Cilt 1, Sayı 2, Makale Koleksiyonu

Permanent URI for this collection

Recent Submissions

Now showing 1 - 20 of 23
  • Item
    İğne-İplikle Geçen Bir Ömür: Kuddusi ARIK
    (Aksaray Üniversitesi, 2015) Üyümez, Oğuz
    Günümüzde sadece gelinlik, damatlık veya mezuniyet elbisesi diktirmek için ya da paça kısaltmak için yolumuzun düştüğü, hazır giyim sektörünün gelişmesinin de etkisiyle unutulmaya yüz tutmuş peygamber mesleği olan terzilik, Osmanlı’da Tanzimat Dönemiyle başlayan modernleşme düşüncesinde toplumsal düzene yeni bir nizâm vermede Osmanlı vatandaşlarını yeniden biçimleyen en önemli etkenlerden olmuştur. Terzilik sektörünün gelişmesiyle birlikte Osmanlı beyefendileri ve kadınları da çeşitli giysilerle tanışma fırsatı bulmuştur. Bu makalede Aksaray’ın en eski terzilerinden biri olan Kuddusi Arık hakkında bilgi vermek amaçlanmıştır.
  • Item
    Aksaraylı Bir Ermeni’nin Anıları
    (Aksaray Üniversitesi, 2015) Gül, M. Fırat
    Kevork ŞAHİNYAN, şu anda İstanbul Kadıköy’de ikamet eden ve aslen Aksaraylı olan hemşerimizdir. Kendisiyle yaklaşık bir buçuk yıl önce tanıştık. Çok hoş sohbet birisi… Aksaray’ı ve burada bıraktığı arkadaşlarını çok özlediğini söyleyince anılarını yazmasını rica ettim. O da beni kırmadı. Tarafıma gönderilen mektup aşağıdaki gibidir: “Aksaray’a ait orada yaşamış bir Ermeni olarak hatıralarımı yazmaktan şeref duyarım. Ben 1936 Aksaray doğumlu Kevork Şahinyan. Aksaray’ımızda ben çocukken 30 haneye yakın Ermeni vardı. Büyükannemin anlattığına göre Aksaray’da yedi göbekten beri biz buranın yerlisiyiz derdi. Zaten Ihlara-göreme-Aksaray-Ürgüp-Kapadokya mıntıkası olarak bilinir. 500 sene evvel Hıristiyanların yoğun olarak yaşadıkları yerlermiş. Gelelim Aksaray’ımızdaki Ermeni halkının yaşantısına ve durumuna. Aksaray’da yaşayan Ermeni ailelerinin çoğu sanatkârdı. Terzi, soğuk demirci, marangoz, kunduracıydı. Sadece babam Garbis Şahinyan, Aram Piran’ın babası Artin Piran ve Vicen Şımarmaz tüccardı. Hububat, bakliyat, tiftik, yapağı ticareti yaparlardı. Köylülerden malları alır, İstanbul’a, Adana’ya vs illere satarlardı. Başka türlerden de tüccarlar vardı. Aramızda hiçbir şekilde rekabet, kıskançlık, münakaşa olmazdı. Bazen ortaklaşa mallar alır, beraber pazarlardık. Gelelim diğer vatandaşlarımıza.
  • Item
    Arşivden
    (Aksaray Üniversitesi, 2015) Aygün, Necmettin
    Konu: II. Mahmud Döneminde, 1830 yılında, Osmanlı Devleti’nde genel bir nüfus sayımına başlanmıştır. Asker ve vergi kaynaklarını tespit etmeye dönük bu nüfus sayımı ile Osmanlı toplumu, yeni doğanından pir-i faniye; müsliminden gayrımüslimine istisnasız ilk kez sayılmıştır. Bu nüfus sayımına 1830 yılı yazında Karaman Eyaleti ve eyalete bağlı Aksaray Sancağında başlanmış; sayım aynı yılın sonunda tamamlanmıştır. 1830 nüfus sayımında sadece erkekler sayılmıştır. Sayımda ortaya çıkan erkek nüfus kadar bayan nüfusun var olduğu hesaplanırsa toplam nüfus takribi olarak ortaya çıkar. Füsun Hanımın kıymetli çalışmasına önemli oranda kaynaklık edeceği düşünüldüğünden, 1830 senesi nüfus sayımının Kızılkaya Köyü ile ilgili kısmı buraya alınmıştır. Aşağıdaki tabloda, 1830 yılı yazından 1836 yılı yazına kadarki süreçte köyde sakin olanlar ile doğan ve ölenlerin yanı sıra 1830 sayımından sonra 1836 yılına kadar köye gelip yerleşenler veya köyden ayrılanlar görülmektedir.
