Yazar "Ertit, Volkan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Birbirinin yerine kullanılan iki farklı kavram: Sekülerleşme ve laiklik(Sakarya Üniversitesi, 2014) Ertit, VolkanSekülerleşme kavramı özellikle Cermen dillerindeki akademik eserlerde ve bu dillerin konuşulduğu günlük yaşamda sıkça kullanılmaktadır. Ancak söz konusu Türkiye olduğunda hem tarihsel hem de etimolojik sebeplerden dolayı sekülerleşme kavramı yeterince bilinmemektedir. Medya ve akademi dünyası, sekülerleşme kavramının ifade ettiği şeyleri laik, laiklik ve laikleşme gibi kavramları kullanılarak ifade etmektedir. Bu çalışma ise belli bir zaman dilimi içerisinde dinin toplumsal gücünün ve prestijinin azalması demek olan sekülerleşme kavramı ile siyasi bir ilke ve proje olarak devlet işleri ile dinin birbirinden ayrılması demek olan laiklik kavramı arasındaki farkı tarihsel ve etimolojik olarak ortaya koymaktır. Türkiye’de din-toplum ekseninde yapılan tartışmaların “laiklik-muhafazakârlık” ekseninden çıkması gerektiğini ifade eden makale, laik devletlerin seküler olmayan toplumları ya da laik olmayan devletlerin seküler toplumları olabileceği sonucuna ulaşmaktadır.Öğe Din (İslam) merkezli sekülerleşme kavramı yerine metafizik merkezli sekülerleşme kavramı(Aksaray Üniversitesi, 2017) Ertit, Volkan21. yüzyılın hemen başında “Türkiye sanılanın aksine sekülerleşiyor mu?” sorusu Türkiye kamuoyunu meşgul eden tartışmalardan biri oldu. Bu tartışmalar “din (İslam) merkezli” ve “metafizik merkezli” olmak üzere iki farklı sekülerleşme kavramının karşı karşıya gelmesine ve aynı kavramla farklı iddialar ortaya atılmasına sebep oldu. O nedenle Türkiye’nin sekülerleşmesi üzerine bir tartışma yapmadan önce, sekülerleşmenin ne olduğu ve ne olmadığı üzerine tartışma yapmanın gerekliliği ortaya çıktı. Zira sekülerleşmeyi süreç içerisinde metafizik alanın (din, dinimsi yapılar, halk inançları, batıl inançlar vb.) toplumsal gücünün azalması olarak ifade eden metafizik merkezli tanım, sekülerleşmeyi “dinsizleşmek” ya da “İslam-dışılık” olarak kodlayan din merkezli tanımın gölgesi altında kaldı. Bu makale ise modernleşme sürecinin Türkiye’de yaşanan toplumsal dönüşüm üzerindeki etkisini anlayabilmek için din merkezli değil, metafizik merkezli bir tanıma ihtiyaç olduğunu açıklamaya çalışmaktadır.Öğe Dinden uzaklaşan Türkiye(Aksaray Üniversitesi, 2015) Ertit, VolkanSekülerleşme, belli bir zaman dilimi içerisinde dinin, dinimsi yapıların, batıl inançların ve halk inançlarının toplumsal düzeydeki prestijlerinin ve topluma etki etme güçlerinin göreceli olarak azalması demektir. Peki Türkiye toplumu gün geçtikçe sekülerleşiyor mu? Bu soruya “evet, gün geçtikçe sekülerleşiyor” diye yanıt vermek, ya da verebilmek daha düne kadar cesaret gerektiren bir şeydi. Zira sadece sokaktaki insan değil, toplumsal dönüşümlerin ardında yatan sebepleri ortaya koymak ve onların ardında yatan sebepleri bizlere göstermekle yükümlü sosyoloji profesörleri dahi Türkiye’nin İranlaştığını iddia etmektedirler.Öğe Evrenselleştirilmiş -klasik- sekülerleşme teorisi(Mustafa Kemal Üniversitesi, 2014) Ertit, VolkanKlasik sekülerleşme teorisinin savunucuları, teorinin evrensel bir iddia taşımadığını, aynen Weber’in Protestan Ahlâkı tezinde olduğu gibi, sekülerleşme teorisinin de belli bir tarih aralığında ve belli bir coğrafya içinde din-toplum-modernleşme arasındaki ilişkiyi açıklamak için kullandığını iddia etmekteler. Bu makalenin amacı ise Protestan Reformu’nu başlangıç olarak kabul eden, coğrafi olarak da Avrupa ülkeleri ile Avrupa kökenli (Kanada, ABD, Avustralya ve Yeni Zelanda) ülkeleri kapsayan teoriye evrensel bir nitelik kazandırmaktır. Teorinin evrensellik iddiası taşıması için onu yerelleştiren ve zamansal olarak kısıtlayan bölümleri flulaştırılıp, zaman ve mekândan bağımsız olarak dünyanın her köşesine uygulanabilecek ve evrenselleştirilebilecek bölümleri öne çıkartılacaktır. Böylece revize edilmiş yeni teorinin, farklı toplumlara uygulanabilecek şekilde uygulanabilecek şekilde evrensel bir nitelik taşıyıp taşımadığı tartışılacaktır.