Yazar "Ekici, Hasan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 7 / 7
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Fodlacı-zâde Ahmed Râsim’in Şerh-i Sübha-i Sıbyân adlı eseri(Mehmet ÖZDEMİR, 2022) Ekici, HasanKlasik Türk edebiyatı türlerinden biri olan manzum sözlükler, bir dilin temel öğesi olan kelimeyi öğretmeyi amaçlayan eserlerdir. İlk örneklerine XI. yüzyılda rastlanılan manzum sözlükler, Osmanlı eğitim sisteminde mübtedî adı verilen okula yeni başlayan çocuklara Arapça ve Farsça kelimeleri öğretmek amacıyla ders kitabı olarak okutulmuştur. Bu eserlerde şiirin ritmik unsurlarından hareketle ezber yoluyla kelime öğretimi yanında aruz bilgisi ve edebî sanatlarla ilgili hususların kavratılması da hedeflenmiştir. İlk dönemlerde Türkçe-Farsça, Türkçe-Arapça ve Türkçe-Arapça-Farsça şeklinde yazılan manzum sözlük geleneğinin sonraki dönemlerde Türkçe ile farklı dillerin öğretimiyle devam ettiği görülmektedir. Zamanla manzum sözlüklerde geçen kelimelerin doğru okunuşunu ve farklı anlamlarını vermek amacıyla şerhler yazılmıştır. Ayrıca sözcük dağarcığını geliştirmek maksadıyla dilbilgisi ile ilgili hususlara, kelimelerin etimolojisine ve edebî, tarihî, sosyal, dinî konularla ilgili doyurucu bilgilere yer verilmiştir. Bu çalışmada Türkçe-Arapça manzum sözlük geleneğinin önemli eserlerinden olan Sübha-i Sıbyân‘ın şerhi tanıtılmıştır. Eserdeki kelimelerin bir kısmı Kur’ân-ı Kerim’de geçen isim ve sıfat ile bazı fiil çekimlerinden oluşmaktadır. Ahmed Râsim, Şerh-i Sübha-i Sıbyân’da klasik şerh metoduna göre önce zemin metni vermiş, harflerin hareke kaydını verdikten sonra metinle ilgili dilbilgisi kurallarını sıralamıştır. Şârih, eserde bazı kavramlarla ilgili ayrıntılı açıklamalarda bulunmuştur. Bu çalışmada öncelikle mezkûr eserin müellifi hakkında bilgi verilmiş, Şerh-i Sübha-i Sıbyân’ın şekil ve muhtevası hakkında değerlendirme yapılmıştır.Öğe Hasan Hilmî Divanı’nda muhabbet kavramı(Bingöl Üniversitesi, 2019) Ekici, HasanTasavvuf terminolojisinde üzerinde durulan konulardan biri de muhabbet kavramıdır. İslam ârifleri sevginin en ileri derecesi olan aşk kelimesinin karşılığı olarak muhabbet kavramını tercih etmişlerdir. Sûfilere göre evrenin ve insanın yaratılışının kaynağında muhabbet vardır. Tasavvuf neşvesiyle eserler kaleme alan birçok âlim ve mutasavvıf, bu gerçeklikten hareketle muhabbet kavramı üzerine görüş bildirmişlerdir. XIX. yüzyıl dinî-tasavvufî Türk edebiyatı şairlerinden Hasan Hilmî de na’tlardan oluşan divanında muhabbet kavramını 320 defa kullanmıştır. Bu eserde tasavvufî terimler, tasavvufa ait mecâzlar sıkça kullanılmıştır. Şair, eserinde tasavvufun dört kapısı olan, şerî?at, tarîkat, hakîkat ve ma?rifeti dile getirirken muhabbet kavramından istifâde etmiştir. Hasan Hilmî içinde yanan ilahî aşkı ve peygamber sevgisini muhabbet kavramı ile dile getirirken birtakım tasavvufî sembollerden ve çağrışımlardan yararlanmıştır. Tasavvufî düşüncenin merkezinde olan muhabbet kavramı Hasan Hilmî’de daha çok benzetme yoluyla anlamlandırılmaya çalışılmıştır. Şair, muhabbet ile ilgili düşüncelerini beyitlerinde gerek tanımlamalar gerekse tamlamalarla dile getirmiştir. Bu bağlamda çalışmamızda beyitlerden hareketle Hasan Hilmî’nin muhabbet kavramına bakma biçimleri başlıklar hâlinde ele alınacaktır.