Tez Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 10 / 10
  • Öğe
    Hücresel etkileşimlerinin incelenmesi için dipeptit temelli nanopartiküllerin hazırlanması ve karakterizasyonu
    (Aksaray Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Önal Acet, Burcu; Odabaşı, Mehmet
    Benzersiz kimyasal, fiziksel ve biyolojik özellikleri, sentez ve işlevsellik kolaylığı ve doğal biyouyumlulukları sayesinde peptit bazlı nanomateryaller son derece dikkat çekici olup kendiliğinden düzenlenen nanomateryaller, çeşitli biyomedikal uygulamalar için yoğun bir şekilde araştırılmaktadır. Biyolojik olarak parçalanabilir, toksik olmamaları ve birçok ilacı kanser hücrelerine verimli bir şekilde taşıma yeteneğine sahiptir. Bu çalışma kapsamında öncelikle N-(florenilmetoksikarbonil)-Llizin (Fmoc-Lys) nanomateryaller (NM'ler) sentezlendi ve karakterize edildi. Daha sonra hücre toksisitesi ve hücre içselleştirme testleriyle devam edildi. Sonuçlar, FmocLys-siRNA' nın Mcl-1 ekspresyonunu ve BCL-2 ekspresyonunu inhibe edebildiğini, dolayısıyla kanser hücrelerine taşınmanın ardından kanserli hücrenin apoptozuna yol açabildiğini gösterdi. Bu nedenle bu çalışma, yeni bir anti-kanser ajanı (Fmoc-LyssiRNA-Mcl-1) hazırladığı için gelecekte kanser tedavisi için araçlar sunmaktadır. Hücre dışı kesecikler olan eksozomlar, çapı 30 ila 150 nm olan ve fizyolojik koşullar altında negatif yüke sahip olan yapılardır. Bazı proteinlerin ve biyolojik bileşiklerin sulu ortamlarda eksozomlara bağlanarak protein korona katmanı oluşturduğu öne sürülse de, biyoakışkanlarda protein korona oluşumuna katkıda bulunan faktörlerin anlaşılması sınırlı kalmaktadır. Bu amaçla, protein koronanın eksozomun nanomateryal toksisitesi üzerindeki etkilerini araştırmaya yönelik çalışıldı. NM'lerin eksozomlarla etkileşim çalışmaları da yapıldı. Ayrıca, model kanser hücrelerinden elde edilen eksozomlar kullanılarak hücre canlılığı deneyleri yapıldı. Ek olarak FmocLys NM'lerin koloidal stabilitesi de araştırıldı. Elde edilen sonuçlar doğrultusunda Fmoc-Lys-Exo yapılarının biyokorona oluşturduğu ve toksisiteyi azalttığı gözlemlendi.
  • Öğe
    Peptit temelli nanomateryallerin hazırlanması ve hücresel etkileşimlerinin incelenmesi
    (Aksaray Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Dikici, Emrah; Odabaşı, Mehmet
    Kanser hastalıklarına karşı alışılagelmiş tedavi yöntemlerinde rastlanan tümör invazyonu, farklı dokulara tümörün yayılması ve çoklu ilaç direnci gibi dezavantajlardan ötürü, yeni yöntemler geliştirmek büyük öneme sahiptir. Gen terapisi alanında terapötik geni hedef dokuya taşıyan, kendiliğinden düzenlenme, biyo-uyumluluk ve biyo-bozunurluk gibi avantajlara sahip nano-materyallerin üretiminde öne çıkan peptit temelli yapılara, moleküler tanıma fonksiyonları nedeniyle her geçen gün ilgi artmaktadır. Tez kapsamında, gen susturucu olarak kullanılan siRNA'ları kanser hücrelerine taşımak üzere kendiliğinden düzenlenebilen boyutu ve dengelenmiş yüzey yükü bakımından yeni olan difenilalanin amid (FFA) temelli nano-materyaller (NM) sentezlendi. FFA-NM'ler sentezlendikten sonra Ca2+ iyonları ile dekore edildi. Karakterizasyon çalışmaları kapsamında SEM (taramalı elektron mikroskobu), TEM (transmisyon elektron mikroskobu), MS (kütle spektrometresi), DLS (dinamik ışık saçılma), Zeta-potansiyel ölçümü, Image J boyut değerlendirmesi ve FTIR (Fourier dönüşümü kızılötesi) spektroskopisi ile analiz