  • Item
    Kapadokya’da bir köyün tarihine ve tarımsal geçmişine dair notlar
    (Aksaray Üniversitesi, 2015) Ertuğ, Füsun
    Aksaray’ın Kızılkaya köyünde doktora alan araştırması yapan bir arkeoloğun köyün tarihçesine ve tarımsal geçmişine ilişkin notları bunlar. Köy tarihçesini ortaya çıkartmaya çalışırken salt tarihi bir araştırmayı hedeflemediğim gibi, orijinal belgeleri, tahrir defterlerini, salnameleri doğrudan inceleme ve okuma şansım da yoktu. Halkbilim yöntemleriyle, görüşmelerle, soy ağaçları çıkartarak, erişebildiğim köy nüfus, karar ve evlenme defterleri aracılığıyla köy tarihçesini saptayıp bu bilgileri ikincil kaynaklarla karşılaştırarak bir sonuca varmaya çalıştım. Tezimde2 soy ağaçları, sülaleler, köy karar ve evlenme defterlerine kısaca değindim. Bir arkeolog ve etnobotanik araştırmacısı olarak köyün tarımsal geçmişi, burada neler yetiştirildiği, bugün unutulmuş tarım- hayvancılık yöntemleri, halk takvimi, beslenme, halk tıbbı ve geçim ekonomisinin ayrılmaz parçaları olan avcılık, toplayıcılık ve ürün takası esas ilgi alanımdı. Her çalışmada olduğu gibi bu bütünün ancak bir bölümünü aydınlatabildim. Stefan Yerasimos anısına bu konudaki notları derleyip az sayıda olduğunu gözlediğim köy tarihçelerine küçük bir katkı yapmak ve tarımsal antropoloji ya da köy hukuku alanında kaynak olarak köy karar, nüfus ve evlenme defterlerinin önemini anımsatmak istedim. Bunların yanı sıra köyde kadının yerine dair notları da eklemekten kendimi alakoyamadım.
  • Item
    Paradigmalar değişirken toplumbilimleri öncelemek
    (Aksaray Üniversitesi, 2015) Aygün, Necmettin
    Tarih başta olmak üzere toplum bilimleri alanına dair araştırma ve inceleme eksenli çalışmalar nicelik açısından olduğu kadar nitelik açısından da son yıllarda önemli bir gelişme göstermektedir. Bu durum kitap okuma, yazma-çizme merkezli kültürel eğilimlerimizin artışından/ zenginleşmesinden çok küreselleşmekte olan dünyanın genel gidişatının yanı sıra ülke içi siyasasında yetki sahibi olanların Cumhuriyet Dönemi ile eski Türk Tarihini (Kültürünü) bağdaştırmaya dönük tavrın/politikanın bir sonucu gibi görünmektedir.
  • Item
    Dinden uzaklaşan Türkiye
    (Aksaray Üniversitesi, 2015) Ertit, Volkan
    Sekülerleşme, belli bir zaman dilimi içerisinde dinin, dinimsi yapıların, batıl inançların ve halk inançlarının toplumsal düzeydeki prestijlerinin ve topluma etki etme güçlerinin göreceli olarak azalması demektir. Peki Türkiye toplumu gün geçtikçe sekülerleşiyor mu? Bu soruya “evet, gün geçtikçe sekülerleşiyor” diye yanıt vermek, ya da verebilmek daha düne kadar cesaret gerektiren bir şeydi. Zira sadece sokaktaki insan değil, toplumsal dönüşümlerin ardında yatan sebepleri ortaya koymak ve onların ardında yatan sebepleri bizlere göstermekle yükümlü sosyoloji profesörleri dahi Türkiye’nin İranlaştığını iddia etmektedirler.