Öğe Kâmî Divanında rakip tipi ve rakip ile ilgili tasavvurlar(Uludağ Üniversitesi, 2018) Ekici, HasanKlasik Türk ?iirinde aşk; âşık-maşuk-rakip üçlüsü arasında daha çok âşığın penceresinden yansıyan duygularla anlam kazanan bir temadır. Âşık, sevgiliye ulaşma yolunda her türlü engeli göze alan geleneksel bir tiptir. Bu engellerin başında geleneksel aşk üçlüsünün vazgeçilmez unsurlarından biri olan rakip tipi yer almaktadır. Divanlarda çe?itli tasavvurlarla dikkat çeken rakip, âşığa yaptığı kötülüklerle ön plana çıkar. Kötü huylu olan rakip, âşığın sevgiliye ulaşmasına ve sevgiliden ilgi görmesine engel olur. Rakip, sevgiliden itibar gördüğü, sevgilinin yanından hiç ayrılmadığı için â?ığın en büyük düşmanıdır. Bu nedenle rakip engelinin ortadan kalkması bütün âşıkların ortak dileğidir. Bu çalışmada, Kâmî?nin ?iirlerinde geçen “rakip” tipi üzerinde durulacak, rakip kelimesinin yaygınla?an anlamlarına değinilecektir. Bu bağlamda Kâmî?nin ?iirlerindeki rakibin özellikleri ve rakip ile ilgili tasavvurlar hakkında bilgi verilecektir.Öğe Karamanlı Nizâmî’nin Hâfız-ı Şirâzî tahmisi(Dumlupınar Üniversitesi, 2020) Ekici, HasanKaramanlı Nizâmî, XV. yüzyılda yaşamış bir divan şairidir. Şairin bilinen tek eseri olan Divanı’nın sonunda Farsça şiirler bulunmaktadır. Bu Farsça şiirlerden biri de Karamanlı Nizâmî’nin Fars edebiyatının zirve şairlerinden Hâfız-ı Şirâzî’nin yedi beyitlik bir gazeline yazdığı tahmistir. Tahmis, önceden yazılmış bir manzumenin beyitlerinin önüne aynı vezin, kafiye ve muhtevada üçer mısra eklenerek oluşturulan bir nazım şeklidir. Klasik Türk şairleri beğendikleri, etkilendikleri şairlere, bazen de kendi şiirlerine tahmisler yazmışlardır. Karamanlı Nizâmî Divanı’nın müstakil Farsça şiirler bölümünde Hâfız-i Şirâzî’nin gazeline yazılmış bir tahmis bulunmaktadır. Çalışmamıza konu olan bu tahmisten hareketle Karamanlı Nizâmî’nin Hâfız-ı Şirâzî’nin şiirine yaklaşımı ve şiirini yorumlayış tarzı irdelenmiş ve Karamanlı Nizâmî’nin Farsça şiir söylemedeki becerisi belirlenmeye çalışılmıştır. Bu makalede birinci bölümde klasik Türk edebiyatında çokça kullanılan nazım şekillerinden biri olan tahmis hakkında bilgi verilmiştir. İkinci kısımda Haluk İpekten tarafından neşredilen Karamanlı Nizâmî Divanı’ndaki müstakil Farsça şiirler bölümünde yer alan tahmis, şekil ve muhteva özellikleriyle incelenmiş, üçüncü bölümde ise bu manzume tercüme edilerek ilim dünyasının istifadesine sunulmuştur.Öğe Karamanlı Nizâmî’nin şair ve şiir hakkındaki mülâhazaları(Selçuk Üniversitesi, 2020) Ekici, HasanThe poetics of classical Turkish poetry are tried to be determined by the poems in the works of poets. These works include words and pronouncements used in exchange for a poet/poem, what should be in a poet, and elements of analogy made in relation to poethood. In addition, it is possible to see the poet's view of the art environment of the period in which they lived, and the views about other poets. Karamanit Nizami, one of the most important poets of the XVth century, expressed his views and thoughts about the poet and his understanding of poetry in the fahriye sections of his eulogies in his Divan, the makta/mahlas couplets of his ghazals, and other couplets or bends of poetic quality. Karamanit Nizami, after expressing his views on the poet and poetry, made use of poetic texts (couplet, verse, bend), and included parables about poet and poetry. In this context he also established a similarity relationship with concepts such as daffodil and nightingale for poet and poetry, gold, ore, musk/la'l, muciz, sugar, tent/canopy, rose and trap for poems. This work consists of three parts: the first part gives information about the life and literary personality of Karamanli Nizami. In the second section, general views about the understanding of the poet from the Nizami Divan, parables about the understanding of the poet and the names of the poets who influenced him and mentioned by him are given. In the third part, Karamanli Nizami's views on the understanding of poetry and the parables related to poetry are addressed.