edildi. Biyolojik moleküllerle korona oluşturma potansiyellerini değerlendirmek için sentezlenen FFA ve Ca2+-FFA-NM'ler HSA, IgG ve DNA molekülleri ile etkileştirildi. NM'lerin yüzeyinde oluşan korona tabakası DLS ve spektrofotometrik olarak değerlendirildi. Gerçekleştirilen hücre toksisite ve internalizasyon testlerinden sonra elde edilen bazı bulgular şöyle özetlenebilir: Ortalama boy dağılımı 87,93 nm olan FFA-NM'lerin yüzey yükleri -20,1 mV iken Ca2+ dekorasyonundan sonra +9,3 mV olmuştur. Yüzey yük dağılımı, Ca2+-FFA-NM'lerin HSA, IgG ve DNA molekülleri ile oluşturduğu korona yapılarına göre de sırasıyla -7,6, -3,7 ve -9,7 mV olarak belirlenmiştir. Ca2+-FFA-NM'lerin HeLa ve HT29 hücre hatlarıyla 24 saatlik etkileşimleri sonrasında toksisite görülmemiştir. Farklı siRNA türlerinin (Mcl-1 ve Bcl-xL) Ca2+-FFA-NM'ler ile oluşturduğu komplekslerinin HeLa ve HT29 hücre hatlarına internalize olduğu ve canlılıklarında yaklaşık %36 oranında bir azalmaya neden olduğu görülmüştür. Bu çalışmada kullanılan FFA tabanlı NM'ler biyo-uyumlu olup, susturucu siRNA'ların kanser hücrelerine internalizasyon derecesini artırmak için yapılacak olan daha ileri çalışmalarda umut vadedeceği düşünülmektedir.
  • Öğe
    Naringenin saflaştırılmasına yönelik moleküler baskılanmış kriyojelik membranların geliştirilmesi
    (Aksaray Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Demirtaş, Emel; Odabaşı, Mehmet
    Naringenin'in antioksidan potansiyeli, çeşitli hayvan modellerinde ve hücre hattı çalışmalarında doğrulanmıştır. Naringenin'in başlıca etkileri arasında ksantin oksidaz, nikotinamid adenin dinükleotid fosfat oksidaz, lipoksijenaz ve siklooksijenaz gibi pro-oksidan enzimlerin inhibisyonu, metal iyon şelasyonu ve en önemlisi serbest radikallerin temizlenmesi yer alır. Ayrıca naringenin, glutatyon peroksidaz, süperoksit dismutaz ve katalaz gibi çeşitli antioksidan enzimlerin fizyolojik seviyesini arttırır. Ayrıca peroksinitrit tarafından kolaylaştırılan protein nitrasyonunu ve oksidasyonu azalttığı da bilinmektedir Bu araştırmada, naringenin'in doğal ortamdan seçici olarak ayrılması için moleküler baskılı kriyojel membranlar (MIM'ler) oluşturulmuştur. Hazırlanan baskılanmış membranların özgünlüğünü karşılaştırmak için naringenin baskılanmamış membranlar (NIM) da hazırlandı. MIM'ler karakterizasyon için temas açısı ölçümü, şişme testleri, zayıflatılmış toplam yansıma-fourier dönüşümlü kızılötesi spektroskopisi (ATR-FTIR) ve Taramalı elektron mikroskobu (SEM) gibi bazı analizlere tabi tutuldu. MIM'lerin seçicilik çalışmaları hem sulu ortamda hem de doğal portakal suyunda gerçekleştirilmiştir. Seçicilik çalışmalarında naringene yapısal benzerlikleri nedeniyle rakip ajanlar olarak gallik ve kafeik asit molekülleri kullanılmıştır. Elde edilen bazı sonuçlar şöyledir: MIM'ler ve NIM'ler için temas açısı değerleri sırasıyla 58,5º ve 71,8º olarak bulundu. MIM'lerin ve NIM'lerin naringenin için maksimum adsorpsiyon kapasiteleri, 2 mg/mL'lik bir başlangıç konsantrasyonunda sırasıyla 66,5 ve 14 mg/g olduğu bulundu. Elde edilen Scatchard grafiğinin yüksek afiniteli bağlanma bölgelerinin qmax ve Kd değerleri sırasıyla 0,126 mmol/g (34,4 mg/g) ve 0,16 mM (1,6.10-4 M) olarak bulundu. MIM'lerin naringenin seçiciliği gallik ve kafeik asitlerle karşılaştırıldığında sırasıyla 1,99 ve 2,26 kat yüksek bulundu. Naringenin'in doğal portakal suyundan MIM'ler ile adsorpsiyonu 843 µg/g olarak bulunmuştur.