  • Item
    Türkiye’de yerli bir felsefe yapmanın imkânı olarak Nurettin Topçu ve felsefesi
    (Aksaray Üniversitesi, 2015) Ovacık, Zübeyir
    İnsan aklının bütün bir varlığa yönelik bilinçli bir sorgulaması olarak felsefe, elbette sadece teorik konuları gündemine alan bir etkinlik değildir. Felsefe kelimesiyle işaret edilen şey, varlığın teorik ve pratik boyutlarının her ikisini de gündemine alan özel bir düşünce etkinliği olsa gerektir. Dahası insan, ahlak, siyaset gibi meseleleri ele alan pratik felsefe, felsefi etkinliğin öznesi olan insanı ve hayatı daha çok gündemine almakla bir anlamda felsefenin cazibesine çarpan etkisi de yapmaktadır. Pratik felsefenin temel sorusu ise, insan için iyi hayatın ne olduğu sorusudur. Bu soru, pek tabii ki, insanın bireyselliğini ve toplumsallığını gündeme alarak tartışılacaktır. Peki, iyi hayat bütün bireyler ve toplumlar için aynı şeye mi işaret etmektedir? Felsefenin evrenselliği ve yerelliği başlığı altında da bu meseleyi geniş bir açıdan tartışmak mümkündür. Daha özelinde “Türkiye’de felsefe yapmak ne anlama gelmektedir?” şeklinde bir soru sorduğumuzda ele almak istediğimiz meseleyi daha yakından tartışma imkânı elde etmişiz demektir.
  • Item
    Arap-İsrail savaşları ve Türkiye
    (Aksaray Üniversitesi, 2015) Balcı, Rabiye
    Asırlar önce çıkarıldıkları topraklara geri dönmek gayesiyle 19. yüzyılın son çeyreğinde girişimlerde bulunan Siyonizm düşüncesinin ileri gelenlerinin başlattığı hareket 1948’de Yahudi devleti olan İsrail kurulana kadar devam etti. İngiltere’nin Filistin üzerindeki manda rejimini kaldırmasının ardından bir Yahudi devleti olan İsrail kuruldu. İsrail’in kurulmasından sonra Arap devletleri İsrail’i ortadan kaldırmak için harekete geçti ve 1948,1956, 1967, 1973 tarihlerinde dört tane Arap-İsrail Savaşı meydana geldi. 1973 savaşına kadar İsrail’in ortadan kaldırılması temel hedef iken 1973’te İsrail’e kaptırılan toprakların geri alınması temel hedef oldu. Çalışmamızda bu savaşlarla birlikte Türkiye’nin tutumu da incelenmeye çalışılmıştır.
  • Item
    Üsküdarlı Ressam Hoca Ali Rıza Bey
    (Aksaray Üniversitesi, 2015) Derman, M. Uğur
    Şu yazıyı okurken, nerede ve hangi mevsimde olursanız olun; ister misiniz berâberce bahara, yaza ve o aylarda eski Boğaziçi'nin serin sularına, gölgelik yamaçlarını süsleyen fıstık çamlarının altına gidelim, sonra meselâ Üsküdar'ın târihî bir çeşmesinden sular içelim... Hem, size rehberlik edecek müstesnâ şahsı tanıtınca, bu gezintiden daha da memnun kalacağınızı sanırım. Bu rehber, millî ressamımız Hoca Ali Rızâ Bey'dir. "Millî" sıfatının kullanılmasında, çok hasis davranılması gerektiğine inananlardanım. Ancak, Rızâ Bey gibi hayâtı boyunca Türk yaşayışını, Türk evlerini ve sokaklarını, mezarlıklarını; namazgâhıyla, çeşmesiyle, kedisiyle, güverciniyle Türk şehir ve köylerini, elhâsıl bizden olan her şeyi-Avrupalı ve yerli başka ressamların tesîrinde kalmadan-millî duygularla resmeden, örnek ahlâk sâhibi bir Türk ressamına "milli" denilmesi, şüphesiz hakkın teslimi olur.