Öğe God Is dying in Turkey as well: Application of secularization theory to a Non-Christian society(De Gruyter Open Ltd, 2018) Ertit, VolkanIt has been stated in academic studies and popular media that Islam began its rise in dominance in Turkey with the accession of the Justice and Development Party (AKP) to power in 2002 under the leadership of Recep Tayyip Erdogan. However, contrary to claims of societal Islamization, in light of quantitative and qualitative studies this study argues that despite the AKP and its leader Erdogan being in power, the following evidence has been observed in Turkey: praying rates have decreased, extramarital sexual relationship has become prevalent, the number of mosques per person has decreased, the belief in virginity is a point of honour for fewer people, people's clothes have become more flatteringly form-fitting and more attractive, including women's head-scarves; secular experts rather than religious officials are being sought for help concerning problems in daily life, homosexuality has become more socially acceptable visible, traditional family structures has been shattered. Therefore, it is claimed that AKP (or Erdogan) has failed in efforts to Islamize Turkey over the past 15 years (2002-2017) despite having all the governmental means and opportunities to do so. This study argues that the classical theory of secularization, which claims that modernization leads to secularization, can still explain not only the social transformation seen in historically Christian and Western European countries and their offshoots, but also the social transformation of Turkey, a Muslim-majority country that has been governed for the past 15 years by a political party with clear Islamic sensitivities.Öğe Secularization: The decline of the supernatural realm(MDPI, 2018) Ertit, VolkanHow to define and measure secularization is among the most fervent discussions in the literature on the sociology of religion. The perception of secularization only in terms of change in the social prestige and influence of religion has confined the discussion on secularization to a narrower perspective, both theoretically and empirically. This paper argues that the supernatural realm (of which religion is a part), rather than religion itself, should be at the center of discussions on secularization. Since the term "supernatural realm" is used as an all-embracing concept, the decline in the social prestige and influence of religion-like structures, folk beliefs, magic and so forth are also considered part of the discussions on secularization. This is because Abrahamic or official religions are not the only supernatural entities that have noticeable effects on the daily lives of individuals. The paper also maintains that to hold a discussion on secularization in a comprehensive manner, academic works require "a defined period of time and place" rather a single timeframe because secularization is not the description of a situation but the definition of a process. If secularization is defined as such, the frequency of prayers, the rates of going to church, or changes in the number of believers will not be primal in measuring secularization because of how the supernatural reflects itself on daily practices might be different in different societies or belief systems. Thus, the definition put forward in this paper, based on the supernatural realm, will enhance the understanding not only of radical secularization processes in modern Western Europe (and its offshoots) but also of the secularization processes of modernizing non-Western countries.Öğe Sekülerleşme teorisinde bilim ve din ilişkisine farklı bir yaklaşım(Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, 2013) Ertit, VolkanSekülerleşme gözlüğü ile bilim ve din ilişkisini inceleyen bu makalede sekülerleşme teorisi modernleşme süreci ile birlikte dinin toplumsal gücünün ve prestijinin azalması olarak ifade ediliyor. Bu tanımı temel alarak makale iki önermede bulunuyor. Birincisi, sekülerleşme teorisi için bilim ve din arasında sıfır toplamlı bir ilişki yoktur. Yani, birinin varlığı diğerinin varlığı için doğrudan tehdit içermemektedir. İkinci önerme ise, bilim ve din arasında sıfır toplamlı bir ilişki olmamasına rağmen, bilimsel gelişmeler sekülerleşmenin başlıca sebeplerinden biridir. Makaleye göre bilimsel gelişmeler oldukça dolaylı şekilde, din ile kavga etmeden ve dinin iddialarını çürütmeye çalışmadan onun toplumsal gücünü azaltmaktadır. Doğa olaylarını sebep-sonuç ilişkisi içinde açıklayan rasyonel bilinç düzeyinin artması ve dine ihtiyaç duyulan alanların teknolojinin yaygınlaşması ile azalması bu sürecin başlıca ayakları olarak kabul edilmektedir.