  • Öğe
    2,3-dihidroftalazin-1,4-dion ünitesinin organik floresans boyaların terapötik özelliklerine etkileri
    (Aksaray Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2022) Sonkaya, Ömer; Algı, Fatih
    Kanser, vücudun diğer kısımlarına yayılabilen ve hemen hemen tüm organlarını etkileyebilen bir hastalık grubudur. O nedenle kanser çok ciddi bir sağlık problemi olup tüm dünyada toplumlara sosyal ve ekonomik olarak ağır yükler getirmektedir. Üstelik hali hazırda kullanılan ameliyat, kemoterapi, radyoterapi, immün terapi gibi klinik yöntemlerin birçoğunun etkinliği bu yöntemlere özgü dezavantajlar nedeniyle arzu edilen düzeyde değildir. O nedenle kanser tedavisinde kullanılabilecek etkili yöntem ve ilaçların geliştirilmesi için dünya çapında araştırmalar yapılmaktadır. Araştırmalar özellikle teranostik olarak işlev görebilecek ve kombine tedaviler için elverişli yeni nesil malzemelerin geliştirilmesi üzerine odaklanmıştır. Bu tez çalışmasında kanser tedavisine imkân verecek organik bileşiklerin rasyonel tasarımı sentezi ve karakterizasyonu üzerinde durulmuştur. Tasarımda bir yanda reaktif oksijen türlerine karşı duyarlılık gösterecek bir ünite; diğer yanda ise üstün özellikleri ile biyogörüntüleme, fotodinamik terapi, ve/veya fototermal terapi için elverişli floresans boyaları aynı anda bünyesinde bulunduran yeni bileşikler elde edilmiştir. Sentezlenen floresans malzemelerin yapıları spektroskopik yöntemler ile aydınlatılmış ve fotoduyarlaştırıcı ajanlar olarak potansiyelleri belirlenmiştir. Elde edilen veriler, burada tasarlanan yapıların teranostik ajan olarak işlev görebileceğini ve kombine tedaviler için elverişli yeni nesil malzemeler olarak kullanılabileceğini göstermektedir.
  • Öğe
    İlaç etken maddelerinin yüksek sıcaklıktaki çözünürlüğünün incelenmesi: çözünürlük modelleri ve kromatografik ayrımlar
    (Aksaray Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2020) Akay, Sema; Kayan, Berkant
    Günümüzde, atık sulardaki kirleticiler konusunda tarım uygulamaları, endüstriyel deşarjlar ve insanlar önemli bir rol oynamaktadır. Tüm bu uygulamalar, çeşitli kirleticiler üreterek ve su döngüsünü değiştirerek doğa ve insan sağlığı üzerinde küresel bir endişeye neden olmaktadır. Mikrokirleticiler içerisinde bugün en çok dikkat çekenlerden biri, içme suları vasıtasıyla insan sağlığında risk uyandırma potansiyeline sahip olan ilaç kalıntılarıdır. İlaç kalıntılarının potansiyel sağlık riskleri yanında, sucul ekosisteme ve fiziki çevreye olan zararları da pek çok araştırmanın konusunu oluşturmaktadır. Bu kirleticiler, farklı su kaynaklarında genellikle birkaç ng/L ile ?g/L arasında değişen çok düşük konsantrasyonlarda bulunmaktadır. İlaçların çözünürlüğünde kullanılacak ideal çözücü, ayarlanabilir özelliklere sahip çok yönlü bir çözücü olan 'su'dur. Su, kaynama sıcaklığı ile kritik sıcaklığı arasında subkritik su olarak adlandırılmaktadır. Bu çalışmada, subkritik su kullanılarak ilaç etken maddelerinin çözünürlüğü incelenmiştir. Sonuçlar, ilaç etken maddelerinin yüksek sıcaklıktaki sulu çözünürlüğünün, ortam sıcaklığından daha yüksek olduğunu göstermiştir. 498 K'a kadar artan sıcaklık, 5-Fluorourasil için 12 kat, sülfadiazin için 15 kat, essitalopram okzalat için 55 kat, flukonazol için 147 kat ve ibuprofen için 10600 kat arasında değişen çözünürlük artışlarıyla sonuçlanmıştır. Deneysel verilere dayanarak, subkritik suda ilaç etken maddelerinin çözünürlüğünü tahmin etmek için matematiksel modeller geliştirilmiştir. Modeller başarıyla doğrulanmış ve teorik çözünürlük değerleri deneysel verilerle iyi bir şekilde eşleşmiştir. Ayrıca, Modifiye Apelblat denklemi, yüksek sıcaklıklarda deneysel değerlerle iyi bir uyum sağlamıştır. Subkritik sudaki ilaç etken maddelerinin molar çözünme entalpisi yüksek sıcaklık koşullarında belirlenmiştir. Pozitif entalpi değerleri, işlemin endotermik olduğunu göstermiştir. Sonuç olarak, subkritik sudaki ilaç etken maddelerinin yeterli çözünürlüğü, bu ajanların analizi için yeşil kromatografik teknikler kullanmamıza imkan sunmuştur.
