık çalışanlarının fiziksel ve psikolojik olarak zarar görmesine yol açmıştır. Bu nedenle bu çalışmada, bir eğitim ve araştırma hastanesinde yaşanan şiddete ilişkin beyaz kod verilerinin retrospektif olarak değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Aksaray Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Ocak 2017-Aralık 2020 tarihleri arasındaki bildirimi yapılan 133 beyaz kod verisi retrospektif olarak incelenmiştir. Bulgular: 2017 yılında 22, 2018 yılında 35, 2019 yılında 46 ve 2020 yılında 30 beyaz kod başvuru yapılmıştır. Şiddet olaylarının %42,9’u polikliniklerde ve %27,1’i acil serviste meydana gelmiştir. Beyaz kod bildiriminde bulunanların %63,2’si hekimdir. Olayların %86,5’i sözel ve %13,5’i fiziksel olarak gerçekleşmiştir. %73,7’sinin hukuki yardım talebi olmuştur. Olayların %59,5’i hasta veya yakınlarının yanlış tutum ve davranışlarından kaynaklanmıştır. Şiddet olaylarının %43,6’sı 08.00-15.59 saatleri arasında ve %69,9’u hafta içinde gerçekleşmiştir. Olguların %15,0’ı mart ve %15,0’ı temmuz aylarında olmuştur. Şiddet uygulayan kişilerin %54,1’i erkek ve %52,6’sı hasta yakınıdır. Sonuç: Sonuç olarak, başvuruların çoğunun hekimler tarafından yapıldığı, sözel şiddetin fiziksel şiddetten fazla olduğu, hasta yakınları tarafından polikliniklerde ve acil serviste meydana geldiği belirlenmiştir. Bu bulgular doğrultusunda, sağlıkta şiddeti önlemek için sağlık bakım sisteminin ve kaynakların iyileştirilmesi, sağlıkta şiddet yasasının çıkarılması, toplumda şiddeti besleyen etkenlerin saptanması ve bireylerin baş etme ve problem çözme becerilerinin güçlendirilmesi gibi multidispliner uygulamalar önerilmiştir.Öğe Hemşirelik dördüncü sınıf öğrencilerinin beyin göçüne yönelik tutumlarının yordayıcısı olarak kariyer karar verme ve kariyer karar verme yetkinlikleri(Gümüşhane Üniversitesi, 2021) Turan Gürhopur, Fatma DilekAraştırma hemşirelik dördüncü sınıf öğrencilerinin beyin göçüne yönelik tutumlarının yordayıcısı olarak, kariyer karar verme ve kariyer karar verme yetkinliklerini değerlendirmek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırma 20 Aralık 2020-20 Ocak 2021 tarihlerinde bir devlet üniversitesinin hemşirelik bölümü 90 dördüncü sınıf öğrencisinde yapılmıştır. Veriler, “Öğrenci Tanıtım Formu”, “Hemşirelik Öğrencilerinde Beyin Göçüne Yönelik Tutum Ölçeği”, “Kariyer Kararı Ölçeği”, “Kariyer Kararı Yetkinlik Ölçeği” ile toplanmıştır. Ölçek puanlarının artması sırasıyla; beyin göçüne yönelik tutumların yükseldiğini, öğrencilerin kariyerleri ile ilgili karar verebildiğini, öğrencilerin kariyer kararlarını vermede kendilerini yetkin gördüklerini göstermektedir. Araştırmanın yapılabilmesi için ölçek sahiplerinden, etik kuruldan ve kurumdan izin, katılımcılardan aydınlatılmış onam alınmıştır. Öğrencilerin genel beyin göçü ölçek puan ortalamaları yüksek (51,15±11,31), çekirdek aile yapısına sahip olan ve kariyer hedefi olan öğrenci hemşirelerin ölçek puanları daha yüksek bulunmuştur (p<0,05). Akademik başarıları ve kariyer danışmanlık gereksinimleri arttıkça beyin göçüne yönelik tutumların arttığı belirlenmiştir (p<0,05). Beyin göçüne yönelik tutumlar ile kariyer kararı verme yetkinliği arasında anlamlı ilişki tespit edilirken (p<0,05), kariyer kararı arasında ilişki bulunamamıştır (p>0,05). Araştırmada kullanılan ölçek ve alt ölçeklerin, beyin göçüne yönelik tutum puanlarına ilişkin varyansın %39’unu açıkladığı görülmüştür (p<0,05, R2=0,39). Önemli düzeyde yordayıcı olduğu tespit edilen kariyer kararı ve yetkinliği konusunda öğrencilere profesyonel danışmanlık yapılması, eğitim programlarının oluşturulması, bu program kapsamında öğrencilerin her dönem gereksinimlerinin belirlenmesi ve desteklenmesi önerilmektedir. Anahtar Kelimeler: Beyin göçü, Hemşire, Kariyer, Öğrenci, TutumÖğe Yaşlı bireylerin kronik ağrıyla baş etme durumları ve etkileyen faktörlerin incelenmesi(Ersin HACIOĞLU, 2021) Karaman, Emine; Sayın Kasar, Kadriye; Kankaya, HülyaBu çalışmanın amacı, yaşlı bireylerin kronik ağrıyla baş etme durumları ve etkileyen faktörlerin incelenmesidir. Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı ve kesitsel tipteki bu çalışmaya, 97 yaşlı birey dâhil edilmiştir. Çalışma, Ocak-Mart 2020 tarihleri arasında bir eğitim ve araştırma hastanesinde gerçekleştirilmiştir. Veriler, Birey Tanıtım Formu, Visual Analog Skala (VAS) ve Ağrıyla Baş etme Envanteri (ABE) kullanılarak toplanmıştır. Bulgular: Çalışmanın örneklemini oluşturan bireylerin yaş ortalaması 73,11±7,15 yıldır. Yaşlı bireylerin yaklaşık yarısı (%46,4) diz/bacak ağrısı yaşamakta, bunu %32,9 ile sırt/bel ağrısı izlemektedir. Katılımcıların ABE ―Aktif Başa Çıkma‖ alt boyut puan ortalaması 1,92±0,46; ―Pasif Başa Çıkma‖ alt boyut puan ortalaması 2,56±0,61’dir. Bireylerin Aktif Başa Çıkma strateji toplam puanı ile herhangi bir değişken arasında anlamlı fark bulunmamaktadır (p>0,05). Pasif Başa Çıkma strateji toplam puanı ile yaş, eğitim durumu, ağrı bölgesi, kullandığı ilaç grubu, ağrıyı arttıran ve azaltan durumlar açısından anlamlı fark bulunmazken (p>0,05); cinsiyet, medeni durum, çalışma durumu, gelir düzeyi, ağrıya yönelik ilaç kullanımı ve genel sağlık durumu arasında anlamlı bir fark bulunmaktadır (p<0,05). Sonuç: Bu çalışmanın sonucunda, yaşlı bireylerin en çok diz ve bacak ağrısı yaşadığı ve ağrıyla baş etme durumunu bazı bireysel ve ağrıya ilişkin faktörlerin etkilediği bulunmuştur. Yaşlı bireylerin pasif baş etme stratejilerini, aktif baş etme stratejilerine göre daha fazla kullandığı görülmektedir. Bu konuda mevcut durumu ortaya koyan bu çalışmanın, farkındalık oluşturmaya ve yaşlı bireylerin yaşam kalitesini arttırmaya yönelik stratejilerin geliştirilmesine katkı sağlayacağı düşünülmektedir.Öğe Hemşirelik öğrencilerinin sağlıklı yaşam biçimi davranışlarının obezite önyargı düzeyine etkisi(Koç Üniversitesi HYO Semahat Arsel Hemşirelik Eğitim ve Araştırma Merkezi (SANERC), 2019) Kasar Sayın, Kadriye; Akyol, AsiyeHemşirelik öğrencilerinin sağlıklı yaşam biçimi davranışlarının obezite önyargı düzeyine etkisini belirlemektir. Yöntem: Tanımlayıcı ve kesitsel tipteki bu çalışmanın örneklemini; Eylül 2017-Ocak 2018 tarihleri arasında bir üniversitenin hemşirelik fakültesinde öğrenim gören 278 öğrenci oluşturmuştur. Araştırmanın verileri “Birey Tanıtım Formu”, “Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışları Ölçeği II” ve “Obezite Önyargı Ölçeği-GAMS 27” kullanılarak toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde frekans, yüzde, ortalama, Mann Whitney U ve Kruskal-Wallis testleri kullanılmıştır. Bulgular: Öğrencilerin yaş ortalamaları 20.88±1.51 olup, %83.1’i kadın ve %68.3’ü birinci sınıf öğrencisidir. Öğrencilerin Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışları Ölçeği toplam puan ortalaması 131.0±18.48; Obezite Önyargı Ölçeği-GAMS-27 toplam puan ortalaması 75.47±9.23 olarak belirlenmiştir. Dördüncü sınıf öğrencilerinde Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışları Ölçeği toplam puan ortalaması istatistiksel olarak anlamlışekilde daha yüksek bulunmuştur (p<0.05). Ayrıca Obezite ÖnyargıÖlçeği-GAMS-27 toplam puan ortalaması ile öğrencilerin kaldığı yer, gelir düzeyi, kronik hastalık varlığı, psikolojik yardım alma ve ailede obez birey varlığı arasında da istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır (p<0.05). Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışları Ölçeği toplam vealt boyut puan ortalaması ile Obezite Önyargı Ölçeği-GAMS 27 toplam puan ortalaması arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (p>0.05).Sonuç: Hemşirelik öğrencilerinin sağlıklı yaşam biçimi davranışları, obezite önyargı düzeyini etkilememiştir. Çalışma bulgularının mevcut durumun değerlendirilmesine ve bu alandaki gereksinimlerin tanımlanmasına olanak sağlayacağı düşünülmektedir.