  • Item
    İttihât ve Terakkî Cemiyet
    (Aksaray Üniversitesi, 2015) Yolaçan, Seval
    Fransız İhtilâlinden sonra ortaya çıkan ve 19. yy’da tüm dünyayı etkileyen “özgürlük, milliyet, bağımsızlık” gibi birçok fikir, kitleleri hareketlendirir ve devlet yönetimini, anayasal temellere oturtmagirişimleri dünya çapında başlar. Bu fikir akımlarının Osmanlı İmparatorluğu’na yayılmasında etkili olan ilk Osmanlı aydınları, Namık Kemal ve Şinasi’nin de aralarında olduğu Genç Osmanlılardır. Yeni (Genç) Osmanlılar’ın 1865’te İstanbul’da, 1867’de Paris’te bir cemiyet kurdukları görülür. II. Mahmud döneminde yapılan ıslahat faaliyetleri çerçevesinde kurulan müesseselerde yetişen devlet ve fikir adamları olan Genç Osmanlılar Batı’daki gelişmeler ve fikirlerden etkilenmelerine rağmen Osmanlı geleneksel değer yargılarını bir kenara bırakmamışlardır. Abdülaziz Döneminde faaliyetlerini yoğun olarak sürdüren Yeni Osmanlılar, 1867’de Bâb-ı Âli (Osmanlı Hükümeti) Baskınına kalkarlar, ancak baskın önceden önlenir ve kurucularının birçoğu Avrupa’ya kaçar. II. Abdülhamid onları affedip ülkeye geri dönüşlerini sağlamışsa da 1877’den sonra grubu dağıtarak sürgüne göndermiştir.
  • Item
    II. Abdülhamid dönemine ait bazı imar ve bayındırlık faaliyetleri
    (Aksaray Üniversitesi, 2015) Ülker, Dilek
    Tanzimat’tan sonra başlayan eğitim, hukuk, bürokrasi alanındaki dönüşümün ve devlet kurumlarına batılı bir kimlik kazandırma sürecinin aynı hızla II. Abdülhamid Dönemi’nde de devam ettiği dikkat çekmektedir. Bu değişimi inşa edilen yeni kamu binaları üzerinde de gözlemleyebiliriz. Osmanlı kurumları Tanzimat’tan sonra geçirdiği yapısal değişimin yanı sıra fiziksel olarak da değişime uğramıştı. Zira klasik dönemde sadece başkent İstanbul’da belirli görevlerde bulunanların daimi ofisleri bulunmaktaydı. Çoğunlukla devlet görevlisi kendi konağını ofis olarak kullanmakta idi. On dokuzuncu yüzyıldan itibaren ise gerek İstanbul›da gerek vilayetlerde okul, hükümet konağı, karakol, kışla gibi yenikamu binaları ortaya çıkmaya başladı. Devlet teşkilatının adeta anıtlaşmaya başladığı bir döneme girilmiştir. Tanzimat’tan sonra devlet yönetiminde başlayan değişim kentin mimari dokusuna da yansımış ve kentin yeniden şekillenmesinde de önemli bir rol oynamıştır. IL Abdülhamid Dönemi’ne gelindiğinde İstanbul’da bugün ayakta olan pek çok yapının bu dönemde inşa edildiğini görmekteyiz. Dönemin tanınmış ve en yetkin mimarları İstanbul’un yeni çehresine mimari üslupları ile derin izler bırakmıştır. Bu mimarlar arasında Levanten Alexandre Vallaury ve İtalyan Raimondo D’Aronco dikkat çekmektedir. İstanbul’a çağın ihtiyaçlarına cevap veren değişik fonksiyonlu pek çok yapı kazandıran, mimar Vallaury ve D’ Aronco’nun eserlerinde, batı tarzının yanı sıra yerel mimariyi de öne çıkaran tarihsel formların kullanıldığı bir yaklaşım tarzı gözlenir.
  • Item
    II. Abdülhamid’in Panislâmist politikası
    (Aksaray Üniversitesi, 2015) Alp, Barış
    İslâmcılık; İslâmi inancı, düşünce, ahlâk, idare ve hukukta hayata hâkim kılmak, Müslümanlar arasında birlik ve beraberliği tesis ederek İslâm ülkelerini Batı karşısında geri kalmışlıktan kurtarmak amacına yönelik bir çözüm arayışı olarak 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı aydınları tarafından dile getirilmeye ve tartışılmaya başlanmıştır. İlk defa Yeni Osmanlılar arasında gündeme gelen bu ideoloji, II. Abdülhamid döneminde faydacı bir politika olarak kullanılmıştır.II. Meşrutiyet’ten sonra ihya ve ıslah çizgisinde bir düşünce şeklinde takdim edilmesinin yanında, alternatif ve modernist bir toplum ve devlet yönetimi projesi olarak Cumhuriyet’in kuruluşuna kadar devam etmiştir. Yani Osmanlılardan itibaren İslâmcılık hareketi içerisinde yer alan aydınlar ilmi ve fikri faaliyetleri hukuktan sanata ve edebiyata kadar birçok alanda farklı bir çizgi ve literatürün oluşmasına yol açmıştır.