  • Öğe
    Moleküler baskılama yöntemi ile laktonların belirlenmesine yönelik kuvars kristal mikroterazi (QCM) tabanlı biyosensör geliştirilmesi
    (Aksaray Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2020) Acet, Ömür; Odabaşı, Mehmet
    Yüksek canlılar birbirleriyle iletişim için ses ve sözcükleri kullanırken, bakteriler bu işlevi bazı iletişim molekülleri ile sağlamaktadırlar. Bu iletişim molekülleri, "Quorum Sensing" (QS) veya çevreyi algılama sistemi tarafından üretilen ve bakterilerce iletişimde kullanılan kimyasallar olarak ifade edilmektedir. Gram-negatif bakterilerin ana sinyal molekülleri olan N-açil-homoserin-laktonlar (AHL) patojenitede etkin virülans faktörlerini eksprese edebilirler ve dolayısıyla Quorum Sensing sistemi, bu virülans faktörlerinin belirlenmesinde önemli bir rol oynayabilir. Düşük konsantrasyonlarda üretilen AHL'lerin genel tekniklerle tespit edilmesi oldukça zordur. Bu çalışma kapsamında; QCM çipler üzerinde 6 karbonlu laktona (C6-HSL) özgü moleküler baskılanmış polimerik membranlar hazırlanıp; moleküler baskılanmış QCM çipler ile sulu ortamdan yüksek hassasiyette C6-HSL tanımlanması yapılmıştır. Moleküler baskılanmış yapıyı oluşturmak için, N-Heksanoil-L-homoserin lakton (C6-HSL) (hedef molekül) ve fonksiyonel monomerin (akrilamid) ikincil kuvvetlerle ön-organizasyonunun ardından, monomer olarak 2-hidroksietil metakrilat (HEMA), çapraz bağlayıcı olarak etilen glikol dimetakrilat (EGDMA), başlatıcı olarak azobisizobutironitril (AIBN) eşliğinde UV başlatıcılı polimerizasyon ile C6-HSL baskılanmış polimerik membranlar sentezlenmiştir. Sentezlenen polimerlerin karakterizasyonu AFM, SEM, temas açısı ve FTIR-ATR spektrofotometre analizleri ile gerçekleştirilmiştir. C6-HSL-akrilamid arasındaki optimum ön organizasyon (çözücü olarak DMF), pH 7.0'da oluşmuştur. C6-HSL baskılanmış QCM çip yüzeyindeki en yüksek lakton adsorpsiyonu ise 1000 ng/mL Ayrıca, GC-MS sonuçları çalışmalarımızın sonuçlarıyla korelasyon göstermiş ve sentezlenen polimerlerin C6-HSL'ye duyarlılığının olduğunu GC-MS ile de konfirme edilmiştir.