Öğe Vajinismus Hastalarında Erken Dönem Uyumsuz Şema ve Üst Bilişlerin Değerlendirilmesi(Bilişsel Davranışçı Psikoterapiler Derneği, 2019) Türkoğlu Dikmen, Sema Nur; Şafak, Yasir; Özdel, Kadir; Özdemir, İlkerVajinismus etyolojisinde yer alan bilişsel yaklaşıma göre vajinismik yanıtın gelişmesinde bilişselsüreçlerden anlamlandırma, yorumlama ve algılama bozukluklarının etken olduğu kabul edilir.Birçok araştırmacı cinsel fonksiyon bozukluğu olan hastalarda olumsuz bilişsel şemalar ve bilgiişlemleme hatalarının bulunduğundan bahsetmiştir. Vajinismus hastalarında üst bilişi ve şemalarıbirlikte değerlendiren bir çalışma yoktur. Çalışmamız vajinismus hastalarında kontrol grubunagöre erken dönem uyumsuz şema ve üst bilişler açısından farklılık olduğunu ve bazı erken dönemuyumsuz şema alt tipleri ve üst biliş alt tipleri arasında ilişki bulunduğu hipotezini test etmekamacıyla vajinismus grubunda 30 kadın ve kontrol grubu olarak 30 sağlıklı kadın ile yapılmıştır.Katılımcılar sosyodemografik veri formu, young şema ölçeği kısa form ,Üst biliş ölçeği, Arizona cinselyaşantılar ölçeği, Glombock Rust cinsel doyum ölçeği ile değerlendirilmiştir. Çalışmamızda şemalarabakıldığında vajinismus grubunda kontrol grubundan dört alt ölçek puanlarında (‘karamsarlık’,‘onay arayıcılık’,’cezalandırılma’ ve ‘yüksek standartlar’) farklılık saptanmıştır. Üstbiliş özelliklerinebakıldığında ise kontrol grubundan ‘kontrol edilemezlik ve tehlike’, ‘düşünceleri kontrol’, ‘bilişselfarkındalık’ alt ölçek puanlarında farklılık saptanmıştır. Çalışmamız daha büyük ölçekli, tedaviöncesi ve sonrası bilişsel parametrelerde ki değişimi inceleyecek gelecek çalışmalar için yol göstericiolması açısından önemlidir.Öğe Metabolik ve Non-Metabolik Bariatrik Cerrahi Adaylarının Benlik Saygısı, Yeme Tutumları, Duygusal İştah, Anksiyete ve Depresyon Düzeylerinin Karşılaştırılması(Bilişsel Davranışçı Psikoterapiler Derneği, 2023) Türkoğlu Dikmen, Sema Nur; İlkay, Şengül; Şafak, YasirLiteratürde metabolik hastalıkları nedeniyle cerrahiye başvuranlarla sadece kilo kaybı amacıyla non-metabolik nedenle cerrahiye başvuranlar bir bütün olarak incelenmiştir. Bu çalışmanın amacı bu iki grubun farkını ortaya koyarak cerrahi öncesi gerekebilecek ek psikiyatrik müdahaleleri saptamak ve cerrahi sonrası olası komplikasyonları önlemeye katkıda bulunmaktır. Genel cerrahi polikliniğinden cerrahi öncesi psikiyatrik değerlendirme için yönlendirilen hastalardan çalışmaya katılmaya gönüllü olanlar alınmıştır. Non-metabolik cerrahiye başvuran 96 kişi ve metabolik cerrahiye başvuran 22 kişiden oluşan gruplar arasında ölçek puanları verisi istatistiksel analize tabi tutulmuştur. Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeğinin benlik saygısı alt boyutu puanının non-metabolik cerrahi grubunda, metabolik cerrahi grubundan istatistiksel olarak anlamlı şekilde daha yüksek olduğu (p=0,009) saptanmıştır. Non-metabolik cerrahi grubunda beden kitle indeksi (BKİ) ile durumluk-sürekli kaygı ölçekleri toplam puanları arasında orta düzeyde pozitif yönde korelasyon saptanmıştır [(r=0,312, p=0,002), (r=0,305, p=0,003)]. Metabolik cerrahi grubunda BKİ ile Duygusal İştah Anketi’nin Olumlu toplam puanı arasında yüksek düzeyde negatif yönde korelasyon saptanmıştır (r=-0,542, p=0,009). Yapılan regresyon analizinde Yeme Tutumu Testi toplam puanı Sürekli Kaygı Ölçeği toplam puanı (β=0,262, p=0,034) tarafından yordanmıştır. Bu çalışmada bariatrik non-metabolik cerrahiye başvuran kişilerle metabolik cerrahiye başvuran kişilerin yeme tutumu, duygusal iştah, anksiyete ve depresyon düzeylerinin benzer olduğu, non-metabolik cerrahiye başvuran kişilerin benlik saygısı metabolik cerrahiye başvuran kişilerden daha düşük olduğu saptanmıştır. Non-metabolik cerrahi grubunda süregen kaygı arttıkça BKİ’nin arttığı saptanmıştır. Sürekli kaygının yeme tutumunu yordaması da bu bulguyu desteklemektedir. Metabolik cerrahi grubunda ise BKİ arttıkça olumlu duygularda iştahta azalma gözlenmiştir. Çalışmamızın kısıtlılıkları nedeniyle ileride yapılacak daha geniş kapsamlı çalışmalara ihtiyaç vardır.