  • Item
    II. Abdülhamid’in dış politikası
    (Aksaray Üniversitesi, 2015) Gelen, Ufuk
    Osmanlı Devleti’nin son yarım yüzyılı, deyim yerindeyse devletin hemen hemen tüm iç meselelerinin uluslararası bir boyuta taşındığı ve Osmanlı Devleti’ne yabancı müdahalesinin had safhaya ulaştığı bir dönem olmuştur. Bu dönemde Osmanlı devlet adamları, bir yandan bu dış müdahaleleri önleme gayreti içerisinde, bir yandan da devleti ayakta tutma uğraşı içerisinde olmuşlardır. Bu çalışma, dönemin dış politik olaylarının derinlemesine incelenmesinden ziyade, dönemin Osmanlı dış politikasına genel hatlarıyla bir çerçeve çizmek amacı taşımaktadır.
  • Item
    II. Abdülhamid Han’ın hayatı
    (Aksaray Üniversitesi, 2015) Alp, Sefa
    II. Abdülhamid, (23 Eylül 1842’de) Çırağan Sarayında I. Abdülmecid’in 4. Kadın Efendisi Çerkez asıllı Tir-i Müjgân Kadın Efendi’den dünyaya gelen oğludur.Abdülhamid şehzadeliğinde özel hocalardan eğitim aldı. Taht için uzak bir namzet olduğundan saray muhiti kendisine pek ilgi göstermemiştir. Bu yüzden herkesin uzak kaldığı bu akıllı şehzade ancak Pertevniyal Kadın’ın yardımı ile Sultan Abdülaziz›e yaklaşabildi. Zekâsı ve politik kabiliyeti sayesinde amcası Abdülaziz onun serbest bir ortamda yetişmesine imkân verdi. Mısır ve Avrupa seyahatlerine onu da götürdü. Şehzadeliği oldukça serbest geçen Abdülhamid, Maslak Çiftliği’nde toprak işleriyle meşgul oldu. Burada koyun besledi, üstübeç madenleri işletti. Borsa faaliyetlerine katılarak para kazandı. Tahta çıktığı zaman servetinin 100.000 altını aştığı söylenir.
  • Item
    Gaspıralı’yı anlamak
    (Aksaray Üniversitesi, 2015) Yıldız, Dilek
    İsmail Gaspıralı, 20. Yüzyılın başlarına damgasını vuran, çağdaş Türk ve İslam dünyasının yetiştirdiği en büyük düşünür ve siyaset adamlarından biridir. Genç yaşında hayatını Türk ve İslam dünyasına adamış ve bu uğurda çok önemli faaliyetlerde bulunmuştur.
  • Item
    Ahıska ve Ahıskalılar
    (Aksaray Üniversitesi, 2015) İbar, Adem
    “Sovyetler, önceden askere almadığı Ahıska Türklerini II. Dünya Savaşı’nda silahaltına aldı. Sovyetler uğruna savaşan Ahıska Türklerinin 25.000 kadarı savaşta ölmüştü. Savaştan sonra gaziler köylerine döndüklerinde kimseyi bulamadılar. Boş evler, kimsesiz sokaklar, başıboş köpekler, yabanileşmiş kedilerle karşılaştılar. Onlar vatan için savaşırken, kanlarını canlarını verirken, vatanları, ana yurtları Ahıska’da, köylerinde bıraktıkları anneleri, babaları, çocukları, kadınları sürgün edilmişti. Böylece savaştaki ödüllerini almış oluyorlardı! Artık vatan yoktu.”