Öğe Sekülerleşmenin hızlandırıcısı olarak kentleşme(Dumlupınar Üniversitesi, 2014) Ertit, VolkanBu makalenin amacı sekülerleşme ve kentleşme arasındaki doğru orantılı ilişkinin teorik çerçevesini sunmaktır. Belli bir zaman diliminde dinin ve dinimsi yapıların toplumsal gücünün azalması olarak ifade edilen sekülerleşme, kentleşme süreci ile artış göstermektedir. Kentleşme sürecinin üç karakteristik özelliği dinin toplumsal gücünün azalmasına neden olmaktadır: Mobil halde olma, farklı alternatiflere sahip olma ve özel alana sahip olma. Kentleşme süreci ile kişilerin mobil halde yaşamaya başlamaları, kırsala kıyasla hemen her konuda daha fazla alternatife sahip olmaları ve kırsaldaki yaşamlarının aksine kentlerde kendilerine ait özel alanlar yaratmaları dinin sahip olduğu etki gücünü sınırlamaktadır. Kentleşme ile ortaya çıkan yapısal ve sosyal farklılıklar, din ya da bir başka ahlaki kodun kentin tüm bileşenlerini temsil etmesinin önüne geçerek, herkes için geçerli bir ahlaki kodun varlığını zora sokmuştur. O nedenle gelişmiş ülkelerin ve kent hayatının baskın olduğu gelişmekte olan ülkelerin kendi geçmişlerine nazaran daha seküler olmaları tesadüf değildirÖğe The catholic church and her destructive enemies: the renaissance, the reformation, and the absolute monarchs(Siirt Üniversitesi, 2020) Ertit, VolkanBefore the modernization process, the Church had been shaping the daily life of ordinary people, intervening in important political decisions made by empires and dominating the subjects of the medieval intelligentsia, all at the same time. This article is about the transformation of this supposed “invar-iable” social power of the Catholic Church at the very beginning of the Eu-ropean modernization process. The article aims to present the transforma-tive and staggering effects of the emergence of Renaissance, Reformation and Absolute Monarchies on the power of the Church. The qualitative approach was adopted and the data obtained through accessing primary and secondary sources were subjected to descriptive analysis. The article reveals the follow-ings: In the process beginning with the Renaissance, the fields of thought and culture began to distance themselves from the Church. The Church was not regarded as the sole institution for salvation and eternal happiness anymore and the concept of an intermediary institution between God and individu-als became defunct for almost half of the continent. Over a period of approx-imately 200 years, the kings previously enthroned by the Pope either formed their own churches or declared their independence from the Papacy.Öğe Two different concepts that used interchangebly: worldlinization and secularization(İslami İlimler Araştırma Vakfı: İSAV, 2021) Ertit, Volkan; Cifçi, Osman Zahid; Çifçi, Osman ZahidIn Turkey, concepts of worldlinization and secularization are both used interchangeably in academic texts and in the media. The aim of this article, however, is to make a theoretical discussion to question this equation of "worldlinization=secularization" by making a critical reading. Secularization, which is the relative decrease in the social prestige of a previously-dominant belief in a supernatural realm, and worldlinization, which means prioritizing worldly affairs, signify two different processes. Just as the secularization of an individual does not have to result in worldlinization of her/his, not every individual who becomes worldlinized has to become secularized. This article proposes a new concept in order to indicate the problems of using these two concepts interchangeably and introduces new typologies based on this concept. The proposed new concept is "aworldliness". Aworldliness is used to describe people who do not have worldly desires/ambitions. In this case, it is presented to the reader that contrary to what is claimed-an individual could be secular and at the same time aworldly. However, academic texts and newspapers in Turkey are conducting discussions through the dichotomy of other-world/this world. As a third way of life, they ignore that an individual may be both secular and not interested in the blessings of both worlds (the other-world and this-world). This article, for this reason, opposes this logical grid with the concept of "aworldliness" and it presents four different typologies to describe the differences of two concepts, secularization and worldlinization. According to these typologies, an individual can be both secular and worldly (Typology A), desecular and worldly (Typology B), secular and "aworldly" (Typology C), and desecular and aworldly (Typology D).