Öğe The Effect of Social Skills Education on Social Skills and Interpersonal Relationship Levels in Student Nurses(Ali Cangül, 2023) Yüksel, Arzu; Erzincanlı, SaadetSocial skills educations are effective in improving social skills in individuals and reducing social anxiety levels and yielding positive changes in interpersonal relations, psychological well-being, and happiness levels and in reducing verbal aggression. Aim: The study was conducted to determine the level of social skills of student nurses and to evaluate social skills education’s effect on the social skills and interpersonal relationships of nursing students. Methods: The quasi-experimental study was conducted with a non-randomized control group (CG) using a pre-test, post-test, and follow-up design. The research was conducted with 78 undergraduate nursing 1st year students at a nursing school in Türkiye. Eight weeks of social skills training program were applied to the experimental group (EG). The number, percentage, arithmetic mean and standard deviation, Chi-square, Kolmogorov–Smirnov test, Mann–Whitney U test, Friedman Test, and Wilcoxon Signed Ranks test were used for data analysis. Results: The mean age of the students in the EG was 19.23 ± 2.09 and the mean age of the CG was 18.94 ± 1.02. It was determined that there was no difference between the groups in terms of their sociodemographic variables. While there was a significant increase in the social skills scores of the students who participated in the social skills training group because of the follow-up after the training and in the 4 th month, no change was found in the CG. In the EG, the interpersonal relations scale showed a significant decrease in the toxic relationship style dimension in the 4 th month follow-up but no change was detected in the CG. Conclusion: As a result of the study, it was determined that the social skills training pro- gram had a positive effect on the social skill levels of the students and that the training program influenced the toxic relationship style in the 4 th month follow-up test. In future studies, the social skills training program may be included peer learning or peer mentoring- based experiences.Öğe Palliative Care Practices and Self-Efficacy of Students Taking Online Palliative Care Course: Quasi-Experimental Study(Ali Cangül, 2023) Kasar Sayın, KadriyeIt is important for nursing students to have sufficient knowledge, skills, prac- tice ability, and self-efficacy to provide palliative care. Aim: This study was conducted to examine the palliative care practices and self-efficacy status of students taking online palliative care course. Methods: This study is a single-group, pre-test-post-test, and quasi-experimental study. The sample of the study consisted of 46 nursing students who continued their education at a university in the spring semester of the 2020–2021 academic year and volunteered to par- ticipate in the study. Data were collected using the “Student Introduction Form,” "Palliative Care Self-Reported Practices Scale (PCPS)", and General Self-Efficacy Scale.” To conduct the research, ethical permission, application permission from the relevant institution where the study was carried out, usage permission from the scale owners, and consent from the students were obtained. The number and percentage distributions, means, standard devia- tion, Wilcoxon signed-ranks test, and paired sample t-test were used to analyze the data. Results: Of the students, 71.7% are 4th-year students and 58.7% are women. In addition, 78.3% of the participants stated that they chose the nursing profession voluntarily and 80.7% of them stated that they had heard the term “palliative care” before. While the total mean score of the General Self-Efficacy Scale of the students was 63.41 ± 11.85 before the education, it was determined as 68.60 ± 10.09 after the education. While the pre-test total score average of the PCPS was 69.43 ± 3.44, the post-test mean score was 81.19 ± 6.79. While there was no relationship (r = .223, P > 0.05) between the PCPS and the General Self-Efficacy Scale before the palliative care education, a strong positive correlation (r = .402, P < 0.05) was found after the palliative care education. Conclusion: As a result of the study, it was found that the online palliative care course con- tributed to the development of students’ self-efficacy. It is recommended that the palliative care course be added to the nursing education curriculum as an elective or compulsory course.