  • Item
    İran Türkmenleri
    (Aksaray Üniversitesi, 2015) Soofizadeh, Abdolvahid
    Uluslararası kamuoyunda İran Türkmenleri hakkında pek fazla bilgi yoktur. Hatta İran ile ortak bir coğrafyayı paylaşan Türkiye’de bile bu toplum hakkında yapılan akademik çalışmalar henüz yeterli düzeyde değildir. İran Türkmenlerinin yurdu olan “Türkmensahra”yı tanımlayan belli bir coğrafi sınır yoktur. Ancak bu bölgenin sınırlarını doğal coğrafi engeller olan ormanlar, nehirler ve dağlar belirlemiştir. Şöyle ki, kuzeyde bulunan ve İran-Türkmenistan sınırını oluşturan Etrek Nehri, güneyde Elborz Dağları, doğuda Horasan, batı tarafında ise Hazar Denizi’nin güneydoğu sahilleri içinde kalan bölge, Türkmenlerin yaşam alanı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir başka deyişle Türkmen sahra, coğrafi olarak Hazar Denizi’nin güneydoğu sahilleri ile Ceyhun (Amuderya) Nehri’nin arasında kalan ve büyük bir kısmını Karakum Çölü’nün oluşturduğu bölgede yer almaktadır.
  • Item
    Gazi Umur Bey ve Baltaoğlu Süleyman Paşa
    (Aksaray Üniversitesi, 2015) Sarı, Cankut
    Tarihte güç sahibi olmak isteyen devletler, öncelikle bir ordu inşa etme zaruriyeti/mecburiyeti içerisinde olmuşlardır. Toprakları deniz ile çevrili bir devletin, kara ordusunun yanında aynı derecede güçlü bir donanmaya sahip olması gereklidir. Bilindiği gibi Eski Türk devletlerinin ordularının büyük bir bölümü, süvari ve piyade birliklerinden oluşmaktaydı. Türkmen kabileleri, Orta Asya bozkırlarından kurtulup Anadolu’nun batı kıyılarına yerleştikten sonra deniz ile tanışmışlar, varlıklarını sürdürebilmeleri için zaruri olarak donanma kurmuşlardır. Gaza mantığı çerçevesinde kurulan bu donanmalar, şevk ile Hıristiyan topraklarına saldırmış ve ciddi ganimetler elde etmiştir. Bu çalışmada Türk Denizcilik Tarihinin iki önemli öncü şahsiyeti olan Aydınoğlu Gazi Umur Bey ve Baltaoğlu Süleyman Paşa’nın hayatları, askeri seferleri ve bu askeri seferlerinin tarihe olan katkıları ele alınmıştır.
  • Item
    Tatar halk efsanelerinde Şureli tipi üzerine
    (Aksaray Üniversitesi, 2015) Akgün, Halilcan
    Kaynağını halkın geçmişinden, kültüründen ve bulundukları coğrafyadan alan halk efsaneleri, bir milletin kimliğini ve karakteristik özelliklerini belirleyen en önemli faktörlerden biridir. Şamanizm, Paganizm ve Animizm gibi inanışların izlerini taşıyan bu efsaneler, halkın erken dönemlerinde ki düşünce şeklini, çevre, doğa ile olan geleneksel bağlarını göstermektedir. Tüm halkların düşünce yapısında yer alan mitolojik yaratıklarla ilgili efsaneler ve inanışlar karakterlerin esrarengizliği ile bu halkların mitolojisinde özel yere sahiptirler. Şamanizm, Paganizm ve Animizm gibi inançların doğrudan doğa ve çevre ile ilişkisi bulunan Türk, Altay ve Tatar gibi halkların doğada ve çevrede var olduklarına inandıkları iyelere efsane ve masallarında yer vermesi, iyelerin bu halkların edebiyatında da yer alması iyelerin onların inançlarında ne kadar önemli yere sahip olduklarının göstergesidir.
  • Item
    Priskos’un eserinde yer alan Türk adetleri
    (Aksaray Üniversitesi, 2015) F. Eroğlu, Eren
    Bu çalışmada, Avrupa Hunları hakkındaki temel birinci el kaynak olan Priskos’un eserinde aktardığı Hun adetlerinin analizi ve diğer Türk topluluklarının adetleriyle kıyaslama amaçlanmıştır. Priskos, Hun Hakanı Atilla’ya elçilik görevinde bulunmuş ve gözlemlerini Bizans tarihiyle birlikte aktarmıştır. Eserin satır aralarında, karşılaştığı Hun adetlerini aktaran müverrih, anlatımda detaylı bir tasvir gerçekleştirmemiştir.