Öğe Seyyid Ahmed Sâfî'nin Molla Câmî Şerhi: Câm-ı Muzaffer(Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi, 2020) Ekici, HasanAruz ilminin tarihî gelişimine bakıldığında temellerinin Arap edebiyatında ortaya atıldığı ve sistemleştirildiği görülmektedir. Arap edebiyatı menşeli olan aruz daha sonraları Farslıların İslamiyet’i kabulüyle birlikte birtakım değişikliklerle Fars edebiyatında kullanılmıştır. Türk edebiyatına aruz Fars edebiyatının etkisiyle girmiştir. Klasik Türk şairleri Arap aruzundan ziyade bazı değişikliklere uğratılan Fars aruzunu daha çok benimsemişlerdir. Tarihî süreçte aruz kaideleri ve kalıpları hakkında bilgi veren çok sayıda aruz risaleleri yazılmıştır. Bu şahsiyetlerden biri de klasik Fars edebiyatı âlim, şair ve mutasavvıflarından Nureddin Abdurrahman Câmî (ö. 1492)’dir. Daha çok Molla Câmî unvanı ile tanınan şair, yazdığı eserlerle Osmanlı sahası üzerinde etkili olmuş bir şahsiyettir. Molla Câmî’nin eserleri klasik Türk edebiyatı müellifleri tarafından defalarca tercüme ve şerh edilmiştir. Molla Câmî’nin kaleme aldığı Risâle fî’l-arûz adlı eser, aruz kaideleri, bahirleri ve vezinleri hakkında bilgi vermektedir. Bu eser, XIX. yüzyıl şair ve şârihlerinden Seyyid Ahmed Sâfî tarafından Câm-ı Muzaffer adıyla şerh edilmiştir. Seyyid Ahmed Sâfî bu eserinde, klasik Türk şiirinin önemli bir konusu olan aruz ilmini çok yönlü olarak ele almış ve Molla Câmî’nin eserini başarılı bir şekilde şerh etmiştir. Bu çalışma iki kısımdan oluşmaktadır: Birinci kısımda Seyyid Ahmed Sâfî’nin hayatı, edebî şahsiyeti ve eserleri hakkında bilgi verilecektir. İkinci kısımda Câm-ı Muzaffer adlı eser, şekil ve muhteva özellikleri açısından incelenecek, şârihin şerh metodu maddeler halinde sıralanacaktır.Öğe Yozgatlı Fennî divanı’ndaki farsça şiirler(Divan Edebiyatı Vakfı, 2022) Ekici, HasanKlasik Türk edebiyatı şairlerinin divanlarına bakıldığında az da olsa Arapça ve Farsça manzumelerin yer aldığı görülmektedir. Bu şahsiyetlerden biri de Klasik Türk şiirinin XIX. yüzyıl şairi Fennî’dir. 1850 doğumlu olan Mehmed Said Fennî, aslen Yozgatlıdır. Yaşamı boyunca değişik görevlerde bulunan şair 1918 yılında Ankara’da vefat etmiştir. Küçük yaşlarda aldığı eğitim yanında şiir sanatını çok geliştirmiş ve klasik dönem divan şairleriyle boy ölçüşecek düzeyde şiirler kaleme almıştır. Fennî’nin Bâkî, Fuzûlî, Nâbî ve Nedîm gibi zirve şairlerin şiirlerine yazdığı tahmisler ve nazireler onun klasik Türk şiirindeki yetkinliğinin bir göstergesidir. Farsça ve Arapçaya o dillerde eser verecek kadar hâkim olan Fennî, klasik Türk şiirinin son dönem şairlerindendir. Yaşadığı dönemden günümüze kadar sadece şairliğiyle değil aynı zamanda hattatlık ve hakkaklığı ile de dikkat çekmiş bir sanat adamıdır. Türkçe şiirlerinde olduğu gibi Farsça şiirlerinde de aşk ve aşkın hallerinden, sevgilinin güzellik unsurlarından, varlık ve olayların anlamlandırılması gibi konulardan bahsetmiştir. Ayrıca şiirlerinde bazı mefhumları dinî ve tasavvufî muhteva yönden değerlendirdiği görülmektedir. Şairin Divanı’ndaki Farsça şiirleri; bir tahmis, bir nazm ve üç gazel nazım şekliyle yazılmış manzumelerden oluşmaktadır.