  • Öğe
    Suda çözünebilen o-karboksimetil kitosan-imine destekli bazı komplekslerin sentezi ve uygulamaları
    (Aksaray Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015) Baran, Talat; Menteş, Ayfer
    Bu çalışmada 4 yeni suda çözünebilir O-karboksimetil kitosan Schiff bazı ve onların Cu(II), Pd(II) kompleksleri sentezlendi. Sentezlenen O-karboksimetil kitosan Schiff bazları[OCMCS-3a].2H2O, [OCMCS-4a].2H2O, [OCMCS-5a], [OCMCS-6a] ve metal komplekslerinin yapıları FTIR, 1H NMR, 13C NMR, 13C CP-MAS NMR, TG/DTG, XRD, SEM-EDAKS, ICP, UV-VIS, elementel analiz, manyetik moment ve molar iletkenlik ölçümleri ile karakterize edilmiştir. [OCMCS-3a].2H2O, [OCMCS-4a].2H2O, [OCMCS-5a] ve [OCMCS-6a] bileşiklerinin sübstitüsyon dereceleri (DS) yapılan elementel analiz sonucunda sırası ile 0.36, 0.34, 0.48 ve 0.44 olarak belirlenmiştir. Yapılan çözünürlük testi ile [OCMCS-3a].2H2O, [OCMCS-4a].2H2O, [OCMCS-5a] ve [OCMCS-6a] bileşiklerinin oda sıcaklığında saf suda tamamen çözündüğü kaydedilmiştir. Kitosan, O-karboksimetil kitosan Schiff bazları ve komplekslerinin yüzey görüntüleri SEM-EDAKS tekniği ile araştırılmıştır. Sentezlenen bileşiklerin termal davranışları TG/DTG tekniği ile kristaliniteleri ise X-ışını toz kırınım tekniği kullanılarak belirlenmiştir. Elde edilen komplekslerin metal içerikleri ICP-OES cihazı kullanılarak belirlenmiştir. Yapılan analizler sonucunda O-karboksimetil kitosan Schiff bazları ve komplekslerinin kitosana göre termal kararlılıklarında ve kristalinite değerlerinde azalma kaydedilmiştir. Yapılan yüzey incelemesi sonucunda kitosanın yüzey yapısının, elde edilen bileşiklere göre daha düz bir yapıda olduğu da kaydedilmiştir. Ayrıca sentezlenen metal komplekslerinin katalitik aktiviteleri Suzuki çapraz kenetlenme reaksiyonları ile biarillerin sentezinde test edilmiştir. Sentezlenen biarillerin yapıları GC-MS ve 1H NMR teknikleri ile aydınlatılmıştır. Deneyler sonucunda, sentezlenen Pd(II) katalizörleri varlığında, reaksiyonlar yüksek seçicilik göstermiş ve homo kenetlenme yan ürünleri spektrumlarda gözlenmemiştir. Katalizörlerin tekrar kullanılabilirlik testleri sonucunda katalizörlerin birden fazla kez kullanılabildiği belirlenmiştir.
  • Öğe
    Bazı pirazol türevi ligantlar ile bakır komplekslerinin sentezi ve antibakteriyel aktivitelerinin incelenmesi
    (Aksaray Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2018) Hins, Melek; Menteş, Ayfer
    Bu çalışmada azot donör içeren pirazol türevi ligantlar ile onların bakır kompleksleri sentezlenmiştir. Pirazol ve 3,5-dimetil pirazolün 4-pozisyonundan iyotlama ve nitrolama reaksiyonları ile I-Pz, I-DMPz, NO2-Pz ve NO2-DMPz ligantları elde edilmiştir. Pirazolün bakır katalizörü kullanılarak N-arilasyonu ile yeni NapMe-Pz ve MeNap-Pz ligatları sentezlenmiştir. İlk defa Ullman reaksiyonu ile oda sıcaklığında 4-iyodo pirazollerin N-arilasyonu ile Ph-IPz ve Ph-IDMPz ligantları sentezlenmiştir. Sentezlenen bu ligantlar FT-IR, NMR ve kütle spektrumları ile karakterize edilmişlerdir. Karakterize edilen 8 adet ligantın Cu(NO3)2 ile kompleksleri sentezlenmiştir. Sentezlenen 8 adet kompleksin yapıları FT-IR, TG/DTG, LC-MS, UV-Vis, ICP-OES, NMR, manyetik moment ve molar iletkenlik yöntemleri kullanılarak aydınlatılmış ve komplekslerden 3 tanesinin ESR spektrumları ile geometrik yapıları tayin edilmeye çalışılmıştır. Elde edilen ligantların ve komplekslerin antimikrobiyal etkinlikleri de incelenmiştir.
  • Öğe
    Amino grubu içeren beş üyeli hetero halkalı bazı bileşiklerin sentezi ve biyolojik etkilerinin araştırılması
    (Aksaray Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2012) Koparır, Pelin; Karaarslan, Muhsin; Karatepe, Mustafa
    Bu çalışmanın ilk aşamasında 1-metil-1-(fenil/mezitil/tetralino/tiyofen)-3-(2-klor-1- oksietil) siklobütan klor keton bileşikleri ile etanol içinde tiyoüre ile siklohalkalaşma ürünü olan 4-[1-Metil-1-(fenil/mezitil/tetralino/tiyofen)-siklobütan-3-il]-2-aminotiyazol bileşikleri sentezlendi 1a-d. İkinci aşamasında bazı hidrazit türevlerinin karbondisülfür ve hidrazin ile reaksiyonundan oluşan 1,4-disübstitüe tiyosemikarbazitlerin halkalaşması sonucu 5- sübstitüe-4-amino-1,2,4-triazol-3-tiyol/tiyon 2a-h ve 1,3,4-tiyadiazol 3a-c halkası ihtiva eden çeşitli bileşiklerin sentezi yapılmıştır. Üçüncü aşamsında sentezlenen bütün bileşiklerin in vitro ortamda antimikrobiyal, antitümör ve antioksidan özellikleri incelendi.
  • Öğe
    Melamin teşhisi için moleküler baskılanmış kuartz kristal mikrobalans (QCM) çiplerin hazırlanması ve uygulamaları
    (Aksaray Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015) Cömert, Şeyda; Odabaşı, Mehmet
    Azotça zengin bir kimyasal olan melamin (2,4,6-triamino-1,3,5-triazine) 2007 yılında, gıdalardaki görünür protein miktarlarını yüksek göstermek amacıyla, bazı üreticiler tarafından süt ürünlerine (süt veya süt tozu gibi) ve evcil çiftlik hayvanı yemlerine kasıtlı olarak eklenmiştir. Bu gıdalar ile beslenen bebeklerde 2008 yılında, böbrek yetmezliği gibi çok ciddi rahatsızlıklar ortaya çıkmıştır. 2008?in sonlarında Amerikan yapımı bebek mamalarında eser miktarda melamin tespit edilmiştir. Melamin ile kirletilen bebek gıdaları ve evcil hayvan besinleri bugün, gıda güvenliği ile ilgili ciddi bir tehlike arz etmektedir. Melamin teşhisine yönelik mevcut analitik metotlar genellikle kromatografik (HPLC, GC–MS, gibi) temele dayanmaktadır ki, bu metotlar çoğunlukla zaman alan, pahalı ve karmaşık örnek hazırlama prosedürleri gerektirmektedir. Moleküler baskılanmış polimerler (MIP) ile melamin teşhisi ise yoğun bir araştırma konusu oluşturmaktadır. Hazırlanan polimer matriks, kalıp molekülün uzaklaştırılmasından sonra, içinde hedef molekül ve yarışmacı moleküllerin bulunduğu bir çözeltiye ilave edildiğinde, bağlanma bölgesinin büyüklüğü ve üç boyutlu geometrisinden dolayı kalıp moleküle yüksek seçicilik gösterecektir. Bu tez kapsamında Kuartz Kristal Mikrobalans (QCM) çipler üzerinde melamine özgü moleküler baskılanmış polimerik filmler hazırlanmıştır. Önce kalıp molekül (melamin) ile fonksiyonel monomerin (Metakrilik asit) ikincil kuvvetlerle ön organizasyonu ardından çapraz bağlayıcı olarak, Etilen glikol dimetakrilat (EDMA) varlığında, UV başlatıcılı polimerizasyon ile polimerleştirilmiştir. Daha sonra kalıp molekülün yapıdan uzaklaştırılması ile filmler üzerinde, melaminin spesifik tayinine yönelik non-kovalent moleküler baskılanmış, etkin ve tekrar kullanılabilirliğe sahip bölgeler oluşturulmuştur. Çalışmalardan elde edilen bazı sonuçlar şöyledir. Melamin-metakrilik asit arasındaki optimal ön organizasyon, pH 6?da gerçekleşmiştir. Ancak pH 6?da hazırlanan melamin baskılanmış filmler QCM çip yüzeyinden sıyrılmıştır. Melamin baskılanmış filmlerin hazırlanması için en uygun çözücü DMSO olarak belirlenmiştir. Melamin baskılanmış QCM çip yüzeyindeki maksimum melamin adsorpsiyonu pH 6?da görülmüştür. Melamin baskılanmış QCM çipler ile 1-1000 ng/mL başlangıç melamin derişimlerinde çalışılmış ve 50-1000 ng/mL derişim aralığında yaklaşık % 100 ve 1-10 ng/ml aralığında ise %81, 1-1000 ng/mL aralığında ise %98?lik doğrusallıkta sonuçlar alınmıştır. Melamin adsorpsiyonu baskılanmış QCM çipler üzerine düşük derişimlerde Freundlich izoterm modeline yüksek derişimlerde ise Langmuir modeline daha uygun olduğu gözlenmiştir.